wiki

AVRUPA TÜCCARI

AVRUPA TÜCCARI; Alm. Eurapas Kaufmann,
Fr. Commerçant d’Europe, İng. Europe
Merchant. Avrupa ile ahitnâmeli (antlaşmak),
tüccar statüsünde ticâret yapma müsâadesi verilen
Osmanlı tebeası gayri müslim tüccarlara verilen
ad. Osmanlı ülkesi sınırları içinde, ahitnâmeli
devletler tüccarı ile Müslüman ve gayri
müslim tebeadan olan tüccar farklı şartlarda ticâret
yapardı.
Ahitnâmeli tüccarın dış ticârette daha imtiyazlı
durumda bulunması, yabancı elçilik ve
konsoloslukların kullanacakları tercümanlardan
cizye vb. vergilerin alınmaması gibi durumlar
gayri müslim Osmanlı tebeasma çok câzip geldi.
Bu gayri müslimler, İstanbul’daki yabancı devlet
elçiliklerine ve diğer şehirlerdeki konsolosluklara
başvurarak tercümanlık berâtı aldılar. Elçiliklerdeki
ve konsolosluklardaki vazifeliler bu yolla
bâzı menfaatler elde ettikleri için zamanla
tercümanlık berâtı alan gayri müslim tebaa çoğaldı.
Tercümanlık berâtı ile ilgili suistimalin önlenmesi
için Osmanlı Devleti idârecileri bâzı tedbirler
aldılar. Sultan Üçüncü Ahmed Han, Sultan
Üçüncü Mustafa Han ve Sultan Birinci Abdülhamîd
Han bu konuyla ilgilenip yabancı elçilere
notalar verdilerse de netice alınamadı. SultanÜçüncü Selîm Han devrinde, 1791 senesindeki teşebbüs
de istenilen neticeyi vermedi. Bunun üzerine
1802 senesinde Avrupa ile ticâret yapan ve
yapacak olan, tüccar kaptan ve gemi sâhipleri
için özel bir statü kabûl edildi. Böylece “Avrupa
Tüccarı” denilen bir sınıf ortaya çıktı. Avrupa”
ile ticâret yapmak isteyen ve güvenilir bir şahıs
olduğunu isbat eden gayri müslimler Avrupa
tüccarı berâtı aldılar. Berât için 1500 kuruş ödenmesi
ve berâtın İstanbul Kâdılığı Bâb Mahkemesine
kaydı şart koşuldu.
Avrupa tüccarı sınıfına girenlere; iki hizmetkârının
bulunması, bunlardan birinin İstanbul dışında
oturabilmesi hakkı tanınmıştı. Berâtlı tüccara
hukûkî bakımdan da müste’min tüccar gibi muâmele
ediliyor, yabancı tüccarla 4000 akçeyi aşan
dâvâları İstanbul’a sevk ediliyordu. Müste’min
tüccarla olan dâvâlarmda ise dâvâlının tâbi olduğu
devletin ahitnâmesi esas almıyordu.
1839’da Ticâret Nezâretinin kuruluşundan sonra
ise Avrupa tüccarlarıyla ilgili işlere Ticâret Nezâretince
bakıldı. Ticâret Nezâretine bağlı bir Ticâret
Meclisinin, 1850’de ise Ticâret Mahkemesinin
kurulmasıyla Avrupa tüccarının ticâretle ilgili
dâvâlan da burada görülmeye başlandı.
Osmanlı Devletinin gayri müslim tebeasmı
Avrupa devletlerinin himâyesinden kurtararak
onlara müste’min tüccar hak ve imtiyazları tanımasından
âhitnâmeli devletler rahatsız oldular.
Devletin gayri müslim tüccar hakkında kesin tavrını
ortaya koyduğu 1806’dan sonra yabancı himâyesine
giren birkaç tüccar olduysa da gayri
müslim tebea artık kendi adlarına ticâret yapmayı
tercih etti. Bilhassa Avrupa tüccarı imtiyazının
verilişini tâkib eden yıllarda bu statüye dâhil
olan Rum kaptan ve gemi sâhiplerine büyük menfaatler
sağladı.
Müslüman olmayan Osmanlı tebeası, tüccarların
büyük imtiyazlarla zengin olması üzerine
Müslüman tüccarlar Bâbıâlî’ye bir dilekçe sunarak
Avrupa tüccarının sâhib olduğu imtiyazların
kendilerine de tanınmasını istediler. Bu istek,
zamanla elde edilen kârın Frenklerden Türklere
geçeceği hesaplanarak yerinde bulundu. İstek,
Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından da :
uygun bulununca “hayriye tüccarı” adı verilen,
yeni bir ticârî grup ortaya çıktı. Avrupa tüççarlarma
yalnızca bati ülkeleriyle ticâret imtiyazı ta- /
nmırken, hayriye tüccarlarının si- ‘
ra Hindistan ve\Uzakdoğu ülkeleriyle dé ticâret
Çapmasına izin Verildi. Dış ticâretin kplây ve çabuk
y^tülebilmesiiçin,hayriye tüccarimtf iki ör-‘
tağına da imtiyaz tanındı. Hıristiyan Avrupa tüccarları
yurt dışına çıkarılması yasak malları alıp
satamazken, hayriye tüccarları gemi kiralayarak
veya kendi gemileriyle bu tür malların taşımactaşımacılığını,
alım ve satımını yapabilirlerdi. Yabancı iskelelerdeki
şehbenderler de hayriye tüccarlarına
yardımla yükümlüydü. Şehbenderler ve bunlarla
çalışan muhtarlar hayriye tüccarları arasından
seçilirdi.
Temel ihtiyaç maddelerinin alım satımıyla uğraşan
hayriye tüccarları, merkezlerde ve iskelelerde
ticâret büroları, mağaza ve depolar açıyor, gemi çalıştırıyorlardı.
Devletin savaş ve olağanüstü durumlarda
hayriye tüccarlarına başvurması ve yardım
istemesi tabiîydi.
Tanzimattan sonra Avrupa tüccarlığı ve hayriye
tüccarlığının statülerinde bâzı değişiklikler yapıldı.
1876’da ise Avrupa tüccarlığı ile hayriye
tüccarlığı kaldırıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir