wiki

ÂMENTÜ

îmân etmek için inanılması lâzım olan esâslar. îmân esaslarını kendinde toplayan kelime veya söz. îmânlı olmanın altı şartı. Âmentü kelimesinin lügat mânâsı: “îmân ettim, tasdîk ettim, güvendim” demektir. Âmentü’de bildirilen altı şeyin mânâlarını bilip, beğenip kabûl eden kimseye müslünıan denir. Her Müslü- manın çocuğuna ezberletip, öğrettiği âmentü du- âsı şöyledir: Amentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî vel-yevmil âhirî ve bil-kaderi hayrihî ve şerrihî minallahi teâlâ vel ba’sü ba’del mevt hak- kun eşhedü enlâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Mu- hammeden abdühû ve resûlühü.
Âmentü’deki îmân esasları altıdır: 1. Allahü teâlâya inanmak: Allahü teâlâ, hakîkî m a’bûd ve bütün varlıkların tek sâhibidir. Dünyâ ve âhiret âlemlerinde bulunan her şeyi yoktan var eden ancak Allahü teâlâdır. Her üstünlük ve bütün kemâl sıfatlar O ’nundur. Bütün noksan sıfatlardan uzakdır. Zaman ve mekânlı değildir. O ’nun zıddı, tersi ve benzeri, ortağı, yardımcısı, koruyucusu yoktur. Anası, babası, oğlu, kızı, eşi yoktur. O, “Bir”dir. Yâni benzeri yoktur. O ’nda hiç bir sûrette değişme olmaz. Ezelî ve ebedîdir. Bütün bunlara kesin olarak inanmak lâzımdır. 2. Allahü teâlânın meleklerine inanmak: Melekler, nûrânî varlıklardır. Diridirler, akıllıdırlar, emindirler. İnsanlarda bulunan kötülükler meleklerde yoktur. Günâh işlemezler, emirlere isyân etmezler, Emrolundukları işleri yaparlar. Erkek veya dişi değildirler. Yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmezler. Çocukları olmaz. Allahü teâlânın kıymetli kullarıdır. Meleklerin varlığını inkâr etmek, onlara düşman olmak, Allahü teâlâya karşı gelmek olur. (Bkz. Melekler) 3. Allahü teâlânın indirdiği kitaplarına inanmak: Peygamberlere inen kitapların hepsi haktır, doğrudur. Allahü teâlâ bu kutsal kitapları bâzı peygamberlere, melekle okutarak, bâzılarına ise, yazılı olarak, bâzılarına da, meleksiz işittirerek indirdi. Bu kitapların hepsi Allahü teâlânın sözleridir. Ebedî ve ezelîdirler. Sonradan yaratılmış değildirler. Bunlar meleklerin veya peygamberlerin kendi sözleri değildir (Bkz. Kitap ve Kur’ân-ı kerîm). 4. Peygamberlere îmân: İnsanları, Allahü teâlânın beğendiği yola kavuşturmak, doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Bu peygamberlerin hiç bir kötü huyu, beğenilmeyecek hâli yoktur. Peygamber olmadan önce ve sonra büyük, küçük hiçbir günâh işlemezler. Yeni din getiren peygamberlere Resûl, yeni din getirmeyip, insanları önceki dîne dâvet edenlere Nebî denir. Emirleri tebliğ etmekte, duyurmakta ve insanları Allahü teâlânın dînine çağırmakta Resûl ile Nebî arasında bir ayrılık yoktur. Peygamberlere îmân etmek, aralarında hiç fark görmiyerek hepsinin doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Onlardan birine inanmayan hiç birine inanmamış olur. Peygamberlerin sayısı belli değildir. Yüz yirmi dört binden çok olduğu meşhûrdur. Bunlardan üç yüz on üç veya üç yüz on beş adedi resûldür. İlk peygamber hazret-i Adem, son peygamber Muhammed aleyhisselâmdır. K ur’ân-ı kerîmde yirmi sekiz peygamberin ismi geçmektedir Bunlardan Zül- kameyn, Lokman ve Üzeyr’in peygamber olup olmadıkları belli değildir (Bkz. Peygamber). 5. Âhiret gününe, yâni öldükten sonra dirilmeye, ebedî bir hayâtın olduğuna inanmak:
Âhiretin başlangıcı insanın öldüğü gündür. Kabirde “Münker ve Nekir” adlı melekler suâl soracaklardır. Kıyâmet kopacak, sonra herkes dirilecek, dünyâda yaptıkları her türlü kötülük ve iyilikten hesap sorulacaktır. Bütün insanlar, Sırat Köprüsünden geçecektir. Cennet iyiler (müminler) için ve Cehennem kötüler (kâfir ve günâhkârlar) içindir. Her ikisi de şimdi vardır (Bkz. Âhiret). 6. Kadere, hayır ve şerrin Allahü teâlânın takdiriyle olduğuna inanmak: İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi Allahü teâlânın takdir etmesi iledir. Allahü teâlânın bir şeyin varlığını (var olmasını) dilemesine kader denir. Zamânı gelince meydana gelmesine de kazâ denir. Kazâ ve kader kelimeleri birbirinin yerine de kullanılmaktadır. Bu inanılacak altı şeye veya birisine insan inanmaz ise müslüman olamaz. Çocuk bu altı şeyi öğrenmez ve inandığını söylemezse bâliğ olduğu (ergenlik yaşına geldiği) zaman Müslüman sayılmaz (Bkz. Kazâ ve Kader).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir