İlginç Bilgiler

Batı Batıyor

Güneşin hiç batmadıgı yer neresidir güneşin batmadıgı tek ülkeFransa’da yayınlanan ve dünya çapında şehre t yapan te  e 1988 yılının Aralık ayında, İslâmiyet’i konu alan bir dosya-sayı çıkardı. Batını IcZin^eLrniyetkartısında duyduğu korkuyu açıkça dile getiren bu yanlardan bir kısmım. Fransa’da çalışan bir okuyucumuz sîzler ıçın tercüme
tlantik Okyanusundaki Fas’tan, Pa-sifikteki Endonezya’ya; kuzeydeki müs-lüman Sovyet Cumhuriyetlerinden, güneydeki Siyah Afrika’ya kadar her yerde İslâmiyet uyanıyor!

“Allah’a itaat etmek ve itaat etmeyenleri doğru yola sevketmek” gâyesini taşıyan bir milyara yakın İslâm topluluğu, her yönüyle gençleşifken; “Çocuklarını daha doğmadan öldüren” Batı âlemi gittikçe ihtiyarlıyor!

Zayıflara karşı merhametsiz, maddeci ve her türlü ahlâksızlıkla kirlenmiş olan bu toplumlardan fıtrî bir ürkeklik duyan müslüman kadını, bir yandan bu ürkekliği sebebiyle çirkinliklerden uzak ve te-
miz kalma şansı elde ederken; diğer yandan da batı telkini olduğunu sezdiği için “nüfus plânlaması” gayretlerine boyun eğmeyerek, bütün verimliliği ile İslâm’a hizmet etmektedir.

Diğer fikir ve îman akımları gibi, İslâmiyet de zorluklar karşısında gelişmesini hızlandırma karakterindedir. Ve batının insafsız baskılarından aldığı tahrik gücü ve 3. Dünya ülkelerinin ihtiyaç ve arzularını tatmine müsait olan yapısıyla, mücadelesini “Asrın Kavgası” hâline getirebilmiştir.

Batı Âlemi ise, hangi dinden olursa olsun, inanan bir insan için gerçek bir “rezalet’’tir ve bu yönünden dolayı müslümanlığm büyümesinde müsbet rol oynamaktadır!

Akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı akliye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur’an hükmedecek.

Rpdiü77aman

Çağımızdaki kolonici imparatorluklar çöküyor! Kültürde ve ekonomide yılların ezici kin i artık hafiflemekte; ayrıca, batı ahlâk anlayışından, bizzat batılının kendisi buhran çığlıkları atmaktadır. Bu gelişmeler, nasıl olur da İslâm Birliği ve Kardeşliği cereyanını ateşlemez?

Ya kıvılcım? Kıvılcım, 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşundan sonra, mülteci kamplarına sıkıştırılan fakat bugün bütün İslâm Alemine yayılmış olan yüz-binlerce mazlumun kızlarının ve oğullarının ızdırabı!

• • •

Fransız filozofu Alain’e göre, Batılı’-da mevcut ateist karaktere mukabil Doğu İnsanı dindardır; İlâhî bağı olmayan ve o kudrete dayandırılmayan kâinat tarifini eksik bulur, kabul etmez!

Ateist Marksizm ise, kaynağının batılı olması sebebiyle, cemiyetlerin manevi susuzluğunu inkâr ederek bir kenara itmiş ve İslâmiyet’e karşı mücadelesini bu temele dayandırmaya yeltenmiştir. Böyle bir Ateizm’e baş kaldırma ise, İslâmiyet’i öteden beri benimsemiş bir kaç müslüman ülkeye münhasır bir olay değildir.

Böyle azîm bir işi yapabilmek için, kâlpleri derinden fetheden ruhlarıyla, Avrupa’nın çizdiği madde sınırlarını aşacak; değişik renkteki insanları bile birleştirip aynı sancak altında toplayabilecek muazzam bir din gerekiyordu!

Kabul edelim ki, işte bu din, İslâmiyettir!
Ve bizler, tarihin en önemli hadiselerinden biriyle karşı karşıyayız!

İslâm ülkelerinin asırlar süren uykusu ve köleliğinden sonra, şimdi rövanş zamanı gelmiş ve Batı Dünyası, galibiyetten yana ümidini tamamen kaybetmiştir. İslâm Ülkelerindeki gençler, şu anda hızlı bir şuurlanma yolundadır. Bu ülkelerin üniversitelerinde, beyinleri mâneviyatsız batı ilimleriyle yıkanmaya çalışılan, fakat bütün çabalara rağmen kâlpleri ilâhi hakikatlere açık, yüzbinler-ce genç insan vardır. Bu gençler, yakamıza yapışmış, onlara yaptıklarımızın hesabını soruyorlar. “Teslim olmak ve itaat etmek” mânâsındaki İslâm dini, dünyada ulu bir âbide gibi yükseliyor. Marksizm artık Sovyetler Birliği’nde bile rahatlıkla tenkit edilebiliyor. Maoizm ise, çoktan kurucusunun yanına gömüldü! Hristiyanlık derseniz, o artık batılıya bile heyecan vermekten uzak Onun eksiklikleri ve yanlışları, İslâmiyet’in her geçen gün daha da büyümesine imkân sağlıyor. Zira İslâmiyet, asrın dertlerine, dileklerine ve bütün meselelerine cevaplar veriyor, çareler gösteriyor.
Batının düşünen ve düşündüren adamı, uzun -üredir kurulduğu tahtından bütün manevî de ğerlerini kaybetmiş olarak inmiş ve gerçek kimlisini aramaya başlamıştır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir