Bu Adam Allahı Arıyor ..

1912 doğumlu Romen asıllı bir Fransız tiyatro yazarı olan Eugene İONESCO, modern tiyatronun öncüsü sayılmaktadır ve hâlen Fransız Akademisi’nin de üyesidir.Eugene İONESCO

Eserlerinde insan hayatının çıkmazlarını çarpıcı bir üslûp ile dile getiren yazar, sürüye benzeyen kalabalıkların şuursuzluğunu ve lider geçinenlerin saçmalıklarını enfes bir şiir gücüyle ifâde etmiştir. “Gergedan” ve “Sandalyeler” isimli ülkemizde de sahnelenmiştir.

Komünist san at anlayışını hicvetmesi sebebiyle eserleri Rusya’da hiç oynatılmamıştır.

Hayata ve kâinata geniş bir nazarla bakamayarak aynı yanlış çizgide dönüp duranlar için kullandığı “gergedan ” tâbiri çok ilgi toplamıştır.

“Paris Match”te yayınlanan ve E.lonesco’nun iç âleminde meydana gelen yepyeni dirilişlerin de konu edildiği röportajdan bazı özet cümleler sunuyoruz.
Selçuk Yıldırım
• Ruslar bana: “— Kabul edersiniz ki, bizim halkımız henüz eğitilmeye muhtaçtır; gergedan tâbirinden kimlerin kastedildiğini anlamaları için eserde bazı değişiklikler yapmamıza müsaade eder misiniz?” demişlerdi…
• Gergedan, alışılmış yanlış fikirlerin mahkûmu olan insan demektir. Korkunç bir dar görüşlülüğü bu benzetme ile ifadeye çalıştım. Ancak, “davar” tabiri, bu fikri daha da iyi anlatabilirdi.. . Aslında benim ger-
gedanlarım, bir bakıma “delirmiş koyunlar”dır. Biri denize atlasa, hepsi birden onun peşinden ölüme koşan koyunlar… Propaganda sloganları ile “eylerrTe kalkışan kitleler de aynen bunlara benzer!

J.Paul Sartre’ı, Rusya’daki toplama kamplarını ayıplamadığı için suçlamışındır! O, Brezilya’daki haksızlıkları tenkit ederken niçin Kızıl Çin, Tibet ve Doğu Türkistan’daki imhâ hareketlerine gözlerini kapıyor?

Sartre, sevilmek için yençliğe kur yapmıştır hep… Maddî menfaat gözetmeyen bir “oportunizm”-dir bu… Yâni, yüksek bir gergedanlaşma!

O, tarihi terketti; sonra arkasından koşup yetişmek istedi, fakat geç kaldı!

• “Devrim,” bir saplantıdır ve zaman kaybından başka bir şey değildir. Gençliğin “devrimci eğilimi”ni gençlerdeki korkunç taassuba ve anlayış basitliğine bağlıyorum. Genç olmak “herşey olmak” değildir. “Gençliğin hor isyanı haklıdır” diye bir kaide de yoktur! Gençlik ayrı bir millet mi? Genç olmanın yanında, idrâkli ve iyi yetişmiş olmak gerekir.

• Che Guevera’nın resimlerini gördüm; elinde daima bir tüfek! Anladım ki, o, «»Ündeki tüfeği için seviliyordu… Kendisi de bu görünümünün tesirini biliyordu…

Che de, Romanya ovalarında beyaz atla dolaşan yakışıklı eşkiya Godreano da insan ruhunun iki ana tema-
yülünü temsil etmekteydiler: Sadizm ve mazohiz! Bir tek şahsın hem canavar gibi başkalarını öldürmesi, hem de kendisinin öldürülmesi, kahramanlıkları adına büyük bir şans doğrusu!

Bunların kahramanlığının iç yüzü de bundan ibaret…

• Bugün devleter arasında müthiş bir sanayi yarışı var… Marksizm ve Brechto-loji, “makina”nın gayri meşru çocuklarıdır… insanlığın en büyük kâbusu, makina ile geldi… Makinaya karşı insanlığın tek şansı ise, sanat ve san’atkâr!

Ingiliz düşünürü Snov-don’a göre, kültür iki çeşittir: İlmî kültür, İnsanî kül-

Tefekkür ve onun mahsulü olan fikir, gerçeğin sağlam zeminine istinad ederek idrak sınırlarını fethedip genişleten bir “cehd” mânâsına eriştiğinde, unâfile ibadetlerden bile kıymetli olabilir. Fakat “inkâr”m hizmetine girmişse, “piton” ve “kobramdan daha öldürücüdür. Hem dünyayı, hem âhi-reti kaybettirir.
tür… Günümüzün en önemli mes’elesi, ilimcileri insanileştirmek ve bu iki kültürü kaynaştırıp birleştirmektir.

• “İslâm Medeniyeti, Doğu ile Batı Medeniyeti arasında bir köprüdür” diyen Rene Guenon, kendisine en uygun bir gelenek olarak İs-lamiyeti gördü ve Müslüman oldu. Dostum Balsan ise, Rene Guenon’un fikirlerinin tesirinde kalarak Müslüman olan Romenler-dendir. Esasen, Osmanlı zamanında bilhassa 16 ilâ 18. asırlarda İslâma giren Mol-dovaklarıri sayısı pek çoktur.

• Ben bir din dostuyum, dindar olmayı da isterim. Bir Guenon okuyucusu olarak, kavranılmazı kavrayabilmek için kafa patlatıyorum. Hayatın gerçek mânâsını sorgulayan beyinlerden biriyim ben… Göğün kapılarını zorluyorum. Aradığım, sağlam bir zemindir, o zemin ise “îmân”dır; onun peşindeyim!

• Hayret içindeyim! Beni, gördüğüm güzellikler yaşatıyor. Bütün güzelliklerin Allah’tan geldiğine inanıyorum. O Allah ki, her yerde hâzır ve nâzır…

Ve ben: Rabbim sana olan îmânımı kuvvetlendir!” diye dua eden bir bîçareyim şimdi…

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*