Çerkeslerin kendi ataları olarak kabul ettikleri mitolojik derinliklerine uzanan bir destan… Nart Destanı, Çerkeslerin ve diğer birçok Kafkas halkının kökü tarihin derinliklerine kadar uzanan ortak destanı. Destan, Sosruko, Badınoko, Aşemez, Bataraz. Şujey ve diğer Nartlann kahramanlık öykülerinden oluşur. Nartlar, Çerkeslerin kendi ataları olarak kabul ettikleri mitolojik kahramanlardır. Güçlü, savaşçı yiğitlerdir ama günlük işlerle, çiftçilikle de uğraşırlar. Destanın baş kahramanı Sosruko mucizevi şekilde taştan doğar ve demirci Tlepş tarafından çcliklcnir. Nartların var olduğu kahramanlık çağı mitolojik bir zamandır. Yerin vc göğün yaratıldığı çağda Sosruko yetişkin bir erkek, dağların ve ırmakların oluştuğu çağda yaşlı bir adamdır, fakat bütün gücü hâlâ ye-rindedir. Nartlar destanda kültürel kahramanlar olarak da görünürler. Sosruko Tanrılardan ateşi çalar, yeraltı yaratıkları tarafından ele geçirilen darı tohumlarım geri getirir, Nartlara Tanrıların içkisi saııeyi hediye eder. Nartlar Blağo (ejderha) ve Yimjlarla (devler) mücadele ederler. Sadece fiziki güce değil büyüye de başvururlar. Bilge Sete-ney’in isteğiyle güneş durur. Sosruko Yinıj’ı yenmek için soğuk, Tot-reş’i yenmek için sis yaratır. Aşamez kavalım çalarak yeryüzündeki bütün canlıları diriltebildiği gibi, oniann ölümünü de .sağlayabilir. Bi-
Bazı Nartlar doğa ve güneş mitleriyle bağlantılı. Her baharda yeryüzüne çıkmaya çalışan Sosruko ve doğayı canlandıran Aşamez gibi.
Çerkeslerin kendi ataları olarak kabul ettikleri mitolojik Nartlar, mucizevi yeteneklere sahip kahramanlar olarak anılır.
doh nefesiyle şifa dağıtır. Birçok Nart biçim değiştirme yeteneğine sahiptir. Nartlar kuşların, diğer hayvanların dilini anlarlar. Kahramanların yardımcıları sihirli atlardır. Bazı Nartlar yeraltı dünyasına inerler ve tekrar oradan dönerler.
Nartlar yaşamlarına doğrudan ve aktif olarak katılan Tanrılarla yoğun ilişki içindedir. Tanrılar Tlepş, Thağalec ve Amış Nartların meclisinde (hase) yer alırlar. Tanrılar her yıl şölenlerine Naıtlardan birini davet ederler. Thağalec’in ve Amış’ın annesi Nartlara öğütleriyle yardımcı olur. Demirci Tlepş Nartlara silah, zırh ve iş aletleri yapar, zarar gören kalça kemiklerim, kafataslarım onanr, kahramanlan dayanıklı hale getirir. Bazı Nartlar Tannlarla akrabalık ilişkisi içindedir. Bilge Seteney destanda önemli rol oynar. Nartlar onun bilgece Öğütlerinden yararlanırlar fakat o Nartları yönetmez. Önemli meselelerde kararlar onun katılmadığı erkekler mcclisinde almır.
Tanrılarla mücadele eden kahramanlar da vardır (Neşren lake. Vu-azırmes). Bazen bu mücadelede zafer kazanırlar; örneğin Kötülük Tanrısı Pako’yu öldürürler. Bataraz Tanrılar tarafından Oşhamalıo’ya (Elbrus) zincirlenen Neşren Jake’yi kurtarır.
Bazı Nart tasvirleri güneş mitleriyle bağlantılıdır. Adiyuh’un kolları, Nart güzeli Akuanda’nın göğsü güneşin ışıması gibi ışık saçarlar. Doğayı canlandıran Aşamez ve yaşamım yeraltmda sürdüren, her baharda yeryüzüne çıkmaya çalışan Sosruko hakkındaki söylencelerde doğa mitlerinin izleri fark edilir. Destanda Nanlann ölümü Tanrıların iradesiyle olur. Şansız bir yaşam ile ölümden sonra ebedi şan arasında tercih yapmak zorunda kalan Nartlar seçimlerini ebedi şandan yana yaparlar.
lu halde dağılımına başlandı. Hükümet toprak dağıma öncelikle savaşla üslün yararlık gösterenlerden lanın asma karar verdi.
