Brütalizm, 1950’lerin ortalarından başlayarak 1970’lerin sonuna değin süren bir mimarlık yönelimi. Brütalizm doğrultusunda çalışan mimarların ana amacı, yapıyı, karşı ladığı işlevlerin dışarıdan da anlaşılabileceği gibi biçimlendirmek, taşıyıcı öğeleri ve malzemeyi üstlerini örtmeden, gizlemeden kullanmak ve bütün bunlan bir anlatım aracı olarak ele almaktır. 1920’lerden 1950’lere değin geçerliliğini koruyan Uluslararası Üslup(*) genelde yapının işlev düzenini dıştan algılanamayacak biçimde prizmatik bir kitle içinde çözmeyi ilke edinmişti. Ayrıca dış cephenin, örneğin sıva gibi malzemelerle kaplanması sonucu, yapının strüktürel özellikleri de örtülerek gözden saklanmış oluyordu. Brütalizm, bu yaklaşımla oluşturulan yapılardaki anonimliğe bir karşı çıkıştı. Brütalizmin ortaya çıkışındaki önemli etkenlerden biri de II. Dünya Savaşı’ndan sonra mali kaynak ve yapı malzemesi sağ lanmasında ortaya çıkan sıkıntıydı. Le Corbusier, yapımına daha 1940’lann sonlarında başladığı Marsilya’daki Konut Birimi’nde (1947-52) kalıptan çıkan betonarmeyi, üstünü başka bir malzemeyle örtmeden bırakmış, bunu da biton brut (brüt beton), yani görülebilen, çıplak beton diye adlandırmıştı. İngiltere’de Alison ve Peter Smithson, Norfolk’ta gerçekleştirdikleri Hunstanton Okulu’yla (1954) Brütalizmin ilk örneklerinden birini verdiler. Bu yapı her ne kadar Mies van der Rohe’nin üslubuna yakm özellikler göstermekteyse de, malzemenin, taşıyıcı öğelerin ve donatımlann gizlenmeden açıkta bırakmasıyla da brütalistti. Le Corbusier, Fransa’da Neuilly’deki Jaoul Evi’nde (1954-56) her tür malzemeyi görünür bırakan tasanmıyla Smithsonlar’dan daha da ileriye gitti. Brütalizm sözcüğü bazılarına göre Peter Smithson’un takma adı olan Brutus’tan kaynaklanmıştır. Bazılarıysa bu terimin, Caesar’ı öldürenlerden biri olan Brutus’un adının Batı dillerinde “acımasız”, “kaba” anlamında kullanılmasından yola çıkıp yapıya kaba bir görünüm vermeyi bir biçimlendirme ilkesi olarak benimseyen yönelişle alay etmek amacıyla türetildiğini ileri sürmektedir. Brütalizm en erken dönemlerinde bile güçlü bölgeselcilik eğilimlerini içinde banndırmış, özgür kişisel anlatıma olanak vermiştir. Bundan ötürü de bütün dünyada yaygınlık kazanmıştır. Özellikle malzeme ve konstrüksiyonun örtülmesine karşı çıkması nedeniyle ekonomik çözümlere olanak tanıdığı için azgelişmiş ülkelerde de tutulmakla birlikte, en önemli ürünlerini gelişmiş Batı ülkelerinde vermiştir. Brütalizm yönelimi içindeki mimarlar, tutumları yönünden iki ayn grupta yer almıştır. Birinci gruptakiler Brütalızmi genellikle çok parçalı ve sürprizli bir yapı tasanmını ger çekleştirme yolu olarak görmüştür. Örneğin Paul Rudolph’un Yale Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi (1961-63) bu doğrultuda bir yapıdır. Buna karşılık, daha katı olarak nitelenebilecek ikinci grup, iş lev, malzeme ve strüktürün dışavurumunu tutarlı bir temele oturtmayı denemiştir. Örneğin Stirling ve Gowan’in en önemli yapılarından olan Leicester Üniversitesi Mühendislik Fakütesi Binası’nda (1964) her işlev birimi ayn bir teknik, biçim ve malzemeyle gerçekleştirilmiş ve tasanm bütünlü ğüne bunlann bileşimiyle vanlmıştır. Aynı özellik, Louis Isadore Kahn’ın Yale Üniversitesi Sanat Merkezi’nde (1952-54) ve Pennsylvania Üniversitesi Richards Tıp Araştırmaları Merkezi’nde de (1957-61) görülür. Japonya’da KenzoTange, ABD’de Paul Rudolph, İtalya’da Vittoriano Viganö çeşitli yapılannı Brütalizm doğrultusunda gerçekleştirmiş başka mimarlardır. Türkiye’de de 1960’lardan başlayarak brü- talist uygulamalar yapılmıştır. Günay Çilingiroğlu’nun İstanbul Reklam Binası (Cağaloğlu, İstanbul), Behruz ve Altuğ Çinici’nin ODTO Kampüsü’nde (Ankara) gerçekleş tirdikleri bazı yapılar ve Turgut Cansever’in Türk Tarih Kurumu Binası (Ankara) bu türden bellib
Brütalizm,
01
Nis