BUHÂRİ, Müslümanların büyük bir imâmı ve hadis
âlimlerinin en-büyüğü. Asıl adı, Muhammed bin İsmâil
olup, 810 (H.194) tarihinde Buharada doğdu. Babası
Ebül-Hasen Buhâri küçük yaşta iken vefât ettiği için,
yetim olarak büyüdü. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı.
11 yaşında iken hadis öğretmenlerinin eksikliklerini
bulurdu. Rivâyete göre hocası Dâhili, bazı hadis
rivâyetindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır.
Zekâsının keskinliği ve hafızasının kuvveti ile
etrafındakilerin hayret ve takdirlerini kazandı. On altı
yaşına gelince İbni Mübarek ve Veki’nin kitaplarını
ezberlerdi. Bu yaşta büyük din âlimlerinin yazüannı
okuyup anlardı. 820 yılında annesi ve kardeşiyle beraber
hacca gitti. Annesi ve kardeşi tekrar Buhara’ya
döndü, Buhâri ise orada kalarak Abdullah bin Zübeyr
el-Hâmidî’den Şâfiî fıkhını öğrendi. 18 yaşında sahâbe
ve tabiînin faziletlerini anlatan “et-Târih-ul-kebîr” adlı
eserini bitirdi. Daha sonra Medine’de Ravda-i
Mutahhara’mn (Hz. Muhammed (S.A.V.)in kabri
yanında) “ ed-Du’afâ-us-Sagîr” kitabını yazdı. Bu eserim
yazmaya Ay ışığıda da devam ederdi. Hadis toplamak
için çok seyahat etti. Bunu kendisi şöyle
anlatmaktadır: “Hadis öğrenmek için iki defa Mısır’a ve
Şam’a, dört defa Basra’ya gittim. Hicaz’da altı sene
kaldım. Hadis âlimleri ile birlikte Bağdât ve Küfe şehirlerine
kaç defa gittiğimi sayamam.” Buhâri, bu seyahatlerinde
binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri
öğrenmiş ve nakletmiştir. Mekkî bin İbrahim Belhî,
Abdullah bin Musâ Anbesî, Asım Şeybânî, Ali bin
Medenî, Ahmed bin Hanbel, Abdullah bin Zübeyr
Hâmidî, ilim öğrendiği meşhur âlimlerden bazılarıdır.
Buhâri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan
Maverâünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde
hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce
talebe bulunurdu. Kendisinden 70 binden fazla talebe
hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, İmam-ı Müslim, Tirmizî,
Nesâî, Ebû Zer’a ve Ebû Bekir bin Huseyme gibi
büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı. Binlerce
talebe yetiştirdikten sonra Buhâra’ya döndü. Bir müddet
Buhâra’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgûl
oldu. Bir rivâyete göre Buhâra vâlisi çocukları için özel
bir ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini
istedi. Buhâri cevabında, “Ben bir kısım kimseleri
hadis dinlemekten men edip, birkaç kişiye hadis
öğretmem” buyurdu. Bu durum vâliyle arasının açılmasına
sebep oldu. Buhâra’dan ayrıldı. Allahü teâlâ’ya,
şikâyet yoluyla vâlinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duası
kabul olup, aradan bir ay geçmeden vâli azil edildi,
zindana atıldı. Bu arada Semerkantlılar kendisini davet
ettiler. Giderken yolda, Semerkantlılar’dan bir kısım
insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini
alınca, Harteng köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek
istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı
sıkıldı. Teheccüd namazından sonra ellerini açıp,
“Yârabbi, yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni
tarafına al” diye dua etti. O ay, orada hastalandı ve 869
yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’dan 72 km
uzaklıkta olan Harteng’de vefât etti. Mezarı oradadır.
Buyurdular ki:
“Bana göre, insanların öveni de, kötüleyeni de
aynıdır.”
“ İsterim ki, Rabbime kavuştuğum zaman, hiç gıybet
etmemiş olayım. Ve böyle bir şey için kimse beni
aramasın.”
İmâm-ı Buhârî, dinin emir ve yasalarını yerine getirmekte
çok titiz davranırdı. Babasından kalan mal ile
geçinir, herkese iyilik ederdi. Çok cömert olup, fakirlere
bol sadaka verirdi.
İmâm-ı Buhârî, hadis ilminin ve âlimlerinin önderidir.
Binlerce hadis-i şerif ^ezberlemiştir. Ezberlediği bu
hadislerin sayısı, bir milyonun üzerinde idi. Halk onun
bildireceği hadisleri yazmaya koşarlardı. Hafızası çok
kuvvetli idi. Rivayete göre, İmâm-ı Buhârî Bağdat’a
gittiğinde, şehrin âlimleri toplanmışlar, yüz adet hadis-i
şerifin metin (Peygamberimizin buyurduğu söz) ve
senetlerini (Bir hadis-i şerifi nakledenlerin isim silsilesi)
değiştirmişler ve İmâm-ı Buhârî’ye sormuşlar. İmam-ı
Buhâri ezberden bütün hadis-i şerifleri, metin ve senetleri
ile birlikte düzelterek orada bulunanların hayranlığını
kazanmıştır. Hafızasının kuvvetine dair böyle pek
çok haber kitaplarda bildirilmiştir. Hadislerin râvilerini
(hadisi nakledenleri), metinlerini, illet ve sıhhatini
ondan daha iyi bilen yok idi. Bu sebeple (El Cami-us-
Sahih) adlı eseri, Kur’ân-ı Kerim’den sonra en doğru
kitap olarak kabul edilmiştir.
İmam-ı Buhârî aynı zamanda Tefsir ve Kelam ilimlerinde
de büyük üstad idi. Tefsire dair bildirdiği rivayetler,
müfessirlerin eserlerini süslemektedir. Kelâm’a
ait eserler de yazmıştır.
Eserleri: “El-Cami-us-Sahîh” , “Buhârî-i Şerif’ adı
ile meşhurdur. Kur’ân-ı Kerim’den sonra dünyanın en
kıymetli kitabıdır. İçinde 7275 hadis-i şerif vardır.
Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmaktadır:
“Cami-us-Sahîh” kitabını, altıyüzbin hadis-i şerif
arasından seçtim. Her hadis-i şerifi kitaba koymadan
önce gusül abdesti alıp, iki rek’at namaz kılıp istihâreye
yattım. Ondan sonra hadis-i şerifi kitaba koydum. Bunları
yapmadan hiç bir hadisi almadım. Kitabı 16 yılda
tamamladım.” Kitabın müteaddit baskıları ve çeşitli
şerhleri yapılmıştır. Zeyn-üd-dîn Ahmed Zebîdî,
Buhârî’deki tekrarlan çıkararak kısaltmış ve bu
(Tecrîd-i sarih) ismi ile basılmıştır. Buhârî’nin El-Camius-
Sahîh’inden başka, Edeb-ül Müfret, Kitâbü esmâ-is-
S a h â b e e f ’â l – ü l – ib â d , S e lâ s iy y â t- ı Buhâr î ,
Birr-ul-vâlideyn, Târih-ul-Buhârî (Muhaddislere ait,
‘ Kebir, Evsat ve Sagîr adları ile üç kitabdan müteşekkildir.)
Bid-ûl-Mahlûkât, Kitab-ul-ilel…. v.b. eserleridir.