BÜYÜK İSKENDER
Yunanistan, Mısır ve Asya’nın hâkimi Büyük İskender, dünya tarihinin en ünlü şahsiyetlerinden biridir. İncil ve Kuran’da da anılan (İskenderi Zülkameyn) başarılan ve Doğu’da olduğu gibi Batı’da da kutlanan ve sürdürülen ihtişamı, onu efsanevî bir şahsiyet ve bir kahraman düzeyine yükseltmiştir.
Epir prensesi Olimpias ve Makedonya kralı II. Filippos’un oğlu Büyük İskender (III. İskender), MÖ 356 yılında Pella’da doğdu. Bir prens olarak eğitildi ve hocası da Aristoteles idi. Daha ergenlik çağında, 340 yılında, Makedonya Krallığı’nın naipliğini üstlenerek ve Teblilere karşı yapılan savaşta (Haironeia Savaşı) başarılı olarak, askerî alanda tüm yeteneğini ortaya koydu. 20 yaşında Makedonya kralı olan Büyük İskender, krallığın sınırlarını sağlamlaştırarak Tuna’ya kadar genişletti, Irakları egemenliği altına aldı ve tlliryalıları tarafsızlaştırdı. Yunanistan’da, Atina ve Tebai sitelerine buyruğunu kabul ettirdi ve 335 yılında, Korintos Birli-ği’ni kendi çıkarı doğrultusunda yeniden düzenledi.
DESTAN
Böylece, İskender için, on yıldan biraz daha fazla sürecek ve kendisini Indüs ve Amu Derya kıyılarına götürecek olan uzun bir serüven başladı. Babasına ait, Perslere karşı bir «misilleme savaşı» projesine tekrar başlayarak, Çanakkale Boğazı’nı aştı ve 30 000 piyade eri ve 5 000 adıyla Biga Yarımadasına çıkarma yaptı. Çabuk kazanılan başarılar, Büyük İskender’in Yunan sitelerini kurtarmasını ve Büyük Pers Kralı Dara’nın askerlerine karşı muzaffer olmasını sağladı. Efsanevî Gordion Düğümü’nü kestiği Gordion sitesinden harekede (efsaneye göre orada bulunan ve onu kim çözerse Asya’ya egemen olacağına inanılan Gordion Düğümü’nü İskender bir kılıç darbesiyle keserek çözdü), Iran topraklarının içlerine doğru ilerledi. 333 sonbaharında, Suriye ve Fenike’nin kıyı şeriderini işgal altında bulunduruyordu. Gaz-ze’nin ele geçirilmesi, kendisine, aralık 332’de girdiği Mısır’ın yolunu açtı. Firavunların ülkesi, onu bir kurtarıcı olarak ağırladı; buna karşılık, Büyük İskender, siyasî nitelikteki davranışlara yöneldi: Tann Apis’e adaklar adadı, rahiplerin kendisine «Amon’un oğlu» sıfatını verdikleri Siva’daki Amon Tapınağı’nı ziyaret etti. Ocak 331’de, yüzyıllar boyunca Helenizmin parlak bir merkezini oluşturacak, ilk koloni şehri olan İskenderiye’yi Nil Deltası’nda kurdu. İskender, Mısır’dan sonra, Gaugamela Yaylası’nda Da-ra’ya karşı mudak zaferini ilan ettiği (ekim 331) Mezopotamya’yı kazandı. Babil, Sus, Persepolis, Pasargad ve Ekbatana şehirlerini ele geçirdikten sonra, Asya kralı ve Ahamenîlerin mirasçısı olarak kutsandı. Yaklaşık üç yıl gerektiren (329-327) Orta Asya’da süku-
netin sağlanması, Hirkamid, Aria, Arahosia, Baktria dar yayılarak, bir çok ülkenin ele geçirilmesi, Iskenc ki bilinen dünyanın sınırlarına ve kuzeye Kafkas Geçtiği yol boyunca, aralarından bazılarının günü Kandahar, Semerkand gibi adlar taşıdığı çok sayıc şehirleri kurdu.
327’de, Hindu geçiderinin ötesinde serüven deva inerek Kabura şehrini (günümüzde Kâbil) kuran Isfc 326’da geçti ve Hint kralı Poros’un ordusuyla yapt sonunda, Yunan kolonileri Nikaia ve Bukefalia’yı kt bölgesini işgal etti. Dönüşte, temmuz 326’da Patfc ğinde, ordu üç kısma bölündü: Amiral Nearho: zi’nden geçerek deniz yoluyla döndü; Krateros, ikil Bolan geçitierinden getirdi; İskender ise, Karmani; çöllerini aştı.
323’de Babil’e dönen İskender, imparatorluğu mesiyle uğraştı. Yeni ve eski uyrukları arasını ma siyaseti güderek, Yunanlılarla Barb ayırım yapılmasını tavsiye eden’ le bağlarını kopardı. Ahemenilı taklit etti, bir saray erkânına Yunanlıların büyük bir utanç o. tikleri secdeye varma törenini Buna karşılık, yaklaşık 30 000 Yunan usulüne göre eğitim veri riyle uyumsuz toprakların idaresi Yunanlı, îranlı ve yerli halkları göreve çağırdı, fakat lî konularda Yunanlılara öncelik tanıdı. İdare birimi komutanlıkların kurulduğu Doğu dışında, Ahamer gibi satraplık olarak kaldı. Malî sistem, daha ağır ol lerinin yerine bir imparatorluk parasının (Attika aya kabul edilmesiyle, tek bir bütün haline getirildi. Eko len siyasette, en büyük cesaret örneklerinden biri önemli kısmı, fetih sırasında yürütülüyordu: her ele gede, İskender, zenginlikleri kaydetmeye ve deniz, yollarını keşfetmeye özen gösteriyordu; bu durum, c ki kabarmaları incelemekle yükümlü bilimsel bir ku ği, Mısır’da; Indus Deltası’nda araştırılma yapılmas sü, hayvan toplulukları ve yeraltının incelenmesini talar çizilmesini sağladığı Hindistan’da; dönüşünde man yaptırdığı Babilonya’da, geçerliydi. 323 hazira sız ölümü, Arap-Iran Körfezi kıyılarını ve Arabistan sarılarına son verdi. Yunan ileri karakolları konumur riye, şehirleri zenginliği, her şeyden önce, doğal ka) şıdığı öneme dayanan ülkeleri keşfetme isteğiyle be de taşımaktadır.
Biiyük İskender, Issos Savaşı’nda, atı Bukefalos üzerinde. (MÖ t’inciyy’a ait bir Roma mozaiği, Millî Müze, Napoli).
XVI. yy’a ait bir OsmanlI minyatürü.
Ortaçağ’ın Batı dünyası için olduğu gibi, Arap Doğu dünyası için de hocası Aristoteles’in izinde yürüyerek, doğanın sırlannı çözmeye büyük önem veren İskender, en üstün derecede bir bilgeydi. Iran şiirleri, İskender’i, dünyanın sınırlanna ulaşmaya ve hayatın sırlannı keşfetmeye çalışan bir kâşif olarak tanıtır.
=SANE
;nder’in hikâyesi, aym zamanda, Antik Çağ’da doğan ve Do-Batı dünyasındaki vakanüvisler tarafından sürdürülen bir efsa-hikâyesidir. İlk önce, Asya seferi sırasında İskender’e yoldaşın Onesikrates ve Kallistenes, ona sundukları birer methiyede inin ilk temelini attılar. Çok geçmeden, MÖ IV. yy’da yaşamış ılı tarihçi İskenderiyeli Klitarhos, masallarla dolu ve biyografi->k roman sayılabilecek bir «İskender Tarihi» yazdı. Bu eser ön->ğu; sonra, Batı dünyasında yavaş yavaş İskender ile ilgili efsa-tamamım yayacak olan bir dizi eserin ilkini teşkil etti.
:nder’i yücelten Doğu’daki Yunanlılann tersine, Sparta, Tebai na, «Pella’lı delikanlı»ya biçilen her türlü değeri yadsıyordu, ier’i, kendi ekollerinden olan Kallistenes’in ölümünden so-tutan gezinimciler, onun aleyhine kin dolu bir kampanya yü-:r ve daha sonra da kendisini bilerek yok saydılar. Komedi ya-ı, İskender’e sarhoş muamelesi yaparak onunla alay ettiler, lar da, onun lükse ve paraya olan eğilimi üzerinde durarak, ırşı aym şekilde davrandılar. Fakat, Plutarhos, Makedonyalı-:un süre sevimsizleştirilmesini yatıştırdı (MS II. yy), Arrianos tabasis adlı eserinde ona yeniden saygınlığım kazandırdı, menin oluşmasında en önemli pay, İskender’in ilk tarihçile-akat, aynı zamanda, Mısır’ın Yunanlı kralları Ptolemaiosla-littir. Bu sonuncular, hanedanlıklarının rahatım sağlamak ve nranlıklarım güçlendirmek için, hem kahraman, hem de olan bir Mısırlı İskender imajını kullanıyorlardı. Haneda-: temsilcisi ve İskender’in eski vekili ve büyük bir olasılıkla, fıos’un kitabının siparişçisi olan Soter, Herakles’in yerine donyalmın resmim taşıyan sikkeler bastırdı ve Alexandrei-lyunlar) düzenledi. Ondan sonra gelenler, MakedonyalInın . kişiliğini, Zeus, Poseidon, Hefaistos, Hermes, Mitra, Di-5 gibi tanrılara veya Herakles ve Dioskurlar gibi kahraman-enzetme yoluyla pekiştirdiler.
;nder’in fetihlerine duyulan hayranlık, İskenderiye’den baş-: giderek Roma’ya yayıldı, ikinci Kartaca Savaşı’mn ortasın-utus, onu en mükemmel kahraman modeli olarak görüyor-‘aha soma, imparatorluk döneminde, Commodus, Isken-resmini taşıyan paralar bastırdı ve Caracalla, kendisinden nerek Batılı ve Doğululan eşit tutan bir «Antoninus anayasa-zırladı. Fakat, Doğu ve özellikle de İskenderiye’nin, efsaneli yaratıcıları oldukları kabul edilir. 222’ye doğru, yanlışlıkla :enes’e atfedilen ve büyük bir olasılıkla İskenderiyeli yazarlar ıdan yazılan bir öykü «Büyük İskender’in Hikâyesi», kişi ve ef-hakkında yeni bir yorum getirdi. Julius Valerius Polemius ta-an 338-340’a doğru Latince’ye çevrilen bu roman, binyıldan ızun bir süre boyunca, zaten özünden saptırılmış Makedon-ı imajım değiştirdi. Bu, Kallistenes takma imzalı anlatıda, Is-r’in, Pers kralı III. Artakserkses’in ordusundan kaçmak için donya’nın başkenti Pella’ya sığınan son Mısır firavunu Nek-d ile Olimpias birlikteliğinden doğduğu yazılmaktadır. Bu Jmış kronolojinin yam sıra, bu takma adlı Kallistenes, Isken-fetihlerinin yeni bir coğrafyasım ortaya koymuştu. Bunların,
Doğu’da değil, Roma’da başladığı anlatılmaktaydı. Bu şekilde, Romalılar tarafından bu dönemde ele geçirilen Mısır, bir bakıma, işgalcilere karşı ahlakî açıdan öç almış oluyordu. İskender teşebbüsünün evrenselliğim kanıtlama peşinde olan takma adlı Kallistenes, kahramınım, her hareketini fantastik serüvenlerle süslediği Antik Çağ’da bilinen dünyanın sınırları ötesinde gezdirdi. Mesela, Doğu’da (Hindistan’da), İskender, Brahman bilgeleriyle karşılaşarak, onlarla hayat ve ölüm, krallık ve güç hakkında konuşmalarda bulundu. Kuzey’de (Kafkaslar’da), kötünün güçleri olan ve demir bir duvar arkasına kapatmayı başardığı Yecüc ve Mecüc ile çarpıştı. Ba-tı’da, Fortenatae Adaları’na kadar giderek abislere daldı. Tüm bu yolculuk ve hikâyeler, İskender’in bu ilk «romanı» esas alınıp sonraki yazımlarda daha da allanıp pullandı. Doğu’da, efsane, halkın belleğine yerleşip yeni öykülerle zenginleşirken; Museviler, hak ileri sürme çerçevesinde, MakedonyalI kahramanı kendilerine mal ettiler. Kallistenes takma adlı yazar, MakedonyalI ile Kudüs büyük rahibi arasında bir karşılaşmayı anlatarak, zaten daha önceden onlara zemin hazırlamıştı. Haham edebiyatı eseri olan Talmud, bu geleneğe tekrar başvurarak, İskender’i, tektanrılı dininin savunucusu ve yayıcısı bir Sami kahramam konumuna getirdi. Kallistenes takma adlı yazarın romammn kendi açılarından değerlendirilmesini yapan Doğu’daki Hıristiyanlar da, bunda, yorumlayabilecekleri unsurlar buldular. Suriyeli Yakup Saruç, 514 tarihim taşıyan ölçülü dinî bir söyleşide, özellikle, gölgeler ülkesine yapılan yolculuk ve Yecüc ve Mecüc’ün saldırılarını durdurmaya yönelik bir sed inşaatı üzerinde durmaktadır. Bu iki «İlahî» görev, ona göre, İskender’in kaderinin önceden takdir edildiğine işaretti. Kallistenes takma adlı yazarın romanının Suriye versiyonunu, Aramî, Kopt, Gürcü, Habeş, Hint ve Malezya versiyonlan izledi. Hepsi de, insanüstü ve kutsallık sımanda bir İskender’in serüvenlerini dilediklerince büyüttüler. VII. yy’da, İskender efsanesini ele alma sırası Islamiyete gelmişti. Kur’an’ın Kehf Suresi’nde, Zülkameyn’den «ikiboynuzlu» (Yunan paraları üzerinde İskender’in Amon boynuzlanyla temsil edilmesinden gelen bir lakab) ve aym zamanda, Incil’de Tann’nm düşmanları olarak nitelendirilen Yecüc ve Mecüc’den bahsedilmektedir. X. yy’da, Taberî ve Mesudî gibi Müslüman tarihçiler. İskender’in yaptığı fetihleri Çin ve Tibet’e kadar yaydılar; Mesudî, aym zamanda, Zül-kameyn’in Yemenli bir fatihin ardılı olduğunu belirten bir gelenekten de bahsetmişti. Aym dönemde, Iranlı Firdevsî, millî onuru gözeterek, İskender’i, Dara’mn doğal bir oğlu konumuna getirdi, iki yüzyıl sonra, Nizamî, «tskender»in gerçek soy zincirim yeniden kurdu; fakat İran’ı, İskender’in serüvenlerinin odak noktası haline getirdi.
Bu dönemde, İskender’in hikâyesi Batı’da, yeni bir boyut kazandı. X. yy’dan itibaren, bir kilise mensubu olan başpapaz Leon, İskender efsanesine dair ilginç bir anlatı yazdı. «Savaşların Hikâyesi» adlı eseri, Alman rahip Lamprecht’in yazdığı «İskender’in Şarkısı» (1130’a doğru) gibi kompozisyonlara hareket noktası oldu. Batı’daki bu Hıristiyan yorumları da İskender’de, kutsal bir iradenin uygulayıcısını gördüler. Buna paralel olarak, Haçlı Sefer-leri’nin başlamasıyla, derebeyleri hem mistik, hem de dünyevî bir kimlik kazandırdıkları efsaneyi sahiplendi. □
Şehname’den bir minyatür. (XV. yy) FirdevsVnin yazdığı bu Iran destanı da, İskender’in yolculuklannı anıştırır.
AYRICA BAKINIZ
—► ım»sLl Helenistik medeniyet
— BM Mısır (Eski)
—*- IB.ANSU Yunan (Eski)
f j ^İİ?l§Rtt©||R İMPARATORLUĞU
–Jr\* j/’ \ r~.’ /:l
î’. V „».<!A. _/ v -/ . “■ . ■ ,«■••
Tiras Olbia (Belgorod-Dnyestravski^ GETALAR ’
labad (Eshate İskenderiye»)
^Sâ-