wiki

ÂŞIK ÇELEBİ

Â Ş IK Ç E LEB İ; Türk şâir ve bilginlerinden.
Asıl adı Mehmed’dir. Soyu Peygamber efendimize
kadar ulaşır. Büyük babası Seyyid Muhammed
Nattâ, Emir Buhârî ile birlikte Bursa’ya
gelmiş ve burada yerleşmiştir. Sultan Bâyezîd
kızını Emîr Buhârî’ye verirken, vezîri Halil
Paşa da kızını Seyyid Natta’ya vermiş, Ebû İshâk
medrese ve zâviyesini onun için yaptırmıştır.
Aşık Çelebi’nin babası Seyyid Ali, babası gibi
müderrislik yapmamış, tahsilini tamamlayarak,
kâdılıklarda bulunmuştur. Aşık Çelebi 1519
(H.926) yılında Prizen’de doğdu. Tahsilini devrin
önde gelen ilim adamlarından Sürûrî, Taşköprüzâde,
Arabzâde Abdülbâkî Efendi, Ebüssü’ûd,
Emîr Gîsû ve Muhyiddîn Fenârî’nin yanında
tamamladıktan sonra, kâdılık yolunu tutup
Silivri, Pristine, Süfrice ve Narda kâdılıklarında
bulunmuş, sonra hakkında yapılan şikâyet
üzerine Alâiye kâdılığına gönderilmiştir. Dedesi
Müeyyedzâde vâsıtasıyla devrin tanınmış şâirleriyle
dostluklar kurmuş, bunun sonunda yazdığı
Meşâir-üş-Şuarâ adlı eserini 1568 yılında
Sultan İkinci Selîm Hana takdîm etmiştir. Ayrıca
Taşköprüzâde’nin Şakâik adlı eserine yaptığı
zeylini, ilâvesini sadrâzam Sokullu Mehmed Paşa’ya
sunmuştur. Kendisine mükâfat olarak, Üsküp
kâdılığı verilmiş ve 1571 (H.979)’da vefât
edinceye kadar bu vazîfede kalmıştır.
Kuvvetli bir medrese tahsili gören Âşık Çelebi,
birçok kıymetli edebî, târihî ve dînî eserler
vermiştir. Yukarıda ismi geçen eserlerinden başka,
Bursa’nm güzelliğini anlatan Şehrengiz-i
Bursa; şiirlerini topladığı Dîvân, Zigetvârnâme,
Terceme-i Ravdat-üş-Şühedâ, Terceme-i
Ravd-ül-Ahyâr, Ehâdîs-i Erbaîn (Kırk hadîse
dâirdir.) İmâm-ı Gazâlî’nin Nesâyıh-ı Mülûk adlı
eserin tercümesi yanında, birçok tercüme ve
telifi vardır. Fakat daha çok Meşâir-üş-Şuarâadlı eseri ile tanınmıştır. Bu eseri yazarken, gezip
dolaşarak devrin şâirleri ile temas kurduğu gibi,
kendinden önce yazılan tezkireleri görmeyi de
ihmâl etmemiştir. Anadolu Türkçesi ile yazılan
dördüncü tezkiredir. Bu eserini Çernova kâdısıyken
1568 yılında ebced usûlüne göre tertip etmiştir.
Eser sâdece bir şâirler tezkiresi değil, aynı
zamanda devrin sosyal hayatını canlı bir üslupla
dile getiren bir kaynaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir