BAS AĞRILARI

BAS

AĞRILARI
Yrd. Doç. Dr. Ahmet KARASALİHOĞLU*
O aş ağrısı, Adem ile Havva’dan günümüze kadar insanoğlunun yakındığı ve ilgilendiği bir sorun olmuştur. Gerçekten de baş ağrısı, vücudumuzun işlevsel (fonksiyonel) ve örgensel (organik) pek çok hastalığının en belirgin bir belirtisi olabilmektedir. Denilebilir ki, insanoğlu, omuzlarının üstünde başı olduğuna inandığından ve akli yeteneğini kullanmaya başladıktan beri baş ağrısı çekmektedir. MÖ 3000 yıllarında Sü-merlilerin şiirferinde baş ağrısının sözü edilmekteydi. MÖ 1550 yılında hazırlandığı saptanan ve Ebers papirüsü adıyla tarihe geçen dokümanlarda migren hakkında bilgiler verilmekteydi. Günümüze kadar birçok araştırmaya konu olarak, değişik iyiletim yöntemlerinin uygulandığını gördüğümüz baş ağrıları sorunu, ne yazık ki karmaşıklığını hâlâ korumaktadır ve “baş niçin ağrır?” sorusunun yanıtı, sanıldığı kadar kolay verilememektedir.

Sık başı ağrıyan pek çok kişi, öncelikle kafa içi bir hastalık olup olmadığını anlamak ister. Oysa bugün, başı çevreleyen bütün kafatası dışı anatomik yapıların ağrıya duyarlı olduğunu, buna karşın, kafa içi yapılardan ancak bazılarının ağrıya duyarlı olduğunu biliyoruz. Kafa dışı yapılar olarak, kafatası ve çevresinin atardamarları, kafatası adaleleri, boynun üst kısmı, göz boşluğu içindeki yapılar, dış ve orta kulak ile burun yanındaki boşluklar (sinüs) sayılabilir. Bu yapılardan kaynaklanan ağrının yeri, sıklıkla o yapının yeri ile ilişkilidir, ancak bazen başın diğer kısımlarına da yayılabilir. Kafa içi yapılardan ağrılı uyaranlara duyarlı olanlar ise, beyini çevreleyen zarların (meninks) atardamarları, kafa tabanına giden ve VVillis poligonu dçnilen damarsal kavşağın atardamarları, büyük toplardamar kavşakları, ön ve arka kafa çukutlarını döşeyen zar (dura-mater) ağrıya duyarlı olanlarıdır. Ağ-
Baş ağrıları, kimimizin sürokll kimimizin de zaman zaman yakın dığımız en eski sorunlarımızdan bi ridir kuşkusuz. Yaygın ölçüde huzursuzluk konusu olan ve hâlâ kar maşıklığını sürdüren bu ağrılar nerelerden kaynaklanıyor? İnsanlık bu sıkıntısını alt etme yolunda no kadar bilgi sahibi?
riya duyarlı olmayanlar ise beynin kendisi çevresindeki zarların bir kısmı ve kafatası mik yapılarının büyük kısmıdır.

Tıp kayıtlarına geçen en eski baş ağrısı lerinden biri migren’dir. Kapodo’cyalı Arat MS I. yüzyıl sonlarında, hastalıktan “Heteroı nia” diye söz etmiştir. Migren deyimi, eski nanca’daki “Hemi” ve “Kranium’’ kelimelerim türemiş olup, “Kafa yarısı” anlamındadır. Bu yim, 50 yıl sonra Galen tarafından da kulla mıştır. Günümüze değin çeşitli değişikliklere rayan deyim, sonunda “yarım baş ağrısı” şek de kullanılır olmuştur. Ancak son yıllarda migı kavramının tanımına, iki taraflı ya da yaygın nilen baş ağrıları da eklenmiştir.

Dünya Nöroloji Federasyonu, migreni şu kilde tanımlamaktadır: “Genellikle değişen re, sıklık ve şiddetle arka arkaya gelen baş ı rısı krizleriyle belirlenen bir bozukluktur. Krl/I çoğunlukla tek taraflıdır. Sıkıntı hissi, bulııntı kusma çoğunlukla eşlik eder.” Günümüzdo m ren, ailesel bir bozukluk olarak görülmıtktu genellikle yaşamın erken dönemlerinde, İmi çocuklukta başladığı kabul edilmektedir. Ml(|ittı kişiler, fazla karşılaşmasalar da strese dnlın lı la tepki gösterirler. Migrenliler, genelde fa/İm duyarlı, alıngan ve sorumluluk bilinci yü’csek I şilerdir.

Aslında, süreğen ve tekrarlayıcı baş ağrıln nın başlamasında ruhsal etkenlerin önemli y<ı olduğu bir gerçektir. Baş ağrılı kişiler, duyarlı ğı yüksek, son derece savaşımcı, yetkinleşil yanlısı olup, katı davranışlar gösterirler. Yaşnr Isrı süresince, kendilerinden devamlı isteki bulunulmasını isterler. Streslere tepkileri fa/luı olur. Ayrıca, yetersiz bastırılmış düşmanlık dır gusu, çözümlenmemiş bağımlılık hissi, dofjişl ruhsal ve cinsel sorunları olabilir

ppppşnmum»n nın<ngı nrtnya çıkın Buıı-

……… «iMilıliMiirtylıt lılrllkto ıığrı vo bulan

lı IiImhI kİ.ImiiIi AQıı ı|ll||lıln süreğen, yaygın ve iıikIvi lılı p»MI ulu Hu devrede kusma, burun iıl’iuııMiOı, »?Mi lorlmno vo üşümeler görülür. Ço-ılınılıılılu Ilımlımın nuyooçmişinde, çok yakınlartn-

• İniı lılı imin lıon/nr O/ellikler bulunabilir. Çocukluktu nııılın tutması, bulantı, okul yıllarında ağrı krizleri, I? yaşamının başlangıcında ilk büyük kriz, sonra örneğin bir gebeliğin ilk birkaç ayında ve bazı streslerle ağrı krizlerinde artma görülür.

Migren, yaşamı tehdit edici olmamasına karşın, yaşamın beraberinde getirdiği tatlı duyguları yıkıma uğratır. Migren üzerine çok şey bilinir, migrenli hastanın iyiletimi için çok şey yapılır; ancak migrenin tümüyle ortadan kaldırılması henüz söz konusu olamamaktadır. Ancak migren krizlerinin önemli ölçüde seyrekleştirilmesi ve hatta bazen nöbetlerin önlenebilmesi mümkündür. Migrenin iyiletim çalışmaları, beş ağrısının öyküsünü dinlerken başlar. İlginç olanı, zeki hastaların kendileri için bazı önlemleri almış olmalarıdır. Tatil günleri fazla uyumamak, sıcak günlerde spor yapmamak, az da olsa her öğün yemek yemek ve öğün saatlerini geçirmemeğe çalışmak, kırmızı şarap ve bazı gıda maddelerini yememek gibi…

Bugünkü bilgilerimize göre, migrenin iyile-tlminde izlenecek yol özetle şu şekildedir :

A) Krizi başlatan “trigger” tetik etkenlerin ortadan kaldırılması,

B) Sinirsel ve damarsal tepkilerin, fizyolojik ve psikolojik yönden düzenlenmesi,

C) Ağrılı damarsal genişlemeyi durdurabilmek için, migrenin tuttuğu bölgedeki damarların eşırı duyarlılığını ilaçlarla önlemek,

D) Diğer bütün önlemlere yanıt alınamadığında .ağrıyı durdurmak.

Migren dışındaki sık rastlanan baş ağrısı nedenlerini ise şöyle sıralayabiliriz :

1 — Gerginlik baş ağrısı (tension headac-lıe), enseden başlayarak başın arka bölümüne yayılan ve zonklayıcı olmayan bir ağrıdır. Baş, çene ve özellikle boyun kaslarının devamlı ve uzun süreli gerginlikleri, ağrı sebebidir. Ayrıca ruhsal gerginliğin de önemli bir sebep olduğu kabul edilir. Diğer deyişle, bu ağrı türü, kişiliği uygun insanlarda psişik bir gerginlik durumunun ortaya çıkardığı ve sonuç olarak ense kaslarının bir anlamda örgensel (organik) şekilde tabloyu tamamladığı bir hastalıktır.

