CENAZE TÖRENLERİ


Notice: Undefined index: tie_hide_meta in /var/www/vhosts/saglikdogasi.com/public_html/wp-content/themes/teknolojihaber2/includes/post-meta.php on line 3

CENAZE TÖRENLERİcenaze

CENAZE TÖRENLERİ
Ölüm ve yasla ilişkili âdetler, insan toplumlanmn ölüme verdikleri karşılıklardır. Bu son derece özel olayın toplumsal niteliğini onaylarlar.

Ölüye nasıl muamele edileceğini belirleyen ve yaşayanların davranışlarını düzenleyen kurallara, hemen hemen bütün medeniyetlerde rastlanır. İster kutsal, ister dindışı olsun, mezar eşyaları ve anıtları, topluluğun yok olma tehdidine karşı geliştirdiği simgeleri, benzersiz bir estetikle yansıtırlar.
Bir toplumun cenaze törenleri belli bir inanç sisteminin içinde yer alır ve bu toplumun dünya görüşünü, ona göre insanın ne anlama geldiğini, hangi öğelerden oluştuğunu, evrendeki yerinin ne olduğunu, ölümden sonra ne hale geldiğini ortaya koyar. İnsan kendini ister tek başına, ister evrenin ayrılmaz bir parçası, ister yok olmaya mahkûm, ister öldükten sonra dirilmeye veya ruhgöçüne (re-enkarnasyona) aday kabul etsin, ölümün acımasızlığı karşısında, bu gerçekliği, yaşayanlar için katlanılabilir kılmaya ve bazı durumlarda, ölülere rahat edecekleri bir öteki dünya hazırlamaya çalışır.

Ölüm, herşeyden önce, bir cesedin kaba gerçekliğinde kendim gösterir. Ancak insanoğlu, kendi ölüsünü çürüme yasalarına tabi basit bir et parçası olarak görmeyi reddetmiştir. Ölü beden, ona bir statü veren uygulamaların dayanağı durumuna gelir. Ölüye verilen selam, yarattığı korku kadar ona duyulan saygıyı gösterir. Sosyolog Louis-Vincent Thomas, Afrika ayinlerinde kadavranın dönüşümüyle ayinlerin süresi arasında varolan paralelliğe dikkat çekmiştir: iskelet aşamasına ulaşılmadıkça, ölüm gerçek olarak kabul edilmez. Thomas, ölümü kuşatan ayinlerin, ölüye yönelikmiş gibi görünse bile, her şeyden önce yaşayanlara hitap ettiğini de vurgular.
GEÇİŞ OLARAK ÖLÜM

Ölmek sık sık bir yolculuk olarak kavranır. Ölü bir «başka c -ya»ya «geçmek» zorundadır; mesela Antikçağ’da Yunanlılar : nün ağzına Haron’un kayığıyla Aheron’u geçerken ödemese: drahminin altıda biri değerinde bir para iliştirirlerdi. Bugün ctr-ze törenleri, Arnold Van Gennep’in yaklaşımı doğrultusunda y. çiş törenleri olarak tanımlanmaktadır. Bu antropolog yüzyılın ‘■ şmda, farklı çağlara, coğrafî alanlara ve toplumsal yapılara ait. :: sel (a priori) olarak birbirine benzemeyen bir ayinler bütünüyL; -gilenir. Van Gennep bazı ayinlerde ortak bir yapı saptar ve ter;: sel bölümler ayırt eder. Geçiş töreni kavramını bir dönüm nc-sına -doğum, ergenlik, bir derneğe girme veya ölüm- ilişkin b:r: sel ayinlere olduğu kadar, mevsim değişikliklerini belirleyenle: r bi, topluluğun bütününü ilgilendiren ayinlere de uygular. Bir z.-.’ neğe girişte olduğu gibi bir durumdan diğerine geçişe veya c—~ olayında olduğu gibi bir dünyadan diğerine geçişe eşlik eder.: –tün törensel bölümler, geçiş törenleridir. Bunlar üç evre içerir -rinci evre ayrılık törenlerinden oluşur; ikinci evrede, toplumu.” –şma itilmiş olan birey, bazı tabulara uymak ve kısıtlamalara :: ~ olmak zorundadır; nihayet, yeniden bütünleşme veya yenı;i-kabul edilme evresi yeni bir statüye geçişle sonuçlanan törer-ı” bütününü kapsar. Kısıtlamaların kaldırılması, yeni elbiselerin y yilmesi veya bir yemeğin paylaşılması, yeni bir duruma ulaş: –ğmı gösterir.

Yaşayanların tutumunu ilgilendirenler gibi, ölüye yapılacak rı da düzenleyen cenaze ayinleri, bu üç bölümlü şemayı örnet*: r biçimde açıklar. Ölü öncelikle ilk törenle bu dünyadan ayrılır: -dır; toplumdan uzaklaştırılma evresinde ruhu başıboş dolaşır ; ■ tık bu dünyaya ait değildir ama henüz «diğer» dünyalı da olr:: mıştır; sonra ölüler topluluğuna kavuşur: diğer dünyaya kâr-edilmesi, yeni bir tören veya anma şenlikleriyle belirtilir. Yas—‘ önce, ölünün yakınlarının uzaklaştırıldıkları bir ayrılma evres: :; lir; yasın kalkması toplumla yeniden bütünleşme anlamını tas /
MEZARSIZ OLULER

Statüsü olağan kişilerden farklı olanlar veya olağandışı koşullarda g=: çekleşen ölümü iiahî bir iradenin tecellisi olarak yorumlananlar içir.:: ren ve mezar yapılmayabilir. Bunlara süt çocukları, köleler, boğular: ölenler veya intihar edenler, doğum yaparken ölen kadınlar, borçlu*: ve yıldırımla çarpılanlar örneğinde olduğu gibi, ölümü İlahî bir mu;: halenin sonucu olarak görülebilecek kişiler örnek olarak verilebilir Ölüleri yakma uygulamasının ağır bastığı Hindistan’da ve bazı E -dist ülkelerde küçük çocuklar, yeniden doğumlarım kolaylaştırao:: varsayımıyla çoğunlukla doğdukları evin eşiğinin altına gömülür.

Özellikle beklenmedik bir anda geldiğinde ölüm, merhumun hay: tınm a posteriori bir yorumu ve yeni baştan değerlendirilmesi içir, r. vesile olmaktadır.

Gömmenin reddedilmesi, bazen ölümün kötülüğünü onaylamak ar. lamına gelir; Sofokles’in Antigone’si, Polinis’in akbabalara terk ez meşine isyan etmişti. Tarihin çok ünlü kişilerinin de farklı nedenle:, mezarı yoktur. Büyük besteci Mozart’ın mezarı ilgisizlik nedenr,: bilinemezken, Hitler’in cesedi ise bilerek ortadan kaldmlmıştır.

Bali’de bir ölünün yakılması. Sanayileşmiş Batı’da giderek yaygınlaşan bu uygulama, Doğu’da yüzyıllardan beri sürüp giden bir gelenektir.
ıS
Ladelonpe’la cenaze töreni. Cenaze e daha özet olarak, çoğunlukla :-.s – nareketine uyan cenaze marşı, z’~c ddiyetini ve önemini vurgular.
İÇİNDEKİLER

;IŞ OLARAK ÖLÜM l’ĞUN AŞAMALARI ATA KÜLTÜ ENLERİN İŞLEVLERİ MEZAR SANATI

ESKİ HIRİSTİYAN SANATI

Primitif Hıristiyan sanatı MS III. yy’da ortaya çıkar. Kendini öncelikle bir mezar sanatı olarak gösterir ve iki alanda gelişir: yer altı mezarlarının süslenmesi ve lahit heykelleri.

Genellikle zanaatçı işi olan, yer altı mezarlıklarını süsleyen freskler, mezar odalarını (cııbicııla), galerileri ve tonozlu nişleri bezerler, ikonografi konularını Roma sanatından ödünç alır, ama anlamı farklıdır; mesela mevsimlerin tasviri sonsuzluğu simgeler. Putperest mitolojisinin dolaylı temalarının yanında, tamamen Hıristiyanlığa özgü alegorik hayvanlar (kuzu gibi) ve simgeler yer alır.

Belli başlı simgelere, iki çeşite ayrılanlahitlerde de rastlanır: bunların birincisinde, ön yüzün kenarlarına yerleştirilmiş iki motifin ortasında merkezî bir sahne gelişir. İkincisindeyse her yüz, tek bir tabloya konu olur. Sahneler Eski Ahit’ten veya Isa’nın hayatından bölümleri canlandırır.

Konstantın’in IV. yy’da Hıristiyanlığı benimseyerek Hıristiyan bir imparatorluk kurmasından sonra, daha simgesel ve dinî bir nitelik taşıyan göndermeler çoğalır ve Yakub’un rüyası veya Mambre’nin görünüşünde olduğu gibi, sadece ölüler litürjisine ait olmaktan çıkar. Lahitlerin üzerinde gerçek hikayeler gelişir. Bazen iki düzey üzerinde tasvir edilen sahneler, sütunlar, revaklar, iç duvarlar üzerine yontulan baştabanlar veya Theodosius döneminde olduğu gibi şehir kapılarıyla birbirinden ayrılır.
Antik Roma’dan kalma bir ölü külü kabının bezemesi. Romalılar genellikle kendilerini yaktınrlardı; kokularla karıştırılan külleri içeren kap Roma’nın varoşlarında inşa edilmiş bir anıttaki nişlerden birine yerleştirilirdi.
YOLCULUĞUN AŞAMALARI

_-3ze töreninden önce gelen törensel bölümler, hem kaygı–.zm de reddin damgasını taşıyan törenlerdir: amaçları yola . :;jC ölülere yardım etmek ve yaşayanları korumaktır.

Can çekişme ayinleri

: :z. toplumlarda ayrılık törenleri ölümden önce başlar: bu du-

– : ölmekte olan kişinin sorumluluğunu üstlenmek ve son ne-

– r İcadar ona eşlik etmek söz konusudur. Çin’de can çekişen -jr hac gezisine hazırlamrmışçasma yıkanır, tırnakları ve saçtır, sonra da ruhun göçmesini kolaylaştırmak için oturtu-

; _ Clümden sonra, sahiden gidip gitmediğinden emin olmak

– :-h. yüksek sesle bağırılarak geri çağrılırdı. Hıristiyan Orta-.; hayatın son anlarına büyük bir dikkat göstermek gerekir-

, _ra<:u şeytanlar yola çıkış anında ruhu ele geçirebilirlerdi. Ba—r.-luklar can çekişenleri köyün uzağında ölüme terk ederler : dünün ruhunun ortada kalmaması ve hiçbir kötülük yap-~5s: için diri diri gömerler. Güneybatı Afrika’da yaşayan Ho-

– yaşlı kişleri gömme veya köyden uzak bir yerde açlık-

■ :lume terketme âdeti vardır. Aynı şekilde, ölümün bulaşma–rrr.alinin yarattığı korkuyla, arınma törenleri ölüm gerçekleşir. önce başlayabilir. Avrupa’da can çekişen kişiyi asıl yatağı-

– ;yak tarafında samandan bir yatağa uzandırmak, ölüm ger-.rşakten sonra da, ölünün yatağını işgal edecek kişilere ölü-

. “ulaşmasını engellemek için samanı yakmak yaygın bir uy-. ?~aydı. Toprağa yakın olmanın ruha, diğer dünyaya daha ko-; avuşma imkânı verdiği de düşünülebilir.

Karşıt tutumlar

gerçekleştiğinde diğer dünyaya kavuşmak zorunda olan . – bedenden ayrılmasını kolaylaştırmak gerektiği gibi, bazen ; çekişen kişi son nefesini verirken, ruhun hayatta kalanlar-; r. ririne aktarılmış olması gerekir. Ruhun kaçıp kurtulmasını J.amakiçin, özellikle Avrupa’da kapılar ve camlar açılırdı. Fran-Almanya’da veya İsviçre’de ruhun gidişini kolaylaştırmak

– ;;:yla çatıdaki bir kiremiti çıkarmak yaygm bir âdetti. Ruhun ::. gelmesini engellemek için kapı ancak birkaç saniye açık tutu-Ruhu alıkoymamak için duvar saatleri durdurulur, aynalar : çarşafla örtülür, ölünün portreleri duvara döndürülürdü. Ölü-.T- boğulmaması veya kirletmemesi için, içinde su olan kaplar : :altılır veya tam tersine, diğer dünyaya kavuşmadan önce yı-ırdığı varsayılan ruhun kullanması için bir tas su bırakılırdı. ;r_des bölgesinde, ortaklıkta gezmen ölünün ruhunun bulaşma-önlemek için, ölümü izleyen yıl boyunca, evin su kaplarının bir bezle örtülürdü.

Ölünün hazırlanmasından cenaze törenine. Ölü, yolcu-îuna özenle hazırlanır. Ölünün diğer dünyadaki yaşamının olacağı buna bağlıdır. Ölü yola, onu yeryüzünde tutan hiç-r şey olmadan çıkmak zorundadır. Bu ölünün en dayanıksız iuğu, kötülük yapmak için onu kullanmayı amaçlayan büyü-: karşısında en savunmasız olduğu andır. Antillerde ölünün :nyo suyu, bunu birtakım karışımların uğursuz güçlerini artır-.ak için kullanacak olan kötü niyetli kişiler tarafından çalınabi-

■ Bazı topluluklarda iskelet çıkarılır, kemikler ve dişler parlatı-

■ Geleneksel Tibet kültüründe kadavra leş yiyicilere ve kötü
hava koşullarına terk edilir.

Hazırlıklar, ölü kadar ölümün «bulaşma»sından kaygı duyan yaşayanları da koruyan bir arınmadır. Kadavrayı güzelleştirmeyi, güzel kokular ve merhemlerle, çürümeyi gizlemeyi amaçlar. Bugün, tıpkı geçmişin mumyacıları gibi, ölüyü katlanılabilir bir görünümde tutmak için, tanatopraksi giderek daha sık devreye girmektedir.

Kadavra hazırlandıktan sonra, çoğunlukla sergileme töreni için uzun süre önceden hazırlanmış olan en güzel elbiseleri giydirilir. Bir kişinin cenaze töreninin, topluluğun bütününü ilgilendirdiği geleneksel toplumlarda, sergileme, törenlerin en güçlü anlarından birisidir. Diolalarda, en güzel süs eşyaları takılan ölü, avcıysa bir ok ve yayla, çiftçiyse aletleri ve pirinç demetleriyle donatılır. Ölüyle birlikte ölenin zenginliğini kanıtlayan şeylerin sergilenmesi de yaygm bir uygulamadır.

Ölünün sergilenme süresi birkaç günle, birkaç yıl arasında değişebilir. Sergileme törenleri, her bireyin topluluk içindeki yerini hatırlatarak ve bazıları için ortaya konan gösterişin boyutlarıyla topluluk içindeki hiyerarşiyi onaylayarak, topluluk bütünlüğünü güçlendirir. Sergilemenin özel veya herkese açık olmasına bağlı olarak, gösterilen saygı da farklı olur.

Bugün, özellikle ABD’de olduğu gibi sergilemenin ayrılmayı geciktirmeye yönelik mizansenlerle gerçekleştirilmesini sağla-
Filitosa’ia (Korsika) bulunan bir tümüliis. Sit alanının bu bölümü megalitlerin bulunduğu eski bir mezardır. Ölüler yer altı mezarlarına gömülmüştür.

yan incelikli koruma tekniklerinden yalnızca bazı ayrıcalıklı kişiler yararlanabilmektedir.

Sergilemeyle birlikte yapılan yaygın bir tören de, çok değişik biçimler alan, geceyi ölünün başında bekleyerek geçirmektir. Yakın akrabalar ve dostlar bir veya birkaç gece boyunca, açık veya kapalı bir tabuta yerleştirilmiş olan ölünün başında beklerler. Burada törensel veya neşeli bir olay söz konusudur. Bazı durumlarda, ölünün etrafında sadece kadınlar veya çocuklar yer alır; bunlar ölüye karşı uğursuz bir hareket yapılmamasına dikkat eder, şarkılar veya dualarla ruhun en iyi koşullarda yola çıkmasına yardımcı olurlar. Bu birinci halkanın uzağında duran erkekler, çeşitli oyunlar ve yarışmalarla oyalanırlar. Mesela Molûk Adalarında çocuklar ölünün başında dururken, yetişkinler bir başka odada kâğıt oynar, fıkralar anlatır, birbirlerine bilmeceler sorar, içki ve sigara içerler. Ölünün toprağa verilmesinden birkaç gün sonra, uyumadan bekleyerek bir gece daha geçirilir; bu, ölünün ruhunun kesin olarak gittiğini ve ölüler dünyasına yerleştiğim gösterir.

Sık sık çok değerli kişilerin gömülmesinin geciktirildiği olur; mesela Kore’de bu üç aydan uzun sürebilir. Bazı topluluklarda, ruhun bedenden kaçıp kurtulabilmesi için ölü fazla derin olmayan bir mezarda, bir ağacın içinde veya bir kerevetin üzerinde çürümeye bırakılır. Uygun görülen süre geçtikten sonra, dualar okunur ve ölünün kemikleri sıradan bir mezara gömülür.

Ölünün istirahat edeceği yere taşınması cenaze törenlerinin en dramatik bölümlerinden birini oluşturur. Ölüyü, sergilendiği yerden kaldırmadan önce ona veda etmek gerekir. Yolculuğun süresi ve güzergâhı, ölünün ebedî istirahatgâhma gitmeyi reddederek kendisini taşıyanları, evine dönmeye zorlamasından duyulan korkuyla belirlenebilir; ölü, ayakları
önde olacak şekilde evi terk eder ve ölünün yolunu kaybetmt çin karışık bir güzergâh izlenmeye çalışılır.

Törenli cenaze alayları. Ölüye gösterilen muamelenin çeşitli biçimleri vardır; bunlardan bazıları ölüyü korumayı, b larıysa ortadan kaldırmayı amaçlar. Gömme en sık uygulanan zümdür. Ölü basit bir çukura veya topraktan büyük bir tümsı içine gömülebilir. Kefene sarılabilir, bir tabutun içine yerleşti; bilir veya doğrudan toprağın içine bırakılabilir. Mezar tek bir: yü veya çok sayıda ölüyü banndırabilir. Ölü simgesel bir koni. yerleştirilebilir: yüzü belli bir yöne bakacak biçimde, elleri bir tirilmiş, cenin biçiminde kıvrılmış veya dizleri bükülmüş dur. da. Bazı durumlarda kafatasının bedenin kalan bölümünden; olarak gömüldüğü de olmaktadır. Diğer dünyaya yolculuğu s smda ölüye, yanına konulan eşyalar eşlik eder: yiyecek, kişisel yalar veya bazen kurban edilmiş kişiler.

Çok sayıda etnik topluluk ölüleri yakar. Ölü, son derece üst körü biçimde hazırlanmış olabileceği gibi, büyük bir özenle hazırlanabilen (Bali’dekiler gibi) bir odun yığınının üzerinde ve
«Genç kız ve Ölüm». En dokunaklısından en tumturaklısına, çeşitli üsluplardan bir anıtlar bütünü oluşturan, Cenevre Mezariığı’nda bulunan heykel.
ÖLÜM KARŞISINDA İNSAN

Arkeolojik araştırmalar Paleolitik Çağ’dan beri bilinçli olarak yapılan mezarların olduğunu doğrulamaktadır. Ölümle ilişkili ayinlerin bilinen en eski örneği, yaklaşık 60000 yıl önceye uzanmaktadır ve Irak’m kuzeyindeki Şanidar Mağarası’nda saptanmıştır. Yerdeki çiçek tozlarının incelenmesi, bu mağaraya gömülmüş olan Neandertal Adamı’mn mezar yerinin üzerine sümbüllerin, gülhatmilerin ve papatyaların serildiğini ortaya koymuştur.

En az 50000 yıllık bir tarihi olan Dordogne’daki Ferrassie sit alanından, elinin yakınma üzeri işlemeli taş bir balta konmuş, uzanmış yatan 15 – 16 yaşlarında bir delikanlı iskeleti çıkarılmıştır. Hemen yanında, muhtemelen bir cenaze şöleninden arta kalmış olan kömürleşmiş hayvan kemikleri bulunmuştur. Kazı sırasında, aile arazisi olması gereken yere gömülü diğer üç çocuğun ve iki yetişkinin mezarları da gün ışığına çıkarılmıştır.

Bu gömme uygulamasının altında yatan inançlar bilinmemekle birlikte, söz konusu mezar ayini ölüye gösterilen saygıya tanıklık etmektedir.
Mısır maketi (MO 1400’e doğru).

Mezarın içine yerleştirilmiş olan bu maketin, başka eşyalarla birlikte, ölünün diğer dünyaya geçmesini sağladığına inanılıyordu.
y o®
i 1

1 f :

..mi
m? VI ‘ ”

CENAZE TÖRENLERİ
. vakma fırınında yakılır; küller savrulur veya bazen bir -. – : -~i yerleştirilen bir kavanoza koyulur. Ölünün bedeni ba-

– ‘ : =ve. bir sala veya gemiye yerleştirilir ve ateşe verilir.

; . j. endısi için kesin olarak ayrılan yere (yer altı mezarlığı,

— .-zar veya başka çeşitten bir mezar) gömülmeden önce, bir , -: – :zıe konabilir. Amerika’da Kolomböncesi dönemde ölü,

— -5 ve kıvrılmış olarak mumyalanır, uzun bir bezle sarılır ve . – ;z2ra veya bir piramitin içine yerleştirilirdi. Başka yerlerde . ;: -_ze veya ırmağa bırakılabilir.

Cvjnün geri dönmesini önleme. Cenaze töreninden sonra .-sn diğer dünyaya yerleştiğini gösteren törenler yapılma-

…..- – re, ölünün geri gelmesini veya canlılar dünyasına musallat

_ ; ” hayalete dönüşmesini engellemek için ayrılık törenleri

– – .Mesela, Tonkin’de olduğu gibi ruhu için ayrı bir mezar ha-, – r veya İngiltere’nin bazı bölgelerinde olduğu gibi, ölüye ta-

z.’ zağlanır.

Yeni bir doğuş

.: j-.eksel toplumlarda, cenaze törenleri sırasında sık sık be-

– doğum ayinlerinin de yapıldığı saptanmıştır. İlk bakışta :;zllarda şaşırtıcı gelen bu ayinler, aslında, yeni statülerin,

– : zgül sosyal grupların doğuşunu yansıtırlar. Ayinler, özellik-.zzr. ata statüsüne ulaştığı toplumlarda, canlılar için ödevler -ızık yeni ayinler doğururlar. Aynı zamanda toplumda yeni

. zzzeler veya özgün topluluklar yaratırlar. Bu açıdan bakıldı-

– zenaze törenlerinin incelenmesi, ortaya konan simgesellik-

– – retımlenmesine, törenler sırasında dolaşan eşyaların veya . i irebilecek davranış biçimlerinin dökümünün yapılmasına : -;;r.emez; bunların altında yatan toplumsal beklentileri kap-

. . :ss biçimde genişler. Böylece, cenaze törenlerinin incelen-zu toplumların ideolojilerine ve işbaşındaki iktidarlara yak-

– ızzn ayrıcalıklı bir aracı olarak görünmektedir.

Bütünleşme törenleri

: .zznleşme törenleri (esas olarak arınma ayinleri ve anma tö-

– -z. ayrılma törenlerinin tersine, ölünün diğer dünyaya yerleş-z: ve yasın kalkmasıyla birlikte yakınların, yaşayanlar toplu-

; . za yeniden bütünleşmesini onaylar. Cenaze töreninden dö-. ;i yakınların veya özel kişilerden oluşan toplulukların yanı sı-

■ .sye ait eşyaların, içinde yaşadığı evin, bazen de ait olduğu _z arındırılması gerekir. Avustralya’nın orta kesimlerinde ya-topluluklarda kadınlara koyulan konuşma yasağı bir tören-;.irilir; bu tören sırasında köyün başkanı kadınların bedenle-zr.ceden ateşle arındırılmış bir çalı demetiyle fırçalar. Cenaze yemeği. Son derece sık rastlanan cenaze yemeği, biçimlerde yorumlanabilir. Kuşkusuz, görünüşte, cenaze •;z^ıe katılanlara yönelik bir teşekkürdür. Gerçekten de, bazı

– _mlarda cenaze törenleri yeterince yiyecek toplanana kadar

raha simgesel olarak, yemek, topluluk üyelerini birleştiren ve ; ınndan birinin ölümüyle bozulabilecek olan bağların canlan-
NEŞELİ MEZARLIK

—:doks Romanya köylüsü, ölümü soğukkanlılıkla kabullenmesiyle zzcur. Ölüm vaktinin geldiğini hisseden bazı yaşlılar en güzel giysile-■_ r.yerler, çevrelerine veda ederler, kendi seçtikleri tabuta yatarlar ve .zer. Ölümle ilişkili her şey, özellikle de mezar, estetik bir gözle ince-zr Mesela ülkenin kuzeyindeki Sapinta’da, herkesin «neşeli mezarlık» z:ğ: bir mezarlık vardır. Buradaki 600 mezarın her biri, her şeyiyle bir z=: eseri olarak görülebilir. 1908’de ahşap işleri yapan bir zanaatçı ai–_r. oğlu olarak bu köyde dünyaya gelen Stan Ion Patrascu adlı bir ma-r.î.z, 1930’lu yılların sonunda, mezarlığın, üzerlerine mezar taşı yazı-. erme, kısa şiirler kazınmış olan haçlarım, hiç görülmedik bir biçimde ;meye başlamıştır. Birinci tekil şahısla konuşan ölü, kısaca yaşamım üzemekte veya, kaza sonucu ölmüşse, ölüm nedenini belirtmektedir, .izkça dar ve köyün simgesi olan mavi renge boyanmış olan haçlar, kazlar tarafından yün boyamada kullanılan boyarmaddelerden elde edi-çeşitli renklerdeki geometrik motiflerle bezenmiştir: yeşil hayatı, sa-zoğurganlığı, kırmızı aşkı, siyahsa ölümü simgeler. Bu frizlerin içinde, junlukla ölen kişiyi mesleğini yaparken tasvir eden alçak bir kabartma rir. Sapinta Mezarlığı böylece, köydeki faaliyetlere ve iş örgütlenme-:e ve herkesin özlemlerine tanıklık etmektedir. Hayatı, mezar anıtla-anlatma yolundaki bu kaygı, sanki ölüm vesilesiyle gücünü ve süfliliğini bir kez daha ortaya koymak gerekirmişçesine, daha klasik sa-: eserlerinde de görülmektedir.
Sapinta Mezarlığı ’nda bir asker mezarı.
dırılmasım ve güçlendirilmesini sağlayan bir araçtır. Yemeği dolaylı bir yamyamlık eylemi olarak görmek bile mümkündür. Bazı toplumlar, ölünün kemiklerini veya etini yiyerek onun niteliklerini veya gücünü ele geçirdikleri inancını taşırlar. Psikanalize göre, kayıp sarsıntısını izleyen nesneyi sindirme ihtiyacı, ölü yeme fantazmasma yol açar. Mesela Haiti’de cenaze yemeği tam olarak «ölü yeme» olarak adlandırılır ve Ouebec’te «ölüyü yeme» deyimi hâlâ kullanılır. Aynı şekilde Meksika’da ölüler gününde, daha gerçek görünmeleri için üzerlerine, uğruna gözyaşı dökülen kişilerin adlarının kazıldığı, gerçekçi veya stilize kurukafa veya iskeletlerden oluşan tuhaf şekerlemeler hazırlanır.

Yinelenen cenaze törenleri. Bu törenler az veya çok parlak bir biçimde kutlanır ama çok yaygındırlar: ölünün toprağa verilmesinden birkaç gün veya birkaç yıl sonra düzenlenebilirler ve yeni bütünleşme törenleriyle birlikte gerçekleştirilirler. Bazen ölünün veya kemiklerin kesin mezarına aktarılması söz konusudur. Bu son tören, ölülerin toplumla yeniden bütünleştiğini gösterir ve çoğu durumda, yaşayanların yaşama sevincini yeniden bulmalarım onaylar. Kopukluğun yarattığı karışıklıklardan sonra huzur geri gelir.
ATA KULTU

Bazı toplumlar bir ata kültü geliştirmişlerdir. Ata, bu statüye ulaşmak için belli bazı törensel aşamaları başarıyla aşmış olan ve bir topluluğun yaşayanlar dünyasının uzağında tutmaya çalıştıkları, ricada bulunmak veya yalvarmak için de başvurduğu ölüdür. Afrika, Çin ve Japon toplumlarında ölünün ataya dönüşmesi, toplumsal düzenin temellerini ve yeniden üretimini sağlar. Canlılar kendisine danıştıklarında, ata, hakların, ayrıcalıkların ve malların intikal etmesini sağlar. O, hem topluluğun belleği, hem de atalardan kalma kuralların korunmasının güvencesidir. Çin’de bir aile sunağı, 25 kuşaktan geriye uzanan baba soyundan ataların soy-kütüklerini barındırabilir. Nihayet, başka toplumlarda, toprak ve gayrimenkul intikaliyle ölülere dinî saygıda bulunulan yerlerin
Katakomp (V. -VI. yy; Napoli, Bunun gibi katakomplar. Hırıs: dünyanın dışında da bilinmek!

II. Henri’nin yatık heykelinden aynntı. (Germain Piton, yaklaşık 1528-1590; Saint-Denis Bazilikası). Pllon, Fransa kralının ve eşinin, üzerinde iki tane dua eden tunç heykel bulunan anıtsal mezannın, son derece gerçekçi yatık heykellerini de gerçekleştirmiştir.
(aile topluluğuna ait bir mezarlık, kilisede bir yer) intikali birleştiğinde, aile veya köy topluluğunu birleştiren bağlar oluşur veya olan bağlar güçlenir. Mezar yeri, bu durumda söz konusu bağların somut görüntüsüdür.

TÖRENLERİN İŞLEVLERİ

Bütün antropolojik incelemelerin başında gelmesi gereken törenlerin betimlenmesi, bize bir toplumun dünya görüşünü kavrama imkanı sağlarsa da, bunların ait oldukları dinî bütünler içinde ilk durumlarına geri getirildikleri zaman analiz edilmeleri, varoluş nedenlerini anlamamıza yardımcı olur. Cenaze törenleri ölünün, toplumdan topluma büyük değişiklik gösteren toplumsallaşmasının işaretleridir.

Antropolog Robert Hertz 1928’de yayımlanan bir incelemesinde, bireyin ölüm karşısındaki duygularının, hareketlerinin ve gösterilerinin, kültürel ve toplumsal bir bağlam tarafından biçimlen-dirüdiğini ve hiçbir şekilde özgür, kendiliğinden bir ifade olmadığını belirtir. İçinde yaşadığımız toplum ve içimize işlemiş olan kültür, harekederimizi ve tepki biçimlerimizi yönlendirir. Bir kişinin ölümü, aynı zamanda toplumsal bir olaydır; çünkü topluluk bundan etkilenir.

Ölüm sadece ölenin yakınlarında şaşkınlık yaratmakla kalmaz, topluluk içinde bir karışıklığa da neden olur. Cenaze törenleri sayesinde, «canlılar toplumu, ölüler toplumunu oluştururken kendini düzenli bir biçimde yeniden yaratır».

Ayinler topluma, üyelerinden birinin kaybıyla başetme, yaşamın ölüm karşısındaki zaferini yeniden ortaya koyma, hatta toplumsal düzenin istikrarını yeniden ortaya koyma imkânı verir. Ölümün, her şeyden önce, çevredekiler üzerinde psikolojik, zaman zaman da dramatik bir yansıması olur.

Cenaze törenleri geride kalanların acısını üzerine alır. İngiliz antropolog Bronislaw Malinovvski’nin «yaşamın en büyük ve son bunalımı» olarak adlandırdığı şeyden duydukları korkuları yatıştırır. Yasın aşamalarını gösterir. Eski toplumlarda yas tutmak, yas tutan kişinin ölümü kabullenmesini,sonra da zamanla acısına hakim olmasını amaçlayan geçici yasaklamalardan oluşmuş bir dizi uygulamayı içerir.

Ölümün yadsınması

Çağdaş Batı toplumlarında cenaze ayinleri yok olmaya yüz tutmuş, böyle olmadığı durumlarda da çoğunlukla basitleşmiştir. Tarihçiler bu gelişmenin tarihim, XIX. yy’ın ikinci yarısından baş-latabilmişlerdir. Günümüzde ölümler çoğunlukla hastanede gerçekleştiğinden, ölüye yapılan tek muamele tıbbî niteliktedir ve artık, geceyi ölünün başında bekleyerek geçirmek mümkün değildir. Aslında, ölümü unutturmak için her şey yapılmaktadır. Kişinin acısını herkesin önünde göstermesi yakışıksız görülür olmuştur. Ölümün toplumsal çerçeveden çıkarılması, kişiyi kendi yal-
mzlığı ve şaşkınlığıyla başbaşa bırakmaktadır. Simgesel yak şımların yardımından ve törenlerin verdiği teselliden yoksun i lan insanın, sadece kendi sonunu kalbullenmek değil, sevdikle nin ölümüne tahammül etmek konusunda da giderek daha yat kalacağından korkulabilir.

Bu nedenle Louis-Vincent Thomas gibi bazıları, tıbba inan; teşvikiyle ölümü yadsımanın, hayatta kalanları, hayatî önem: şıyan cenaze ayini aracılığıyla suçluluk duygusundan kurtulms tan, güven duygusuna yeniden kavuşmaktan ve yeniden cank maktan mahrum ettiğini düşünmektedir.

MEZAR SANATI

Ölümü çevreleyen törenlere bağlı olan mezarlar da, toplum. rın anlaşılmasının ayrıcalıklı bir aracıdır. Çoğu durumda, ölüler toprağa verilişini veya yakılışım düzenleyen törenlerin izler, kaybetmiş olsak da, mezarların mimarîsi, bezemesi, bir ara toplanışı ve yeri, başta Tarihöncesi çağlar olmak üzere, birçok c rumda bunları tasarlayan toplumlarm yaşamını anlamak için t. mizde kalan biricik öğelerdir. Zaten sanatsal uğraşıların konu> nu, ölüye yapılan muameleden çok, mezar, tabut ve mezar rr. bilyası oluşturmaktadır.

Yaşamın anısına

Birer sanat eseri olabilen mezarlar sık sık yaşayanların kayj larmın yansıması veya diğer dünyanın tasviridir. Mesela Etr»:-mezarlarının bezemeleri, çoğunlukla avın, balık avlamanın. -yafetlerin veya oyunların zevklerini anlatır. Aynı şekilde, Rcr. lahitlerinin kabartmalarındaki sahneleri yaşamın kısalığ.’ anımsatır, ölünün hareketlerini idealleştirir; ölen kişinin kat:; manlıkları bazen Yunan-Latin mitolojisinin büyük kişilikleri’ birleştirilir. Yaşamı tasvir etme ve ölüye değer kazandırma k£ gısı başka toplumlarda da görülür. Çin’de Han Hanedam der; minde (MÖ III. yy – MS III. yy) ölünün yer altındaki son ikâm= ■ gâhı, evinin aynısı olmak zorundaydı. Henan ve Shandong’ca mezarların oymalı döşeme taşlarında, evlerdeki duvar resimlr: görülür. Bunlar, şölenler veya savaş arabalarının geçit töreni;: gibi dönemin aristokratik yaşamından görüntüler sergiler. Duı; resimleri, Antik Yunan’daki lekythoslardan kıyamette yargı g. nüne ve ölüm danslarına kadar, ölümden sonra olup bitenler/ hikâyesini anlatır.

Mezar heykelleri, Batı Avrupa’da, heykel tarihinin geniş say:: larından birini oluşturur. Ortaçağ, uzanmış yatan figürü yaratır- -tır: ölü, figürün bacaklarım üst üste atmış ve kılıcım kınından r karır halde yan yattığı XIII. ve XIV. yy İngilteresi dışında, bir •. pak taşının üzerine sırtüstü uzanmış olarak tasvir edilir. XI-yy’ın sonuna doğru o tarihe kadar idealleştirilmiş olan uzar_i-yatan insamn hatları modelinkilere yaklaşır. Ortaçağ’ın sonuna: ölünün, çürümenin bütün dehşetiyle sergilendiği «donmuş» fcg. belirir. Rönesans’ın ustaları dehalarım, II. Julius’un veya MeC;: lerin mezarlarında ve Germain Pilon tarafından gerçekleştin-;’ uzanmış yatan insan figürlerinde doruklara ulaşan mezar heyk; lerine uygulamışlardır. Klasik dönemden itibaren ölü, diz çökrr.-veya oturmuş olarak veya son anlarında kendisine yardım eC ken tasvir edilir. XIX. yy’da, önceki bütün tarzlar yeniden kc_: nılır. Fransız-Alman Savaşı’ndan sonra mezar heykelciliği, öl–;’ için yapılan anıtlarda gelişir.

