BİLİNÇLİ VE BİLİNÇDIŞI YARATIŞ

BİLİNÇLİ VE BİLİNÇDIŞI YARATIŞ

En esinli lirizmin sınırları algılandığı biçimiyle dünyayı ve insanoğlu ile eşyanın matlığı arasındaki korkunç bağlantıyı yeniden kurar. Ama şiirsel esin nedir? Şürsel çalışma neclir? “Çalışmakta olan ozan, beklemektedir” diye yazar Paul Val6ry. Autreş Rhumbs’daki şu tümceyi de unutmamak gerekir: “Şöyle bir sözcük arıyorum: Dişil, iki heceli, içinde P ya da F olacak, sessiz bir harfle bitecek ve kırılmanın, çözülmenin eşanlamlısı olacak; üstelik az kullanılan bilgiççe bir sözcük olmayacak. En azından altı koşul.” Bilinçli ya da bilinçsiz olsun yaratış, dış ya da iç bir raslantıyla,
bir ağacın görülmesiyle, bir “konuyla”, bir sözcükle, haykırışla mı doğar? Bir biçim öğesi, her zaman nedenini arar: Kimi zaman bir şey kendini dile getirir, kimi zaman da herhangi bir anlatım aracı bir şeye hizmet eder.
HAS İŞLENMEMİŞLİK, “GERÇEK YAŞAM”
Apollinaire’in kolektif bir bellekten yudum yudum çıkan eğretilemelerle yüklü konuşma-şüri Zone’dan Rene Char’ın “takımadalar halindeki” sözüne kadar, dilin ve manevi yaşamın tam bir çözülüşü gerçekleşir. Daha 1918’den başlayarak Dada, düşüncenin kaynaklarına saldırır ve karşıtlıkları, çelişkileri kullanarak has işlen-memişliliği elde etmeye yönelir. Amacı da “gerçek güçlerde ve her bireyin hayalinde evrensel bir sirkin verimli çarkım” ortaya çıkarmaktır (Tristan Tzara, Dadacılığın Bildirgesi, 1918). Gerçeküstücülük patlaması boyunca şür, Andre Breton’un “gerçek yaşam” dediği şeyin dile getirilmesinin ve deneyim yapmanın aracı haline geldi. Böylece şür, varoluşun bütün yanlarım edinmiş olan “bir yaşama tarzının gerçekten ele geçirilmesine yönelik bir deneysel giriş” oldu.
SALT BİR DEVİNGENLİK
Ayrıca, yansız, değişmez ve raslantı-sız bir söz, “bu dünyanın bütün raslantılarının” (Yves Bonnefoy) derinleştiği, belirsizleştiği bir uyum da vardır. Böylece şiirsel dil, “bir doğa olgusunu, titreşimsel olarak ortadan kalkışma dönüştüren bir olağan-dışılık” (Mallarme) haline gelir. Söz simyasının ötesinde, olumsuzlayım güçleriyle karşılaşan şiir, böylece sessiz özüne döner: Katışıksız bağlantıların ortaya çıkışı, hareket ve salt bir devingenlik.
TÜRK ŞİİRİ
Türk şiirinin başlangıcı, bütün uluslarda olduğu gibi, yazı’mn bulunmasından önceki sözlü edebiyat dönemine dayanır. İlk örnekleri VIII. yy’da görülen düzyazı, şiire göre daha yemdir.
İSLAMLIKTAN ÖNCEKİ DÖNEMDE ŞİİR
Bu dönemde göçebe olarak yaşayan ve akıniarda elde ettikleri ganimetlerle ve hayvancılıkla geçinen Türklerin şiirinde göçebe yaşam biçiminin ve
doğanın, yerleşik yaşama geçtikten sonraysa gerek bu yaşamın, gerekse komşu kültürlerin etkisi vardır.
Eski Türklerde dinsel ve toplumsal törenlerin önemi büyüktü. Bunların baş-lıcaları, sürek avları dolayısıyla yapılan sığır, beylerin düzenlediği yemekli toplantı olan şölen ve yas nedeniyle yapılan yuğ törenleriydi. Bu törenlerde kam, baksı, ozan gibi adlarla anılan büyücü ozanların söylediği destan, koşuk, sagıi gibi sözm edebiyat ürünleri Türk şür geleneğinin başlangıcım oluşturdu.
Bu türlerin en eskisi olan destan, manzum biçimde söylenen ve yaratıcısı olan topluluğun geçmişindeki olayları, yiğitlikleri olağanüstü motiflerle, abartmalarla süsleyerek anlatan bir türdür. Başlıcaları arasında Yaratılış destanı, Saka destanları, Kun-Oğuz destanları, Köktürk destanları, Uygur destanları olan destanların kimi bölümlerinin çevirileri ya da konu özetleri çince, arapça, farsça ya da seyrek de olsa türkçe kaynaklarda bulunmaktadır (Bkz. DESTAN). Sözlü edebiyat geleneğinin iki önemli türü Anadolu Halk edebiyatındaki koşmanın başlangıcım oluşturan koşuk ve aynı uyak düzeniyle söylenen ağıt niteliğindeki sagudur. Koşukların ve saguların dil ve anlatımında Eski Türklerin .göçebe yaşam biçimlerinin ve doğayla iç içe yaşamlarının etkileri görülür. Yalın bir konuşma diliyle söylenen bu şiirler, Kaşgarh Mahmud’un Divanü Lugat-it-Türk (1072-1074) adlı yapıtında saptanarak yazıya geçirilmiştir {Bkz. KAŞGARLIMAHMUD). Bu dönemdeki ürünlerin ortak .özellikleri, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılmaları, yabancı etkilerden uzak olmaları ve katışıksız bir konuşma diliyle söylenmeleridir.
İSLAM UYGARLIĞI ETKİSİNDEKİ TÜRK ŞİİRİ
Önceleri Şatnafilığm ve öteki Asya dinlerinin etkisi altmdaki Türkler, X. ve XI. yy’larda Müslümanlığı kabul ederek, bu dinin kültür çerçevesine girdiler, toplumsal yaşamlarında, inançlarında ve kültürlerinde çeşitli değişmeler oldu. Bu değişmelerin en önemlisi, aydınlar arasında Kur’an dili arapçanın bilim dili, farsçanın da edebiyat dili olarak kullanılmaya başlamasıdır.
İslamlıkla karşılaştıktan sonra uzun süre kültür değişimi sürecim yaşayan Türkler arasında ilk türkçe edebiyat ürünleri XI. yy’da Kaşgar ve Balasa-gun’da verildi. Bu dönemin günümü-
1
ze gelen ilk ürünü, Yuşuf Has Ha in Kutadgu Bilig (Mutlu Olma Bilj adlı yapıtıdır. Yurt yönetiminde i letli olmanın yollarını, hükümdara rev ve sorumluluklanıp, vb. anli bu yapıt aruzla yazılmıştır. İran i si taşımasına karşın, Türk beğeniş belirgindir. Bu dönemin bir başka retici yapıtı Yüknekli Edip Ahme. hadisleri, ayetleri ve kimi arapça] yitleri temel alarak iyi ve ahlaklj san olmanın yollarım öğreten Atal ül-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği) adlî pıtıdır (XII. yy.). Sözü geçen bu ya lar sayıca az olmalarına karşın, İsi öncesi türkçesinin dilbilgisi ve aj tun özelliklerim taşımaları bakili dan önemlidirler. Anadolu dışınd en önemli halk şüri örnekleri Alil Yesevi’nin, hece ölçüsüyle yazı “hikmet”lerdir (XII. yy.). /

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*