AYURVEDA NEDİR?

AYURVEDA

“Geleceğin doktorları ilap vermek yerine beslenme alışkanlıkları, hastalığın sebepleri ve başlamadan önlenmesi ile ilgilenecek. ”

Thomas Alva EDISON

AYURVEDA NEDİR?

Ayur’un yaşam, veda’nın bilgi olduğunu ifade etmiştik. Yaşam ve yaşama dair her şeyi içine alması aslında ayurvedanın çok geniş ve kapsamlı bir sağlık sistemi olduğunun da kanıtıdır. Uzun ve sağlıklı bir ömür; mutlu, temiz bir çevre, uyumlu bir aile ortamı ve huzurlu bir ev ortamı ile bir bütün olarak bizi kuşatır. Yaşamda her şey bizim sağlığımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemeye devam etmektedir. Bir alternatif tıp olarak ayurveda, sağlıklarını yitirmiş insanların iyileştirilmesinde zihin, beden ve ruhun arasındaki o olağanüstü dengeyi sağlamaktadır. Ayurvedanın kendisine has yöntemleri vardır. Bu yöntemler birbirleriyle bağlantılı olan insan sağlığının tüm formasyonlarını kapsar. Özellikle yeme alışkanlığı üzerine yoğunlaşması ve bunu izleyen diğer tüm yaşam öğütleri ile bu alışkanlığı desteklemesi, oldukça dikkat çekmektedir. Ayurveda, insan bedeninin işleyiş mekanizmalarının farklılığına göre tedavi prensiplerini oluşturur. Bu farklılıklar doğrultusunda değişik vücut tiplerinin özelliklerine uygun bir yaşam tarzı önerir. Bu yaşam tarzı, hastalıklardan kısmen daha uzak, yüksek bir performansla mükemmel sağlığa ulaşmayı sağladı.

Tarihçesi

Her ne kadar tarihsel kökleri çok eskilere dayansa da Avrupa’da tıp doktorlarına tanıtımı ilk kez 1986 yılında gerçekleşmiştir. Son on yılda Avrupa ve Amerika’da popüler hale gelmiş bir tedavi yöntemi olmuştur. Ayurveda özellikle kültür seviyesi ve yaşam standardı yüksek ülkelerde daha hızlı yaygınlaşmaya devam etmektedir. İnsanların önyargısız bir şekilde mükemmel sağlık arayışlarına tatmin edici cevaplar vermesi, mantıklı, pratik, ekonomik tavsiyeler içermesi ve köklü çözümler sunması bu yaygınlaşmada önemli rol oynamıştır. Ayurveda, Hindistan’ın dış güçlerce kontrol edilip kısmen onların yönetimi altında bulunduğu yıllarda baskı altında tutulmuş, uygulanmasına karşı çıkılmıştır. Ayurveda, 1947 yılında Hindistan’ın tam olarak bağımsızlığa kavuştuğu yıllarda uygulama olarak çok fazla çeşitlilikte ve oldukça karışık bir haldeydi. Daha sonraki yıllarda bu farklı uygulama ve karışıklıklar giderilmeye ve 1971 yılından itibaren Hindistan’ın resmî sağlık sisteminin bir parçası olarak değerlendirilmeye başlandı. Ayurveda bilgileri, bu yöntemi uygulayan hekimlerce nesilden nesle kendi ailelerinde saklı tutulmuştur. Şu anda Hindistan’da ayurveda adı altında uygulanan yüzlerce tıbbî yöntem vardır. Bir Hintli fizikçi, bilim ve felsefe adamı Maharishi Mahesh Yogi tarafından bu bilgiler standardize edilmiş ve güncelleştirilmiştir. 1980 yılından sonra başlayan bu güncelleme, şu andaki yaygınlaşmanın meşalesini tutuşturmuştur. Burada bizzat kendisine, sadece saygıyla değil; milyonlarca insanın bu bilgileri kullanarak sağlıklarına kavuştuğunu, teşekkür ve şükran duygularımla birlikte ifade etmek istiyorum.

Nasıl Etki Eder?

Ayurveda, vücuttaki dosha dengesizliklerini ortadan kaldırarak sağlığa olumlu yönde etki eder. Bu dengesizlikler tüm hastalıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlar Vücut tipi olan dosha dengesizliklerinin ortadan kalkması ile kendiliğinden tüm vücut organlarının zorlanmadan çalışması sağlanacak ve tüm sistemlerde uyumlu ve ahenkli bir çalışma performansı ortaya çıkacaktır. Bu yüzden vücut tiplerinin bilinmesi ve onların dengelenmesi ayurveda tedavisinin özünü teşkil eder. Her vücut tipinin kendisine has özellikleri olduğu gibi, hastalıklar da kendilerine has farklı denge bozuklukları sonucu meydana gelir. Bu yüzden tedavi prensiplerinin düzenlenmesinde profesyonel bir yaklaşımla, öncelikle vücut tipinin ortaya çıkarılması ve tedavinin ona göre ayarlanması sağlanmalıdır. Akupunkturda görülen pratik bir uygulama sonrası gelişen muhteşem etkinlik, ayurveda uygulamalarında da sadece yeme ve hareket etme alışkanlığında yapılan ufak değişimlerle aynı derecede elde edilebilmektedir. Akupunkturda görülen hızlı etki ayurvedada yoktur. Hasta, olumlu etkileri bir süre sonra yaşamaya başlar. Bu yüzden tedaviye sabırla devam edilmesinin büyük önemi vardır. Çok acele eden sabırsız hastaların hayatlarının en önemli iyileşme serüveninde başarılı olamadıklarını üzülerek gözlemleme fırsatım oldu. Yeme alışkanlıklarındaki değişimin bu denli olağan dışı büyük bir etki meydana getirmesi, çoğu hastanın tahminlerinin çok daha ötesinde olmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda bazı siyasî parti liderlerinin seçim öncesinde Avrupa’da bulunan ayurveda kliniklerine giderek tamamen tüm vücut toksinlerinden arınma ve yeni baştan muhteşem bir performansa kavuşabilme kür ve tedavilerine müracaat ettikleri görüldü. Bu tedaviler oldukça yüksek fiyatlarla yapılmaktadır. Oysaki ülkemizde de bu tedaviler mevcuttur. Burada yapılan tedavilerin de çok ucuz olmadığını ifade etmeliyim. Çünkü bu tedaviler, bugünkü modern tıbbın kullanmakta olduğu ilaçların etkisine göre çok daha mükemmel sonuçlar meydana getirir. Değiştirilmeleri, gelişigüzel yaygınlaşmaları, taklit edilmeleri, yanlış ve kontrolsüz kullanılmaları bu yüzden hoş karşılanmamaktadır. Bu kitabın amaçlarından birisi de, bu tür özel ve orijinal tedavi yöntemlerinin ayrıcalıklı konumlarından kurtulmalarını sağlamak ve bunu uygulamak/uygulatmak isteyenleri bilgilendirmektir. Her insanın kendi vücut tipini bilmeye ve ona göre beslenmesini düzenlemeye ihtiyacı vardır. Bu uygulamayı başarı ile yapanların sosyal yaşamlarında da çok daha aktif ve başarılı oldukları görülmektedir. Birçok kronik rahatsızlık sırf ayurv eda diyeti uygulamasıyla ortadan kaybolur. Zihinsel performans ve kullanılabilir olumlu enerji açısından insana önemli avantajlar sunar. Ayurveda tedavi yöntemlerinin anlaşılıp uygulanması kolaydır. Yöntemler hastalar tarafından kendi evlerinde, iş yerlerinde yaşamlarının her safhasında uygulanabilir. Ayurveda insanı karaciğer, kalp, mide gibi tek yönlü değil, tüm organları ve dokularıyla, fiziksel bedeniyle, ruhsal yapısıyla, bilinç düzeyiyle, hatta yaşadığı ortamla bir bütün olarak ele alır. Bir hastanın yıllarca çekmekte olduğu bir rahatsızlıktan kurtulmasını, onun sadece yemeklerine katmasını tavsiye ettiği bir baharat ile gerçekleştirmektedir. Bu, gerçek anlamda rafine olmuş muhteşem bir sağlık hizmetidir. Bazı hastalıklar profesyonellik isteyebilir. Ama genel anlamda halk tipi uygulamalarla yüz güldürücü çok güzel sonuçlar alınabilmektedir. Burada özellikle belirtilmesinin gerekli olduğuna inandığım düşünce; alman gıdaların hiç yenilmemesi veya sürekli yenilmesinin ifade edilmediğidir. Ayurvedanın muhteşemliği buradadır. Keskin sınırlamalarla yasaklamalar yoktur. Genel olarak azaltılması ve arttırılması gereken gıdalar vardır. Böyle olmasına rağmen tedavinin ilerleyen aşamalarında sadece bedeninizi ilgilendiren değişim değil zihnen ve ruhen de mükemmel bir dinginliğe, vücudun ve ruhun iç barışına tanık olursunuz. Böyle bir durumda tüm faaliyetler otomatik ve kendiliğinden doğru bir şekilde gerçekleşir. Bu hal, aydınlanmanın tadılması halidir. Ayurveda sadece hastalığın kendisi ile değil, hangi hastalığın hangi vücut tipli insanda gelişmiş olduğuna göre tedavi prensiplerini oluşturur. Kabızlık her insanda farklı olarak o insanın vücut tipine göre gelişmiş olan dengesizliğin ürünüdür. Hastanın vücut tipi belirlenir. Tedavi prensipleri vücut tipine veya dosha dengesinin azalıp artmasına göre tanzim edilir. Bir başka ifadeyle, ayurveda, insanın bozulmuş olan balans ayarını yapmaya benzetilebilir. Binlerce, milyonlarca sivrisinek üretmekte olan bir bataklık düşünün. Bu bataklığın etrafındaki sivrisineklerden rahatsız oluyorsunuz. Sizin sivrisinekleri öldürmeye kalkışmanız ne denli başarılı olabilir? İşte ayurveda geçici ve göstermelik tedavi, yani sivrisinekleri yok etmeye uğraşmak yerine bataklığı kurutmayı öneriyor. Mantıklı, makul ve akıllıca olan da budur.

ÜÇ VÜCUT TİPİ (DOSKALAR)

Ayurvedaya göre temel üç yaşam enerjisi (vücut tipi) vardır. Bunlara dosha da denilmektedir. Bunlar vata dosha, pitta dosha ve kapha doshadır. Bu doshaların ayrıca hepsinin alt gruplan vardır. Birçok insanda tek vücut tipi değil bunların karışımı da olabilmektedir. Vata pittada vata özellikleri baskın ancak pitta özellikleri de bulunmaktadır. Beden tipinizin tespit edilmesi, yapılacak tedavide uygulanacak yöntemler açısından son derece önemlidir. Bu kitapta vereceğimiz anketlerle bunu, sizin de kolaylıkla yapabileceğinize inanıyorum. Sadece bir vücut tipine sahip olamayacağınızı da burada özellikle ifade etmeliyim. Diğer vücut tipini de önemsemelisiniz. Kuvvetle muhtemel ki, bir vücut tipiniz diğerine oranla daha yüksek puan alarak daha baskın çıkacaktır. Bu anketlerde puanlama O’dan 5’e kadar size uygunluk oranında değerlendirilecek. 0 puan bu maddenin benimle hiçbir ilgisi yoktur anlamında, 5 puan ise bu madde bana tamamen uymaktadır anlamında değerlendirilmeli ve diğer puanlamalar da orta değerler olarak kabul edilmelidir. Tüm puanlar tespit edildikten sonra, bunlar toplanıp kişinin hangi vücut tipine ağırlıklı olarak sahip olduğu ortaya çıkarılır. Bundan sonraki aşamada, meydana gelmiş rahatsızlık göz önünde bulundurulur ve bu rahatsızlığın tedavisinin yapılması için, o vücut tipinin dengeye gelmesini sağlayacak şekilde tedavi düzenlenir. Tüm düzenleme ve programlama vücut tipinin dengelenmesine yöneliktir. Kronik birçok rahatsızlık, verilen dengeleyici diyetle hemen değil ama bozukluğun derecesine ve uygulanan diyetin disiplinine bağlı olarak bir süre sonra düzelmeye başlar. Vücut dengesi yerine geldikçe, ayurveda hekimleri, bunu, taşlar yerine oturuyor şeklinde değerlendirirler. Taşların yerine oturması, ilgili vücut tipinde sık görülen hastalıkların oluşma zemininin ortadan kalkması demektir. Örneğin kapha beden tipinde, kanın kirlenmesine bağlı dolaşımın bozulması sonucu depresyon sıkça rastlanılan bir hastalık olarak dikkat çeker. Kapha beden tipini dengeleyici diyet; kanın seyreltilerek sulandırılmasını, temizlenmesini, dolaşımın düzenlenmesini, böylelikle nöron sinapsları arasındaki nörotrans- mitter geçişinin hızlanmasını sağlayarak depresyonu ortadan kaldırıcı yönde etki eder.

VATA DOSHA ÖZELLİKLERİ1

Zayıf ve ince yapılıdırlar. Özellikle kış mevsiminde çok çabuk üşürler. Gözleri çok küçük olma eğilimindedir. Saçları dalgalı ve kıvırcık olabilir. Ciltleri kurudur. Zaman zaman nemlendirici merhemler kullanmaları gerekebilir. Daha az uykuya gereksinim duyarlar. Uykuları hafiftir. Gece uykuları uyanıklık dönemleriyle kesintiye uğrayabilir. Çok aktif olma eğilimindedirler. Kabızlık ve bağırsaklarında gaz sorunları vardır. Vatanın baskın olduğu kişiler çok uyanık, hızlı, aktif bir zihne sahip olma eğilimindedirler. Çabuk kavrama ve öğrenme yetenekleri üstündür. Yakın hafızaları iyi ama uzun hafızaları kötüdür. Çabuk öğrenir ve çabuk unuturlar. Vatalar yapmaya başladığı bir eylemi sonuçlandırmadan yarım bırakarak başka bir işe yönelebilirler. Alışverişte karar veremeyerek saatlerce çarşı pazar dolaşıp da bir şey alamayan kişilerdir. Karar verme alışkanlıkları, alışverişleri dışında genel olarak sorunlu değildir. Vatalar süratli hareket eder, çabuk düşünür ve hızlı konuşur. İnce ve rafine düşünebilme potansiyelleri yüksektir. Vata dosha dengeli olduğunda bu kişiler çok yaratıcı ve neşeli olurlar. Kolayca arkadaşlık kurar ve pek çok kişiyle iletişim halinde olurlar. Dengesi bozulduğunda kendilerini suçlama, endişelenme, gerilme, aşırı derecede duyarlı olma eğilimlerine girerler. Anlamsızca savurganlıkları vardır. Paralarını, enerjilerini ve zamanlarını lüzumsuzca harcamaya eğilimlidirler. Vata tipi depresyona girdiğinde kapha depresyonundan farklı olarak çok hareketli, aceleci, çok konuşkan olurlar. Ruhsal ve bedensel olarak dağılma ve kendilerini kontrol edememe duygusu yaşarlar. Elleri ve ayakları bir türlü ısınmaz. Hava rüzgârlı olduğunda, ani hava değişikliklerinde ve uzun süre aç kaldıklarında baş ve karınlarında ağrı meydana gelebilir. Sabahlan erken kalkarlar. Uyandıklarında dinlenmiş olduklarını hissedebilirler. Akşam çabuk yorgun düşerler. Kaphalarda ise tam tersine sabah mahmurluğu uzun sürer ama gecenin ilerleyen saatlerine kadar dinç kalabilirler.

Vata Dengeleyici Diyet
♦ Vatayı dengelemek için fazlaca yağlı, sıcak yiyecek ve içecekler; tatlı, ekşi ve tuzlu yiyeceklerle beslenmek genel kuraldır. Buğdaydan elde edilen her şey ve pirinç iyidir. Makarna, un, irmik, ekmek iyidir. Börek, çörek, baklava çeşitleri tavsiye edilebilir.

♦ Vataların yeme alışkanlığı doğal sağlıklı beslenme şekline uygun değilmiş gibi görülebilir. Ama bu beslenme alışkanlığı, onların dosha denge bozukluğuna karşı gerekli olan beslenme şeklidir.

♦ Süt ve süt ürünleri (ayran, yoğurt, salep, sütlaç) tavsiye edilir.

♦ Yağlar, tüm çeşitleri ile tavsiye edilir. Kolesterolü yüksek olanlara elbette yağlar tavsiye edilmez. Bu tavsiye kan yağları normal olan vata tipleri için uygulanması gereken tavsiyelerdir.

