Art nouveau
XIX. yy. sonunda Avrupa’nın her yanında süsleme sanatlarında, bir ölçüde de resim ve heykelde görülen yenileşme hareketi. 1900 yıllarında Art nouveau, o günler için çağdaş sayılıp bu ad (Fransızca “yeni sanat”) verilmişse de, aslında eski üslup ve sanat biçimlerinden uyarlanmıştır. Gotik ve rokoko üslubundan, Cava ve Japon sanatlarından, Kelt yazmaları ve William Blake’in çizimlerinden büyük ölçüde etkilenmiş, ayrıca, İran çömlekçiliği ve eski Roma camcılığı da, Art nouveau sanatçıları tarafından örnek alınmışlardır. Art nouvau, bazı uzmanlara göre, XIX. yy’ın sonlarında beliren ciddi bir soruna, akademik eğitimli mimarların yaptıkları gibi geçmiş üslupları çağdaş çalışmalara uygulamaktan çok, sanayi çağına uygun bir üslup bulmak sorununa yanıt olmuştur. Daha 1861 ‘de İngiliz tasarımcısı William Morris bu sorunla ilgilenmiş ve tutucu halkın beğenisini geliştirmek için Arts and Craft hareketini (Bk.ARTS AND CRAFT)başlatmıştır.
Akım Art nouveau’dan (eski olmakla birlikte yeni dönemde de sürmüş ve 1900 sonrasındaki yeni akımı etkilemiştir. Aynı şey, 1870 yıllarında Avrupa’da ortaya çıkan şiir ve resim akımı simgecilik için de geçerlidir. Art nouveau’nun karmaşık biçim ve renklerinin yanı sıra medusa kafaları, panlar ve orman perileri motifleri de simgeci anlayıştan esinlenmiştir. Art nouveau’yı etkileyen bir başka akım da, 1880’lerde William Morris’in görüşlerini benimsemiş sanatçılar tarafından yaratılan Estetik Akım’dır. Estetik akım da, Arts and Craft akımı gibi, kaynaklarını Ortaçağ sanatından almasına karşın, yeni yeni tanınan Japon sanatlarından da yararlanmıştır. Bu akım yalnızca on yıl kadar sürmüş ve Art nouveau’yla kaynaşmıştır. Walter Crane, Charles Voysey ve Arthur Macmurdo’nun (1851-1942) Morris etkili kumaş ve duvarkâğıtlarının bazıları, 1895 dolaylarında üretilmiş Art nouveau yapıtları olarak algılanabilir. İngiltere’deki gelişmeler Avrupa’nın ilgisini çekmiş, Belçikalı mimarlar Victor Horta ve Henri Van de Velde’nin çalışmaları “İngiliz Üslubu” diye adlandırılmışlardır. 1892’de Horta, Profesör Tas- sel için tasarladığı evde, Art nouveau üslubunda ilk mimarlık yapıtını yaratmıştır. Horta ve Van de Velde’nin yapıtlarını yakından tanıyan Fransız mimarı Hector Cuimard da, 1900’de Paris’in yeni metrosunu süsleyen girişlerle Art nouveau’nun çok güzel örneklerini vermiştir (hattâ o tarihten sonra üsluba bir süre “metro üslubu” denmiştir). Dünyanın başka yerlerinde de mimarlar, 1890’dan önce bile Art nouveau’nun öncüsü sayılabilecek yapıtlar vermişlerdir. Bunlardan biri, Frank Lloyd Wright’ın öğretmeni olan ABD’li Louis Sullivan’dır. Sullivan eski Kelt tasarımlarından, Chicago’daki işlevsel binaların (Auditorium binası ve Carson Pirie Scott Mağazası) de
korasyonlarında yararlanmıştır. Barcelona’da İspanyol mimarı Antonio Gaudi, Art nouveau’nun başka bir öncüsüdür. İspanyol Ortaçağı geleneklerinden yararlanan Gaudi, Sullivan gibi kendine özgü bir üslup yaratmış, alışılmış İspanyol gereçleri olan dövme demir ve renkli tuğlayı alışılmamış bir anlayışla fantastik yapı tasarımlarında kullanmıştır* Bunun en güzel örneği 1883’te başladığı, ömür boyunca dönem dönem uğraşıp, ta- mamlayamadan öldüğü Sagrada Familia kilisesidir. Fransız cam ve mobilya tasarımcısı Emile Galli, YVilli- am Morris’in anlayışını izlemiş, Çin renkli cam işçiliğinden esinlenerek, ABD’de Tiffany’yi etkileyecek camlar üretmiştir. Gene 1890’lı yıllarda Arthur Lasenby Li- berty’nin Londra ve Paris’teki dükkanları, Art nouveau’nun parlak örnekleri olmuş, bu yüzden İtalyanlar, Art nouveau’ya Liberty üslubu, adını vermişlerdir. Almanların da öncü sanat dergisi Jugendden (Gençlik) esinlenerek Jugendstil (“genç üslup”) adını verdikleri akımın, günümüzdeki adı, Siegfried Bing’in 1806’da açtığı Maison de l’art nouveau adlı mağazadan kaynaklanmıştır. Üsluba akılcı bir yaklaşım, İskoçyalı mimar Charles Rennie Mackintosh tarafından getirilmiştir. Mackin- tosh’un çalışmaları Josef Hoffmann ile Viyanalı “Ayrılma” topluluğunu öylesine etkilemiştir ki, Art nouveau’ya onun üslubu yönünde bir değişiklik getirmişler ve bu çalışmalarıyla uzun yıllar sonra Art deco diye adlandırılacak üslubun öncü örneklerini yaratmışlardır. Özellikle Hoffmann’ın Brüksel’deki Palais Stoclet (1905) binası, Art deco üslubunun öncüsüdür. Art nouveau üslubunun kalıp ve motifleri öncelikle doğadan alınmış ve sınırsız bir biçim, renk, özellikle de çizgiyle işlenmiştir. Gür saçları çiçeklerle süslenmiş su perisi, sevilen bir Art nouveau konusudur. Afons Muc- ha’nın afişleri ve René Lalique’in opal ve aytası mücevherlerinde çok görülür. Sevilen öbür konular arasında
tavus kuşları, yusuivuklar ve gece kelebekleri sayılabilir. Parlak mine ve altın telkariyle, tarak, broş, vb. süs eşyalarında bu konular işlenmiştir. Gündüzsefaları Louis Comfort Tiffany’nin renkli camlarında parıldamış, sü
senler Louis Majorelle’in (1859-1926) marketöri dolaplarına kakılarak işlenmiştir. Art Nouveau vazolarda dalgalarla, deniz bitkileriyle süslenmiş, çeşitli bitkiler soyut diziler halinde düzenlenerek ayna, resim çerçevele rine uygulanmış ya da kumaş ve duvar kâğıtlarında tekrarlanarak kullanılmıştır. Art nouveau Birinci Dünya Savaşı başladıktan sonra gözden düşmüş, 1920’lerden 50’lere kadar eleştirmenler tarafından can çekişen, hattâ çirkin bir üslup sayılmıştır. Bunda, Sarah Bernhardt, Loie Fuller gibi seçkin tabaka insanlarının aşırı ince beğenilerine ya da yeni zenginlerin yeterince gelişmemiş beğenilerine yönelik ürünler yaratan tasarımcıların üslup aşırılıklarına kaçmış olmalarının da payı vardır. Ama 1960 sonrasında yeniden beğenilmeye başlanmış, 1950 yıllarının yaratıcılığı olmayan cam ve çelik dörtgen mimarisine tepki gösteren eleştirmenler, Art nouveau’ya yeni bir gözle bakmışlar, Art nouveau üstüne akademik makaleler yazılmış, Art nouveau eşyaların fiyatları yükselmiş ve sonunda Art nouveau, çağdaş sanat tarihindeki yerini almıştır.