“Avrupa devletleri stratejik bir körlük içerisinde”

“Avrupa devletleri stratejik bir körlük içerisinde”1

Suriye’den göç eden mülteciler ilk önce Türkiye’ye yerleştikten sonra, rotayı Avrupa’ya çevirdi. Ege kıyılarından Yunanistan ve ya Edirne’deki Kapıkule Sınır Kapısı’ndan Avrupa’ya açılmak isteyen mültecilerin bir kısmı Macaristan’a ulaştı. Böylece mülteci krizi Avrupa ülkelerinin de bir numaralı gündem maddesi oldu. Başta Almanya olmak üzere, Avrupalı ülkeler mültecilere sınırların açılacağını söylese de, bu kararından erken döndü. Almanya ve Avusturya mültecilerin geçişini engellemek için sınırlara askerlerini yerleştirdi.

ÇAVUŞOĞLU’NDAN ‘GÜVENLİ BÖLGE’ ÇIKIŞI

Başbakan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu verdiği demeçte yaşanan sığınmacı kriziyle ilgili olarak, Türkiye’nin en başında savunduğu güvenli bölgenin öneminden bahsetti. Suriyeliler güvenli bölgede bulunsaydı, oradan kaçamayacaklarını ve bu krizin hiç yaşanmamış olacağını söyledi.

‘Türkiye’nin önerdiği güvenli bölge oluşturulsaydı mülteci krizi bu kadar büyümeyebilir miydi?’, ‘Güvenli bölge nerede oluşturulabilir?’, ‘Avrupa devletleri mülteci krizini çözmek için hangi hamleleri yapabilir?.’ Bu soruları Orsam araştırmacılarından Oytun Orhan AjansHaber’e yanıtladı.

“TÜRKİYE’NİN İLK TEKLİF ETTİĞİ DÖNEMDE OLSAYDI…”

Türkiye güvenli bölge meselesini ilk teklif ettiği dönemde, durum şu anki kadar kötü değildi. Hem Suriye’deki güvenlik durumu hem de mülteciler batıya göç etme sayıları açısından bu kadar yoğun bir akış söz konusu değildi. O dönemde eğer hayata geçirilmiş olsaydı, Suriye’nin kuzeyinde daha geniş bir alanda, bir güvenli bölge oluşturmak mümkündü. Güvenli bölge 2 yasak bölgeyi içerecek şekilde Türkiye tarafından teklif edilmişti. Dolayısıyla Kuzey Suriye hattının önemli bir kısmında güvenli bölge oluşturulması mümkün olacaktı.

“IŞİD’İN KONTROLÜNDEKİ BİR BÖLGEDE OLUŞTURULMASI GÜNDEMDE”

Gelinen noktada hem PYD’nin Kuzey Suriye hattında önemli bir bölgeyi ele geçirmesiyle bu bölgeler güvenli bölge oluşturulması seçeneğinin dışında kalmış durumda. Geriye şu anda kalan sadece Azaz ve Cerablus arasında kalan bir bölgede oluşturulması, IŞİD’in kontrolündeki bir bölgede oluşturulması gündemde. Bu alan sınırlı bir alan, yaklaşık 100 kilometre genişlik ve 40 kilometre derinliğe sahip bir bölge olacak.

“MÜLTECİLER İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR GÜVENLİK ŞEMSİYESİ SAĞLAMASI ZOR”

En büyük sıkıntı bu bölgenin gerisinde kalan alanların IŞİD’in kontrolünde olan bölgeler olacak. Dolayısıyla saldırıya halen açık, IŞİD’in çok da uzun menzilli olmayan havan topları aracılığıyla bombalayabileceği, buradaki güvenlik ortamını sarsabileceği bir coğrafi durum söz konusu. Dolayısıyla mülteciler açısından çok büyük bir güvenlik şemsiyesi sağlaması zor gözüküyor.

“HALEP’TEN GELEBİLECEK YOĞUN GÖÇE ÖNLEM OLARAK DÜŞÜNEBİLİR”

Özellikle Halep’ten yoğun geçiş bundan sonra beklenebilir. Buna karşı bir önlem olarak düşünebilir. Çünkü Halep Suriye’nin 2.büyük kenti. Büyük ölçüde nüfus göç etti şehir merkezinden ama hala 1 milyonun üzerinde insan burada yaşıyor ve çatışma yoğunlaşırsa bu insanların Türkiye sınırına doğru dayanması söz konusu. Bu noktada güvenli bölgede insanların karşılanması söz konusu olacaktır. Bu da hem Türkiye’nin üzerindeki yükü azaltacaktır çünkü 2 milyonun üzerinde mülteci ağırlıyor. Bu Türkiye’ye gelenler açısından görülüyor ki Türkiye son durak değil. Hedeflerden biri de Avrupa olacağı anlaşılıyor. Türkiye’den de Avrupa’ya geçişleri açısından bir önlem olacak. Her hâlükârda bir önlem olacaktır, ama eğer ki Türkiye ilk teklifi getirdiği dönemde gerçekleştirilmiş olsaydı hem kurulacak alan daha geniş olacaktı, hem de kriz mülteciler açısından daha da derinleşmemiş olacaktı. Dolayısıyla daha iyi imkan sunabilirdi şu noktadan sonra önlem olsa da geçmiş yıla göre durumun daha kötü olduğunu söyleyebiliriz.

“AVRUPA DEVLETLERİ STRATEJİK BİR KÖRLÜK İÇERİSİNDE”

Suriye krizi sadece mülteci sorunu değil. Suriye krizi genel anlamda batı tarafından bölgesel mesele olarak görüldü. Buradaki sorunda Esad’a karşı bir duruş sergilense de, bu sorunu çözme, iç savaşı sonlandırma anlamında çok somut adımlar atmadığına şahit olduk. Belli bir aşamadan sonra mülteci bağlamında yaklaştılar ama o da daha çok komşu ülkeye destek verme anlamında bir yaklaşımdı. Bunun kendi iç meselelerine döneceğini ön göremedi, stratejik bir körlük içerisinde olduğunu söyleyebiliriz Avrupa devletlerinin. Şu anda bu konunun mülteci meselesinin veya komşu ülkelere daha fazla yardım edilmesinin Türkiye üzerindeki yükünün azaltılması konusundaki görüşler ne zamanki mülteciler Avrupa’ya gitmeye başladı, o zaman Avrupa’nın gündemine geldi. Zaten Avrupa kendi içinde Müslüman toplumlarla, daha önceden göç etmiş toplumlarla bir entegrasyon sorunu yaşıyor. Korku, bu yeni gelenlerle birlikte batının kendi yaşam tarzına ters düşecek bir nüfusun oluşması ve bunun da ileride sosyal, siyasal, ekonomik bazı olumsuzluklar, toplumsal barış ortamının bozulmasına neden olacak gelişmelerin ortaya çıkacağı korkusu var. Çünkü gelenler tabi farklı dil konuşuyor, en önemlisi farklı bir din, kültüre ve yaşam tarzına sahip. Bunlar kaygı verici. Dolayısıyla Avrupa bu sorunu bölgede tutmak açısından çabalarını yoğunlaştıracaktır. Geçiş noktası Türkiye olduğu için, Türkiye’nin üzerindeki yükün azaltılması konusundaki desteklerini artırarak, bu insanların Türkiye’de kalması veya daha sonraki aşamalar için ülkelerine dönmesi yönünde çabalar sarf edilecektir. Ne olursa olsun bunun tamamen önlenmesi mümkün olmayacak. Türkiye açısından olduğu gibi Suriye meselesi bence bundan sonra da, Avrupa’nın da meselesi olarak uzun yıllar tartışacağımız bir konu diye düşünüyorum.

 
KAYNAK: AjansHaber

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*