♦ Meyvelerden tatlı, ekşi ve ağır meyveleri tercih etmelidirler. Portakal, muz, üzüm, kiraz, şeftali, taze incir gibi… Kuru, ham, olmamış meyveler tavsiye edilmez.

♦ Sebzelerden lahana, ıspanak, pazı, mantarlar, acı biberler, çiğ ve ham olan tüm sebzeler azaltılmalıdır. Kabak, patlıcan, havuç, tatlı patates, domates, salatalık, kereviz, taze fasulye tavsiye edilir.

♦ Çerezlerden yer fıstığı hariç hepsi tavsiye edilir. Özellikle badem iyi bir vata dengeleyicisi olduğundan onun tüketimine biraz ağırlık verilmelidir.

♦ Kuru fasulye dışında bakliyat miktarı azaltılmalıdır. Özellikle kırmızı mercimek çorbası tercih edilmelidir.

♦ Vataların ete düşkünlüğü vardır. Et yemeyi çok severler fakat et ayurveda mutfağında pek tavsiye edilmemektedir. Kırmızı et yerine beyaz et ve deniz ürünleri tüketebilirler. Yine de et tüketimi onların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacağı için aşırı derecede kısıtlama yapılması kesinlikle doğru olmaz.

♦ Zencefil, zerdeçal, kimyon, karabiber, tarçın, karanfil kullanmalıdırlar. Az olarak hepsinden yemeklerde yararlanmak mümkündür. Baharatları fazlaca tüketmeleri onları rahatsız edebilir. Bu baharatlar daha çok zencefil zerdeçal kimyon ve karabiberdir. Özellikle tarçın, susam, muskat, melisa, kuşburnunu daha çok tercih etmelidir. Çünkü bunlar vata dengeleyicisidirler.

♦ Hafif, kuru gıdalar, soğuk yiyecek ve içecekler, acı buruk ve kekremsi (ağızda buruşukluk hissi veren) besinlerle beslenmek genel olarak azaltılmalıdır.

PİTTA DOSHA ÖZELLİKLERİ

Saçları erken beyazlar erken dökülür, benleri ve çilleri vardır. Çok güçlü sindirime sahiptirler ve iştahlıdırlar. Çabuk acıkırlar ve yemek yemeyi severler. Öğün atlamayı hiç sevmezler. Kolay kilo almazlar ama dengeleri bozulduğunda kilo alma ve kısa zamanda verememe sorunu yaşayabilirler. Gece uykuları deliksizdir. Sıcak havadan ve güneşe maruz kalmaktan hoşlanmazlar. Çok terlerler ve soğuk yiyecek ve içecekleri tercih ederler. Özellikle yaz sıcaklarında vücut dengelerini korumak için soğuk içecekler içme ve dondurma yeme ihtiyacı hissederler. Bazılarının kışın dondurucu soğuklarında bile soğuk bir şeyler yeme ya da içme istekleri olabilir. Keskin bir zekâya sahiptirler. Mükemmel lider olurlar. Siyasiler, yönetici ve patron konumundaki insanlar genellikle pittalardan çıkar. Ticarî hayatta disiplinleri ve titizlikleri sayesinde çok başarılı olurlar. Özel sektörde hizmet veren güçlü pittalarla çalışmak, onlara uyum sağlayabilmek kolay olmayabilir. Kamusal alanda bu kişilerin yöneticiliği çoğunlukla sancılıdır. Dengeleri bozulunca kaba ve eleştirel tarzda konuşur, sabırsız ve kırıcı olabilir, şüpheci davranabilirler. Sinirlenmiş pittaların yanından uzaklaşmak en iyi çözümdür. Çünkü o an ikna olmakta oldukça zorlanabilirler. Dengeleri yerinde olduğunda şık giyinmeye önem verirler. Paralarını kontrollü harcarlar. Espri yapma yetenekleri, onların etrafında sürekli insanların toplanmasını sağlar. Etrafa neşe saçan, herkesin sempatik bulduğu kişilerdir. Çevrelerinde sohbet halkası eksik olmaz. Bulundukları ortamlardaki yoklukları hemen hissedilir. Çok titizdirler. Etraftaki dağınıklık onları rahatsız eder. Dakiktirler. Randevularına çok sadıktırlar ve zamanında mutlaka söz verdikleri yerde olvırlar. Randevusuna gelmeyenlere ya da geç kalanlara çok kızarlar.

Pitta Dengeleyici Diyet

♦ Pittayı dengelemek için sıcak olmayan, serin, ılık yiyecek ve içecekler; tatlı, buruk, kekremsi yiyeceklerle beslenmek genel kuraldır. Aşırı derecede sıcak ortam rahatsızlık meydana getiriyorsa, yaşanılan bu ortamın ferahlatılması faydalı olacaktır.

♦ Süt ve süt ürünleri iyidir. Ekşi süt ürünleri ve fermante tuzlu peynirler tercih edilmez. Yoğurdu, sindirim sorunu olan pittaların kullanmaması gerekir.

♦ Tüm tatlandırıcılar iyidir. Nöbet şekeri, esmer şeker ve sirke tercih edilmez.

♦ Yağlardan zeytinyağı ve Hindistan cevizi yağı tercih edilmelidir. Susanı badem ve mısır azaltılmalıdır.

♦ Tahıllar, buğday, pirinç, arpa, yulaf iyidir. Mısır, çavdar azaltılmalıdır.

♦ Meyvelerden üzüm, kiraz, kavun, tadı portakal gibi tatlı meyveler tercih edilmelidir. Greyfurt, zeytin, ekşi portakal, ham muz ve bazı erik türleri azaltılmalıdır.

♦ Her türlü sebze, özellikle yapraklı olanlar tercih edilmelidir. Marul, maydanoz, roka, ıspanak, semizotu, dereotu, brokoli, karnabahar, salatalık, mantar, bakla, kereviz, enginar tercih edilmelidir. Domates, pancar, havuç, acı turp, acı biber, çiğ soğan ve sarımsak azaltılmalıdır.

♦ Çerezlerden ay çeldrdeği, kabak çekirdeği ve Hindistan cevizi hariç hepsi azaltılmalıdır.

♦ Baharatlardan rezene, tarçın, zerdeçal, kişniş ve kakule uygundur. Az miktarda zencefil, kimyon ve karabiber alınabilir. Safran, nane, aloevera pittayı azaltarak dengeler. Özellikle nane, pittaların bol tüketmeleri gereken bir bitkidir. ♦ Kırmızı et, deniz ürünleri ve yumurtanın sarısı pittayı artırır. Tavuk, hindi ve sülün eti kullanılabilir.

♦ Yumurta, pittalara hiç iyi gelmez. Yumurta hemen yenildikten sonra belirgince bir rahatsızlık hissedilebilir. Pitta dengesi çok iyi olanlarda bu rahatsızlık, denge hassasla- şana kadar hissedilmeyebilir.

♦ Pitta dosha dengesinin bozulduğu durumlarda, özellikle barsak pasajının hızını arttırmak için bitkisel laksatiflerin kullanılması son derece faydalı olur.

♦ Yemeklerden hemen önce soda içmek ve yeşil salata yemek dosha dengesini olumlu yönde etkiler. Alkol kesinlikle alınmamalıdır. Alkol tüm vücut tiplerinde dosha dengesizliklerini arttırıcı yönde etki eder.

KAPHA DOSHA ÖZELLİKLERİ

En kolay kilo alan dosha tipidir. Şişmanlığa eğilimli, ciltleri yumuşak, parlak ve yağlıdır. Açık renkli tenleri vardır. Kalın, koyu renkli, yumuşak ve dalgalı saçlar kapha için tipiktir. Sindirimleri yavaştır ve yemekten sonra ağırlık hissedebilirler. Kolaylıkla öğün atlayabilirler. Fiziksel dayanıklılıkları mükemmeldir. Uykuları ağır, derin ve biraz uzundur. Fazla terlemez, serin ve rutubetli havaları sevmezler. Kaphalar yavaş öğrenirler ve geç unuturlar. Sakin ve istikrarlı olma eğilimindedirler, kolay kolay endişelenmezler ve öfkelenmezler. Hareketleri yavaş ve sakindir. Uzlaşıcı, bağışlayıcı, sevgi dolu ve cömerttirler, duygusal olarak istikrarlıdırlar. Kaphalar dengelerinin bozulduğu durumlarda uyuşuk, aşırı muhafazakâr ve motivasyonsuz olabilirler. Kaphaların genelde her şeyi tatma ve biriktirme özellikleri vardır. Kaphalar tutumlu, dengeleri bozulduğunda ise pintidirler. Korkusuz ve cesurdurlar. Sinüzit, ödem, göğüste sekresyon toplanması, bronşit, astım, balgam, nezle ve allerjileri sık görülür. Akşamları herkesin enerjisi tükenirken, kaphalar geç saatlere kadar enerjiktirler. Soğuk, yağlı ve ağır yiyecekler, gündüz uykusu, soğuk hava ve neme maruz kalmak onlar için hiç iyi değildir. Kaphalar için en ciddi uyarı, sürekli hareket etmeleri gerektiğidir. Dolaşımlarının ağırlaşması, onların streslerinin artmasını sağlar. Fazlaca hareket etmeleri, kanlarının oksijenlenmesi ve dosha dengelerinin yerine gelmesi için son derece önemlidir.

Kapha Dengeleyici Diyet

♦ Süt ve süt ürünlerini azaltmaları iyi olur. Yoğurt kaphayı arttırıcı yönde etki eder. Tüketilmesi tavsiye edilmez. Özellikle sütlü tatlılardan kaçınmaları gerekir. Bu tip ağır tatlılar karaciğeri yoracağından kesinlikle alınmamalıdırlar. Kaphaların karaciğeri yağlanmaya eğilimlidir ve ağır çalışır. Yeşil yapraklı sebzelerin bolca tüketilmesi bu yüzden çok yararlıdır. Karaciğer yağlanmasında biberiye yağı, kekik yağı, portakal yağı, çam te- rebenti esansı, mersin yağı kombinasyonunun muhteşem etkisi vardır. Bu etki sadece karaciğer yağlanmasında değil, aynı zamanda tüm iç organ yağlanmalarında da çok etkili olmaktadır. Bu bitki yağları ve çam terebentinin yağ çözücü, toksin atıcı, arındırı- cı ve gastrointestinal sistemdeki tıkanıklıkları açıcı etkisi vardır. Bu yağların hepsinden ayrı ayrı beşer damla bir bardak ılık su içine karıştırılmalı sabah akşam mide boşken içilmelidir.

♦ Elma, armut, nar, çilek, böğürtlen cinsleri, kuru üzüm, incir, ham mürdüm eriği, hurma tavsiye edilir.

♦ Hazmı kolay, hafif kuru ve sıcak gıdalar; acı, buruk ve kekremsi tattaki yiyeceklerle beslenmek genel kuraldır.

♦ Tatlandırıcı olarak bal, kaphanın azaltılması için çok iyidir. Buna karşılık şeker ürünleri kaphayı arttırır. Kesinlikle şeker ve ağır tatlılardan kaçınılmalıdır. Kaphaların çayları için tatlandırıcı kullanmaları, gün içinde çayla birlikte aldıkları şeker miktarının önemli oranda azalmasını sağlayacaktır.

♦ Tahılların büyük bir kısmı iyidir. Arpa, mısır, çavdar, karabuğday kaphalar için gayet iyidir. Ancak buğday, yulaf ve pirinç alımı azaltılmalıdır. Çünkü bunlar kapha doshayı arttırırlar. Fazla tüketilmeleri kesinlikle tavsiye edilmez.

♦ Baharatlardan tuz hariç hepsi çok iyidir. Kimyon, çemen otu, susam, zencefil, zer- deçalı özellikle tercih edilmelidir. ♦ Sosis, sucuk, salam gibi şarküteri ürünleri iyi değildir. Yağ oranlarının fazlalığı ve doğal olmayan bazı katkı maddeleri içermeleri tavsiye edilmemeleri için geçerli sebeplerdir.

♦ Fazla yağ alıntından kaçınılmalıdır. Zaten yağlanmaya eğilimli olan kaphaların daha ziyade zeytinyağı tüketmeleri, ama bunda da fazlaya kaçmamaları tavsiye edilir.

♦ Sebzelerden domates, salatalık, bamya, tatlı patates ve kabak dışında kalan sebzelerin tümü uygundur.

♦ Özellikle tüm kuruyemişlerden kaçınılmalıdır. Bunların tüketilmeleri sivilcelerin çıkmasını kolaylaştırmakta ve dosha dengesini bozmaktadır.

♦ Et yenilmesi tavsiye edilmez. Deniz ürünlerinden de kaçınılmalıdır. Tavuk ve hindi eti yenilebilir. Eğer kan grubunuz B ise tavuk etinin de yenmemesi gerekeceğinden, oldukça zor durumda kalabilirsiniz.

♦ Karanfil, karabiber, adaçayı, ısırgan, kekik kapha dosha dengeleyicisidir. Sabah ve öğlen arasında iki fincan adaçayı ve gün içinde 4-5 bardak yeşil Çin çayı içmek son derece iyidir.

ŞİŞMANLIK (OBESİTE)1

Şişmanlığın 2050’li yıllara doğru dünya nüfusunun yarısından fazlasını etkileyeceği uzmanlarca ifade ediliyor. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şişmanlık oranı %60’tır. Bu hızla ilerlediğinde, bu oranın 2050 yıllarında %100’e çıkacağı ve bunun Avrupa için % 60’lara varacağı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Bu oranlara bakıldığında ne denli önemli bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu anlayabiliriz. Flerkesin şişman olduğu bir toplum bizim doğal olan kaderimiz değildir. Bu tamamen bizim kontrol altında tutabileceğimiz, daha da önemlisi kolaylıkla engelleyebileceğimiz bir olgudur. Dünya sağlık örgütünün 1980’li yıllardan sonra yaptığı çalışmalar neticesinde erkeklerde %15, kadınlarda %22 oranında obesiteye rastlandığı tespit edilmiştir. Çoğunlukla son yıllarda her şeyi genetik faktörlere bağladığımız gibi obesitede de genetik faktörler üzerinde durulmaktadır. Ben bunun önemli bir faktör olduğuna inanmıyorum. Burada çevresel faktörler ve her şeyden daha önemlisi beslenme alışkanlığı etkilidir. Hiç ilaç kullanmaksızın sadece bizim için yaratılmış doğru tahıllar, bakliyat ve fasulyeler, sebzeler, meyveler, etler, süt ve süt ürünleri, yağlar, tatlandırıcılar, baharat ve bitki çeşitleri ile beslenmemiz bu sorunun kolaylıkla çözülmesi için yeterlidir. Bu beslenme alışkanlığımızın değiştirilmesine ilave olarak, bize uygun egzersizlerin de önemi büyüktür. Ayrıca, obesitenin engellenmesinde; şarküteri ürünlerinin, alkol ve fazla yağlı gıdaların azaltılması, ayakta fast-food tarzı aceleyle yemek yemenin engellenmesi, stres kontrolünün yapılması anlamlı sonuçlar verecektir. Daha önce de ifade edildiği gibi, şişmanlık aslında kapha doshanın dengesizliğinin başlıca bir sonucudur. Özellikle kapha doshada sık rastlanır. Tatlılar, hamur işleri, kızartmalar kapha doshayı arttırıcı yönde etki yapar.

Vata Şişmanlığı: Şişmanlamış bir vatada yine vata diyetini ön planda tutmak, tatlı miktarını azaltmak, özellikle stresi yok etmek çok önemlidir. Vatalar için yiyecek kısıtlamasına giderek diyet yapmak sakıncalıdır. Sıcak su, susam yağı masajı, sulu, sıcak ve hafif beslenme, yorucu olmayan hafif eksersizler, sinir sistemini kuvvetlendirici baharatlar önerilir. Birçok vata, zayıf kalacağız diye salata, soğuk aperatif gıdalar, kraker yiyerek bozuk olan dengelerini daha da kötüye götürür. Yanlış zayıflayan kişi, vatasım dengeleyici şekilde beslenmediğinde hazımsızlık, gaz, mide ağrıları, baş ağrıları, sinirlilik, uyku ve adet düzensizlikleri, çarpıntı, tansiyon, şeker düşüklüğü gibi birçok hastalık ortaya çıkacaktır.

Pitta Şişmanlığı: Pittalar çok önemli bir dengesizlik olmadığı sürece aşırı kilo alıp vermezler. Kilo almaları metabolizmalarındaki aşın yavaşlamaya bağlıdır. Pittaların sindirim sistemi genellikle güçlüdür. Sindirim ateşinin özellikle azaldığı akşam ve geç saatlerde fazlaca yenilmesi ve dolu mideyle yatağa girilmesi son derece sakıncalıdır. Bu, tüm vücut tipleri içinde geçerli bir yasadır. Pittalar, pitta dengeleyici beslenmeye dikkat etmelidir.

1

Kapha Şişmanlığı: Kaphalara özellikle bedenlerini ısıtmaları, sindirim ateşini canlandırmaları, bol hareket yapmaları, hafif, kuru, sıcak beslenmeleri, burucu, büzüştürücü ve acı baharatları diyetlerine eklemeleri, kuru masajlar, güç harcamayı gerektiren spor ve faaliyetlere yönelmeleri önerilir. Kaphaların kesinlikle sabah kahvaltısı yapmamaları gerekir. Ilık ballı su içmek ve ya kapha meyvelerinden yemek yeterlidir. Kaphalar mutlaka spor yapmalı, mayalı gıdalar ve süt ürünlerinden kaçınmalıdır. Kapha dengeleyici diyette, özellikle öğlen yemeğine ağırlık verilmesi ve akşam yemeğinin erken ve hafif olarak geçiştirilmesi son derece önemlidir.

Her Üç Doshaya Göre Egzersiz1

MAV (Maharishi Ayurveda) genel olarak egzersizin vücudu zorlamaksızın % 50’lik bir kapasite ile yapılmasını önerir. Bu kapasite kavramı kişinin mümkün olan güç ve performansının yarısını ifade eder. Mümkünse her gün, değilse haftada en az üç gün mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Dolu mideyle egzersiz yapılması önerilmez. Yemekten en az iki saat sonra egzersiz yapılmalı ve egzersizin ardından yarım saat bekledikten sonra yemek yenilmelidir. Egzersiz yaparken terlemeye ve ağızdan soluk alıp verilmeye başlandığında egzersiz azaltılmalıdır. En iyi egzersiz, sonrasında bitkinlik değil canlılık hissettiren egzersizdir.

Egzersiz için en iyi zaman sabah saat 6:00 ve 10:00 arasıdır. Meditasyon yapanlar için meditasyonun hemen ardından yapılması daha anlamlıdır.

Vata için yapılması önerilen egzersiz hafif ve 15-20 dakika süren yürüyüş, yüzme, yoga ve bisiklete binme olabilir. Pitta için 15-20 dakika süren, bedeni hareket halinde tutan biraz daha yoğun fakat zorlanmaksızın hızlı yürüyüş, halter, basketbol, futbol ve tenis gibi etkinlikler önerilebilir.

Kapha için 30 dakika yoğun şekilde biraz bedeni zorlayarak koşma, kayak ve halter gibi egzersizler önerilir. Kaphalarda yapılan egzersizde zorlama ancak önemli bir rahatsızlık yoksa yapılmalıdır.

Yaşı ilerlemiş; dolaşım, tansiyon ve kalp rahatsızlıkları bulunanların elbette ki kendilerini egzersiz sırasında zorlamaları önerilmez. Bu tavsiyeler genel anlamda optimum sağlık koşullarında yapılması önerilen tavsiyeler olup, kişilerin kendilerini bilerek içinde bulundukları duruma uygun hareket etmeleri tavsiye edilir. Ayrıca tüm doshalar için akşam erken yatıp sabah erken kalkmanın son derece önemli olduğu ifade edilir. Gündüz uykusu, özellikle kapha doshayı arttırır. Vücutta hastalık, uyuşukluk, yorgunluk meydana getirir ve sağlığı olumsuz yönde etkiler. Kışın kaloriferlerin zaten kuru olan havayı daha da fazla kurutması, özellikle vata beden tipine sahip olanlarda uygun değildir. Ortamı nemlendiren cihazların kullanılması ve sobalı evlerde soba, üstünde ortama buhar çıkaracak bir kap içinde su bulundurulması tavsiye edilir. Özellikle akciğer hastalarının bu duruma dikkat etmeleri gerekir. Kışın akciğer hastalıklarının artması, özellikle kapha dosha- nın artması ve buna bağlı olarak vücutta sekresyon üretiminin çoğalması, hormon dengesinin bozulması ile açıklanır. Bu yüzden kışın egzersiz yapılması daha çok önem kazanır. Çünkü egzersiz tüm doshaları azaltıcı etki yapmakta ve dengelemektedir.

1

DİYET, SİNDİRİM VE DOĞRU BESLENME

Maharishi Ayurveda, günümüz dünyasında yaşamakta olan insanlığa; çağlar öncesinden sunduğu önerilerle yaşamın her safhasını içine alır tarzıyla gizemli bir yaklaşım sunmaktadır. Yenilecek olan gıdaların yetiştirilmesi, onların hazırlanması, helal ve temiz parayla satın alınması, mutluluk saçan ortamlarda topluca yenilmesinin de önemi vardır. Diyet; insanın doğru beslenmesi ve özellikle ihtiyacına, isteklerine uygun tarzda beslenmesi anlamında, içinde barındırdığı kişisine özgülüğü ile önem kazanmaktadır. Sindirim sisteminin normal fonksiyonlarını yapabilmesinin büyük önemi vardır. Sindirim ateşi (agni)’nin yetersiz olduğu durumlarda barsaklarda sindirim yetersiz olacak ve alman gıdaların meydana getirdiği zehirli atıklar, toksinler bedendeld kanalları tıkayarak hastalıklara yol açacaktır. Vücutta ayrıca uyuşukluk, küntlük ve ağırlığa neden olacaktır. Bunu mahsarishi ayurveda, patogenezdeki en önemli etken olarak görmektedir. Yemeğe tatlı bir gıda ile başlamak sindirim açısından daha anlamlı bulunur. Çok kuvvetli bir tatlı değil; örneğin ılık ballı su veya kompostodan birkaç yudum veya birkaç kaşık sütlü tatlı olabilir. Birkaç çeşit yemeğin yenileceği sofrada, özellikle daha ağır ve yağlı olan veya daha zevkle yenilecek yemek tercih edilmelidir. Ekşi ve tatlı gıdalar yemek ortasında, daha hafif, buruk, kuru, sulu yiyeceklerse yemeğin sonunda tercih edilmelidir.

