Genel

ÇİNGENELER

ÇİNGENELER

OROGRAFİK BULUTLAR VE ÖZEL BULUT TİPLERİ

OROGRAFİK BULUTLAR VE ÖZEL BULUT TİPLERİ

«Çingene Obası» (1889), Van Gogh’un tablosu (Orsay Müzesi, Paris).
TÜRKİYE’DE ÇİNGENELER

Türkiye’de yaşayan Çingenelerin çoğunluğu yerleşik, pek azı konar-göçerdir. Konargöçer olanlar küçük gruplar halinde dolaşır, şehir dışına kurduklan çadırlarda yaşarlar. Kadınlar şehre inip fal bakar, kendi ördükleri sepederi satarlar. Erkekler ızgara, maşa, ateş küreği yaparak satarlar. Yerleşik Çingenelerin yaşam koşullan daha iyidir. En çok Trakya ve Marmara bölgesinde bulunurlar. Özellikle İstanbul içinde mahalleler oluşturmuşlardır. Daha çok Surdibi, Sulukule ve Dolapdere semtlerine yerleşmişlerdir. Derme çatma evlerde oturur, çiçekçilik, falcılık, kalaycılık, çengüik ve çalgıcılıkla geçimlerini sağlarlar. Sepet, maşa, elek, ızgara gibi şeyler yapıp satanlar veya ayı oynatanlar da vardır. Kendi içlerinde oldukça katı geleneklere uymak zorundadırlar. Bunlara uymayanları kendi yöntemleriyle cezalan-dınrlar. Türkiye’deki Çingenelerin hepsi Müslümandır.
Çingeneler, Avrupa’nın hemen her yanına, ama daha yoğun olarak da Orta Avrupa’ya, Batı Asya’ya, her iki Amerika’ya ve hatta Avustralya’ya kadar yayılmışlardır. Adları, XI. yy’da Anadolu’da yaşamış bir mezhebin Yunanca adı olan Atingatti’den türemiş olup, İtalyanca’da Zingari, Almanca’da da Zigeuner şeklini almıştır. Kökenlerinin Mısır (Egypte) olduğu varsayımı, Ispanya’da G’ıtanos, Ingiltere’de de Gypsies adlarıyla anılmalarına yol açmıştır. Çingenelerin Bohemya’dan geçişleri onlara bazı yörelerde Bohemyahlar adını kazandırmış, diğer yandan biraz da aşağılayıcı olan başka adlarla da anılmışlardır. Ama 1971’de Romanya’da yaptıkları ilk federatif kongrede, kendilerini ifade edebilmek için Rom adım benimsemişlerdir.

GÖÇMEN BİR HALK

Kökenleri XVIII. yy’dan beri bilinmektedir: hor görülen meslekleri yürüten ve kastlar dışı bir halk olan Çingenelerin X. yy’a doğru Hindistan’dan çıktıkları sanılmaktadır. Bunu izleyen yüzyılda Peloponnesos’daki (Mora Yarımadası) varlıklarından söz edilmektedir: o dönemde reisleri, bu bölgedeki bir vadinin adıyla, kendilerini «Küçük Mısır Dükleri» diye adlandırdılar. XIV. yy’da gruplar halinde Eflak’a, Moldavya’ya (1370’ten itibaren burada köleleştirildiler) ve Sırbistan’a (1348) yayıldılar. Kimileri ise batıya doğru yürüyüşlerini sürdürdü. Vakanüvisler, imparator Sigismond’dan himaye mektupları aldıkları Almanya’ya ulaşmalarını 1417 olarak belirtirler. Bir hac ziyareti gerekçesiyle Fransa’ya 1419’da girmiş olup, 1427’de Saint-De-nis’ye ulaştıklarına ilişkin kayıtlar vardır. Nihayet pek çoklarının yerleştikleri Iber Yarımadası’na kadar ilerlediler (1447’de Katalonya’ya, 1462’de Andalucia’ya, yüzyılın sonunda da Portekiz’e). Sarayın himayesini elde ettikleri Ingiltere’ye XVI. yy’da ulaştılar, ama İrlanda’da hiçbir zaman fazla değillerdi. Almanya ve Fransa’da varlıklarını, Germen kökenli göçebelerle birlikte sürdürdüler. XVI. yy’da İskandinavya’ya, Polonya’ya, günümüzde Baltık ülkeleri olarak anılan bölgelere, Rusya’ya ve Ukrayna’ya yayıldılar.
Başlangıçta hacılara gösterilen hoşgörüden yararlandılar, yerleşik halkların tutum ve davranışları kısa sürede reddetmi öldürmeye kadar değişen tepkilere dönüştü: dinsizlikle suç« lar, gerçek veya uydurma kötülükler yakıştırıldı. Bazen silah teler oluşturarak yakınmalara yol açtılar; çoğu zaman da aba rak hırsızlıklarından söz edildi; aslında «bulduklarını» topla ama çalmaktan kaçındılar. Avlanmanın senyörün ayrıcalık^ dan biri olduğu feodal toplumda büyük bir suç olan kaçak av tılar. Hiçbir zaman kamtlanamamış olan başka suçlamalar (ç hırsızlığı, yangın çıkartma, yamyamlık) öldürülmelerine ge: gösterildi. XVI. ve XVIII. yy’lar arasında uygulanan baskılar: den kovmaya kadar vardı ve boyun eğmeyenlere çok ağır ce: verildi. Çingenelere karşı sayısız ferman çıkarılmıştır. Aydı; ma Çağı’nda Ispanya Kralı III. Carlos, Avusturya împaratc: Maria-Theresia ve oğlu II. Joseph, boşu boşuna onları yerleşil zene geçirmeye uğraştılar, ama başaramadılar.

Çingenelerin dili ve tarihi, XIX. yy’dan itibaren bilimsel; tırmalara konu olmaya başladı. Victor Hugo’nun ve Nötre Da’ Kamburu’ndaki (Nötre Dame de Paris, 1831) Mısırlı Esm da’smdan sonra Merimee’nin Carmen’i (1845) ve İngiltere’de orge Borrovv’un «Lavengro»su (1851) ve «Çingene Çavdan» Romany Rye, 1857), bu «gezgin halkın» romantik bir görün: nü verdiler. Eflak-Boğdan’da kölelik 1856’da sona ermekle b: te İdarî kurallar son derece sert bir biçimde yürürlükte kaldı v. yıca çok önemli Rom grupları Avrupa’nın batısına ve kuze; yöneldiler. 1910 ile 1913 yılları arasında büyük bir göçmen & sı ABD’nin yolunu tutmak üzere gemilere bindi.

1899’da Bavyera polisinden sonra 1929’da da Almanya Emr Örgütü, Çingene işleriyle ilgili özel bir bölüm kurdu. Hitler Aİr. yası’nda ise Çingeneler, Ari kökenlerine rağmen «Alman ırkına mizliği için tehlikeli» olarak nitelenip, 1938’den itibaren top_: kamplarına gönderildiler. 1941’de de yok edilmelerine karar ve:

Çingeneler üç büyük gruba ayrılır: Romlar veya Rorrt£ (Çingenece «adamlar»), Sinteler veya Manuşlar (Sanskı «adamlar» kelimesinden türemiştir), Jitanlar yani Kaleler (Çı: nece «siyahlar»). Bunlar Çingenelerin kendi kendilerine verc. ri adlardır ve kendileri dışındaki bütün insanlar için «bucb «ahmak» gibi aşağılayıcı anlamda gace adını kullanırlar. Dille ve geleneklerini en iyi koruyabilmiş olan Romlar bazı alt ger ra ayrılır; bunlardan valak diye anılanlar en önemlilerinden ! dir ve en iyi incelenmiş olanlardır. Iber Yarımadası’nda ise Ki lonya’daki, Andalucıa’daki ve Portekiz’deki Kaleler dikkati ; mektedir. Bunların dışındaki alt gruplar ise temel ekonomik : liyetlerine göre adlandırılırlar. Kalderaşlar bakırcılık ve kalay; yapar, Lovaralar at yetiştiriciliğiyle geçinirler.

DÜNYA ÜZERİNDEKİ ÇİNGENELER

Tahminlere göre Avrupa’da 8-9 milyon dolayında Çingene y; maktadır. Bu da toplam sayılarının yaklaşık yüzde 85’i demek:

Ingiltere’de tespit edilen 97 000 Çingenenin aslında büyük kısmı çingene olmayan göçebelerdir. Romlar ve Kaleler 64 00 Z şi olarak tahmin edilmektedir. İrlanda’dakiler Tinkers («kala;, lar») diye adlandırılmaktadır. Birçok Çingene, kırsal kesime kentleşme hareketi sonucunda yerleşik düzene geçmiştir.

Yaklaşık 12 000 kadar Çingenenin yaşadığı Belçika’da çok s olan yasalar 1981’de yumuşatıldı. Hollanda’da ise (ki say_ 30 000 kadardır) devlet, yardım örgütlerini desteklemekte: Uzun bir baskı ve eziyet geleneği olan İsviçre’de (yaklaşık 101 konaklamaları birçok sınırlamayla karşı karşıyadır.

Nazilerin yürüttüğü soykırımdan sonra bile Almanya’da h pek çok aynmcılık uygulaması görülmektedir. Sadece yerleşik: zene geçenler, o da bin bir güçlükle, belli bir toplumsal yardım: yararlanabilmektedirler. Ne var ki 1990’lı yıllarda Doğu Bloku’r. altüst oluşundan sonra 60 000 kadar Çingene daha, çoğu yasa: yollardan olmak üzere Berlin’e ve ülkenin batısına doğru geçmi; orada yaşayan 100 000 dolayındaki soydaşlarına katılmışlar: Sintelerin 1938 ile 1942 yıllan arasındaki soykırım sırasında ç ağır bir ceza ödemek zorunda bırakıldıkları Avusturya’da ise, 5 yıllarda Doğu’dan gelen Romlarla birlikte, toplam sayılanr 15 000 ile 68 000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

İskandinav ülkeleri (İsveç’te 15 000, Finlandiya’da 8 000, Da: marka’da 1 500 ile 4 500 arası, Norveç’te 5 000), 1980’li yıllarc. beri sosyal ve pedagojik ağırlıklı bir yardım kampanyası yermektedirler.

İtalya’daki Piemonte Sintelerine, yüzyılın başından beri gü: bir Rom göçü gelip eklenmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren, özelle Yugoslavya’dan gelen yeni bir göç dalgası sonucunda mut: melen 100 000 kadar Çingene daha bu ülkeye yerleşmiştir. K
ÇİNGENELER

Tarihleri boyunca ne çiftçilikle uğraşmış, ne de fetihler yapmış, göçebe bir halk olan Çingeneler, dünyanın pek çok ülkesine dağılmışlardır. Kökenleri hakkındaki sır gibi, derinden bağlı oldukları eşsiz gelenekleri de diğer insanların kafalarının karışmasına sebep olmakta, bu yüzden şüphe veya tepki uyandırmaktadır.

ÇİNGENELER VE DİN

nenelerde bir çeşit kadercilikle bezenmiş bir hoş inançlar silsilesi, rr-:Iü bir din kurumunun ve ruhban sınıfının yerini tutan bir metafi-j _-.anç gibi biçimlenir: Del yani Tanrı esirgeyici bir kavramsal varlık-yani şeytan ise masallarda anlatıldığına göre Çingenelerin _-ccie etmeleri gereken kötü bir ruhtur. Çingeneler, mî.ılo diye ad-r.cırdıklan, hortlak olabilen ölü ruhlardan çekinirler ve kötü talih ve getiren zebanilere karşı da muska ve nazarlıklar taşırlar. z . inançların ötesinde Çingeneler, az veya çok, îslamiyetten Or-:c: <sluğa, bulundukları ülkelerin hâkim inanışlarım da benimse-erdir. Avrupa’da çoğunlukla Katolik olmakla birlikte Protestan-s iı artma eğilimi göstermektedir: 1946’da kurulan Fransa Protes-iT. Çingeneler Birliği, Avrupa’da, Hindistan’da ve Amerika kıtasın-^ ; : 000 kadar üyeyi ve binden fazla gezici vaizi bünyesinde ba-~rmaktadır. ABD kökenli olup Avrupa’ya oradan gelen Hamsin-ise 35 000 kadar kişiyi birleştirmektedir. Türkiye’deki Çinge-tf – ‘in tamamı, Balkanlar’daki Çingenelerin de önemli bir kısmı umandır.
_;:na yerleri pek seyrektir ve Çingenelerin sağlık hizmetlerin-ararlanma hakkı yoktur. Ispanya’da yaşayan 450 000 kadar

– ;–e ise ayrımcılıkla karşılaşmakta ve ülke halkı tarafından ;-^aktadır. Buna rağmen yerleşik düzene geçirilmeleri için

– _^ar yapılıp verilmekte ve yüzde 75’i okuma yazma bilme-

– r j azınlığın çocukları okullara kabul edilmektedir. Portekiz

– ^”eleriyse (Ciganolar), yüzde 20’si yarı göçebe ve yüzde 33’ü

konutlarda da olsa yerleşik düzene geçmiş olan 30 000 kişi ; ıriır. ilke olarak onlar da toplumsal haklardan diğer Portekiz-

■ ; eşit olarak yararlanmaktadırlar.

‘:-;nya’da 1964’ten itibaren, Çingeneleri yerleştirmek ve bir i :£ışmaya zorlamak için birçok teşebbüste bulunulmuş, ama başarısızlıkla sonuçlanmış, onlara tahsis edilmiş olan loj-; da, göçebe yaşamına dönmeleri yüzünden boş kalmıştır, –va’daki 400 000 Rom, Almanya’nın batısına veya İskandi-.jcelerine göçmüş ve bu ülkelerde seyyar satıcılık yapma-

– ;§”amışlardır. Sayılarımn700 000’i bulduğu Çekoslovakya’da

– yılında ulusal azınlık statüsüne kavuşmuş ve Slovakya ile

– ertya arasında bölüştürülmüşlerdir. Rejimin değişmesinden -:z bir Rom partisi kurulmuş olup üç Çingene milletvekili Çek, : ertesi de Slovak meclisine seçilmişlerdir. Resmî tahminlere

; ayılarının 400 000-600 000 arasında olduğu varsayılan Ma–: sa’da ise (bu sayı kendilerine göre beş kat daha fazladır)

– ia iki milletvekili seçtirebilmişlerdir.

:zZı bir temeli olmamakla birlikte, dağılan Sovyetler Birli-

– ;eki Romların sayısı, yüzde 10’u göçebe olmak üzere 500 000 : .lannda tahmin edilmektedir ve bunların çoğunluğu Rusça

– .şar hale gelmiştir; ayrı bir milliyet olarak tanınmakla birlik–s2i bir ülkeleri veya topraklan yoktur.

_:r.anistan’daki Çingenelerin sayısı 350 000 kadar tahmin edil-: ■ redir. Bunlar Gifti adıyla anılan Yunan yurttaşları olup, yüz-okuma yazma bilmemektedir. Avrupa’daki en yüksek _* nüfus yoğunluğuna da Balkanlarda rastlıyoruz: Eski Yu-
goslavya’da yaklaşık 1 milyon, Bulgaristan’da yarım milyondan fazla, Romanya’da 2,5 milyon dolaylarında (1990 tahmini) ve bazı kabilelerin hâlâ göçebe hayatım sürdürdükleri Amavuduk’ta ise 95 000 Çingene yaşamaktadır.

Bazı geleneksel mesleklerden ve faaliyederden söz edince akla hemen Çingeneler gelir. Nitekim kâhinlik ve falcılık Çingene kadınlarının, XV. yy’dan beri at yetiştiriciliği, kalaycılık, nalbantiık ve demircilik gibi günümüzde gerileyen meslekler de erkeklerinin alanlarına girmektedir. Romlann, Manuşların ve Jitanların demir ve bakır işçiliği geleneği çok eskilere dayanır. Zanaatkârlık ise sepetçilik, hasırcılık ve ağaç oymacılığı gibi konulan da içermekteyse de günümüzde seri üretim yapan sanayiin ağır rekabeti sonucunda çok gerilemiştir. Panayır ve sirk insanlarının hepsi değilse de, Balkanlarda pek yaygın olan basit ayı oynatıcılarından büyük sirk yöneticilerine kadar birçoğu Çingenedir. En nihayet çigan müziği ve flamenko dansı yapan çingeneler de geleneksel sanatlarını icra etmektedirler.
BİR KÜLTÜR, BİR KİMLİK
Çingenelerin hayatında müzik birinci plandadır; Romanya’dan Rusya’ya kadar birçok Çingene şarkıcı ve gitarist kendilerine has sesler bulmakla, Macaristan’ın Çingene kemancıları ise doğaçlamaları ve Macar halk şarkılarım çalmaktaki büyük ustalıkları ile ün salmışlardır. Ispanya’mn ünlü flamenkosu Arap, Endülüs ve Ji-tan geleneklerini bir araya getirip kaynaştırmakta, gitar ise cante jondo’ya, yani coplas denilen üç ve dört dizeli koşuklardan oluşan «derin anlamlı şarkılara» hayat vermektedir. Baile flamenco dansı, bu müziğin vazgeçilmez ve ayrılmaz bir parçasıdır. Çingenelerin de Manitas de Plata gibi büyük flamenko gitarı virtüozları vardır. Manuş kökenli Django Reinhardt’ın ise Fransa’da ayrı bir yeri vardır: Orta Avrupa geleneklerinden süzülmüş orijinal bir söylem ve tınıyla modem caz müziğine önemli bir katkıda bulunmuştur.

Şüphesiz Çingene yazılı edebiyatı geleneği de ifadesini masal ve efsanelerde bulan ve sık sık büyü unsuruyla karşılaştığımız sözlü edebiyatı kadar olağanüstüdür. Yugoslav Rajko Djuric gibi bazı Çingene şairleri kendilerim Çingenece ifade ederlerken, bir Kalde-raş olan Mateo Maximoff veya bir Lo vara olan Menyhert Laka tos gibi yazarlar da halklarının hikâyelerim aynı dille anlatmışlardır.

Bu müzikal geleneklere, Çingene mutfağı veya giyimi gibi başkaları da yerel değişkenlikleriyle birlikte eklenebilir. Ama sürekli bir i-kametgâhı olmayanlara dayatılan zorunluluklar ve geçici olarak konaklamalara getirilen sınırlama ve güçlüklere rağmen ve (XIX. yy’da ortaya çıkan) büyük göçebe arabasının yerini karavanlar veya kamp arabaları almış olsa bile, Çingene kültürünün ve kimliğinin hiç değişmeyen temel unsuru, büyük bir ihtimalle göçebelikleridir: sürekli olarak yerleştirilmiş olanlar bile her an drom’a, yani yola koyulmak üzere hazır gibidir. Her ne kadar üç büyük Çingene grubu birbirlerinden ayrılmış olsa da ve bazen temel kültürel özellikleri birbirlerinden hayli farklı gibi görünse de, ortak bir kader ve bilinç şekillenir gibidir. 1962’den beri Çingenelerin bizzat kendileri de çeşitli örgüder oluşturmuşlardır: Uluslararası Rom Komitesi, 1971’de Londra’da bir Dünya Kongresi topladı; bir bayrak (üzerinde bir araba tekerleği bulunan, mavi ve yeşil renklerden oluşan bir bayrak) ve bir de millî marş tespit edildi. Çingeneler Birliği tarafından 1990’da Varşova yakınlarında toplanan IV. Kongre, ortak bir kimlik arayışındaki 24 ülkeden gelen 320 temsilciyi bir araya getirmiştir. □
Romanya Çingeneleri: A vrupa ’daki bu en kalabalık Çingene topluluğu, Çavuşesku’nun devrilişinden beri çok şiddetli baskılara maruz kalmaktadır.
ÇİNGENE DİLİ

Sanskritçe’den türemiş ve Kuzey Hindistan dilleriyle akraba olan Çingenece; Farsça, Ermenice, Yunanca, Slav dilleri veya Romence kelimelerle zenginleşmiştir. Doğu Avrupa lehçeleri, Hint kökenli bir kelime hâzinesini ve dilbilgisi kurallarını muhafaza etmiştir; Batı’da ise bunların «kreolleştikleri» söylenebilir: Ingilizce-Çingenece; kuvvetle Almanca etkisindeki Ma-nuşca, İtalyanca etkisindeki Şinto; Çingenece deyim ve kelimelerle zenginleşmiş îspanyol argosu Caîo, vb. Avrupa’daki Romlar, Macaristan’dan Meksika’ya ve İsveç’e kadar birbirle-riyle anlaşmalarına imkân veren dil olan Çingenece (Romanı) konuşurlar. Manuşların kimileri hâlâ Manuşça, ama bunun dışında genellikle kelime haznesi Manuşça kökenli olan bir seyahat argosu kullanırlar.
AYRICA BAKINIZ

– [Pnsû Dünya Savaşı (ikinci)

• İB.ANSH Hindistan

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir