BİAT-l RIDVÂN

BİAT-l RIDVÂN; Hudeybiye denilen yerde Se- müre ismindeki bir ağaç altında 627 (H.6) senesi Zil- kâde ayında Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Eshâb-ı kirâm arasında yapılan sözleşme. Hicretin 6. yılında Peygamber efendimiz, Eshâbı ile birlikte hac etmek için Medîne’den yola çıktılar. Hemen hemen bütün sahâbenin kılıçtan başka silâhları yoktu. Yanlarında kurban için aldıkları yetmiş deve vardı. Resûlullah’ın yola çıktığı haberi Mekke’ye ulaşınca, îmân etmeyen Mekkeli müşrikler, Peygamber efendimizi ve Eshâbını Mekke’ye sokmamak için birleştiler.

Bîat-ı Rıdvan hâtırasına OsmanlIların yaptırdığı kuyu ile Harem sınırını işâret eden Âbide.

Bîat-ı Rıdvan hâtırasına OsmanlIların yaptırdığı kuyu ile Harem sınırını işâret eden Âbide.

Etraftaki kabilelere de haberci gönderip yardım istediler. Hepsi yardım etmeyi kabûl edip toplandılar. Peygamber efendimiz, Hudeybiye yakınlarında konakladılar. Kendisini sevenlerden Nevfel ve bâzı kimseler gelip Mekkelilerin toplanmalarını ve aralarındaki anlaşmaları bildirdiler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz harb için gelmediklerini, hac için geldikleri haberini Mekkelile- re gönderdi. Fakat onlar inanmadıkları gibi kabûl de etmediler. Hazret-i Osman elçi gönderilerek durum tekrar anlatıldı. Fakat müşrikler yine kabûl etmediler ve hazret-i Osman’ın geri dönmesine mâni oldular. Bu durum Müslümanların arasında, hazret-i Osman’ın şehid edildiği şeklinde yayıldı. Haber duyulunca, Resûlullah efendimiz mübârek sırtını Semüre ismindeki ağaca verip, Eshâb-ı kirâm ile ölünceye kadar sabır ve sebatla, aslâ firâr etmemek şartıyla bağlılık anlaşması yaptılar. Eshâb-ı kirâm, Resûlullah efendimize; “Allahü teâlâ sana zafer ihsân edinceye kadar önünde çarpışa çarpışa fethi gerçekleştirmek ve bu uğurda şehid olmak için bîat ettik.” dediler. Bu anlaşmaya “Bîat-ı rıdvân” denildi.

Anlaşmaya katılanlar 1400 kişiydi. Eshâb-ı kirâm, inanmayanlara karşı sanki tek bir kalp ve tek bir vücûd olmuşlardı. Bu bağlılık ve sevgileri, Peygamber efendimizin etrâfında çelikten bir kale meydâna getirmişti. Birlik ve berâberliğin, kardeşliğin, inanmanın en güzel örneğini vermişlerdi. Bunu gören Mekkeli müşrikler korktular. “Aman bunlar yek vücut olmuşlar. Bu bağlılık ve sevginin karşısında durulmaz. En iyisi biz onlarla anlaşalım.” dediler. Elçi gönderip anlaşma im- zâladılar. Bu anlaşmaya Hudeybiye Antlaşması denildi. (Bkz. Hudeybiye Antlaşması)

Kur’ân-ı kerîmde Feth sûresi 18. âyet-i kerîmede meâlen; “Ağaç altında, sana söz veren mü’minlerden Allahü teâlâ elbette râzıdır.” buyruldu. Bu âyet-i kerîmede, Bîat-ı rıdvân’a katılan Eshâb-ı kirâm medh edildi. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de hadîs-i şerifte; “Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiç biri Cehennem’e girmez.” buyurdu.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*