wiki

ÇİN (MÜZİK)

Çin müziğinin kökleri çok eskilere dayanır. Gerçekten
de, İ.Ö. XI. yy’da, Şang Sülalesi döneminde parlak örnekleri
ortaya koymuş olan Çin müziğinin, çok daha eski
tarihlerde ortaya çıkmış olduğu kuşku götürmez. Sağlamlık
ve dengeliliği bakımından olağanüstü bir nitelik
taşımasına karşın, Çin müziği durağan bir müzik olmamıştır;
geniş toprakları,kalabalık bir nüfusu olan eski bir
ülkenin sanatından beklenecek her türlü çeşitlilik ve
zenginliği yansıtmaktadır.
Üstelik, Çin müziğinin önemi Çin’in ulusal sınırlarının
ötelerine uzanır. Kore, Japonya ve bütün Güneydoğu
Asya’da, Çin çalgılarına rastlanmasının yanı sıra, Çin
müziğinin repertuar ve üslup özelliklerinin etkisi sezilir.
MÜZİK KURAMI
İ.Ö. VI. yy. ile İ.Ö. I. yy. arasında yazılmış tarih metinlerinin,
törenlerle ilgili metinlerin ve edebiyat belgelerinin çoğunda, müzik yapılmasına ilişkin düşüncelere ve
tanımlara da yer verilmeye başlanmıştır. Bu metinler,
eski Çin’in ana müzik mirasını oluşturan son derece işlenmiş
ve karmaşık kusursuzluğu yansıtmaktadır.
Çin’de müzik ve müzik düşüncesi, her şeyi kucaklayan
bir dünya görüşünün anlatımı olmuş, müziğin kalpten
doğduğuna, evrenin bir imgesi olduğuna inanılmıştır.
Yazar Lü Bu-vey müzikten, “yalnızca dünyanın anlamını
kavramış bir insanın söz edebileceğini” ileri sürmüştür.
Müziğin davranışları ve inanışları etkilediğine
de inanılmış, müzik, yönetimin ve düzenin temeli sayılmıştır.
Dünyanın uyumu için zorunlu sayılan müzikte,
seslerin düzenlenmesi (akort) kesinliğine gösterilen sürekli
özen de, bu inançları yansıtır: Ses perdelerinin yeniden
düzenlenmesi, her yeni imparatorun ilk yaptığı
işlerden biri haline gelmiş ve Han Vu-di döneminde
(İ.Ö. 140-87), bir İmparatorluk Müzik Dairesi kurulmuştur.
Çin ezgisi, ek sesler de kullanılmakla birlikte, genel
olarak beş notalı (pentatonik) bir ses dizisi üstüne kuruludur.
Bununla birlikte, müzikte anlatım, ezgi kalıplarının
değil, evrensel çağrışımları olan tek tek notaların, işlevidir.
Tek sese verilen bu ağırlık, tınıyı çok büyük
önem taşıdığı bir noktaya eriştirmiş, Çin müzikçileri tınıdan,
çalgılarının ve seslerinin sağladığı geniş renklendirme
dizisinden, olağanüstü bir ustalıkla yararlanmışlardır.
Çin müziğinde çoksesliğe rastlanmaz. Zither (kanuna
benzer, otuz-kırk telli çalgı) çalgıcılarının tablaturalarkullanmalarına karşılık, geleneksel nota yazım sisteminde,
dizinin her derecesi için ayrı bir işaret bulunur.
Porte ile nota yazımında kullanılan işaretler, yakın dönemde
dışardan alınmıştır.
ÇALGILAR
Çalgılarla ilgili ilk tanımlara, Çin krallıklarının İ.Ö. II.
yy’dan önceki tarihini belgeleyen büyük “klasiklerde
raslanır. Odlar Kitabinda (Şi Çing) daha İ.Ö. X. yy. döneminden
şarkı sözleri derlenmiştir. Bu sözler, çalgıların
dinsel eğlencelerde kullanılmasını anlatır. En sık sözü
geçen çalgılar davullar, çanlar, ziller, zitherler, flütler
ve ağız orglarıdır (bir tür ağız mızıkası). Günümüzde
kullanılan ya da tarihsel açıdan önem taşıyan çalgılar
aşağıda anlatılmıştır.
Vurmalı çalgılar arasında Cou döneminin tınlamalı
taş çanları olan “çing”ler, günümüzde konfüçyüsçülük
törenlerinde hâlâ kullanılmaktadır. Başka bir erken dönem
çalgısı da, Han sülalesinin askerî seferleri sırasında
Çin’e getirilen, Güneydoğu Asya’nın dinsel tören çalgısı
“tung ku”dur (fıçı biçiminde, tunçtan yapılmış bir tür
iri metal davul). Bu çalgı, metal işçiliği ve süslemeleri
bakımından olağanüstüdür. Günümüzde taocu dinsel
törenlerde, ayrıca operada çeşitli büyüklüklerde gonglar
(“lo”) ve ziller (“po”) kullanılmaktadır.
