CEZAYİR’DE BARBAROS’UN BİLİNMEYEN KİTABESİ
315 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan Cezayir’de şehirler mimari eserlerle süslenmiştir. Cezayir Sultam Barbaros’un Osmanlı emrine girmesinin ardından bölge ayrı bir önem kazanır. 1546 yılında vefat eden ve Beşiktaş’taki türbesine defnedilen Barbaros’un Cezayir’deki tek eseri olan cami şu an yerinde bulunmamakta, ama caminin pek bilinmeyen kitabesi, Barbaros’la alakalı sırları gün ışığına çıkarmaktadır…
1516 yılında O ruç Reis ve Barbaros Hayreddin kardeşlerin özel teşebbüsleri sonucu Osm anlı topraklarına katılan Cezayir 1830 yılına kadar O sm anlı hakimiyetinde kalmıştır. Koskoca Cezayir ve T unus’u fethederek Osm anlı Devleti’ne Kuzey Afrika eyaletlerini kazandıran O ruç ve Barbaros Hayreddin kardeşler Cezayir’de çeşitli hayır eserleri yaptırmışlardır. Bu eserler ülkemizde fazla bilinm em ektedir. Toplam 315 yıl süren Türk hakimiyeti bölgede önem li değişiklikler meydana getirmiş, ülkeye yerleşen Türkler sayesinde ülkenin nüfus yapısı değişmiş ve şehirleri bayındır hale gelerek m im ari eserlerle süslenmiştir. 1830 yılından sonra Fransa tarafından işgal edilen ve sömürgeleştirilen Cezayir’in O sm anlı devri tarihi maalesef ülkemizde genellikle bilinmediği gibi Kuzey A frikada’ki bu 315 yıllık Türk devri de keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olarak durm aktadır.
CEZAYİR’DE BARBAROS’UN TARİHÎ KİTABESİ
Cezayir ve Tunus Fatihi Barbaros Hayreddin Paşa’nın buralardaki hatıralarını bulmak üzere yaptığımız araştırmalar sonucunda onun Cezayir’de bulunan cam isinin kitabesine ulaştık. Barbaros Hayreddin Paşa’ya ait bu yegâne kitabe Cezayir Eski Eserler Müzesi’nde Bu kitabe Barbaros Hayreddin Paşa hakkında birçok yanlış bilgiyi düzeltecek çok önemli bir kaynaktır. Dört kardeşin üçüncüsü olan Hızır (sonradan Hayeddin), kardeşleri ile Serez, Selanik ve Egriboz’da ticaret yapmaya başlar. Oruç Reis’in Tlemsen’de ölm esinden sonra Barbaros Hayreddin Paşa Cezayir sultanı ilan edilir. 1519 yılında O sm anlı sultanı Yavuz Sultan Selim’e Cezayir ileri gelenleri bir arîza yazarlar ve Barbaros ve Oruç kardeşlerin başarılarını anlatarak Osmanlı Devleti’ne bağlanmak isteklerini dile getirirler. Bu şekilde Cezayir, bir Osmanlı eyaleti haline gelir. Barbaros Hayreddin Paşa, 1533 yılının sonbahar aylarında İstanbul’a gelir ve Sultan Süleyman tarafından kabul edilir. 1534 yılında da Kapdan-ı Derya olarak atanır ve Osmanlı deniz kuvvetleri ona teslim edilir. Böylece Barbaros, Osmanlı D onanm ası’nı zaferden zafere koşturur ve Akdeniz’de İspanyolların ve İtalyanların korkulu rüyası olur. 1546 yılında vefat etmiş olup Beşiktaş’taki türbesinde yatmaktadır.
CAM İ NEREDE?
Braun Hogenberg’in 1575 yılına ait Cezayir gravüründe Barbaros Hayreddin Paşa Camii olabilecek üç cami görmekteyiz. Gravürde R harfi ile işaretli bina, Moschea del Re et Turchi (Türklerin ve Sultan Camii) olarak kaydedilmiş. Y harfi ile Piazza del Re (yani sultan meydanındaki saray) işaretlenmiş. Sarayın içinde silindirik minareli açık avlulu bir yapı seçilmektedir. Bu bir cami olabilir. Aynı resimde hemen bu caminin biraz yukarısında S harfi ile işaretli başka bir camide Moschea detta Zeuya doue habita zidi babaruse (yani Barbaros’un camisi, zaviyesi ve evi) kaydı okunmaktadır. Bu son cami, konumu itibariyle Sefer Reis Camii olmalıdır. Kitabesinde Barbaros Hayreddin Paşa’mn adı geçmektedir. Barbaros Hayreddin Paşanın camisi ise bu sarayın içindeki küçük cami olmalıdır.
CEZAYİR’DEKİ BARBAROS HAYREDDİN PAŞA CAMİİ NEREDEYDİ?
Cezayir’de Barbaros H ayreddin Paşa’m n 926 yılı Cum âdelûlâsım n ilk günlerine tarihlenen camisi hakkında elimizdeki bilgiler çok kısıtlıdır. Eski gravürlere bakarak cam inin şeklini araştırdığımızda, 1575 tarihli B raun Hogerberg gravüründe Barbaros H ayreddin Paşa Cam ii olabilecek üç cami görmekteyiz.
Gravürde R harfi ile işaretli bina, M oschea del Re et Turchi (Türklerin ve sultanın camii) olarak kaydedilmiş.
Y harfi ile Piazza del Re (yani sultan m eydanındaki saray) işaretlenmiş. Sarayın içinde silindirik m inareli açık avlulu bir yapı seçilmektedir. Bu bir cami olabilir. Aynı resim de hem en bu cam inin biraz yukarısında S harfi ile işaretli başka bir camide M oschea detta Zeuya doue habita zidi babaruse (yani Barbaros’un camisi, zaviyesi ve evi) kaydı okunm aktadır. Tahm inim bu son cami, konum u itibariyle Sefer Reis Cam ii olmalıdır. Kitabesinde Barbaros Hayreddin Paşa’nm adı geçmektedir.
Barbaros Hayreddin Paşa’nm camisi ise bu sarayın içindeki küçük cami olmalıdır.
Cezayir’de Cezayir beylerbeyinin oturduğu sarayın bir binası olarak yapılan cami, 1783 yılındaki İspanyol saldırısında yıkılmıştı. A rdından devrin Cezayir hakimi M ehm ed Paşa tarafından tam ir ettirilerek sarayın muhafız alaylarının hizm etine verilmiş, ibadete açılmış ve Çavuş Cam ii olarak adlandırılmıştı. Fransızlar, 1830’da Cezayir’i işgalden sonra sarayı yıkmayı planlam ışlar ve onu terk edilmiş bir halde bırakm ışlardır. C enina Sarayı’nm bir bölüm ünü yıkarak, şim diki şehidler alanını inşa etmişler, sarayın görünüşü uygunsuz bir durum almış ve 1844 yılının O cak ayının 24’ünde çıkan bir yangına maruz kalmıştı. 1856 yılında bu yerin yıkımı tam am lanm ış ve eserler ebediyyen yok olmuştur.
CAMİNİN KİTABESİ MÜZEDE
Barbaros Hayreddin ve cam isinden kalan tek hatıra cam inin kitabesi olmuş ve bu kitabe Cezayir Müzesi’ne konulmuştur.
Bu kitabe Barbaros Hayreddin Paşa hakkında birçok yanlış bilgiyi düzeltecek çok önem li bir kaynaktır.
Kitabenin son satırında, tarih bölüm ünde yuvarlak ve çok düzgün bir delik vardır. Hatta birkaç harf, bu yüzden okunamamaktadır. Bu deliğin 1783/1784 İspanyol bom bardım anından kalma olduğu öne sürülmüştür. İspanyol saldırılarında Cenina Sarayı’m etrafı ve Seyyide Cam ii de zarar görmüştür.
Barbaros Hayreddin Paşa’run babası Yakup Ağa’dır. Babasının Midillili Hıristiyan bir devşirme olduğu yaygın bir bilgi olarak Hıristiyan kaynaklarında belirtilm ekte ise de bu kitabe ile onun devşirme değil Türk soyundan olduğu açık bir şekilde ispatlanmaktadır. Kitabeden anladığımıza göre Barbaros Hayreddin kendisini Cezayir sultanı olarak görmektedir. Babasının adının Yakub et-Türkî olduğu yazılarak Barbaros’un Türk soyundan geldiği açık bir şekilde ilan edilmiştir. Kitabeden ortaya çıkan çok önem li başka bir ayrıntı da baba Yakub’un başka bir oğlu olduğunun ima edilmesidir. Ebu Yusuf (Yusuf un babası) olarak adlandırılan Yakub’un dört oğlu olduğunu biliyoruz. Bunlar büyükten küçüğe doğru İshak, Oruç, Hızır (Hayreddin) ve İlyas’dır. Yusuf adlı beşinci bir oğlunu kaynaklar bildirm ediğine göre Yusufun, Yakup’un küçük yaşta vefat etmiş ilk oğlu olduğu akla daha yakın geliyor.
HAYREDDİN PAŞA’NIN ARMASI YE SANCAĞI
1242/1826 yılma ait kitabe, son Cezayir dayısı Hüseyin Paşa’nm adına olsa da yanındaki remzlerin Barbaros Hayreddin Paşaya ait olması muhtemel. Altı kollu yıldız, hilal ve bir elden oluşan (pençe-i âl-i abâ) bu remzler, İstanbul’da Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde bulunan “Barbaros Sancağı” ile şaşırtıcı derecede benzerlikler taşır.
Süleyman m otifleri ile zengin bir kompozisyona sahiptir. Bu figür ve yazılar sancağın üzerine beyaz renkli kumaş kullanılarak uygulanmıştır. Sancağın çevresinde yeşil renkli püsküller yer almaktadır. Kartuş içerisinde, Saff Suresi’nin 13. ayetinin bir kısmı olan “N asrun m inallâhi ve fethun karib ve beşşiri’l-mü’m inin” ve “Ya M uham m ed” yazılıdır. M eâli şöyledir: “A llah’tan bir zaferdir ve yakın bir fetihtir ve m ü’m inleri m üjdele.” Ayet-i kerim enin hem en altında Zülfikar yer alır. Zülfikar’m sağ üst tarafında hilal içerisinde “Ebu Bekr”, alt tarafında hilal içerisinde “O sm an”; sol üst tarafında hilal içerisinde “Ö m er”, alt tarafında yine hilal içerisinde “Ali” olm ak üzere dört halifenin isimleri yazılıdır. Zülfikar’m kabzasının solunda Pençe-i Al-i Abâ, alt kısımda iki çatalının ortasında ise mühr-i Süleyman görülmektedir. Sancağın alt ortasında
Barbaros Hayreddin ve 1856’dan sonra ebediyen yok olan camisinden kalan tek hatıra caminin kitabesi olmuş ve bu kitabe Cezayir Müzesi’ne konulmuştur. Bu kitabe, Barbaros Hayreddin Paşa hakkında birçok yanlış bilgiyi düzeltecek çok önemli bir kaynaktır. Kitabede Barbaros’un babasının adının Yaku et-Türkî olduğu yazmaktadır
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA KİTABESİ
Cezayir Milli Müzesindeki kitabenin, kabartma Mağribî nesihle yazılmış 6 satirli metni:
ب س م الل ه ال ر ح م ن ال ر حي م و معل ى الل ه عل ى سيدنا م ح م د
٠٠٠ ف ي بيو ت ا م ر ببناء ا هذ ال م س ج د ال مبا ر ك ال سل طا ن ال م جا ه د ى ف سبي ل ردج،ال عل مي ن
مولانا ي خ رال دي ن ابن ا م لا ي ر الشهي ر ال م جا ه د ا ش يوس ف يعق و ب ألت رك ى
بلغه الل ة اق م عا سول ه واعانه عل ى ج ها د عدو الل ه و عدو ر سول ه
بتا ريخ اواي ل ج ماد ي الاول ى م ن عا م ستة وعش ري ن وت س ع مائة
Tercüme:
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Efendimiz Muhammed’e salât olsun. “O mişkât(kandil) bir nice evlerde ki, Allahü Azimüşşan, o evlerin yükseltilmesine ve içlerinde mübarek isminin zikredilmesine izin vermiştir. O evlerde kendisi için sabahleyin ve akşam üstleri teşbihte bulunurlar.”
( Nur, 36) Bu mübarek mescidin yapılmasını, âlemlerin Rabb’inin yolunda cihad eden, Mücahid Ebu Yusuf Yakub et-
Türkî adıyla meşhur emirin oğlu efendimiz Sultan Hayreddin emretti. Allah, onu bütün isteklerine nail eylesin ve ona, Allah ve Rasûlünün düşmanları ile cihatta yardım etsin.
Tarihi: Dokuz yüz yirmi altı yılının Cemaziyelevvel ayının ilk günleri. (19-29 Nisan 1520)
Bu sancağın Barbaros H ayreddin Paşa’nın kaptan-ı deryalığı sırasında (1534-1546) ya da ölüm ünden 50 yıl kadar sonra yaptırıldığı rivayet edilmektedir. Barbaros Hayreddin Paşa’nm sancağı olması hasebiyle m üzenin en önem li eserlerinden birisidir. Yeşil renkli kumaş sancak; üst kısımda çerçeve içerisindeki ayetler, Peygamber Efendimiz’in ismi, dört köşede hilal figürleri içerisine yerleştirilmiş dört halifenin isimleri, ortada Hazret-i A li’nin kılıcı Zülfikar, sol taraftaki (Hazret-i Fatm a’nın eli olarak bilinen) Pençe-i Âl-i A bâ ve alt kısımdaki mühr-i iç içe iki üçgenden oluşan yıldız şeklindeki Hazret-i Süleyman (a.s.)’m m ührü ise geçmişte M üslüm anlar tarafından yaygın olarak kullanılan ve M ühr-i Süleyman olarak bilinen bir simgedir. İstanbul’daki yüzlerce yıllık tarihe sahip pek çok cam inin tavan, duvar ve cam süslemelerinde de M ühr-i Süleyman deseni bulunm aktadır. Bu m ühür, İslam tezyin sanatlarının metal, ahşap, mim ari, dokum a gibi pek çok dalında da nakış amaçlı kullanılm ıştır. Tekke vb. m ekanların kubbe veya tavan nakışlarında yahut m edhal sövelerinde M ühr-i Süleyman desenleri bulunur. Barbaros Hayreddin Paşa’nın, “rüzgâra hükm edebilm ek maksadıyla” sancağına Mühr-i Süleyman m otifi nakşettirm esi de bu geleneğin bir neticesidir.
