atasözü
Birtoplumun uzun yaşam deneyleri sonucu oluşan değeryargılarını, kalıplaşmış bir anlatımla veren özlü söz. Atasözleri, bir ulusun gözlemlerini, düşüncelerini, özlemlerini, eleştirilerini, kısaca yaşam görüşünü dile getirir. Bu bakımdan atasözlerinin incelenmesiyle, bir ulusun toplumsal ve kültürel yapısı anlaşılabilir. Atasözleri, özlü bir anlatımla insana, topluma ve doğaya ilişkin pek çok konuyu genel-geçer birtakım ilkelere dayandırmış, pek çok sorunu irdeleyip çözümlemeye çalışmıştır.
Atasözlerinde ayrıca, toplumdaki çeşitli insan tiplerinin kimliklerinin belirlendiği, bu arada saygın insan tipinin temel niteliklerinin vurgulandığı, baskı ve zulmün yerildiği, eşit ve hakça bir düzenin gerekliliğinin savunulduğu, insancıl değerlerin ve mutluluğun yüceltildiği görülmektedir. Atasözleri kamunun malıdır; yani yaratıcıları belli değildir. Bilim adamlarının da belirttiği gibi, atasözleri herkesin güvendiği ve saygı duyduğu bir bilgenin, bir ozanın dilinden ya da kaleminden doğmuş, mantıksal tutarlılığı ve toplumsal geçerliliği nedeniyle kuşaktan kuşağa aktarılmış, bu süreçte yaratıcısı unutulmuştur. Atasözlerinin de belirli bir yaşam süresi vardır.
Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel, vb. değişim ve gelişimler sonucu, bazı atasözleri geçerliğini yitirmiş, yeni atasözleri ortaya çıkmıştır. Türk atasözlerinin köklü bir geçmişi vardır. Türk kültür ve sanatının klasik yapıtlarından olan Göktürk Yazıtlarında, Uygurca belgelerde, Divanü Lügat it-Türk’ie (Türk Dilleri Sözlüğü), Dedem Korkut’un Kitabin da Türk atasözleri örneklerine Taşlanmaktadır. Türkiye Türkçesi’nin, yazı dili dışında bölge ağızlarında kullanılan pek çok atasözü vardır (Sözü tok olanın kalbi pak olur. – Balıkesir/ Zenginin çocuğu riş iş’ diye, züğürdün çocuğu ‘aş aş’ diye kalkarmış. – Konya). Türk atasözleri ile yabancı ulusların atasözleri arasında da birtakım benzerlikler görülür (sözgelimi Büyük balık küçük balığı yutar, Fransız atasözü: Les gros pois- sons mangent les petits: “Büyük balıklar küçük balıkları yer”; Geç olsun da güç olmasın, İngiliz atasözü: Better late than never “Hiç olmamaktan geç olması iyidir”; Vakit nakittir, Alman atasözü: Die.Zeit ist Geld “Zaman paradır”). Bu benzerlik, uluslar arasındaki kültür etkileşmesinin doğal bir sonucu olarak açıklanabilir. Ayrıca, insanoğlunun yaşam deneyleri ve yargılarının paralleli- ği de, bazı atasözlerindeki benzerliğe yol açmış olabilir. Türk atasözlerinde genellikle dolaylı bir anlatım görülür (Ateş olmayan yerden duman çıkmaz). Bununla birlikte dolaysız (Her işin başı sağlık), yarı dolaylı (Acele işe şeytan karışır), örneksemeli (Duvarı nem, insanı gam yıkar), karşılaştırmalı (Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur), öykülemeli (Abdala “kar yağıyor” demişler, “üşümeye hazırım” demiş) anlatımlı atasözlerine de raslanır. Atasözlerinin önemli bir bölümünün de şiirsel bir anlatımı vardır (İt ulur, birbirini bulur). Bu özellik, atasözlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını kolaylaştırmıştır. Atasözleri, konuşmada ve yazıda sık sık kullanılmaktadır. Çünkü düşünceleri kısa ve özlü olarak anlatan atasözleriyle çarpıcı uyarılarda bulunulur; etkileyici ve sanatlı bir anlatım kazanılır; bir olayın ya da yargının doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilir. Atasözlerinin masal, öykü, tiyatro, roman, şiir gibi edebiyat türlerinde, kişileri konuştururken ya da anlatımı etkili kılmak için sıkça kullanıldığı görülür.