^ar TT. Aleksandr, 186Tde Kafkasya’ya geldi. Çcrkes-: kayıtsız şartsız itaat etme ve dağlık bölgelerden ) bataklık düzlüklere yerleşme şartım koşlu. Aksa-.1 yaşlı Şulsejuko Tscvko Çan şöyle yanıtladı: “Belki Tcasya Rus olacak ama Çerkesler damarlarında kan ıkça Rus çarının kölesi olmayacaklar, sağken anımızı teslim etmeyeceğiz. Ölüm köle hayatından lir. Atalarımızın savaşçı şanına leke siirdürmeyece-‘Ye tl’m ye ll’en!’ (Ya kahraman ol ya öl!).” Anlaşma lanamadı, Çerkesler umutsuz ama kararlıydı.
.aba ve Şhaguaşe (Belaya) nehirleri arasında yaşa-ı Çerkeslere 1862’de köylerini derhal boşaltmaları lirildi. Bölgedeki Abzehler, Mahoşlar, Yegeruhaylar
ve Abaza Barakavlar bu tehdide kulak asmadılar, ancak kısa süre sonra evleri, ekinleri yakılarak vc erzakları yok edilerek Şhaguaşe Nehrinin ötesine atıldılar. Kazaklar boşalan köylere hızla yerleşti. Nisan ayında Ab-zehlerin yaşadığı dağlık Daho Vadisi de ele geçirildi.
Çerkcslerin göçünü hızlandırmak için Rusya hükümeti tarafından özel göç komisyonları kuruldu. Bu komisyonlar limanlarda göçmenlerin gönderilmesi için çalışmaya başladılar. Aynı anda özel birlikler dağ vadilerinde operasyonlar yapıyor, kalanları zorla kıyıva indiriyor, direnen köyleri de yok ediyorlardı.
Çar Nikolanm oğlu Prens Mihail 1863’te Kafkas-vif^a yeni başkomutan ve genel vali olarak atandı. Görevi veni fetihleri sağlamlaştırmak ve Çerkesya’nın kesin itaatini sağlamaktı. 0 yılın sonunda Kuban bölgesi tamamen Rusların eline geçmişti. Prens Mihail, Yevdo
kimova şunları yazıyordu: “Abzehlerin itaat ettiğini, Ubıhlann yenildiğini bildiren raporunuza çok sevindim., Kafkasların kuzey yamacına cesur birlikleriniz boyun eğdirdi. Güneybatı yamacının da bize düşman vahşi halktan temizleneceği, şimdiye kadar girilemeyen Karadeniz’in doğu kıyısının da Rus nüfus yerleştirilerek gerçekten Rus olacağı zaman yakındır. Ümit ediyorum ki, bu an yakında gelecek ve itaat etmiş bütün Batı Kafkasya’ya imparatorun ayakları dibine sereceğiz.”
Kuban’daki Rus birlikleri güneye doğru kollar halinde Şapsığ köylerini boşaltarak ve yakarak Ubıhlara doğru ilerledi. Bir Ubıh yaşlılar heyeti yenilgiyi kabul ederek Osmanlıya gitmek için üç ay süre istedi.
Ancak General Hevman
onlarla alay ederek isteklerini reddetti ve kıyıya rini emretti. Şapsığlara verilen süre doldukta] Rus birlikleri üç gün boyunca bütün köyleri ; Şapsığları da deniz kıyısına doğru sürdüler. Büt akm akm denize iniyordu. 25 Mart 1864’te i alınmasıyla dağlık şeridin tamamı Ruslann eli miş oldu. Prens Mihail, Çerkeslere topraklarıı yerleşmeciler için ayrıldığını, göçe hazırlanma! bir ay süre tanıdığını, bu süre dolduktan sonr esiri sayılacaklarını söyledi. Buna karşılık Çerk< lerinin tek istediği Kuban’ın bataklıklarına de manh’va gitmekti. Bu istekleri seve seve kabul e Artık geriye yalnızca dağlık vadilerde özgürlı ve topraklarına vedz istemeyen küçük Ahi luluklan Aibga, Ahç Pshular kalmıştı. Ru: leri kısa sürede da| köyleri boşaltarak deniz kenarına Harekâtı tamamlay; birlikleri, 21 Mayıs büyük bir zafer tör zenledi. Aynı gün Ar mam’ndan 20 bin I’ gözyaşları içinde vat;
Her Çerkeş hangi soya ve hangi boya ait olduğunu bilir. Aynı soydan herkes birbirini akraba sayar ve aralarında evlenme yasağı uygulanır.
Geleneksel toplumsal yapı Çerkeslerde soy topluluğu (klan) ve boy-kabile yapılanması özellikleri taşır. Ortak bir atadan geldiğine inanan ve aynı soyadını taşıyan aileler soy topluluklarını (lhepk) oluşturur. Aynı Ihepkten olan herkes birbirini yakın akraba sayar ve aralarında kesin evlenme yasağı uygulanır. Evlenme yasağı anne tarafından akraba “lhepek” iyin dc gcçerlidir. Her soyun kendine ait bir damgası (arması) vardır. Geçmişte bu soylar, yaşadıkları coğrafi bölgenin veya bağlı oldukları prenslerin adlarıyla anılan Abzeh, Şap-sığ, Bjeduğ, Natuhay, Çemgııy, Kabardey, Besleney, Hatukay gibi boyları oluşturuyordu. Bu geleneksel yapı eski katılıkta olmasa da genel olarak varlığını sürdürüyor. Akrabalık ve evlilik ilişkileri aynı normlarda devam ediyor. Bugün de lıemen her Çerkeş hangi soya ve hangi boya ait olduğunu biliyor.
Çerkeş toplumu, dönemlere, bölgelere ve boylara göre biçimi ve adları değişse de esas olarak feodal soylulardan, özgür köylülerden, serilerden ve kölelerden oluşuyordu. Feodal sınıfın en tepesinde pşı denilen prensler bulunuyordu. Pşı’lar hükümranlıkları altındaki topraklarda kendilerine bağlı profesyonel savaşçıların gücüne dayanarak halkı yönetiyorlardı. Pşı, kendisine tabi halkın bütün mülkiyeti üzerinde tasarrufta bulunabilirdi. Bununla birlikte kişisel dokunulmazlığı vardı. Feodal düzenin en güçlü olduğu Kabardey bölgesinde, “pşıze’uşe” denilen büyük prenslerin kongresinde en yaşlı prens ‘‘büyük prens” (pşı-vueliy) seçilir ve yardımcıları (pşı kued/e) ile birlikte Kabardey’in iç ve dış işlerini yönetirdi. 1800Terin başında Kabardey bölgesi Rusya’nın hâkimiyetine girince pşıların iktidarı büyük ölçüde sınırlandı. Prenslerden sonra ‘”birinci derece” özden (soylu) kabul edilen diğer iisl sınıf “tlakotleş^lerdi. Hiyerarşide onlan ikinci derece özdenler (dı-jınığo) izliyordu. Bazı araştırmacılar bu ikisini aynı sınıf kabul eder. Büyük loprak sahipleri olan tlakotleşler, adlarının anlamına (güçlü soy) uygun olarak toplumda çok yüksek bir konuma sahiptiler. Çok geniş feodal hakları vardı ve bu haklar mirasla geçerdi.
A.lt feodal sınıfı oluşturan vorklar, bağlı oldukları pşılara ve tlakotleş-lere silahıyla hizmet eden askeri bir sınıftı. Yeni bir vorku himayesine alan pşı veya tlakotleş, ona vork tın denilen ve genellikle cins bir ıt, çeşitli silahlar, büyükbaş hayvan ve topraktan oluşan hediyeler verirdi. Vorklar verilen bu toprağa “askeri hizmet verme şartıyla” sahip olurlardı. Vasal hizmetinin babadan oğüla geçen bağlılığının koşulları antla tespit edilirdi: Vork, efendisine sadakat ve dürüstlükle hizmet ;tmcyi, onun düşmanlarını kendi düşmanı saymayı, ağır bir hakarete iğramadıkça başka bir feodale geçmemeyi yükümlenirdi.
Vorklar, bağlı oldukları feodallerin ilk çağrısıyla, savaşa veya başka }ir faaliyete katılmak üzere belirtilen zamanda, belirtilen yerde ol-nakla yükümlüydüler. Bazı vork ailelerinin savaşta bayrağı taşımak,
Çerkeş toplumu soylulardan, özgür köylülerden ve serilerden oluşuyordu. En tepede “pşı” denilen prensler bulunuyordu.
meclis kararlarını halka duyurmak, düğün, toplantı, cenaze gibi büyük organizasyonlarda düzeni sağlamak gibi görevleri vardı.
Çerkeş soyluları için tarla işleriyle, zanaatla, bilimle ve hatta ticarctle uğraşmak ayıp sayılırdı. Hayatlarını at üzerinde baskınlarda, savaşarak ya da ziyaretlerde geçirirlerdi. Kapısı lıer zaman herkese açık “ha-çeş”te (konuk evi) konuk ağırlamak en başta gelen meziyetleriydi. Üst feodal kesim dışında halkın büyük çoğunluğunu tlhokotl yani özgür köylü sınıfı oluşturuyordu. Kendi özel mülkiyetleri ve köleleri olabilen bu özgür köylülerin bağlı oldukları feodallere vergi vermek, belli dönemlerde onlar İçin çalışmak, çağrıldığında ordusuna katılmak gibi yükümlülükleri vardı. Bunlann bir bölümü zamanla özgürlüklerini kaybederek lağuneut (veya lağunepıt), yani feodallerin mülkiyelinde bulunan serfler haline geldiler.
Toplumun en alt sınıfını, savaşlarda veya baskınlarda ele geçirilmiş köleler (pşıtl ve vuneut) oluşturuyordu. Çeşitli işlerde çalıştırılır, alınıp satılabilir veya azat edilebilirlerdi. Köle sahibi olmak kimsenin imtiyazında değildi; savaşta veya baskında düşmanını ele geçiren onu köle yapma hakkına sahipti. Kölelerin çocukları da köle sayılırdı. Köleler çoğunlukla başka halklardan (Rus, Kazak, Leh, Gürcü, İranlı) ya da düşmanlık güdülen topluluktan ele geçirilirdi. Ancak çok ağır bir suç işlemesi halinde bir Çerkeş de köle yapılarak satılabilirdi.
Feodal yapı bazı Çerkeş boylarında farklılık gösteriyordu. Karadeniz sahilinde yaşayan Şapsığlar, Abzehler ve Natuhaylar 1700Terin ikinci yarısında ayaklanarak feodal sınıfı tasfiye ettiler vc yaşlıların önderlik ettiği halk meclisleriyle yönetilmeye başladılar. Feodal yapışım koruyan diğer Çerkeş topluluklarından gelen kaçaklara sığınma sağladılar. Bu nedenle sürgünden önceki son dönemde nüfusları oldukça artmıştı. Feodal yapısı en güçlü ve karmaşık olanlar ise Kabardeylerdi.
Çerkeş toplum yapısı, feodallerin hakları ve imtiyazları sınırlanmış olarak Sovyet dönemine kadar devam etti. Sovyet sisteminde tamamen ortadan kaldırıldı. Osmanlı topraklarında ise radikal bir tasfiye hareketi olmadı. Feodallerin sürgün ve dağınık yerleşim nedeniyle iyice zayi Hayan hâkimiyeti, büyük çalkantılara yol açmadan zamanla ortadan kalktı. Bununla birlikte, özellikle Kabardeylerde eski toplumun izleri bugün de görülebilir.
m ayrılıyordu. Çarlık dönemi boyunca zaferin vıldö-imü olarak kullanan 21 Mayıs, Çerkesler için bugün î sürgünün yıldönümü olarak anılır. Kalanlardan 50 n kişi daha ekim ayma kadar sürgün edildi. Kafkas -ı’da geriye kalan çok az Çerkeş Kuban bölgesine, Kalk köylerinin aralarına dağınık olarak yerleştirildi.
^ ürgün edilenlerin sayısı çelişkili. Rusya Göç Komis-3yonu’nun verilerine göre 1858-1865 yıllan arasında aradeniz’in doğusundaki limanlardan 493 bin kişi gön-îrilmiş ancak kayıt dışı gidenlerin sayısının bunun iki ıtından fazla olduğu kesin. Ancak göç bu tarihlerden >k önce başlamış ve 1910’lara kadar devam etmişti, îrkesler bütün mallarım mülklerini bırakıp Karadeniz nanlarına yığıldı. Yiyeceksiz, parasız ve hatta giyecek-l ba/eıı 3-4 ay açık havada kendilerini Osmanlıya gö-ırccck gemileri beklediler. Hastalıktan vc açlıktan top-ölümler başladı. Kayıtlara göre 21 Kasım 1864,te
Tseme/dc (Novorossiysk) bekleyen Abzeh, Şapsıg ve Bjeduğların sayısı 25 bin kişiydi vc bunların sadcce 15 bini yola çıkacak kadar yaşadı. Ancak asıl trajedi göç vo-lunda ve vardıkları topraklarda yaşandı. Sıkıştınldıklan teknelerde havasızlıktan ve ezilerek, yivecek ve su yokluğundan, hastalıktan vc sık sık da aşırı \üklü gemilerin batmasından binlercc kişi yollarda öldü.