Hazret-i Süleyman, Kur’ân-ı Kerîm’de övülerek bahsedilen ve A llah tarafından kendisine m uhteşem bir medeniyet bahşedilmiş “H üküm dar” bir peygamberdir. Kur’ân’da belirtildiği üzere “rüzgâr” o nun emriyle dilediği yere eserdi. İşte her denizci gibi denizde esen rüzgarlarla doğrudan bağlantısı bulunan Barbaros Hayreddin Paşa da devrinin en büyük deniz savaşı olan Preveze’de ters esen rüzgara karşı Allah’a yalvarışını hatıralarında şöyle dile getiriyor: “M uharebe başlarken güney rüzgarı çok sert esiyor, kadırgalarımıza m uhalif geliyordu. Kur’ân-ı Kerîm’den ayet-i kerimeler yazılı varakları derya yüzüne serptirip Cenab’i H akk’m ben âciz kulundan bugüne kadar esirgemediği lütuf, m erham et ve inayetini niyaz ettim. Duam kabul buyuruldu. Rüzgâr önce hafifledi, sonra cihet değiştirdi.” (s.204)
Türk-İslam tarihinde sıkça kullanılan bu “altı köşeli yıldız” deseni zaman içinde “Seal of David” adıyla Yahudi ve M asonlar tarafından da kullanılmaya başlandı. Yahudiler sonraki dönem lerde bu şekli kutsal kabul edip sancak, flama ve m uskalara işleyerek büyücülük tılsımı yaptılar. Bu şeklin Yahudiler tarafından bir sembol olarak sıklıkla kullanılmaya başlanmasıyla birlikte M üslüm anlar tarafından kullanım ı da o oranda azalmış ve günüm üzde ise hem en hem en terk edilmiştir.
İstanbul Deniz Müzesi Deniz Tarihi Arşivi’nde bulunan 22 Eylül 1913 tarihli belgede, Barbaros H ayreddin Paşa’nın türbesinde sanduka üzerinde asılı olan sancağın, “Osmanlı bahriyesinin şevketli devirlerinde gemilere çekilen sancaklardan elde kalan yegâne sancak” olduğundan bahsedilmektedir.
Türk-İslam tarihinde sıkça kullanılan “altı köşeli yıldız” deseninin zaman içinde Yahudi ve Masonlar tarafından kullanılmaya başlaması ve bir sembol olarak kabul edilmesiyle birlikte Müslümanlar taralından kullanımı da hemen hemen terk edilmiştir
Bu sancak ile Cezayir’deki Amira،lik binasının girişinde kullanılan işaretler arasındaki benzerlik, Barbaros Hayreddin Paşa’dan kalm a bir geleneğin devam ettiğini göstermektedir. Cezayir Amirallik binasında daha derin bir araştırma yapılarak Barbaros Hayreddin Paşa ve Türklerden kalan m im ari eser ve kalıntıları araştırm anın daha şaşırtıcı ayrıntıları ortaya çıkarıp çok verimli olacağı meydandadır. Am irallik binası ve bölgesine maalesef daha fazla girmemiz mümkün olmadı ama denizcilik tarihim izin bu önem li tarihî bölgesi hakkında teşebbüslerimiz devam etmekte.
Kaynaklar: Süleymanname, TSMK, R1286, vr. 204a-b; Muzaffer Arıkan-Palino Toledo, “Türk Deniz Tarihi ile ilgili Belgeler” OTAM, Sayı 1: 1990; مل99ل: 2 s. 279-302; 3:1992, s. 389-412; îdris Bostan, “Barbaros Hayreddin Paşa ilk Deniz Beylerbeyi (1534)” Türk Denizcilik Tarihi, İstanbul 2009; Gabriel Colin, Corpus des Inscriptios Arabes de FAlgerie, 1 Departement dAlger, Leroux Editions, Paris 1901.
Tunus ve Cezayir’i fethederek Osmanlı padişahına hediye eden Barbaros Hayreddin Paşanın Beşiktaş’taki türbesinin kitabesi, onun mütevazılığının en güzel örneğidir:
هذا تربة فات ح جذا ير وتدن س م ر ح وم غا ز ي ف ب و دا ن ميرال د ي ن ٩ ٤ ٨ با ش ا ر ح م ة الل ه عل ي ه س ن ة
Bu türbe, Cezayir ve Tunus fatihi merhum Gazi Kapdan Hayreddin Paşanındır. Allah rahmet eylesin.