Genel

AY

AY

AY

Dünya’nın tek doğal uydusudur. Güneş Sistemi içinde beşinci büyük doğal uydudur. Dünya ile Ay arasında ortalama merkezden merkeze uzaklık 384.403 km, yani Dünya’nın çapının yaklaşık otuz katı kadardır. Ay’ın çapı 3.474 km’dir,[1] bu da Dünya çapının dörtte birinden biraz fazladır. Dolayısıyla Ay’ın hacmi Dünya’nın hacminin %2’sidir. Kütlesi Dünya kütlesinden 81,3 kat daha düşüktür. Yüzeyinde kütle çekim etkisi yer çekiminin yaklaşık %17’sidir. Ay, Dünya’nınyörüngesinde bir turunu 27 gün 7 saatte tamamlar. Dünya, Ay ve Güneş geometrisinde görülen periyodik değişimler sonucunda her 29,5 günde tekrar eden Ay’ın evreleri oluşur.

AY— DUnya’dan görülen yarıküresi yaklaşık olarak 60 km kalınlıkta, Dünya’dan görünmeyen yarıküresi yaklaşık olarak 100 km kalınlıkta çok katmanlı bir kabukla. kaplıdır.
— Aşağı yukarı 1 100 km kalınlığında bir çekirdek kabuğu vardır.
— tçinde çok miktarda demir bulunan, ya nçapı 700 km olan bir çekirdek bulunur. Bu çekirdeğin hamur kıvamında olduğu sanılmaktadır. Çünkü Ay’ın merkezindeki sıcaklığın 1 500°C dolaylarında olduğu düşünülmektedir. (Bir çekirdeğin varlığı varsayımı esas olarak şu temel olaya dayanır: Depremsel enine dalgalar 1 000-1 100 km derinliğin ötesine yayılmamaktadır. Bu ise, bu kısımdaki maddenin en azmdan bir kısmının erimiş halde olduğunu düşündürmektedir.) (Bk. EKcLtTS)
• Atmosfer. Ay’ın çok küçük bir atmosferi vardır. Ay’ın atmosferinin Dünya’dan gözlemlenmiş olan çeşitli olaylarla (çarpma kraterlerinin Ay yüzeyindeki çokluğu, gölgelerin Ay yüzeyindeki netliği, şafak ya da gurup olayının görülmemesi, Ay’ın, hareketi sırasında, yıldızları birden örtüver-mesi vb.) doğrulanmış olan bu durum, Ay yüzeyinde yapılmış ölçümlerle de doğrulanmıştır.
Bugün Ay yüzeyindeki basıncın sadece 10-*-I0-1* arasında olduğu saptanmış bulunmaktadır. Ay atmosferindeki atomlar ya da parçacıklar arasında helyum ve argon başta gelir. Bunları, sırasıyla karbon, azot, hidrojen, kükürt vb. izler. Ay’da yok denecek kadar az bir atmosfer bulunmasının sonucu olarak, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok büyüktür. Bu fark, Ay yüzeyinin herhangi bir noktasında 300°C’. yi bulabilir. En son ölçülmüş olan değer* 1er şunlardır: Güneşte en yüksek +117°C, gölede en düşük —171 °C. Son Apollo u-çuşlan sırasında Ay yüzeyine saplanan termik sondaj çubukları şu sonuçları vermiştir. 65 sm derinlikte —20°C (Apollo 15), 80 sm derinlikte —22°C, 2,30 m derinlikte —17°C (Apollo 17). Buna göre, derinlemesine her metre için sıcaklık 1,17°C artmaktadır. Bu, tahmin cdilencn çok üstünde bir rakamdır.
• Ay’ın manyetikliği. Ay’ın manyetik alanı ile Dünya’nınki arasında büyük farklar vardır. Ay çekiminin en büyük özelliği, şiddet ve yön bakımından, bir yerden diğerine, aşırı değişken olmasıdır. Dünya’ nın, aşağı yukarı, kuzey-güney doğrultusunda mıknatıslanmış bir çubuğa benzeti-lebilmesine karşılık, Ay daha çok, yer altına ras(gele gömülmüş bir mıknatıslar topluluğu görünümündedir.
ALSEP (Apollo Scientific Experiments Package) istasyonlarının magnetometrclcri
6 ila 313 y’& (nanotesla) varan çok zayıf şiddetler kaydetmişlerdir. Bu değerler Dünya yüzeyindeki jeomanyetik alanınkindcn
30 000 ila 60 000 kat zayıftır. Bununla biı likte, astronotlar tarafından getirilen vc hemen tamamı Uç milyar yaşında olan çok sayıda kayanın çok daha yüksek bir man-yetikliğe sahip olduğu görülmüştür. Bu ise Ay’ın soğuması sırasında Ay’da 3 000 y’ dan çok bir çekim alanının bulunduğunu kanıtlar. Söz konusu çekimin, Ay’ın içi
0 zamanlar bugünkünden çok daha akışkan olduğu için ortaya çıkan vc kendi kendini harekete geçirmiş olan bir dinamo olayı nedeniyle meydana gelmiş vc gezegenin soğuması sırasında sonradan kaybolmuş olması muhtemeldir. Böyle bir varsayıma göre, Ay’ın bugünkü çekimi fosilse! niteliktedir. Bugün, görülen manyetik alan da başlangıçtaki manyetik alanın yeniden ortaya çıkmasıdır. >
• Ay’ın tarihi. Uzay çalışmaları sayesinde toplanan bulgular Ay’ın evriminin başlıca aşamalarını saptamak olanağını sağlamıştır.
Günümüzden 4,6 milyar yıl önce Dünya vc Güneş sisteminin öbür gezegenleriyle aynı zamanda ortaya çıkmış olan Ay, ya buhar yoğunlaşması, ya katı parçacıkların toplanması, ya da bu iki olayın bir arada gerçekleşmesiyle oluşrîluştur. Bundan kısa bir süre sonra, dış katmanların ısısı
1 OOOC’ye varınca, en az 200 km derinliğe

90° B
60° B
30°B
Yer
30° D
kabuk
çekirdek kabuljo
60 km
60° D
90° D
geçiş bölgesi
APOHO depremölçerleri 0 depremler
kadar sıvılaştı ve yapısını oluşturan çeşitli maddeler yoğunluklarının sırasına göre merkezden yüzeye doğru sıralandılar. Bu kimyasal farklılaşma, özellikle günümüzden 4,5 ile 4,3 milyar yıl önce, temel maddesi anortozitler olan bir kabuk oluşturdu. Bu kabuk, henüz katılaştığı sırada,
o sıralar gezegenler arası uzayda bol o-lan göktaşlarının yoğun bombardımanına uğradı. Bu göktaşları Ay yüzeyinde büyük çukurlar açtılar vc kayaların ergimesine neden oldular. Ay’ın bu altüst oluş dönemi 3,9 milyar yıl önce son buldu. Bu dönemde Ay’a en önemli göktaşı çarpmasının. Yağmurlar Denizi’nin oluşmasına yol açan çarpma olduğu sanılır. Ay bundan sonra. 800 milyon yıl süren büyük bir iç etkinlik dönemi geçirdi. Kabuğun altındaki kayalarda bulunan radyoaktif atomların saldığı enerji derinde ikinci bir ergimeye vc bazalt lavlarının oluşmasına yol açtı. Bu lavlar yükselerek, bugün de gözlemlenebildiği gibi, «denizlerin dibini doldurdular. Zaten, bazı akıntıların, değimi «deniz»ler olan büyük havuzlardan çevredeki «alçak topraklarca taşarak çevre çizgileri şekilsiz «deniz»lerin diplerini kapladılar. örneğin, Fırtınalar Okyanusu’nun, Yağmur Denizi’nden taşmalar sonucu oluştuğu sanılmaktadır. Ay’ın arka yüzünde deniz olmayışının nedeninin Ay yarıküresinde. kabuğun derinlerden gelen kopmanın yüzeye ancak bazı pek nadir yerlerde ulaşabilmesi olduğu sanılmaktadır. . Ay’ın yüzeyi 3 milyar yıldan beri pek fazla değişmemiştir. Çünkü Ay’ın iç etkinliği zamanla azaldı, yüzeydeki çarpmalar seyrekleşti vc Ay yavaş yavaş soğuyarak en az I 000 km derinliğe kadar katılaştı. Sadece günümüzde de süren göktaşı çarpmaları Ay yüzeyinde bazı büyük sirklerin (Kopemik. Aristarkhos. Tycho vb.) oluşmasına yol açtı. Bu sirkleri çevreleyen u-zun, radyal fışkırtı çizgileri, bunların «genç» olduklarının kanıtıdır. Bu göktaşı bombardımanları, ayrıca daha küçük boyutlarda birçok kraterin, regolit katmanının (yüzeysel kırık taş katmanı) vc bunu Kaplayan toz tabakasının oluşumuna yol açtı.
• Ay’ın kökeni nedir? Ay’ın evriminin genel çizgileriyle ortaya konabilmiş olmasına karşılık kökeni konusundaki soru hâlâ cevapsızdır.
Ay, Dünya henüz sıvı durumundayken ondan Güneş’in çekim gücü sonucu kopmuş bir parça mıdır? Yoksa, Güneş sisteminin bir başka bölgesinde doğmuş, bağımsız bir
gezegenken yörüngesi Dünya’ya yaklaştığı için mi Dünya’nın çekim alanında yer almıştır? Yoksa başlangıçta Dünya ile aynı toz bulutu içinde bir çift gök cismini oluşturmuşken sonra ondan mı ayrılmıştır? Şu anda bu varsayımlardan birini kabul etmeyi sağlayacak belirleyici kanıtlar bulunmamaktadır .Zira, Ay kayalarının incelenmesi sırasında, bu üç varsayımın üçünü de doğrulayabilecek kanıtlar elde edilmiştir. Ne var ki. bu varsayımlardan biri uzmanlar tarafından diğerlerine oranla daha az tutulmaktadır. Bunun nedeni. Dünya ile Ay arasında görülen kimyasal farklardır. Bu konuda genellikle son olasılığa ağırlık verilmektedir. Konu henüz tartışmaya açık durumdadır. Sonuç »her ne olursa olsun. Ay’la ilgili daha pek çok şey henüz bilinmemektedir. Bu nedenle, Ay konusundaki keşif etkinliklerinin, otamatik ya da insanlı araçlarla ve geçmiştekinden çok daha geniş ölçüde sürdürülmesi gerekecektir. (L)
AY (Behzat), türk yazarı (Mersin 1936). Düziçi Köy Enstitüsü’nü (1954), Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Eğitim bölümünü bitirdi (1970). Doğu illerimizde ilkokul öğretmenliği. gezici başöğretmenlik yaptı; sonra ortaöğretimde çalıştı. 1953’ten sonra çeşitli dergi ve gazetelerde yayınladığı toplum sorunlarını konu alan gezi notlarının bir bölümünü Köyden Geliyorum (1961) adıyla topladı, öteki kitapları: Başkanın Ankara’ya Dönüfii (öyküler, 1961). Dor Ali (roman. 1966). Gündoğusu (gezi notları, 1970). Sis tçinde (roman. 1973). Sürgün (roman. 1975). f.’IJ
AY (İsmet), türk tiyatro” vc sinema oyuncusu (İstanbul 1924). İstanbul Konserva-tuvarı Tiyatro bölümünü bitirdi. 1948’de girdiği Şehir Tiyatrosu’ndâ 30 yıl görev yaptı. Sayısız oyunda rol aldı. (1975 sonrasında A. Nesin’den Hadi öldürsene Ca-nikom, G. Türköz’den Hakan, T. Oflaz-oğlu’ndan Deli İbrahim gibi). Sinemada da çalışan Ay. son dönemde Renkli Dünya
(1980). Talihli Amele (1980) gibi filmlerde dikkati çekti. (Bk. EK CİLT 3)
^AY (Lûtfi). türk tiyatro eleştirmeni. —■ Moltere’den Hastalık Hastası’nın yeni bir çevirisini yaptı; bu çeviri, ünlü komedi yazarının 300. ölüm yıldönümünü anma töreninde. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oynandı (1^73), daha sonra da yayınlandı
(1981). Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nün Tiyatro Sanat Dalı öğretim görevliliği ve koordinatörlüğüne a-
Ay’ın şematik kesiti
1
AY
86
toplanmış olan bilgiler pek. çoktur ve bu bilgilerin tümünü elden geçirmek, incelemek ve yorumlamak için daha yıllar gerekecektir. Bununla birlikte, bu bilgilerin Ay fiziği alanında yol açtığı en belirgin gelişmeler şöyle özetlenebilir.
• Ay yüzeyi. Ay’ın yüzeyinin büyük kayalardan küçük çakıllara kadar birçok taşla kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Bu taşlar bulundukları yere göre, az ya da çok, kalınlığı birkaç milimetre ile 15 sm arasında değişen bir toz tabakasına batmış durumdadır. Ayrıca, Ay yüzeyi göktaşlarının çarpmasıyla oluşmuş çukurlarla doludur. Ay yüzeyinin rengi aydınlanma açısına göre değişir: Yatay ışık aldığı zaman kül rengi, güneş ışınlarını dik aldığı zaman koyu kahverengidir.

1
Yapısı yöreye göre değişen (Apollo 15*in indiği Apennin eteklerindeki Çürüme Bataklığında ince, Apollo 14’ün indiği Fra Mauro krateri yakınlarındaki Fırtınalar Okyanusu’nda daha kalınca) tozu oluşturan temel madde kaya parçacıklarıdır. Bu tozda ayrıca (umulandan daha az miktarda) göktaşı artıklarına ve varlığı şaşkınlık u-yandıran cam küreciklere de rastlandı. Toz tabakasının altında, regolit adı verilen ve kalınlığı yöreye göre 2 m ile 20 m arasında değişen bir kırık kayalar katmanı yer alır. Bu katmanın tıkızlığı yüzeyde çok azdır, derinlikle orantılı olarak arta.r.
• Kayaların kimyasal yapısı. Aya iniş yapan altı Apollo uçuşu, toplam ağırlığı 400 kg kadar olan 2 200 ay taşı örneği toplama imkânını sağladı (bunların 300 kg’ın-dan çoğunun tahlili 1979 sonunda henüz yapılamamıştı). Bu miktara koparma yoluyla çekip alınmış ve Sovyet otomatik uzay araçları «Luna»ların yeryüzüne getirdiği bazı örnekleri de eklemek gerekir. Yeryüzeyinde olduğu gibi Ay yüzeyinde de oksijen en bol olan elementtir. Elementlerin bolluk derecesine göre yapılacak bir sıralama, bazı anlamlı farklar dışında, her iki gezegende de, aşağı yukarı birbirinin eşidir. . …….
Yer kabuğuna oranla Ay’ınki uçucu elementler, karbon, oksijen, kobalt ve gümüş gibi siderofiller (demir hariç), aynı zamanda da potasyum, sodyum, silisyum, skandiyum ve öropyum yönünden daha fakir görünmektedir. Buna karşılık, kalsiyum, titan, magnezyum gibi yansıtıcı elementler bakımından Dünya’dan daha zengindir. Demirde ve nadir topraklarda da durum aynıdır (öropyum hariç). Ay’daki elementlerin büyük çoğunluğu kökenseldir ve 4,6 milyar yıl önce Ay’ın yoğunlaşması sonucu, ya da uzaydan gelen maddelerin katkısıyla oluşmuştur. Bu elementlerin bazılarının bir bölümü ise, sebebi radyoakti-vitiye, göktaşlarına (özellikle katıksız demir) ve güneş rüzgarına bağlanabilecek sonraki bir katkının sonucu oluşmuş olduğu düşünülebilir. Ay kayalarmın incelen-
mesi, bunlarda 75 çeşit madde bulunduğunun anlaşümasmı sağladı. Ne var ki, bunlardan sadece 33’ü ayrı cinstendi (bu sayı göktaşlarında 80, Dünya’da ise 2 000’ den çoktur). Bu madenlerin üçüne daha önce hiç rastlanmamıştır. Trankilit (bulunduğu yerin fransızca adı olan Mer de la Tranquillité [Sessizlik Denizi] adından), bir demir ve kalsiyum silikatı olan pirooksfe-roit ve adını «Apollo 11’in mürettebatının adlarından (Armstrong, Aldrin. Collins) a-lan, daha sonra Güney Afrika’daki elmas madenlerinde de bulunduğu anlaşılan bir demir ve kalsiyum silikatı olan armalko-lit.
Ay’da en bol bulunan mineraller. Dünya’ da olduğu gibi, silikatlardır. Ama arada, yukarda Ay ile Dünya arasında kimyasal öğeler bakımından belirtilmiş olan nisbi sayısal farkları gözden uzak tutmamak gerekir. Bazı kaya örneklerinin potasyum (K), nadir topraklar (İngilizcesi rare earth elements) ve fosfor (P) bakımından zengin olduğu görüldü. Bu nedenle bunlara krip (İngilizce kreep’ten) adı verUdi. Dünya kayalarının çok çeşitli olmasına karşılık Ay yüzeyindeki kayalar genelde sadece iki türe ayrılabilir: dağlık bölgelerde pek çok olan anortoz’lar ve denizleri dolduran bazalt’ lar. Bu kayaların bazıları, göktaşlarının çarpması sonucu kırılmış, parçaları *u-zaya fırladıktan sonra karmakarışık bir şekilde Ay yüzeyine düşmüştür. Bugün bunlar Ay yüzeyinde, az ya da çok gevşek, bileşimi tozunkine benzeyen ve büyük kısmı camsal olan matrislerle çimentolanmış birkaç milimetrelik küçük kaya parçaları biçimindeki yağışımlar durumundadır.
• Depremsel etkinlik. Apollo 12, 14, 15 ve 16’nın uçuşları sırasında yerleştirilmiş olan depremölçerler sayesinde Ay’ın sismik yapısı konusunda derinlemesine bir incelemeye girişilebildi.
Ay, tektonik bakımından, genel olarak sakin bir görünümdedir. Bu süküneti etkileyen iç kökenli sarsıntıların (yılda Uç bin) şiddeti çok azdır. Bugüne kadar bu sarsıntıların hiçbiri Richter ölçeğine göre üç dereceyi aşmamıştır. Bu ise insanın algılama sınırının dışındadır. Bu sarsıntıların yıllık toplam enerji 108 j’dur ki, bu enerji Dünya’daki sarsıntıların aynı süre içinde yaydıkları enerji -miktarından en az 10 milyar kez azdır.
Ay sarsıntılarının en dikkati çekici özelliklerinden biri, sarsıntıların meydana geldiği derinliktir. Bu sarsıntıların merkez üslerinin çoğu 700 ile 1 100 km arası derinliktedir. (Dünya’daki deprem merkezlerinin derinliği ise çoğu zaman 3 ile 70 km arasındadır ve ancak nadiren 700 km’yi bulur). Bununla birlikte, Ay’da, bilinen az sayıda bazı derin deprem merkezleri de vardır ve bunların yol açtıkları depremlerin çoğunun tekrarlı depremler olduğu görülmüştür. Bu merkezlerin en etkini sarsıntıların üçte birine neden olur ve Bulut
Denizi’ni Nem Denizi’nden ayıran dağlık kütlenin altında. 800 km (Ay merkeziyle Ay yüzeyi arası yarıyol) derinlikte bulunduğu saptanmıştır. Belirlenmiş olan çeşitli deprem merkezleri, uzunluğu 2 000 km’yi bulan iki hat üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu hatların birincisi 30° batı meridyenini, diğeri kuzeydoğu-güneybatı hattını izler. İç kaynaklı ay sarsıntılarının dikkate değer bir başka özelliği de çevrimsel olmalarıdır. Bu sarsıntıların, çıkan toplam enerjinin yüzde 85’ini temsil eden büyük bir kısmı, Ay’ın yerberisinden geçtiği hafta boyunca olur. Bu eşzamanlılığın, büyük bir olasılıkla, Ay kabuğunun, yerçekimi etkisiyle (50 sm kadar olduğu sanılan) bir gelgit genliği göstermesinin sonucu olduğu sanılmaktadır.
Dünya etkisinden doğan bu 27 günlük dö-nemselliğe. güneş gelgitinin yol açtığı 206 günlük bir devreyi de (aşağı yukarı 7 ay) eklemek gerekir.’
İç kaynaklı sarsıntılara göktaşı çarpmasıyla oluşanlar da eklenir. Bu sarsıntıların başlıca özelliği, yavaş seyreden bir a-zalmanın ardından birden artan bir dizi dalgadır ve bu durum kayıtlardan kolayca anlaşılmaktadır.
örneğin. 1 ocak 1973 ile 13 temmuz 1975 tarihleri arasında saptanan 815 sinyal, göktaşı çarpması olarak yorumlanmıştır. Bu göktaşlarının kütlelerinin 50 g ile 50 kg a-rasında değiştiği sanılmaktadır. Apollo u-çuşları sırasında Ay yüzeyine yerleştirilen otomatik istasyonlar tarafından doğal gök cisimlerine bağlı sadece iki olağanüstü çarpma kaydedilmiştir: Birincisi 13 mayıs 1972’de Fırtınalar Okyanusu’ndaki Gam-bart Sirki yakınlarında, İkincisi 17 haziran 1972’de Ay’ın arka yüzündeki Moskova Denizi yakınlarında. Ama amerikalılar ayrıca ay modüllerinin beş tırmanma katı ile Satürn füzelerinin beş katını (S IV-B), kullanıldıktan sonra Ay yüzeyine düşürerek Ay yüzeyinde suni darbelere de- yol açtılar. Bu çarpmaların birincisi Ay yüzeyine çok düşük bir geliş açısıyla, saniyede 1,7 km hızla çarpan 2,4 tonluk bir göktaşının, İkincisinde ise yüzeye saniyede 2,6 km’lik bir hızla hemen hemen cepheden çarpan 13,9 tonluk bir göktaşının çarpma hızıyla eşdeğerdeydi. Bu çarpmalar, beklenenin tam tersine, uzun süreli titreşimlere yol açtı; titreşimler, Ay modülünün bir katının çarpmasında bir saate yakın, Satürn füzesinin bir katının çarpmasında üç saatten çok sürdü. Yukarda sözü edilen, doğal gökcisimlerine bağlı iki çarpmanın yol açtığı titreşim ise her iki göktaşı için toplam olarak 4 saate yakındır. Suni darbe dalgalarının yayılması konusundaki incelemeler, Ay’ın yeraltı yapısını 100 km, iki büyük doğal çarpmanın yol açtığı titreşimler ise 400 km derinliğe kadar tahmin etmek olanağını sağlamıştır.

1
• Ay’ın iç yapısı. Apollo depremyazarlarının verdiği bilgilerle, Ay’ın iç yapısı
Ay’ın evrimi: Soldan sağa: — Ay’ın oluşu Dünya’nın yakınında yoğunlaşıp toprak haline gelişi?);
— Ay’ın, yoğunlaşma sonucu ateş küresi halini alması, sık yanardağ püskürmeleri, kimyasal ayrışma, ay kabuğunun oluşması;
— yoğun göktaşı çarpmalarının etkisi altında Ay yüzeyinde geniş çanakların oluşması;
— Ayın iç katmanlarında ikinci kez ateş kürenin meydana gelmesi, çanakların bazalt lavlarıyla dolması.
4,6 milyar yıl
4,6-4,3 milyar yıl
4,3-3,9 milyar yıl
3,9-3,1 milyar yıl
AY
Her, ¡979) varan sınır tanımaz imgeleme yetisi, onu, tıpkı David Malouf’ûn Atı ima-gittary Life’inda (1978) olduğu gibi, çağdaşlarından — Michael Lurie, Christina Stead, Michael Wilding — ayırır.
• Tiyatro. Avustralya öncü tiyatrosu, ancak son on, yıl içinde uluslararası bir yankı uyandırdı: Bu dalda David Williamson. özellikle Don’s Party ve The Removalists adlı eserleriyle ün yaptı. Çok ürün veren genç oyun yazarları arasında Ron Blair’i (The Christian Brothers). Brecht’i benimseyen ve seyirciyi Diniboola adlı oyuna katan Jack Hibberd’i, gelenek —görenekleri konu alan komedilerin (Tom Rooted) yazarı Alexander Buzo’yu, Barry Oakley’i, Peter Kenna ve Jim McNeill’i de anmadan geçmemek gerekir.
Sömürge döneminin izlerinden bütünüyle kurtulmuş olan ve gerek yerli gerek av-rupa kökenli kültürel geleneklerinin çeşitliliğine sahip çıkan avustralya edebiyatı, ye-rclliliğin dar kalıplarında kalmayı reddederek olgunlaştı. Dolayısıyla, bu ülke edebiyatının dünya ölçüsünde önemli bir rol oynamaya hazır olduğundan kuşku duymamak gerekir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir