Şu sıralar tüm insanlık olarak uzaya ve onu çözmeye odaklanmış durumdayız ancak, en az uzayın bilinmeyenleri kadar çözmemiz gereken önemli birşey daha var; insan beyni.
Düşünce yapılarımız, olaylara bakış açılarımız ve tepkilerimiz, kafamızın içinde nasıl bir süreçten geçiyor, ya da nasıl bir koşullanma içinde bunları yapıyoruz vb. soruların çoğu hala cevapsız. Ancak bilim adamlarının yaptığı yeni bir deney, -gerçek anlamda- bildiğimiz, inandığımız herşeyi değiştirebilir.
York ve Kaliforniya Üniversitelerindeki araştırmacıların yayımladıkları ortak rapor, beyinlerinin bazı bölgelerine doğrudan manyetik enerji iletilen insanların düşünce yapılarında ciddi değişimler olduklarını gözlemlemiş. Bu düşünce yapıları genel olarak dini inanç ya da diğer insanlara karşı empati kurma gibi şeylerden oluşmakta.
Yapılan deneysel çalışmalarda Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU) adlı bir yöntem kullanılmakta. Bu yöntem sayesinde insan beynindeki elektrik akımı ölçülebiliyor ve bu ölçümlerden yola çıkılarak bu akımlara müdahale edilebiliyor. Akımlar değiştiriliyor ya da beynin bazı bölgelerine gönderilmesi engelleniyor. Depresyon, şizofreni gibi hastalıklarda ciddi ilerleme katedilmesini sağlayan yöntem, yapılan bu yeni çalışmada ise biraz daha yoğun halde kullanılmış.
Beynin ön kısmına uygulanan yöntem, bazı deneklere yoğun, bazılarına ise etki etmeyecek şekilde uygulanmış. Yoğun olarak TMU yöntemi uygulanan kişilere belli başlı hisler konusunda ise sorular sorulmuş. Yoğun TMU uygulanan deneklerde Tanrı’ya, ahirete ya da meleklere olan inançlarda ciddi değişimler gözlemlenmiş. Bu kişilerin inançlarında %32.8 oranında bir düşüş yaşanmış. Yine aynı deneklerde, ülkelerinde bulunan göçmenlere, mültecilere karşı değişken düşünceler gözlemlenmiş. Yine ayı denekler bu konuda da %28.5 daha pozitif düşünmeye başlamış.
Tabii bu deneyin sonuçlarının herhangi bir bilimsel otorite tarafından kabul görülmesi gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü deneyin sonuçları tam anlamıyla bir kesinlik taşımamakta. Bir diğer yandan ise insanların inanç, önyargı gibi ”değiştirilemez” olarak görülen hislerinin ciddi oranda değişmesi, insanlık adına ciddi bir adım olarak görülebilir.
Tarih boyunca kitlesel anlamda gelişen hareketlerin temeli hep dine dayalıydı. Ve bu temellerin arkasında sürekli olarak Tanrı inancını ve korkusunu kullanarak din propagandası yapan kişiler vardı. Belki bu sayede her türlü olaya daha tarafsız yaklaşarak ”önce insan” odağına sahip kişilerin sayısı artabilir.