Mısır mezarlarında olduğu gibi Çin mezarlarında da irili uh-lı heykeller, diğer yaşamında ölüye eşlik eden köleleri, savaşç:-: n, hizmetçileri ve hayvanları temsil eder. Mezarların çevrelen sık heykellerle bezenir; ama bunlar Han imparatorlarının yan.r da nöbet tutan atların ve aslanların boyuna ulaşmaz.

Mimarî

En eski mezar anıtı biçimi, bütün kıtalarda örneklerine rasr:-nan basit bir toprak veya taş yığını olan tümülüstür. Saygı dtr/-Ian veya çok sevilen bir kişinin kemiklerinin saklandığı yeri be_r leme arzusu, dikkat çekici yapıların inşa edilmesine yol açmış— Mausoleion (Bodrum, MÖ IV yy) Antikçağ’da dünyamn yedi h: rikasından biri olarak kabul ediliyordu; Hindistan’daki Tac Ma-‘i (XVII. yy) İmparator Şah Cihan’m karısına olan aşkının görkerr li bir kanıtıdır.

Mezarlıklar, bir toplumun, ölülere ayırdığı yeri ve kendisi dilediği ölümsüzlüğü yansıtırlar. İlk Hıristiyanların, içine çok ;: yıda ölü gömülen katakompları vardı. Sonra ölüler kilise avlular na gömülmeye başladı. Onlar dolup taşmaya başlayınca bu gulama yavaş yavaş ortadan halktı, kamu mezarlıkları kuruLr.: ya başladı.

İslam dini de mezar ve mezarlıklara ilişkin özel kurallar getinr_

. – il ruhun ölümsüz olduğuna ve ölümden sonra dirilmeye

– : : .cm mezarlıklara önem verilmiş, temiz ve düzenli tutul-

– – i ağaçlandırılmalarına, bir duvarla çevrilmelerine dikkat

– :: 3ayram, kandil gibi kutsal günlerde mezarlık ziyaretleri

■ – . ■ ~ezar başında dua ve Kuran okumak gelenekleri gelmiştir.

– – – ı.j’da Erzurum, Kayseri, Sivas, Divriği, Konya, Akşehir,

– şıbı eski yerleşim bölgelerinde Anadolu Selçukluları, -‘_^Iar, Karakoyunlular ve Beylikler dönemlerinden kal-

– :r:r.:klar vardır. Bursa, Edime, İstanbul gibi başkentlik et-. ~z.s: başta olmak üzere önemli merkezlerde Osmanlı dö-

kalma büyük mezarlıklar bulunur. Özellikle İstanbul ı. ■ • _an tarih, edebiyat, taş işçiliği gibi çeşitli konularda bilgi : -: i sayılan mezarlar içerir. Bunlar arasında Edirnekapı, Ka-sr.zZ. Eyüpsultan ve Merkez Efendi mezarlıkları hem geniş -.t.î yayılmış olmaları, hem de eskilikleri bakımından en

– . İslamda ayrıca cami, tekke, türbe, medrese vb ■.: – r_ hemen yanında hazire adı verilen küçük mezarlıklar

buralara söz konusu yapılarla ilişkisi bulunan kişiler

– _ .-.jşrjr. □
CENAZE TÖRENLERİ
BASAMAKLI PİRAMİT

Ölümden sonra hayat olduğu inancı Mısırlıları, hükümdar hanedanları i-çin çok büyük mezar anıtları tasarlamaya yöneltmiştir. MÖ 2700’e doğru Sakkara’cia inşa edilen ilk piramit, Firavun Coser’ın başbakanı ve Heliopo-lis’in başrahibi İmhotep’in dehasının ürünü olan basamaklı bir piramittir. Basamaklar hiç kuşkusuz, ölen firavunun ruhunun Raya yükselmesini kolaylaştırmayı amaçlayan merdiveni temsil eder. Çok sayıda kült yapısıyla çevrili olan bu piramit, 15 ha’lık bir alanı kuşatan bir surun ortasında yükselir. 28 m derinliğindeki bir kuyunun dibinde bulunan kralın mezar odasının bitişiğinde, mezar mobilyasını barındıran üç depo ve bir daire vardır. Firavunlar MÖ 1500’e doğru piramit modelini terk ederek, ileride Krallar Vadisi durumuna gelecek olan doğal bir buzyalağının yarlannda yer altı mezarları inşa etmeyi tercih etmişlerdir. Mısır metinlerinde «ebedî istira-hatgâh» olarak adlandırılan piramit, yaşamın simgesidir. Amerika’da Ko-lomböncesi dönemde tapınaklara ve mezarlara bu biçim veriliyordu.
Tac Mahal, (Agra, Uttar Pradesh, Hindistan). Babürlü İmparator Şah Cihan beyaz mermerden bu anıtmezan, karısı Mümtaz Mahal için inşa ettirmiştir.
Mezarlıklar. İstanbul Haliç sırtlanndaki Piyerloti’nin sükûnetindeki bu mezar taşlan (üstte), Pere-Lachaise Mezarlığı’ndaki (Paris) anıtlann çeşitliliği ve yoğunluğuyla tam bir karşıtlık oluşturmaktadır.
AYRICA BAKINIZ

—► BB ayinler ve dinî törenler

—► IB.ANSLI din

— EHH ölüm

Rate this post

Notice: Undefined index: tie_hide_share in /var/www/vhosts/saglikdogasi.com/public_html/wp-content/themes/teknolojihaber2/single.php on line 65
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*