Çerkeslerin çoğu ilk önce Karadeniz kıyısındaki limanlara, Trabzon ve Samsun’a indirildi. Raporlarda, bu limanlarda 1864 bahar ve vaz avlarında günde 200’den fazla insanın öldüğü bildirilrvor. Sadece Trabzon’da ölenlerin sayısı 53 bine ulaşnordu. Limanlardaki yığılmayı azaltmak için Osmanlı hükümeti, sonradan dağıtılmak üzere onlan ic bölgelere gönderdi. îstan-fför ’da bir gazete, evlül oltasından ekim orLasına kadar başkente 14 binden fazla Çerkesin geldiğini yazıyordu.
Balkanlara gönderilen Çerkesler önce Köstence ve Varna’ya çıktılar. Bazıları doğrudan Kafkasya’dan, ba
zılan da Anadolu’daki limanlardan gönderilmişti. Haziran 1864’de Köstence’de 35 binden fazla Çerkeş vardı vc çiçek hastalığı yayılmıştı. Varna’ya ise çeşitli hastalıklardan ve açlıktan perişan olmuş 80 bin Çerkeş çıkmıştı. Rumeli’de Çerkesler genellikle, Sırp ve Ruslara karşı savunma hattı oluşturmak için Sırp-Osmanlı sınırındaki ve Dobrucaya kadar Tuna boyunca stratejik bölgelere yerleştirildi. Tam yeni bir yaşama başlamışken 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) başladı ve Çerkesler İstanbul’a ilerleyen Rus ordusuyla yeniden yüz yüze geldiler. Birkaç ay içinde köylerini boşaltarak diğer Müslümanlarla birlikte karavoluyla Trakya’ya ve Anadolu’ya geçtiler. Berlin Antlaşması uyarınca Müslümanların evlerine dönmesine izin verildi ama Çerkesler bunun dışında tutuldu. Rumeli’den ayrılan Çerkeslerin çoğu Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerine, bir kısmı da Suriye’ye yerleştirildi.
Üç kuşak Çerkeş özgürlük ve bağımsızlık için savaştı. Rusya’nın yürüttüğü bu uzun ve kanlı savaşta bir milyona yakın insan öldü. Sürgünün mantığını bir Rus generalin sözleri gayet güzel açıklıyordu: “Bize Çerkesler değil, Çerkeş toprakları lazım.” Çerkeslerin yaşadığı bu trajediyi resmi tarihçiler çarlığın kolonyalist politikasıyla, Çerkeş feodallerinin ve din adamlarının halkı
kandırmasıyla, İngiltere, Fransa ve Osmanlı’nın k masıyla, Çerkeslerin dini fanatizmiyle açıklarlar lardan dini fanatizm özellikle en gerçekdışı olanı, tarihleri boyunca çoktanrılı inanç sisteminden, h yanlık ve Müslümanlığa kadar değişik inanç siste ne sahip olmuşlar ama fanatizme varacak kadar din toplumsal yapılarına nüfuz etmemişti. 18. vii Çerkesleri ziyaret eden İtalyan Ksavcrio Glavan: yazmıştı: “Onların dini hakkında bir şey söylcy< çünkü inançları karışık; cumartesiye, pazara ve cı saygı gösteriyorlar. Hıristivanlarla paskalyayı ve lerle bayramı kutluyorlar. Hepsinin \y\ olduğum narak…”
Savaş sırasında vc daha sonra Çerkesya topr na zorla veya gönüllü birkaç milyon kişi yerleş Kafkasya’da Çerkesleri hatırlatan her şey hafıza silinmeye çalışıldı. Yer adları değiştirildi. Çerkeş rine boy adları ön plana çıkarıldı. Çerkesya verir Kafkasya, Çerkesler yerine Dağlılar terimleri edildi. Sovyetler Birliği kurulduğunda, Ruslar ■ zaklar arasında küçük adacıklar halinde kalan nüfusu değişik adlar altında farklı idari birimler kaldı. Sınırları ve adlan sık sık değişen bu idari ler, bugün Rusya Federasyonu içinde özerk I cumhuriyetler olarak varlıklarını sürdürüyor. Çe de anavatanlarında azınlığa düşürülmüş ve paı mış bir halk olarak kimliğine, kültürüne ve gelen ne sarılarak Çerkesya’da tutunmaya çalışıyorlar.