2 — Hipertansiyon baş ağrısı. Yerleşmiş ve
sabitleşmiş olgularda baş ağrısı pek görülmez. Buna karşın minima basıncın yükseldiği ve damar hastalığının yerleşmeye başladığının belirtisi olan durumlarda, küçük oynamalar başta değişik ağrı duyusu yaratabilmektedir.

3 — Kafa içinde yer kaplayan urlar, yerel olarak ağrıya duyar yapıları uyararak ya da genel kafa içi basıncına artış yapacak şekilde etkileme yolu ile baş ağrısı nedeni olurlar. Bazı beyin uru olan hastalarda uzun süre, baş ağrısı yakınması dışında bir özellik olmayabilir. Ancak yerleşmiş beyin urlarına ait belirgin özellik, ağrının birden başlayıp bazen ço'< kısa sürede, bazen de 1-2 saatte geçebilmesidir. Öksürme, bağırma ve baş hareketleri ile bu ağrı artabilmek-tedir. Kuşkusuz, bu dönemlerde ağrıdan başka belirtiler de vardır ve gerekli araştırma yöntemleri ile (EEG ve CAfT) kolayca tanıya gidilebilir.

4 — Anoksik baş ağrıları. Akciğer hastalıklarından bazılarında, yeterli solunum yapılamaması sonucu, kanda karbon dioksit artışı ve oksijen azalışı ile buna bağlı ağrılar olabilmektedir. Ayrıca, anemiler ve alışık olmayan kimselerde açlığın, baş ağrısı nedeni olabileceği de bilinmektedir.

5 — Travma sonrası baş ağrıları, kafaya çarpmalar (kaza vb. ile) sonrası baş ağrısı, baş dönmesi, düşünceyi bir yere yoğunlaştıramama, çabuk sinirlenme, çabuk yorulma, değişik sıkıntı ve korkularla sürebilen bir durumdur. Kişilik yapısı uygun kişilerde ortaya çıkabilen bu tablo, alkol almak ve ruhsal gerginlikle birlikte artar. İyiletiminde kişiyi, konu ile ilgili bir hastalığı olmadığına inandırmaya çalışmak esastır.

6 — Göz hastalıklarına bağlı baş ağrıları. Göz merceği kirilim kusurlarında baş ağrısı sıktır. Ağrı, göz yuvarlarının arkasından başlayarak alına doğru yayılır. Ağrının başlanmasının, gözlerin yorulmasıyla (okuma, TV., sinema izleme) ilgisi vardır. Göz tansiyonunun fazlalığı (glokom) da bir baş ağrısı nedenidir. Ancak, genellikle geceleri artar ve görmede bulanıklık olur. İyiletimi zamanında yapılamazsa, körlükle sonuçlanabilir.

7 — Sinüzite bağlı baş ağrıları. Sinüs denilen burun yanı boşlukları ve bunların burun içi

nr nçıınn Kanııllnrınt dft’.myrm ınııkn/mıın yııngı.s.ıl 91 ^kinliği, IioşIicm nflrı ııodonlurlndon biridir. Göz yorgunluğuna bağlı ağrılar, akşamları daha belirgin olurken, slniizlto bağlı ağrılar sabahları daha belirgin olmaktadır; hatta öğleden sonra azala-bllmektedir. Sinüs kaynaklı baş ağrısı, öne eğilmekle ve vücudun ani hareketleri ile artar. Genellikle burun tıkanıklığı ve burunda fazla akıntı yakınmaları vardır. Yüz ve alın sinüslerinin ağrıları yerlerine göre değişirse de genellikle sinüzitlerin alında ağrı yaptıkları söylenebilir. Özellikle basit nezlelerde, dikkatli bir iyiletim ile burun hava yolunun işlerliği sağlanamazsa, sinüzit ortaya çıkabilmektedir. Bu da baş ağrılarının devamı şeklinde karşımıza çıkabilir. Baş ağrısı, daha çok ivegen sinüzitlerin (Akut sinüzit) belirtisidir. Süreğen (kronik) sinüzitte, sinüsün boşalması ve havalanması bozulmadıkça baş ağrısı olmayabilir.

Günümüzde bilgisayarların devreye girmesiyle, hastaya hiç güçlük çıkarmadan ve zararlı olmadan, ulaşılması en güç görülen tanılar bile kolayca bulunabilir olmuştur. Başlıcalarını sintigrafi, ultrasonagrafi ve bilgisayarlı tomografi oluşturan bu yöntemlerin esasları şu şekildedir :

— Sintigrafi, vücuda damar yoluyla verilen bazı radyoaktif izotop solüsyonlarının, urlar tarafından diğer dokulara oranla fazla tutulması ve çıkardıkları gama ışınlarının ölçülerek, kağıt veya film üzerinde gösterilmesidir. En fazla 1 saat içerisinde sonucu alınabilmektedir.

— Ultrasonografi, dışarıdan bir ultrason kaynağı ile ultrason dalgalarının değişik yoğunluktaki ortamlardan geçerken yansıması ve bu yansımanın uzaklığına göre, değişik yoğunluktaki yapıların varlığını ve yerlerini göstermektedir.

— Bilgisayarlı tomografi, X ışınları ile yapılan taramalar sonucu, belirli bir birim hacimdeki dokunun ışın absorbsiyon değerleri çok duyarlı dedektörlerle saptanıp binlerce matematik değerden oluşan bir kesit haritası olarak, bilgisayarlar sayesinde karşımıza çıkar. Dokunun belirli kesitlerine göre düzenlenen bu harita, bir katot tüpüne yansıtılarak, koyu ve açık renkli noktalar şeklinde ve gözle daha kolay algılanabilecek resimler elde edilir. 1971 yılında ilk bilgisayarlı tomografinin Londra’da kullanımından
BAŞ AĞRISI ALIŞKANLIKLARI

ABD, Atlanta Emory Üniversite! Yüz Ağrıları Kliniği Müdürü Saınuol Rıı zook’a göre, baş ağrılarının çoğu, gorçok te kas ağrılarıdır. Söz konusu ünivoral tede yapılan bir araştırmanın sonuçlar da Razook’u büyük ölçüde haklı çıkarıyor

Baş ağrılarından yakınan kişiler iizcı rinde yapılan incelemelerle elde edilor bu araştırmanın sonuçlarına göre, bnq ağrılarının % 90’ı kas gerilimlerindeıı kaynaklanıyor. Örneğin, ağır bir el çantası ya da omuz çantası taşımak veya telefonu çenenin altına sıkıştırarak konuşmak gibi hareketlerin boyun ve baş kaslarını etkilemesi, baş ağrılarının çoğunluk nedenlerini oluşturuyor.

Hatta Razook’a göre, aynı konumda uzun süre oturmak bile (özellikle, başın öne doğru eğik olduğu bir durumda daktilo ile yazı yazmak ya da okumak gibi), şiddetli baş ağrılarına yol açabilir.

Science Digest’daıı
• Eski Mısırlılara göre diş ağrıları, Tanrıların kızgınlığının işareti sayılırdı. Öte yandan Çinliler de bir zamanlar, bu ağrıların, aşırı yemek düşkünlüğünün bir belirtisi olduğuna inanırlardı.
bugüne kadar geçirilen aşamalar sonucu, terııı süreleri 4 dakikadan 2-3 saniyeye kadar kıs,il ‘labilmiştir.

Görülüyor ki, bilgisayarların devreye girm siyle baş ağrılarında da örgensel (organik) 11 denlerin çok erkenden saptanıp, iyiletimine b.-ı lanabilmesi olanağı ortaya çıkmıştır. I
Yaşamak için değişiklik gerekir. Değişmek olgunlaşmaktır. Olgunlaşmak yeniden doğmaktır. Henri BERGSON
28

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*