BEYTÜLMÂL

BEYTÜLMÂL; Aim. Staatsschatz (m.), Fr. Tresor public (m.), Ing. Public treasury. İslâm devleti mâliye teşkîlâtı, gelir ve giderlerinin toplandığı hazînesi. Asr-ı saâdette gelirlerin toplanması ve dağıtılmasıyla bizzât Peygamber efendimiz ilgilenirdi. Gelen mallar, mescide götürülür, hak sâhiplerine dağıtılırdı. Hazret-i Ebû Bekir devrinde ise, gelirler depo olarak kullanılan bir evde toplanır ve buradan hak sâhiplerine dağıtılırdı. Bir mikdâr da ihtiyât olarak saklanırdı. Hazret-i Ömer devrinde fetihlerin artması, gelirlerin de çoğalmasına sebeb oldu. Gelir ve giderlerin defterlere yazılması, fazlalığın tesbiti zarureti ortaya çıktı. Bunun için dîvân adı verilen defterler tutuldu. Böylece beytülmâl kurulmuş oldu. Hazret-i Ömer, dîvânda isimleri yazılı olanlara bey- tülmâlden maaş tâyin etti. İslâmiyeti önce kabûl edenler ve Resûlullah ile müşriklere (puta tapanlara) karşı yapılan muhârebelere katılanlara daha fazla maaş bağlandı. Ayrıca hazret-i Ömer, yeni doğmuş çocuklara beytülmâlden yüz dirhem tahsis etmiş. Biraz büyüyünce, iki yüz dirhem, olgunluk çağına gelince daha da artırdı. Kimsesiz çocuklara ise, yine yüz dirhem tâyin eder, çocuğun yiyeceğini de velîsine aylık olarak verirdi. Bu miktar her yıl artardı.

Hazret-i Ömer, maaşlar ve devletin hudutlarının genişlemesi sebebiyle bir miktar malı ihtiyat olarak beytülmâlde alıkor, bunu devamlı bulundururdu. Beytülmâlde toplanan mallan isrâftan çok sakmırdı. Hazret-i Ömer’in müesseseleştirdi- ği beytülmâl teşkilâtı, daha sonraki İslâm devletlerinde de devâm etmiştir.

Beytülmâlın gördüğü işler: Beytülmâl, devlet gelirlerini muhâfaza eder, gerekli yerlere sarf eder, devletin gelirleri ile giderleri arasında dengeyi sağlamaya çalışır ve bütçenin bütün vazifelerini görürdü.

705-715 senelerinde Şam'da inşâ edilen Emevî (Ümeyye) Câmiinin avlusunda bulunan Beytülmâl

705-715 senelerinde Şam’da inşâ edilen Emevî (Ümeyye) Câmiinin avlusunda bulunan Beytülmâl

Beytülmâl, normal hazîne işlemleri yanında, şimdiki merkez bankasının gördüğü bâzı hizmetleri de görürdü. Şöyle ki: Beytülmâlde ihtiyâç hâlinde kullanılmak üzere sekiz ilâ on milyon dirhem arasında değişen bir fon ihtiyat olarak bulundurulurdu. İhtiyâç hâlinde bu fondan faydanılırdı. Beytülmâl, tüccârlara fâizsiz kredi verip kâr ve zarârma ortak olurdu. Yetimlerin mallarını ve kârlarını muhâfaza eder, ayrıca, takas odası hizmetini de görürdü. Bu muâmele, bugün merkez bankasının yaptığı işler arasındadır. Beytülmâller, üzerine yazılı senetleri birbirleri nâmına öderlerdi. Bu sebeple Medîneli bir tüccar, parasını Medîne beytülmâline yatırıp, Basra beytülmâlından alabilirdi. Beytülmâl, bütün bu faâliyetlerinde dînen haram bir iş yapmamaya son derece dikkat ederdi. Milletin malı olan beytülmâlı, hakkı olanlardan başka kimse kullanamazdı. Bugünkü işçi sigortalarının ve emekli sandıklarının işlerini de beytülmâl görürdü. Beytülmâl, fakir olan işçi ve memurdan hiçbir şey almaz, aylık ve ücretlerinden de aslâ kesinti yapmazdı. İşverenden, tüccârdan zekât alırdı. Bu işi hükümet yapardı. İşverenlerin, tüccârlarm defterlerini, hesaplannı inceleyerek zekâtlarını alır, beytülmâla koyar, işçilere, memurlara, emeklilere; ev, maaş verir, geçimlerini temin ederdi. Böylece her Müslüman rahat ve mesud yaşardı. Kısacası beytülmâl, İslâm devletleri için İslâmî ölçüler çerçevesinde bugünkü mâliye teşkilâtlarının gördüğü işleri yerine getiriyordu. Batı dünyâsı ise bütçe, hazîne ve merkez bankası mefhumlarına on yedinci asırda ulaşabilmiştir. Beytülmâl, İslâm devletine has bir sigortadır. İslâmiyet bu sigortayı şahısların, açıkgözlerin, kendi menfaatlerini düşünenlerin eline değil, devletin emrine bırakmıştır. Bu sigorta, başka sigortalara benzemez. Fakirlerden para istemez. Zenginlerden zekâtlarını alır, beytülmâlda biriktirir. Ayırım yapmadan her fakire yardım eder. Bir âile reîsi ölünce, fakir âilesine maaş bağlayıp, herkesi mesud eder. Aç ve açıkta kimseyi bırakmazdı.

Beytülmâlda birbirinden ayrı dört cins mal bulunurdu:

1. Zekât malları: Bunlar, Kur’ân-ı kerîmde zekât verilmesi emredilen kimselere verilir, başkasına verilmezdi. (Bkz. Zekât)

2. Ganîmetin ve çıkarılan mâdenlerin, definelerin beşte biri olup, yetimlere, miskinlere ve parasız kalan yolculara verilirdi.

3. Gayr-i müslimlerden alman, haraç, cizye ve âşirin (gümrük memurunun) bunlardan aldığı maldır. Bunlar; yol, han, mektep, mahkeme gibi umûmî ihtiyâçlara ve millî müdâfaaya sarf edilirdi.

4. Vârisi olmayan zenginlerin bıraktığı mal ve lukatalar. Lukata; yerde bulunup, sâhibi belli olmayan maldır. Bunlar, hastânelere verilir veya fakir cenâzelerini kaldırmaya harcanır, bir de çalışamayacak hâlde olan kimsesiz fakirlere verilirdi. Bu dört hâzinenin birinde para kalmadığında, diğerinden borç olarak aktarılırdı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*