Operayı yönetmede kullanılan çalgı, dikdörtgen
şakşaklardan oluşan “pan”dır. Buddhacı törenlerde,
simgesel olarak balık biçiminde oyulmuş kâfur ağacından
yapılma bir yarık-gong olan “mu-yü” (“Çin tapınak
bloku”), müziğin vurusunu belirlemek için kullanılır.
Birçok farklı çeşidi bulunan, “ku” genel adı altında
toplanan davullar, halk müziğinde, dinsel törenlerde,
operada ve eğlencelerde kullanılır. Davullarda, deri
yüzler, genellikle ağaç çerçeveye çivilenir ve genellikle
tokmaklarla çalınır. Çok yaygın bazı davul çeşitleri arasında,
Çin’in kuzey kesiminde balad şarkıcıları tarafından
kullanılan düz biçimli “çiçek-davul” (“hua-ku”),
Çin’in her yerinde rastlanan çift yüzlü varil biçimli “büyük
davul” (“te ku”) ve gıcırtılı, “kuru” bir ses üreten tınlayıcı
küçük bir yüzü bulunan tek yüzlü opera davulu
(“pang-ku”) sayılabilir.
Üflemeli çalgılardan bambu flütler, günümüze, eski
Çin’de kullanıldıkları basit biçimleriyle gelmişlerdir. Birucundan üflenen “şiao”nun yumuşak bir sesi vardır ve
küçük topluluklara uygun düşen bir flüttür. Yandan üflenerek
çalınan flüt (“ti”), daha keskin bir ses çıkarır ve
daha geniş anlatım efektlerine olanak verir. Ağızlığının
yanında bulunan pirinç kâğıdıyle örtülü deliği, “di”ye
“vızıltılı” bir tını verir; di yorumcuları son derece ustaca
teknikler geliştirmişlerdir. Serbest kamışlı bir ağız orgu
(ağız mızıkası) olan “şıng dı”, çok eski bir çalgıdır. Din
dışı müzikte ve konfüçyüsçü müzikte çok sınırlı bir kullanımı
bulunmasına karşılık, akorlu, benzeri olmayan
bir ses örgüsü üretir. Şavm (zurna) ailesinden çift kamışlı
“sona”, Yakındoğu’da, Asya ve Avrupa’da da yaygın biçimde
kullanılır; Çin’de taocu törenlerde, bazen de
operada çalınır.
Telli çalgılardan “şe” ve “çin”, eski dönemlerde bilginlerin
aşağı yukarı tümü tarafından çalınmış zitherlerdir.
Bu bilginler, söz konusu çalgılar için çok karmaşık
bir repertuar ve son derece ayrıntılı bir nota yazım sistemi
geliştirmişlerdir. İlk olarak XV. yy. başlarında ortaya
çıkan “çin” müziği derlemeleri, notaya alınmış müziğin
en büyük kaynağını oluşturur. Daha parlak sesli, 13 telli
bir zither olan “ceng”, eğlence amaçlarına daha uygun
olduğundan, halk arasında büyük ölçüde yaygınlaşmıştır.
Bu çalgı, komşu ülkelerde de yaygınlaşmış (Çin kültürünün
Doğu Asya’daki etkilerine bir örnektir), sözgelimi
Japonya’da “koto” adıyla VII. yy’dan başlayarak
çalınmıştır. Yakındoğu kökenli, tokmaklarla çalınan bir
tür santur olan “yang- çin” eğlencelerin en sevilen çalgılarındandır.
Mızrapla çalınan öbür telli çalgılar içinde, perdeli kısa
birer boyunları bulunan iki lavta sayılabilir: Armut biçiminde
bir teknesi olan “pi-pa”; yuvarlak tekneli, “ay
gitarı” adı verilen “yue-çin”. “San şi”, uzun boynu ve yılan
derisi gerili küçük teknesiyle, bunlardan biraz farklıdır.
IX. yy’dan bu yana, geniş bir yaylı telli çalgılar ailesi
gelişmiştir. Bunlar genel olarak “hu çin” adıyla anılırlarsa
da, her bölgedeki değişik biçim, öbür bölgelerdekinden
değişik bir ad taşıyabilir: “Erh-hu”, “ching-hu”, “tiçin”,
“nan-hu”, “erh-şien”, “yeh-hu” ve “tou çin”, vb.
Bunların tümünde küçük bir tınlayıcının içinden geçen
tel taşıyan bir boyun ve kılı iki tel arasından geçen bir
yay bulunur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir