BÎAT

BÎAT; bir kimseye bir hususta bağlılığını bildirme, söz verme. Arapça aslı “bey’at” olup, sonradan dilimize “bîat” diye geçmiştir. Lügatte satmak ve satın almak demektir. Alış verişte bâyi (satıcı) ile müşterinin (alıcının) el ele tutuşarak bir şeyde pazarlık etmelerine (alış veriş sözleşmesi yapmalarına) denir. Bu mânâ genelleştirilerek bir husûsta el ele vererek yapılan akde, sözleşmeye, söz vermeye de bîat denilmiştir. Bîatler, mâhiyetleri îti- bâriyle aynı olmakla berâber, konuları bakımından birbirinden ayrılırlar. İslâm târihinde ilk bîat, hicretten iki sene önce, Akabe denilen yerde Medîneli Müslümanların, Peygamber efendimize yaptığı bîatlardır. Bu bîat ile onlar, Allahü teâlâya ortak koşmayacaklarına, ayıplanmak ve rızık korkusuyla çocuklarını öldürmeyeceklerine, zinâ yapmayacaklarına, hırsızlık etmeyeceklerine, iftirâdan sakınacaklarına ve daha başka husûslara dâir söz verdiler (Bkz. Akabe Bîatları). Yine hicretin altıncı senesinde yapılan Bîat-ı rıdvân meşhûrdur. Hazret-i Osman’ın, Mekkeli müşrikler tarafından şehid edildiği şâyi- ası üzerine Eshâb-ı kirâmın (radıyallahü anhüm) ecmaîn her biri ellerini Peygamber efendimizin mübârek eli üzerine koyarak: “Allahü teâlâ sana zafer ihsân edinceye kadar, önünde çarpışa çarpışa, fethi gerçekleştirmek, yâ- hut şehid olmak üzere bîat ettik.” diye söz verdiler. Kur’-ân-ı kerîmde, Allahü teâlâ bu bîatı yapanlardan râzı olduğunu bildirdiği gibi, Peygamber efendimiz de onlardan hiç birinin Cehennem’e girmeyeceğini haber vermiştir. Siyâset terimi (ıstılâhî) olarak bîat, devlet başkanı durumunda olan kimseye, senin başkanlığını, idâreciliğini kabûl ettim, iyi ve faydalı her sözüne itâat edeceğim şeklinde söz vermektir. Bu çeşit bîat, Peygamber efendimizin vefâtından sonra Benî Sakîfe denilen yerde hazret-i Ebû Bekr halîfe seçilirken görülür. Burada Ebû Bekr’e ilk bîatı, hazret-i Ömer yaptı. Bundan sonra İslâm devletlerinde devlet başkanına itâat edilmesi ve sözünün dinlenmesi için bîat esas oldu. Zamanla bîat için merâsimler yapıldı. Bu, çeşitli devirlere ve devletlere göre farklılık gösterir. Osmanlı Devletinde de, bîatın önemli bir yeri vardı. Her pâdişâhın tahta çıkışında merâsimler yapılırdı. Resmî bîat, Top- kapı Saray-ı Hümâyûnunda Bâbüssaâde önünde ic- râ olunmak eskiden beri âdetdi. Bîat sırasında el tutuşmak âdeti, zamanla kaldırılmış, yerine etek öpmek usûlü getirilmiştir. Bunlardan başka bîat, tasavvuf ilminde kullanılan önemli bir terimdir. Tasavvufta üç mânâyı ifade eder. Birincisi, büyük bir zâtın yanında, günah işlememek için söz vermektir. Buna tövbe bî- atı denir. Büyük günâhlardan biri işlenince, bu bîat bozulur. Yeniden bîat etmek lâzımdır. İkincisi in- tisâb etmek, bağlanmak, bereketlenmek için bir velîye veya onun hakîki mensuplarına bîat etmektir. Onlar için bildirilen müjdelere ve şefâatlarına kavuşulur. Meselâ Abdülkâdir Geylânî kuddise sir- ruh; “Benim müridlerim tövbe etmeden ölmezler.” buyurmuştur. Bu müjdeye kavuşmak için bu yolun büyüklerinden birine bîat olunur. Bîatın üçüncüsü, evliyânın feyzlerine kavuşmak, onlardan faydalanmak için yapılandır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*