1

Ayurvedada her öğünde altı tat grubunun her birinde az da olsa tadılması tavsiye edilir. Bir önceki öğünde yenilen yemek tam anlamıyla sindirilmeden ve açlık duygusu barizce hissedilmeye başlanmadan tekrar yemek yenilmemesi son derece önemlidir.

Altı Tat Grubundan Örnekler

111

İyi Bir Sindirim İçin Doğru Beslenme Nasıl Olmalı?

1- Yemek sakin bir ortamda yenilmeli, sadece yemeğe konsantre olunmalıdır. Yemek yerken gazete okunmamalı, televizyon seyredilmemeli ya da dikkatin farklı bir yere yoğunlaşması engellenmelidir.

2- Ana öğün, sindirim ateşinin en yoğun olduğu zaman olan öğle saatlerinde yenmelidir. Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği hafif olmalıdır.

3- Arzularımıza göre yemeliyiz. Canımız ne yemek istiyorsa vücudumuzun o gıdaya ihtiyacı olduğunu bilerek yemeliyiz. Beslenmenin en önemli noktası buradadır. Vücudumuz eksik olanı tamamlamak ister ve bu istek bizim için son derece önemlidir.

4- Bir önceki öğün tam sindirilmeden, bir şey yenmemelidir. Sindirim ateşi zayıf, barsakları yavaş çalışan kişilerde bu daha fazla önem taşır. Bu kişilerin acıkmaları yavaştır. Açlık hissinin tam oluşmadan tekrar yemek yenmesi, sindirim sisteminin ve metabolizmanın daha da yavaşlamasına, toksinlerin birikmesine ve yakılmayan enerjinin yağ olarak depolanmasına neden olur.

5- Açlık düzeyine bakılmalı, açlık iyice hissedilmeye başlanılmışsa yenilmelidir. Burada öğün saatinin önemi vardır, ama asıl önemli olan gerçek açlık halinin oluşmasını beklemektir.

6- Yemekten sonra hemen aktiviteye geçilmenıeli, bir süre dinlenilmelidir. Vücutta dolaşmakta olan kanın yemek yemeyle birlikte mide ve yakın çevresine göllenmesi sonucu, dolaşımdaki kan miktarında azalma meydana gelir. Dolaşımdaki bu özel durum, hareketin yapılmaması için haklı bir gerekçedir.

7- Öğün saatlerinin düzenli olması önemlidir fakat bir önceki öğünde fazlaca yenilmiş ve açlık gelişmemiş ise mutlaka o öğün atlanmalıdır. Bu şekilde aynı zamanda bir önceki öğünde zorlanan vücudun dinlenmesi de sağlanmış olur.

8- Akşam yemeği yendikten sonra dolu mideyle yatağa girilmemelidir. Gece yoğurt ve peynir yenmemelidir. Bu uygulama tüm vücut tipleri için geçerlidir, fakat özellikle kapha beden tipi için daha fazla anlam ve önem taşımaktadır. Kaphalar buna uymazlarsa sabahleyin yataklarından kalktıklarında akşam yedikleri yemeklerin çoğunun bütün gece midelerinde kaldığını, onları sindiremediklerini görebilirler.

9- Midenin 1/3’ü dolacak kadar yenilmeli ve yiyecekler iyice çiğnenmelidir. Ağızda iyi çiğnemek, sindirimin başlangıcı ve en etkili kısmıdır.

10- İnsan canı sıkkın ve morali bozukken bir şey yememelidir. Bu hal; zaten tüm vücut dengelerinin bozulduğu, sindirim gücünün azaldığı, hormon dengelerinin köklü olarak sarsıldığı bir durumdur.

11- Yemekte bol su içilmemeli, yudum yudum ve ılık olarak, yemek sonrasında içilmelidir. Çünkü yemeğin ardından ya da hemen yemek esnasında suyun içilmesi mide, karaciğer, pankreas ve bağırsakların salgılamış oldukları sindirim enzimlerinin dağılışını olumsuz yönde etkileyecektir.

12- Daima oturarak yenmeli ve ayakta su içilmemelidir. Oturarak yemek, oluşacak tokluk hissinin çabuklaşmasını sağlar ve böylelikle yenilen toplam gıdanın miktarında azalma olur.

13- Karışık tatlar içeren öğünlerde süt içmekten kaçınılmalıdır. Süt ve sütlü tatlılar karışımın içinde sinerjinin tam zıddı bir etki yaparak, oluşacak gıdalardan alınan verimi büyük oranda ortadan kaldırır.

14- Çok fazla çiğ ve ham gıdalar önerilmez. Yemekler iyi pişmiş ve sıcak olmalıdır.

15- Beden tipine uygun olarak beslenilmeli. Her gün bir kaşık bal ve bir kaşık çörek otu yenilmesi ihmal edilmemelidir.

1

Bunlar tüm vücut tipleri için genel tavsiyelerdir. Ayrıca muhteşem derecede iyi sonuçlar elde edilen çok hassas ayarlanmış diyet tavsiyeleri yapmak mümkündür. Bunun için öncelikle o kişinin yaşamış olduğu mevcut rahatsızlıkların tespit edilmesi, vücut tipinin bilinmesi, iyi bir anamnez (hasta ile yapılan ikili görüşme) alınması gerekmektedir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*