ÇİNİ VE SERAMİK

ÇİNİ VE SERAMİK çini

Seramik tanımı, plastik bir madde olan kil (Yunanca kera mos) ile onun içine katılan bazı su giderici maddelerin (kum, kuvars, kül, bitki parçalan, saman, kalsit…) birlikte pişirilmesiyle elde edilen süs amaçlı bütün eşyaları kapsar.

Seramikten yapılan kâse, vazo, testi gibi ürünlere çanak çömlek, duvar kaplaması olarak kullanılan levhalara ise çini denir. Öte yandan 1800-1837 arasında Sevr Porselen Fabrikası’nın müdürlüğünü yapan Alexandre Brongniart, hamurun sertliğine ve gözenekliliğine dayalı bir sınıflandırma geliştirmiştir: verniklenebilen veya sırlanabilen, düşük sıcaklıkta piri-şilmiş, ışık geçirmez ve gözenekli yumuşak hamurlar; sert, ışık ve su geçirmez greler (kumtaşı) ve ince fayanslar; sert veya yumuşak hamurlu porselenler.

Bütün dünyada ve çok çeşitlibjçimlerde kullanılan seramik, günümüzde yapı, duvar kaplamardö^şeme, sanat malzemesi olmaya devam etmektedir ve mutfaktan sofraya çeşitli maceralar yaşamıştır. Müslüman kervanlar, önce Portekiz sonra da Hollanda şirketleri Çin porselenini Batı’ya getirerek Batı seramiğinin tarihini altüst etmiştir: bu gizemli malzemenin ardındaki koşu, Friedrich Böttger’in 1709’da kaolini (arı kil) keşfetmesine kadar sürmüştür.

İLK SERAMİKLER

Yakındoğu’da seramik Mezolitik Çağ’dan beri (yaklaşık MÖ 7800) bilinmektedir. İlk parçaların altı düz, çeperi ise çok kalındır. Önceleri güneşte sertleşmeye bırakılan çömlekler, bir süre sonra kolombin tekniğiyle (üst üste konan ve per-

► dahlanan halkalardan oluşan kil rulosu) biçimlendirildikten sonra açık fırınlarda pişirilmeye başladı. İlk başlarda döküm kalıplarından yararlanıldı: bu kalıplar taş, ağaç, hasır, hatta Kıbrıs’ta olduğu gibi salatalık sapından yapılıyordu. VI. binyılda çanak çömleklerin yüzeyi baskı, kazıma veya yapıştırma yoluyla bezenmeye başladı. İlk kez nerede ve ne zaman kullanıldığı bilinmemekle birlikte, çömlekçi çarkının MÖ 1200’e doğru Daidalos’un yeğeni Palos tarafından icat edildiği rivayet edilir. Astar kullanımıyla renkli bezeme bu dönemde ortaya çıktı: çömlek, hamurla aym yapıda, ama daha ince ve daha sulu bir killi katmanla sıvanır, boyanır ve bazen parlatılırdı. Daha sonra çömleğin yüzeyi kazındığında zemindeki renk ormanda çıkardı. MÖ III. binyılda Anadolu, Suriye ve Filistin’de, demir oksit ortamda (açık fırın) kırmızıya, indirgeyici ortamda (kapalı ve isli fırın) siyaha dönüşen, esas maddesi demir oksit olan bir astar sayesinde çok parlak renkler veren pişirme biçimleri geliştirildi.

TUNÇ ÇAĞI

Tuncun geliştirilmesine eşlik eden teknik ilerlemeler seramiklere de yansırken (ateşin denetim altma alınması daha yüksek sıcaklıklara ulaşılmasını sağlar), Orta ve Batı Avrupa, Yakındoğu ve Akdeniz’le ilişkiye girdi, seramik eşyalar bölgeler arasında dolaşmaya başladı. Bu arada metal modeller esin kaynağı durumuna geldi. Mesela Peloponnesos’ta bulunan bir «sosluk»ta Arkadia’ya özgü altın bir modelden yararlanılmış, Çin’de ise tunç vazolarda Shang döneminin beyaz seramik motifleri kullanılmaya devam etmiştir.

Kolomböncesi dönemin seramikleri, çok yaratıcı biçimler üzerinde (çokayaklı, çokgagalı vazolar, insan ve hayvan biçimli eşyalar vb) çokrenkliliğin ortaya çıkışına tanık olurken, Akdeniz havza-
ÇİNİ VE SERAMİK
Neolotik Çağ’a ait kaplardan günümüzün çift yüzlü çanaklarına kadar bütün seramik malzemeleri birbirinden ayırt eden temel özellikler, yapıldıkları hamurun bileşimi ve pişirilme biçimleridir. Buna karşılık modem seramik yapım makineleri temelde aym ilkeye dayalı bir teknikle çalışır ve çömlekçinin binlerce yıldan beri uygulayageldiği hareketleri taklit etmekten öteye geçmez: ana malzemesi kil olan yumuşak bir hamurun, sert ve sağlam bir ürüne dönüştürülmesi. Hava ve su etkisiyle kolayca bozulmayan ve çok değişik alanlarda kullanılan seramik ürünler uygarlıkların ayrıcalıklı tanıklan olmuşlardır.
Geometrik bezemeli amfora (MÖ IX.-VIII. yy; Seramik Müzesi, Atina). Geometrik bezemeli Attike seramiğinin en güzel örnekleri, Atina’daki Dipilor nekropolünde bulunan mezar vazolandır. Bazen dev boyutlara ulaşan bu parçalann bezemesinde Dor eğilimi belirgindir.
sında Tunç Çağı’nın bu döneminin en ileri örnekleri Minos uve: lığı tarafından üretildi. Boyalı seramik ilk saraylardan başlaya;: (MÖ 1900-1800), Kamares üslubuyla, Suslu çömlekçilerin kutsuzluğunun ulaşamadığı bir özgürlük ve esneklik kazandı. İkr sarayların (MÖ 1600) bitki motifli üslubu, Yakın Tunç Çağı nck ‘ bölgeye egemen olacak Mikenai etkisini yansıtır. Testiler, üzer.i-vazolar, mataralar, çift kulplu şarap testileri, «şampanya kupa^r gibi biçimler çeşitlendi ve çeperler MÖ XIII.-XI. yy’larda soy-i-şacak olan üsluplaştırılmış bir bezemeyle kaplandı.

Neolitik Çağ’da beliren günlük kullanım ve dinî işlev yan ve: gelişti. Pişmiş topraktan heykelcikler ve sunaklar için yapılan r. yük heykeller, arkeolojik kalıntılar arasından, seramiğin bu çi = daki günlük kullanımdan dinî amaçlı kullanımlara kadar uzar.: bütün kullanım biçimlerine tanıklık eder.
Resimöe görülen seramikler,

MÖ III. bin yılın ortalan ile sonu arasında üretilmiş, Danimarka’daki megalitik sit alanlannda bulunmuştur. (Ulusal Müze, Kopenhag).
DEMİR ÇAĞI
MÖ II. binyılda Hititler tarafından keşfedilip geliştirilen 2 000 “C’lik sıcaklıklara ulaşılmasını sağlayan ateş tekniği ya yavaş yayıldı. Çin’de metalürji bu çağın bütün ürünlerine ege~; oldu ve seramikler biçimlerini ve bezemelerini metalden öc_-aldılar. Etruria’da metal görünümlü siyah seramikler aynı etk. tanıklık ederken, Yunanistan’da, özellikle de Atina’da serama; retimi ayrıcalıklı bir konum kazandı.

X. yy’da geometrik üslup ve aslında 800 °C’de camlaşan al. bir ürünle alaşımlanmış, demir oksit bakımından zengin sul-_ :
İÇİNDEKİLER

İLK SERAMİKLER TUNÇ ÇAĞI DEMİR ÇAĞI ROMA

AVRUPA SERAMİKLERİ MODERN TEKNİKLER TEKNİK SERAMİKLER

:3jğu halde, uzun süre yanlış bir biçimde «siyah vernik» anılan teknik doğdu. Bu teknik, Attike üslubundan siyah _–7.2r ve Andokides’in ressamının kırmızı figürleriyle (MÖ VI. ;;ruk noktasına ulaştı.

.’.D X. ve VIII. yy’lar arasında, Yunan kolonilerinin etkisiyle, r: T.etrik çağın katı ve şematik üsluplu insan ve hayvan figürle-yerini, epik ve mitolojik konular aldı; düşsel çiçek, bitki ve i an motifleri büyük bir biçim çeşitliliği gösteren (700’ün üze-

– ı; farklı biçim saptanmıştır) parçalar üzerinde gelişti.

ROMA

: imalılar, Etrüsklerin çokrenkli ve görkemli mezar seramikleri-r. erine mermeri tercih edeceklerdi; aynı dönemde metal zengin r i-annı istila ederek, seramik kullanımını ev eşyalanyla sınırladı: .t .sı. testiler, gaz lambaları vb. Bölgesel atölyelerde yoğunlaşan ü-. mühürlü çömleklerle sanayi boyutlanna ulaştı: MÖ III. yy’-. îrüskler, çok ince ve çok türdeş bir topraktan yoğrulan ve çöm-çarkında biçimlendirilen kırmızı bir çömlek geliştirdiler. Üre-rütün Roma dönemi boyunca süren bu kırmızı çömlekler, Ak-:~jzhavzasının tamamına ihraç edildi ve böylece MS I. yy’da Gal-. 13 canlı bir sanayinin gelişmesini sağladı. 1979’da Fransa’da ivron’daki Graufesenque’te 30 bin vazonun istiflenebileceği fı-■_îr bulunmuştur. Genellikle bir mühür (sigillum) yardımıyla beze-

– ve çömlekçi tarafından imzalanan bu çömlekler Iber Yarımada–z. büyük miktarlarda ihraç ediliyordu. MS III. ve IV. yy’larda sır-—„;tal gibi parlak çömlekler gelişti. Mühürlü çömleklerle aynı -.gezlerde üretilen metalsi seramikler bunların yerini alacaktı.

AVRUPA’DA SERAMİK

Irramiğin, özellikle fayansla birlikte, yeniden aranan gösteriş-= güzel bir eşya durumuna gelmesi için Ispanya’da XIII. yy’ı, rjpa’nın kalan bölümündeyse Ortaçağ’ı beklemek gerekti.

Fayans

5 -logna yakınlarındaki Italyan şehri Faenza’mn adının bozul-biçimi olan fayans, yumuşak hamurlu, mat, gözenekli ve ıs maddesi kalay olan «beyaz sır» denen bir astarla kaplı levha-

• .:ın kullanılır. Müslümanlar tarafından Ispanya’ya getirilen fa-r_s tekniğinin VIII.-IX. yy’larda geliştiği sanılır. En eski örnek ■-“daki Sus şehrinde bulunmuştur. Aslında VI. yy’da, Tang ha-ianı döneminde, bozkırları ve platoları aşarak Sasani İran’ını _-“e bağlayan ipek Yolu aracılığıyla yoğun ticarî ve kültürel ilişir kurulmuştu. Avrupa’nın büyük bölümünde ürünleri etkile-rek olan Italyan fayansı Mağriblilerin egemenliğindeki Ispan-ian geçerken majolika adını alır: Mayorka’da İtalya’ya ihraç _mek üzere üretilen bu Îspanyol-Mağrib fayansları XVI. yy’da rjmen Italyan ürünleri durumuna gelecekti. Fırında kurutulan bekler ışık geçirmez bir sır banyosuna yatırılırıyor, kuruyan •m üzerine de bezemeler kazınıyordu. Tebeşir gibi toz haline ‘ebilen ve çok emici olan sır, hiçbir düzeltmeye imkân vermemden, zamanın çömlekçileri iğnelenmiş örnekten çıkarma ve-saman kağıdıyla kopyalama tekniğine başvururlardı. Esas îddesi metal oksitler olan ve 30-36 saat boyunca 900 °C’de pi-£sn renkler, eriyen sırra işleyerek parçalara kusursuz bir bütün-kazandmyordu. Yüksek ateşin kararttığı renkler başlangıçta îvi, yeşil, manganez moru, sarı ve siyahla sınırlıydı. Ama zayıf grimsi sırlı en ilkel fayanslarla, Casteldurante’nin öykülü ma-ıkaları ve XVI. yy’ın başında Ispanyol fayanslarını taklit eden m yaldızlı veya sedefli metalsi bir cilayla kaplanan Deruta’mn sterişli tabakları arasında çok uzun bir yol vardı; bu sonuncu-•, toprakla karıştırılan ve sirkeyle sulandırılan bir bakır veya gü-zş oksidinin indirgeyici ortamda pişirilmesiyle elde ediliyordu. Küçük heykellerde (seramikçiden çok heykelci olan Floransak
ANAHTAR KELİMELER

Açıkta pişirme: aslında, güneşte veya fırının üst bölümünde basit kurutma.

Astar: bir feldispat ve bir ergiticiden oluşan fırın kaplaması. Barbotin: bir seramiğin parçalarını birleştirmeye veya kabartma dekorlar uygulamaya yarayan sulandırılmış kil.

Bisküvi: hiçbir kaplama olmaksızın pişirilen seramik.

Çiğneme: eskiden çiğnenen, bugün ise taşlan, tahta parçalarını, hava kabarcıklarını elemek ve türdeşlik sağlamak için makinelerle yoğrulu-na hamuru hazırlamanın son aşaması.

Çini mozaik veya mozaik çini: küçük çini parçacıklarının yan yana dizilmesiyle elde edilen mimari süsleme tekniği.

Çürüme: hamurun bazen yıllar boyunca yaşlanmaya bırakıldığı, yıkamayı izleyen hamur hazırlama aşaması.

Ergitici: seramiğin veya astarının ergimesini kolaylaştıran alkali (soda veya potas) element veya kurşun oksiti.

Fayans: kalaylı bir mineyle kaplanan, hamuru killi, yumuşak, gözenekli, bej veya kırmızımsı bazen de kırmızı seramik.

Fırınlama: 900 °C ve üzerinde pişirme.

Gre: yüksek ateşte (1 050-1 250 °C) pişirilen kil; silis ve ergiticiler ergi1 meye girerken, hamur bütün kalınlığıyla camlaşır ve geçirimsizleşir. tnce fayans: silisli bir astarla kaplanan, ışık geçirmez beyaz ve yoğun hamurlu seramik.

Mine: esas maddesi kurşun silikat ve ergitici olan bir metal oksitiyle renklendirilen ve bezeme amacıyla herhangi bir seramiğe uygulanan camsı madde.

Miraî: renklerin bir bölümünün sır altına bir bölümünün sır üstüne uygulandığı süsleme tekniği.

Pişmiş toprak: düşük sıcaklıkta (800-1 000 °C) pişirilen, gözenekli, bazen sırla kaplı kil.

Porselen: esas olarak kaolin ve feldispattan oluşan, genellikle beyaz, sert ve yarısaydam, fınnda camlaştınlmış (1 200-1 350 °C) seramik. Potada pişirme: minelerin erimeden yumuşamasını ve yüksek ateşte pişirilmiş olan kaplamaya yapışmasını sağlayan 800 °C’nin altındaki pişirme.

renkli sır: sır içine renk veren oksiderin katılmasıyla elde edilen sırlı boyalarla gerçekleştirilen süsleme tekniği.

Sır: esas maddesi silis ve ergitici olan, metal oksideriyle renklendirilen ve yan yüksek ateşte pişirilen kaplama.

Sıraltı tekniği: üstüne desen yapılmış çininin sırlanıp fmnlanması yoluyla gerçekleştirilen süsleme tekniği.

Sırüstü tekniği veya perdah: desenin pişirilmiş sırlı yüzeye uygulandığı süsleme tekniği.

Sıva: bir parçanın bir bölümünü veya tamamını örtmeye yarayan sulandırılmış kil.

Yıkama: çeşitli bileşenlerle karıştırılmış olan killi toprağın durulama leğenlerine yerleştirildiği, hamuru hazırlamanın ilk aşaması.
Della Robbialar bunu ayrıcalıklı bir anlatım aracı durumuna getirirler) olduğu gibi duvar kaplamasında da kullanılan fayans, doruk noktasına XVI. yy’ın ortalarında, Faenza’yı tahtından indiren Urbino’daki üretim merkeziyle ulaştı. Öykülü üslup bu dönemde resimle rekabete girdi.

Yüzyılın sonunda majoükalar Fransa’da yayıldı. Önce Julio Gambin’in 1574’te bir ayrıcalık elde ettiği Lyon’da, ardından gene Italyan olan Dominique Conrade’ın bir fabrika kurduğu Ne-vers’de. Kitabı Mukaddes ve Ovidius’un Dönüşümler’i (Meta-morphoseis) bu sonuncu ürünlerin başlıca esin kaynağı oldu. Masseot Abaquesne XVI. yy’ın ilk yarısında Rouen’e yerleşti ve döşeme çinilerinin (bunların ilki 1542 tarihlidir) ve öykülü duvar panolarının üretiminde uzmanlaştı.

O sırada Batıyla Doğu’yu birbirine bağlayan deniz yollarından taşman Çin «mavi ve beyaz»ları, Portekiz ve Hollanda kıyılarına indiriliyordu. Sert ve yarısaydam olan bu porselenler Batıldan büyüledi. iki yüzyıl boyunca, işin «sırrını» bilmeyen çömlekçiler porselen «tarzında» seramikler üreteceklerdi.

Majolika geleneği Rouen, Nevers, Lyon ve Nîmes’de tutun-
«Mavl ve beyaz» Ming vazosu

(Neison Sanat Galerisi, Kansas City): Xuande’nin hükümdarlık dönemine (1426-1435) ait bu parçada, Japonya’da, İran’da ve hatta Deift’te taklit edilecek incelikli bir kobalt bezeme yer almaktadır. Avrupa’da çömlekçiler XVII. yy’da yumuşak porselenin ortaya çıkmasına kadar, Çin porselenin sırlannı çözmeye çalışacaklardır.

Bu Wedgwood vazosu (Victoria ve Aibert Müzesi, Londra) lavanta mavisi ve beyaz renktedir, ama dökme alçak kabartmalar leylak rengi, uçuk pembe, su yeşili, san veya siyah zeminler üzerine de uygulanabiliyordu. Josiah Wedgwood, tüccar Thomas Bentley’in desteğiyle, 1768’deBurslem (Staffordshire) yakınlannda, Neokiasik bezemeli ünlü parçalannı üreteceği Etruria imaiathanesi’ni kurmuştur.
makla birlikte, XVII. yy’ın başında Hollanda’nın Delft şehri fayans üretiminde ilk sırayı alır. Çok ince ve çok beyaz bir topraktan yapılan Delft seramiği, Italyan coperta’sıru hatırlatan kvoaart adlı parlak bir tabakayla kaplanıyordu. Çin bu sırada biçimlerin ve bezemelerin esin kaynağı durumuna geldi; lüks bir ürün olan majolika ise ünü ve etkisi XVIII. yy’da Fransa, Almanya ve İngiltere’ye ulaşacak olan günlük kullanım eşyaları tarafından tahtından indirildi.

Nevers’de, Iran bezemeleri ve kobalt mavisine boyanmış bir sırla elde edilen ünlü lapis mavisiyle özgün üretim XVII. yy’m ortalarında doğdu. Tıpkı Delft gibi Nevers de Çin ve Japon porselenlerini taklit etti, ama XVIII. yy’dan itibaren Rouen, ardından da Saksonya porselenlerini kopyalayarak özgünlüğünü hızla kaybetti. Devrim döneminde, «konuşan» fayanslarıyla ayırt edilen Nevers ürünleri oldukça kaba bir işçiliğe sahiptir.

Italyan, Nevers ve Delft etkilerinin terkedilmesi ve bunun yerine zeminde veya astarda nakış ve yıldız biçimli bezemelerle özgün bir üslubun benimsenmesi için Rouen fayanslarının öne çıktığı XVIII. yy’ı beklemek gerekecekti. Gene Rouen’da 1699’dan itibaren sırla birleşik olmayan kabartma bir «toprak kırmızısı» geliştirildi; çok ince killi bir toprakla karıştırılmış demir oksitten oluşan bu kabartma, pişirme işleminden sonra uygulanmakta ve düşük sıcaklıkta sabitlenmekteydi.

XII. yy’dan itibaren İran’ın minai seramiği, yüksek ateşe dayanıklı olmayan renkleri düşük sıcaklıklarda sabitleyen ardışık pişirme tekniğiyle renkli bezemenin başlangacı oldu. Renk yelpazesi ve dolayısıyla çoğalan nüanslar, minyatüre yakın ince bezemelerin gerçekleştirilmesine imkân verdi. Parçaların alev ve külden korunması için çekmecelere yerleştirildiği bu potalı pişirme tekniği, XVIII. yy Fransası’nda çok tutuldu. (Strasbourg ve Marsilya). Bu teknik İsviçre ve Macaristan’a kadar yayıldı.

İnce fayans

İnce, beyaz ve türdeş bir hamurdan yapılan ince fayans, esas maddesi silisyum ve kurşun olan saydam bir sırla kaplıdır. XVI. yy’da Saint-Porchaire’de (bugün Charente-Maritime’de, Fransa) elli kadar örneği bilinen «II. Henri fayansı» üretildi; bu örnekler nakışlı eserlerden esinlenmiş, yumuşak kil üzerine bir kalıpla basılıp sonra boyanmış geometrik bezemelere sahipti. Gene de ince fayansın Ingiltere’de «icat edildiği» kabul edilir. İtalyan, ardından da Hollanda ve Fransız akımlarının uzağında kalan İngiliz seramiği XVII. yy’ın sonunda hızlı bir atılım gösterdi: Staffordshire seramikçileri ince fayansı geliştirirler. Önceleri esas maddesi «pipo toprağı» denen bir kil veya öğütülmüş kireçli çakmaktaşı katılarak beyazlatılmış bir kil olan hamurlar, 1755’ten itibaren kaolin ve fel-dispatla zenginleştirildi. Fayanstan çok daha yüksek sıcaklıklarda pişirilen ince fayans, pişirme sırasında beyaz kalır. İngilizler

XVIII. yy’ın ortalarında Douai’ye Leeds ve Staffordshire ürünlerini soktular; Lorraine’de ise imalathaneler, Stanislas Leczins-ki’nin etkisiyle, üzerinde hiçbir boyalı bezeme bulunmayan, kreme çalan güzel bir beyazı olan, kayalık, mağara ve denizka-
XVI. yüzyıldan kalma fayans peynir süzme çanağı (üstte. «Rouen işi» sebze kâsesi (üstte, aşağıda). XVII. yüzyılda Rouen’a.r Poterat ailesi burada, başta mavi, sonradan çokrenkli yıldız «nakşı oluşan ve bezemeli bir üslup geliştirecektir; bu üslup çok geçmene~ : imalatçılar tarafından da taklit e£ ;;
buğu biçiminde parçalar ürettiler. Paris bölgesindeki Pon:-; Choux Fabrikası «İngiltere’dekine özenerek Fransa topra-kraliyet imalathanesi» adını aldı: burada da üretim tekrer^-(fildişine çalan bir beyaz). Montereau’da, Creil’de, Chc^E Roi’da, üretimi İngiliz sanayi ürünlerinin rekabetine diren; -yen fabrikalar kuruldu.

Greler

Sıradan greler ve ince greler, kısmen camlaştırılmış, susu: ve su geçirmez sert hamurlardır. Gre, kırılgan çömleklerin yz~ da, kap kacakların ayrıcalıklı malzemesidir. Fransa’ya gcr= yan etkisinin daha uzağında kalmış olan İngiltere ve Almar. –

XVIII. yy’a kadar, önce sıradan greler, ardından da ince z:t üretildi. Siegburg, Köln, Raeren, sonra da Westerwald bölge;, ba ve grimsi bir toprakla, Kreussen ise kırmızı bir toprakla çc ■ ce ve çok beyaz greler üretti; bunların ortak noktası tuzlu c;r nik kullamlmasıydı: MÖ III. yy’a doğru Çin’de keşfedilen b’_ . tem, Avrupa’da XV. yy’m sonunda kullanılmaya başladı; b_: nik sıcaklığın en yüksek olduğu anda, fınnın tonozunda açla” delikten deniz tuzu atılmasına dayanıyordu. İngiltere’ye ’C
Fas seramikleri. Küçük bisküvi levhalar, parçalann pişirme sırasında * istiflenmesini sağlayan huni biçimindeki desteklerle açıkta bırakılır.

-sonunda gelen bu teknik, seramiğin gelişimi üzerinde belir-:: bir etkide bulundu: tuzlu vernikli greler, ince fayansla bir-‘r Ingiltere’ye özgü bir ürün durumuna geldi. Çok sert ve hafif . – saydam olan Ingiliz greleri, çok erken bir tarihte Staffordshi-13 sınaî bir ürüne dönüşür. XVIII. yy’ın ilk yarısında İngilte-r üç büyük çömlekçi ailesi egemen oldu: Elers kardeşler (Hol-

– 3’dan gelmişlerdi), Astburyler ve Thomas Whieldon. Önce-

– ’.Vhieldon’un ortağı olan Josiah Wedgwood yüzyılın ikinci ; -=:ndaki bütün üretime egemen oldu. Yaratıcı ve tüccar ruhlu

Wedgwood, çağın yeniklasik üslubunda ürünler verdi ve .. anım amaçlı seramiklerin veya «kraliçe seramikleri»nin (bebeleri makineyle basılan ince fayanslar) yanında, üretimi gü-. —’jze kadar devam edecek olan süs eşyaları üretti: Elers tarzın-ı emiksiz kırmızı greler, siyah «bazalt», cilayla bezenen alaca-: ;3uk akik, renkli zeminler üzerine beyaz alçak kabartmalar.

Porselen

Iın’de Sui Hanedanı döneminde (581-618) gerçekleştirilen, .1 yy’dan itibaren Yakındoğu’da yayılan ve Marco Polo’nun za-ır^nda öğütülmüş denizkabuklarından yapıldığı sanılan porse-

– XVIII. yy’a kadar Batılı çömlekçilerin, camcıların ve simyacı–_n araştırmalarına konu oldu ve esin kaynağı olarak kaldı. Yumuşak hamurlu porselen. Venedik ve Padova’daki başa-jz denemelerden sonra, 1580’de Floransa’da krem görünümün-

. ve kaygan sırlı çömlekler gerçekleştirildi. Bunların yapay yu-_şak hamuru, İran fayanslarından esinlenen tekrenkli bir beze-;ye sahipti. Bu «Medici porseleni» elli kadar parçayla temsil :_v.r. XVIII. yy’da İngiltere ve Almanya’da üretilen yumuşak ha-porselen, Fransa’da XVII. yy’ın sonundan itibaren imal :-Imeye başlamıştı. Adım hamurundan değil, çelikle çizilebilen -nadan alan kaolinsiz yumuşak porselen, beyaz kil ve ezme ,~dan (ezilmiş ve kireç karıştırılmış, son derece silisli, cam ben-karışım) oluşan karmaşık bir karışımdır. Çok az esnek olan .muşak porselenin çömlekçi çarkında biçimlendirilmesi zordur: Lrçalar kalıba dökülür. 1 200 °C’de pişirilmesine rağmen yüksek ;aklıklara dayanıklı değildir ve pişirme sırasında sık sık biçimi :zulur. Çok çabuk kırılan, üretimi zor olan yumuşak porselen Lialıdır, ama renklerin duruluklarını kaybetmeden bütünleştik-:: sırla bezemenin kusursuz birliğinden kaynaklanan kadifemsi :rjnümü nedeniyle aranan bir üründür.

Ik yumuşak porselenler, ayrıcalık beratını 1673’te alan Poterat i Rouen’ın fayans imalathanelerinde üretildi. Çok geçmeden Sa->Cloud, Çin beyazı tarzında ;yaz parçalar üretmeye
BERNARD PALISSY

1510’a doğru Agen yakınlarında doğan Palissy, cam ressamlığı yapmaya başladı, sonra seramikle uğraşmaya yöneldi. Mineler ve ateş üzerindeki egemenliği, yazılarında anlattığı ve efsanenin de eklemelerde bulunduğu uzun araştırmaların ve birkaç düş kırıklığının ürünüdür: fırınlarını ısıtmak için mobilyalarını yaktığı rivayet edilir; bu fmnlar Paris’teki Büyük Louvre çalışmalanndan önceki kazılar sırasında (1985-1986) ortaya çıkarılmıştır. Palissy’nin bitkiler ve denizkabuklarıyla kaplı zemin üzerinde rengarenk kabartma hayvanların yer aldığı dayanıklı pişmiş topraktan eserleri (rustiqmes figulines), alacalı akik görünümündeki veya grotesk ve süs maskeli bezemeleri olan tabakaları XIX. yy’da yeniden keşfedildi ve taklit edildi.
başladı. Bourbon dükü 1725’te Chantilly İmalathanesi’ni kurdu; dükün îmari porseleni koleksiyonları, hamuru ezme camlı bu porselenlerin ilk bezemelerine esin kaynağı oldu. Söz konusu porselenlerin kalay oksitli sırı daha çok fayansa benziyordu. Chantilly’den kovulan Dubois kardeşler, 1740’a doğru Vincen-nes’a yerleştiler; işletme 1753’te Kraliyet Porselen İmalathanesi oldu ve üç yıl sonra Sevr’e taşındı. Burada her ikisi de kimyacı olan Hellot ve Macquer, bezemeleri zenginleştirmeye koyuldular. Sırasıyla esas maddesi kobalt olan barut mavisi ve turkuvaz mavisi, fulya sarısı, elma yeşili vb böylece ortaya çıktı. Yumuşak hamurlu porselen üretimi, sert hamurlu porselenin geliştirilmesinden sonra da devam etti (II. Katerina ve XVI. Louis’nin yemek takımları yumuşak hamurlu porselenden üretilmişti) ama Fransız Devrimi’nden sonra terkedildi.

İtalya’da Napoli kralı Carlo di Borbo-ne (daha sonra İspanya kralı olarak III. Carlos adını alacaktı), Capodimonte’yi porselen üretim merkezi haline getirdi; İspanya tahtına çıktığı 1755’te bu merkezi Buen Retiro’ya taşıdı. Önceleri Saint-Cloud ve Chantiliy’nin etkisi altında olan İngiltere’de ise fos-fadı denen doğal bir yumuşak porselen geliştirildi.

Sert hamurlu porselen. Saksonya büyük elektörünün simyacı olarak görevlendirdiği Friedrich Böttger, 1709’da bir bir kaolin yatağı keşfetti ve 1710’da Meissen’de kireç sırlı ilk sert porseleni gerçekleştirdi. Böttger öldükten sonra yönetimini Herold devralınca imalathane en parlak dönemine girdi: Çin işlerinin yerini, çiçeklerin, böceklerin kesin ve kuru bir doğallık taşıdığı gölgeli Saksonya işi porselenler aldı; küçük Kândler grupları bütün Avrupa’da taklit edilecekti. Meis-sen’den kaçan işçiler 1718’de Viyana’da, 1763’te Berlin’de sert porselenin sırrım yayarlar. Fransa’da ilk kaolin yatağı 1765’te Saint-Yrieix’te keşfedildi ve Hellotta-rafından Sevr’de gerçekleştirilen sert hamurlu ilk porselen
Sevres işi ikiz vazo ve jardiniyer

(XVIII. sonu; Frick Koleksiyonu, New York).
Tabak üzerindeki şato görünümü

1805’te Sevr’de gerçekleştirilmiştir. Fransa’da 1738’de Vincennes’da kurulan Kraliyet Yumuşak Porselen Fabrikası 1756’da Sevres ’e taşındıktan sonra Sevres imalathanesi adını alacaktır. XIX. yy’ın başında yaldızla kaplama tekniğini yetkinleşir ve imalathanenin müdürü Alexandre Brogniart’ın çabalanyla resimli bezemeler-manzaralar, deniz, manzaralan, tablolann röprodüksiyonlan- gelişir.

Kartal figürlü çini. Beyşehir Gölü kenarındaki Selçuklu «Kubadabad Sarayından bir örnek.
İznik çinileri, camileri ve saltanata ait diğer yapılan süslemiştir XVI. yy sonuna ait bu çiniler Takkeci camiine aittir (İstanbul Arkeoloji Müzesi).
İznik seramik tabak.

Beyaz üzerine mavi üzüm motifli bu tabak Çin porselenlerinden etkilenen İznik seramiklerine tipik bir örnektir (XVI. yy, Sadberk Hanım Müzesi, İstanbul).
1769’da krala sunuldu, ama porselen üretimi gerçek anlamda ancak 1772’de örgütlendi. Sevr’de, çok fazla kaolin içeren ve çok yüksek sıcaklıklara dayanan feldispatlı bir sırı olan sert bir hamur kullanılıyordu. Sert hamurlu porselen çokrenkli bezemelere yumuşak hamurlu porselenden daha az elverişliydi, ama buna karşılık büyük boyutlu parçaların gerçekleştirilmesine imkân sağlıyordu. Sert hamurlu porselen üretimi Paris ve dolaylarına hızla yayıldı. XIX. yy’da Sevr’de yürütülen bilimsel araştırmalar, sanatsal duyarlılığa ve yaratıcılığa zarar verdi. İmalathane’nin yeni bir soluklanma yaşaması için Carrier-Belleuse ve Alexandre Sandi-er’yi beklemek gerekecekti. Bugün yumuşak hamurlu porselen ü-retimi yeniden başlamıştır ve imalathane esin kaynağını çağdaş sanatçıların eserlerinde aramaktadır.

İSLAM DÜNYASINDA

İslam sanatında çoğunlukla duvar bezemesinde kullanılan renkli ve motifli, sırlı seramik levhalara çini adı verilir. Çin’le ilgili, Çin’den gelen anlamında «Çini» kelimesinin Osmanlı narh defterlerinde ve arşiv belgelerinde önceleri tabak, çanak, sahan, vazo, kase gibi günlük kullanım eşyalarım belirtmek için kullanıldığı, duvar bezemesinde kullanılanlara ise «kâşi» dendiği görülmektedir. Daha sonra günlük kullanım eşyalarının Arapça «eva-ni» kelimesiyle karşılanmış, çini ve kâşi kelimeleriyse duvar bezemesinde kullanılan seramik levhalara hasredilmiştir.

Çini

İslam çiniciliğinin günümüze ulaşan ilk örnekleri Samerra kazılarında ele geçen IX. yy’a ait kare biçimli, yeşil ve sarımtrak sırlı ve perdahlı çini levhalardır. Bunların benzerleri Kayrevan’daki Sidi Ukba Camii’nin mihrap duvarında da görülür. Çini, İslam mimarisinde bir bezeme öğesi olarak XII.-XVIII. yy’larda İran ve Anadolu’da, XVI.-XV. yy’larda Türkistan’da, XIV. yy’da Kuzeybatı Afrika ve İspanya’da yaygın olarak kullanılmıştır.

Büyük Selçuklular ve İran. Karahanlılarda çininin varlığı, günümüze ulaşan az sayıdaki eserden anlaşılmaktadır. Buhara’daki Kalan minaresinin şerefesinde ve Özkent’te Celalettin Hüseyin Türbesi’nin taçkapısmda bazı çini örneklerine rastlanmaktadır.

Gazne Sarayı kazılarında ele geçen Gazneli çinileri kalıp işi kabartma motifli kare biçimli, Uygur çinilerine benzeyen, sarı, yeşil, mavi ve kahverengi renklerde, hayvan motifli, rozetli ve rûmî-li örneklerdir. Hayvan motifleri arasında çift başlı kartal figürü dikkati çeker. Yıldız biçiminde olanlarsa düzdür.

Büyük Selçuklu eserlerinde çini, mimari bezemenin esaslı bir parçası olarak ortaya çıkar. Selçuklular, sırlı tuğla, çini levha ve çini mozaik uygulamalarıyla, yeni bir gelenek başlatmışlardır. XI. yy’da kendini ortaya koyan Selçuklu çiniciliğinin başlıca merkezleri Rey ve Kaşan’dı. Damgan’daki Mescidi Cuma’nın (1058) minaresinde bulunan çiniler kare levhalar halinde, mavi sırlı ve kabartma kûfî yazı frizidir. Kazvin’deki Mescidi Cuma (1115) ve İsfahan’daki Sin Cami’inin minarelerinde (1131) tuğla aralarına yerleştirilmiş iki renkli çini parçacıkları vardır. Mozaik tekniğiyle yapılan çini süslemeye ise Meraga’da Kümbeti Sorh’ta (1147) ve Yuvarlak Kümbet’te (1167) rastlanır. Nahçivan Mümine Hatun Kümbeti’ndeki (1186) kitabeler çini mozaikle yazılıdır.

Selçuklulardan sonra İran ve Türkistan. İran’da Selçukluların yerini alan Harizmşahlara ait Zevzen Camii’nin (1219) büyük eyvanının arka duvarında firuze ve lacivert renkli çinilerden zengin bir pano bulunmaktadır. Urgenç’te XIII. yy başından kalma Sultan Tekeş ve Fahreddin Razî kümbederinin külahlarında firuze, sırlı tuğla süslemeler görülür.

1220’deki Moğol istilasının ardından bir duraklama dönemi geçiren çini sanatı, İlhanlı egemenliğindeki İran’da XIII. yy sonlarında yeniden canlanmaya başladı. Bu dönemde, çini bezemenin daha geniş yüzeyleri kaplamaya başladığı görülür. Olcaytu Hüda-bende Türbesi’nin (1303-1313) zengin çini mozaikleri bunun açık bir göstergesidir. Timurlular dönemi eserlerinde ise kubbe, minare, taçkapı, eyvan, duvar gibi mimari öğeler çiniyle kaplanarak daha önce görülmeyen bir etkileyiciliğe ulaşılmıştır.

Anadolu Selçukluları ve beylikler. Selçuklular İran’da daha çok mozaik biçiminde kullandıkları çiniyi, Anadolu’da levha halinde kullanmışlardır.

Anadolu’da XII. yy’da daha çok minaî tekniğinde çini yapıldığı görülür. İki kez fırınlanarak, sır altına ve üstüne yedi renk kullanılarak yapılan bu zor teknikteki çinilere Konya’da yapılan kazılarda rasdanmaktadır. Daha çok köşklerde kullanıldığı anlaşılan bu tür çimler, Alaeddin Köşkü’nün günümüze kalabilen kısmında bulunmaktadır. Kare biçimindeki çinilerde bitki motiflerinin ya-nısıra dört kollu yıldız motifleriyle sekizgenlerin birleşmesinden
meydana gelen şekillerin ortasında avcı ve hayvan figürl alır. Buradaki kazılarda, altın yaldızlı çiniler ve firuze sır al yah renkli çiniler bulunmuştur. Anadolu’da minaî tekniği nilerin bolca bulunmasına karşın, bu teknikle yapılmış kı buluhamamıştır.

XIII. yy’m başında görülen çini süslemeler, daha çok tu£ lemelerin arasında firuze çinilerin yerleştirilmesi biçimi) Konya Sırçalı Medrese ve Karatay Medresesi’nde duvarla vert, firuze, yeşil ve mor renkli mozaik ve levha çinilerle ki XIII. yy’da I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan Kı bad Sarayı çinileri sırüstü tekniğiyle yapılmış olup, siy, konturlar daha belirgin hale getirilmiştir. Çeşitli hayvan fi£ yıldızlar, geometrik motifler, XII. yy motiflerini yineler. 1 ri’deki Keykubadiye Sarayı çinileri figürsüzdür. Sıraltı teki yapılmış, koyu mavi, siyah, firuze, mor renklerde, geo; örgüler, geçmeler, kıvrık dallar, sekizgenlerin kesişmesiyle ı dörtlü düğüm motiflerinin işlendiği kare biçimindeki çinile yah konturlar daha da kalınlaştırılmıştır. Boşlukların ince : kıvrık dallarla süslenmesi, daha sonra Osmanlılarda görüleı özelliktir. Beyaz zemin üzerine sıraltı tekniğiyle yapılmış çinilerin yanında lacivert sırüstüne altın ve gümüş perdah lere de rastlanmaktadır. Aynı tip çinilere Antalya’daki Asp Köşkü’ne ait parçalarda da rastlanmıştır.

XIII. yy’a ait Alaeddin Camii’nin mihrap bordürleri ve . geçişindeki üçgenler, bütünüyle mozaik çinilerle kaplıdır, tarihli Sivas’taki İzzeddin Keykâvus Şifahanesi ve türbes. çiniler tuğlayla karışık kullanılarak, değişik bir hava yaratıl; Sivas Gökmedrese (1271) giriş eyvanı, yanındaki mescit \ eyvanların arkasındaki çiniler, görünüş olarak Selçuk küm rindeki tuğla süslemelerle benzerlik taşır. Konya Sahip Af< besi ve yıkılan camiye ait mihrap, Sadreddin Konevi (1274 rabı, Selçuk çinilerinin en güzel örnekleriyle süslenmiştir.

Selçuk geleneğini devam ettiren beylikler döneminde ir bezemede çininin kullanımı, daha sınırlı olmakla birlikte sü tür. Beyşehir Eşrefoğlu Camii (1299) ve bitişiğindeki türbe dönemin en görkemli mozaik çinilerine sahiptir. Aydınoğul ait Birgi Ulucamii (1312) mihrabı ve kemer dolguları, Me. Bey Türbesi’nin içiyle Selçuk İsa Bey Camii’nin çini süslen Karamanlılara ait Gafeıyat Ulu Camii mihrap süslemeleri, c ti çeken örneklerdir.

Osmanlılar. Osmanlıların İznik ve Bursa’da bulunan ilk lerinde Selçukluların etkisinde kalarak, mozaik çini kullanc görülür. İznik Yeşil cami (1378-1391) minaresindeki eski ç: de bu etki görülmektedir. Bursa Yeşil cami ve türbesi (1421-her türlü teknik ve motifin kullanıldığı ilk önemli eserdir. B Selçuklularda görülen firûze, mor ve yeşil renklere sarı ve i katılmış, motif aralarındaki boşluklarda mat kırmızı renk ; nılmıştır. Konturlar siyahtır. İri, beyaz hatayîler ve şakayıkla yy’da ortaya çıkan bir özelliktir. Renkli sırla yapılan levha ç rin yamnda, kemer içleri ve pencere nişlerinde mozaik çim & lanılmıştır. Altın yaldızın da görüldüğü bu üsluptaki çini süs’

;5neme ait İznik’teki eserlerde yoktur. Bu yüzden Ye-_ çinileri Bursa tipi çini veya Bursa üslubu çiniler diye ad-r_ • —;ştıt.

y’ın ilk yarısından XVI. yy’ın başlarına kadar rastlanan ı -;vaz çiniler, Edirne Muradiye Camii (1436) mihrabında ve

■ Camii’nin avlusunda renkli sır tekniğinde yapılmış çi-:.r arada kullanılmıştır. Bu çinilerde beyaz üzerine çeşitli ;■ -:r_an, turkuvaz ve lacivert desen veya mavi zemin üzeri-

– – iz desen işlenmiştir. Erken örneklerde eflatuna da rastlanır.

yy’da Osmanlıların mozaik ve tek renkli çiniler yanında r- ;~aya başladıkları renkli sır tekniği İstanbul’da XVI. yy’ın ilk r ‘-2 görülmeye başlar ve bu yüzyılın ikinci yarısında terkedi-; _z Sultan Selim Türbesi (1522) ve Şehzade Mehmed Türbe–;: 1543-1544) bu örneklerle karşılaşılmaktadır. XVI. yy ikinci r -.zan başlayarak XVII. yy’ın ortalarına kadar kullanılan İznik -_ı Tîkniğinde yapılmış kırmızılı çiniler, Osmanlı çini sanatının

– grubunu oluşturur. Bu tür çiniler ilk olarak Süleymaniye “522) mihrap duvarında kullanılmıştır. Rüstempaşa Cami-.561) içini ve dışını süsleyen çiniler, Kanuni Sultan Süleyman *1566), Kadırga’daki Sokulİu Camii (1572), Kasımpaşa’da-ılepaşa Camii (1574), çinileri, kırmızılı sıraltı tekniğinin en ;~-mel örneklerini barındırır. Bu çinilerin en özgün yanını _ -.ran, kabarık olarak yapılmış, parlak mercan (domates) kırmı-—aafler kırk yıl kadar sonra kaybolmuştur. Sır altında yedi

– ı .” mercan kırmızısı, beyaz, mavi, firuze, yeşil, siyah, lacivert) __Lr_ldığı bu dönem çinilerinde motif olarak daha çok şakayık, :: ■ aranfil, narçiçeği, sümbül, bahar dalları ve yeşil yapraklar iş-

Edirne^ Selimiye Camii (1575) ve Atikvalide Camii (1583)

– r_rçok camide kullanılan zengin teknikteki çinilerden sonra -^-_ahmet Camii’nde sayısız denecek kadar çini çeşidi kullanılır Ancak, Sultanahmet Camii’nin (1609-1617) çinilerindeki

—renk, eski parlaklığını kaybetmiştir.

~;?kapı Sarayı’ndaki sünnet odası (1640) ve Bağdat Köşkü -; i duvarlarında, büyük boyda panolar halinde, vazo ve geyik : ı:i mavi-beyaz çiniler kullanılmıştır. XVII. yy’da pano çinile-Tfrcıh edildiği görülür. 1669 tarihli Yenicami ve türbesindeki •_:rde bir gerileme görülür. 1725’ten sonra, İstanbul’da Tekfur r.ı’nda bir çini atölyesi kurulur. Sultanahmet Çeşmesi ve He–ığluali Paşa Camii’nin çinileri bu atölyede yapılmıştır. Kirli , ..—si zemin üzerine yeşil, mavi, açık kırmızı ve sarı renkli mo-! bezelidir. Bu atölyede yapılan çinilerin sırları çabuk bozul-. İradan atölye kısa sürede kapanmıştır.

‘‘7*11. yy’da İznik’te çini sanatı tümüyle kaybolmuştur. Kütah-ı= yeni bir merkez oluşturulmuş, bu merkez günümüze değin inçtir.

İslam seramiği

’*Z. yy’da, Semerkand ve çevresinde, Karahanlılar tarafından -_<Ii sırlı seramikler yapılıyordu. Kabartma dekorlu bu seramik-ı~ yapılışı, XIX. yy’ın sonuna kadar bu bölgeye özgü bir özel-ılarak sürüp gelmiştir. Büyük Selçuklular İran’da renkli sır tekilde «lâkâbî» adıyla bilinen seramikler yapmışlardır. Samer-la yine bu yüzyılda, Türklerin yaptığı perdah teknikli seramik-

• “ulunmuştur. Yalnızca Iran ve Anadolu’da görülen minaî tekimdeki seramiklerin yapıldığı yerler, Rey ve Kaşan’daki atölye–ii. Dönemin minyatürleriyle benzerlik gösteren bu seramikler-konu, Selçukluların gündelik hayadarından sahneler içermekle. Minaî tekniği, kimi zaman altın perdahla birlikte kullanıl-.şnr.

Anadolu’da XIII. yy başlarında Alacahöyük çevresindeki Kale-=ar’da bulunan seramik parçaları daha çok kabartma tekniğin-; veya sgraffito (kazıma biçiminde) tekniğinde yapılmıştır. Ana-7u’da yapılan seramiklerin merkezi İznik’tir. Burada üç yüzü iin atölye ve firm olduğu tahmin edilmektedir. Burada yapılan : seramikler kırmızı hamurlu kabartma tekniğinde, iki kez fırın-ımış örneklerdir. XIV. yy ikinci yarısında görülen bu teknikteki nik seramikleri, tek renkli sırla yapılıyor ve çiçek motifleri kul-ulıyordu. Kullanılan renkler, mavi, yeşil ve kahverengidir, îkinci grup İznik seramikleri, Milet işi adıyla bilinen yapımlar-r. Bunlar sıraltı tekniğinde, beyaz astar üzerine renkli motifler spılarak, renksiz kurşun sırla kaplanıyordu. Kobalt mavisi, ana nkti; bunun yamsıra mavi, yeşil ve mor renkler de kullanılmış-. Kır çiçekleri, yelpaze yapraklar, salkımlar, rozet motifleri, de-»ratif kuş figürleri, birbirini yineleyen motifler, en fazla kullanı-ı süs öğeleridir. Bunlar, kimi zaman konturlu, kimi zaman da ıntursuz olarak işlenmiştir.

XV. yy ortalarında beyaz sert hamurlu, mavi-beyaz seramikler ıpılmaya başlar. Bunlarda renksiz sır çok ince, beyaz zemin çok
parlaktır. Rumî figürlerin, hatayîlerin ve bulut motiflerinin görüldüğü bu seramiklerde önceleri koyu mavi renk kullanılmış, daha sonra mavi açılmaya başlamıştır. Kuş, tavşan, balık, bitki motiflerinin, kandil figürlerinin ve nesih yazıların kullanıldığı bu eserlerde, ilk olarak kırmızı benekler görülür. Bu üçüncü dönem İznik seramikleri aynı tarihlerde Kütahya’da da yapılmıştır. Bunlarda, Selçuk üslubunun etkisi yamsıra Ming porselenlerinin etkisi de görülmektedir.

İznik’te, mavi-beyaz seramiklerin ikinci bir kolu vardır ki bunlar «Haliç işi» adıyla da tanınır. Bunlarda sarmal kıvrık dallar arasında rûmîler, madalyonlar, ince yapraklar, biçimindeki motifler, önceleri iri olarak yapılırken, sonraları küçültülerek daha yalın bir görünüm kazandırılmıştır.

XVI. yy ortalarında, dördüncü dönem denilen ve «Şam işi» o-larak da adlandırılan seramiklerde daha zengin bir üslup görülmeye başlar. Bunlarda lale, sümbül, karanfil, tomurcuk, gül, balık pulu, enginar ana motiflerdir. Mavinin çeşitli tonları yamsıra zeytin yeşili de kullanılmıştır. Mavi-beyaz grubuna bağlanmakla birlikte, zemin beyaz değil, mavimtraktır. Görünüşleri parlak değil, mat ve buğuludur. XVI. yy’ın ikinci yansında, yeniden parlak renklere yönelinmiştir. Bu son dönemde görülen renkler, parlak beyaz zemin üzerice kobalt mavisi, firuze, yeşilin değişik bir tonu, pembe, gri, kahverengi ve kabarık olarak işlenen mercan kırmızısıdır. Konturlar siyahtır. Zemin sonsuz çiçek motifleriyle doludur. Karanfil, lale, sümbül, menekşe, papatya, zambak, gül, nar çiçeği, erik çiçeği, asma yaprağı, üzüm salkımları, hançer yapraklar, tavus kuşları, çintemâni, bulut motifleri, balık pulları, insan figürleri ve yelkenliler çeşitli biçimlerde bu seramiklerde yer alır. Bu yıllarda tabakların yamsıra, seramik sürahilerin yapılması da moda olmuştur. İznik üslubunun en güzel dönemini temsil eden bu seramikler, «Rodos işi» veya «Lindos işi» adıyla tanınmaktadır.

XVII. yy’da, İznik’teki çalışmalar durdurulur. III. Ahmed döneminde, Tekfur Sarayı’nda kurulan atölye, kısa zamanda kapatılmıştır. Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre, o yıllarda Eyüp’te çok sayıda seramik atölyesi bulunmaktaydı. Bu yüzyılda merkez Kütahya’ya kayar ve burada yeni bir üslup doğar. Çeşitli renkte çiçek ve madalyon motiflerinin işlendiği eserlerde serbest bir üslup görülür.

XIX. yy’da, Haliç’te «İstanbul işi» denilen çini ve seramikler yapılmış, bunlarda eski klasik üslup canlandırılmaya çalışılmıştır.
Çini cami kandili

(Çinili Köşk, İstanbul Müzesi).
Kâbe tasvirli İznik çini

(Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul).

Seramik fırını. Seramik sanayinde dış ocaktan olan «kesikli» fınnlar ve pişirilecek parçalann ocağı oluşturan bir tünelin içinde yer değiştirdiği «sürekli» fınnlar kullanılır.
MODERN TEKNİKLER

Kimyasal bileşimleri ve yapıları açısından seramikler, uygun bir ısıl işlemin sonunda donup sağlamlaşan tanelerden oluşan, metalik ve organik olmayan sağlam sentez malzemeleridir. Bin yıllar boyunca gelenekle aktarılan ve yavaş yavaş geliştirilen kuralların ve usullerin uygulanmasıyla gerçekleştirilmesine rağmen, seramik biliminin ortaya çıkmasına kadar edilgen bir destek malzeme (ateşe dayanıklı tuğla, kap veya kaplama) rolü oynamıştır: eski gelenekleri altüst eden seramik bilimi gerek yöntemlerde, gerekse bileşimlerde yenilikler gerçekleştirmekte ve seramiğin yeni kullanımlarına imkan sağlamaktadır. Seramikleşme olgusu anlaşılmaya başlamıştır ve araştırmacılar üretim aşamalarını incelemeye ve modelleştirmeye girişmişlerdir. Elde edilen bilimsel bilgiler sayesinde, malzemenin kırılganlığını anlamak, sonra da buna e-gemen olmak için hazırlıklar aşamalarının görülmesini ve benze-şimini (simülasyon) sağlayan matematiksel modeller gerçekleştirmek mümkündür.

Seramik üretimi üç aşamada gerçekleştirilir: hamurun hazırlanması, biçimlendirme, pişirme. Seramikler, işlenmesi elmas uçlu a-leder gerektiren çok sert malzemeler olduklarından, biçimlendirmenin her zaman fırınlamadan önce geldiğini belirtmek gerekir.

Hamur

Hamurda hammadde olarak hidradı alüminyum silikadarı (killer), en yayın olarak da kaolinit (AljSijO^OHJJ kullanılır.

Killi malzeme önce ezilir ve toz haline getirilir; toz tanelerinin çapı milimetre ile mikrometre ölçeğinde değişir. Kalıplama sırasında, kurumayı ve parçanın tutmasını kolaylaştırmak için yüzde 30 oranında tuz, çimento veya pişmiş hamur (şamot) gibi su gidericiler eklenir. Pişirme sıcaklığını düşürmek için, sodalı feldispat ([Si2Al2Os]Na) gibi bir ergiticiden yararlanılır. Ergitici yoğunlaşmaya yardımcı olmakta birlikte, nihaî ürünün ateşe dayanıklılık özelliklerini azaltır. Hamurlar nemlilik oranlarına göre ayırt edilir: sıvı hamurlar veya barbotinler için ağırlığın yüzde 30’undan fazla, plastik hamurlar için yüzde 20’den az ve kuru hamurlar için yüzde 5’ten az.

Biçimlendirme. Başlıca biçimlendirme yöntemleri, dökme, çekme, çaplama ve sıkıştırma’dır. Dökme, hamuru arzulanan ürünün biçimini taşıyan alçıdan bir kalıba dökerek barbotinin suyunun giderilmesinden oluşur; bu, sıhhi tesisat gereçleri gibi büyük boyutlu parçaların üretiminde kullanılan bir tekniktir. Bu yöntem, uyarlandıktan sonra ince katmanlar (elektrik yalıtımı) veya minyatürleştirmede (kondansatörler) kullanılır. Çekme yönteminde, plastik hamur sıkıştırılır ve belli bir profili olan bir haddeden geçirilir: bu yöntem tuğla veya kiremit üretiminde uygulanır. Çaplama, plastik bir hamurun dönen bir kalıbın çeperinde biçim-lendirilmesinden oluşur. Sıkıştırmayla biçimlendirme plastik veya kuru hamura uygulanabilir; hamur uygun biçimdeki bir kalıbın içine dökülür ve sıkıştırılır.

Pişirme. Biçimlendirme sonucunda elde edilen ham malzemenin mekanik özellikleri oldukça sınırlıdır ve parça önemli ölçüde gözeneklidir (toplam hacmin yüzde 40-60’ı). Yüksek sıcaklıkta gerçekleştirilen pişirme işlemi önceden biçimlendirilmiş olan ürüne mekanik bir yapışıklık verir: buna fritleme denir. Parçacıklar birbirine yaklaşır ve yapışır, ürün gözenekliliğin azalması ve yüzde 10-20’lik büzülmeyle yoğunlaşır. Fritleme çok karmaşık bir işlemdir; killi malzemeler kullanıldığında, yapraklı yapının yok olması ve tanelerin birbirine bağlanmasını sağlayan amorf bir evrenin oluşmasıyla, madde, geri dönüşsüz bir dönüşüme uğrar.

XIX. yy sanat tarihçilerinin yumuşak veya gözenekli hamurla sert veya geçirgen olmayan hamur arasındaki ayrıma dayanan geleneksel seramik sınıflandırma tarzına, seramiklerin kullanımına veya bileşimine göre yapılan başka bir sınıflandırma eklenmiştir. Böylece pişmiş topraklar, fayanslar, porselenler ve greli ürünler dışında, sıhhi tesisat gereci olarak kullanılan seramikler, ateşe dayanıklı ürünler, parlatıcılar ve teknik seramik olarak anılan yeni seramikler ortaya çıkmıştır.
TEKNİK SERAMİKLER

Son dönemde giderek yetkinleşen gözlem alederi, seramiklerin mikroskopik düzeyde gözle görülür hale gelmesini sağlamıştır:
Teknik seramikler. Genelde silikatsız ve sentez tozlanndan hazırlanan bu seramikler bugün sanayide pek çok alanda kullanılır. Fiziksel, ısıl ve kimyasal özellikleri bu seramiklerin, bir uzay aracı için üretilmiş olan bu ısı pompasında olduğu gibi, yüksek performanslı malzemelerin geliştirilmesinde temel bir rol

oynamalannı sağlamaktadır.
bunlar büyütme kapasitesi birkaç binden (optik mikroskcı binlere, hatta yüz binlere (elektronik mikroskop) çıkan taırr * aletleridir. Bu alederin başarıları sayesinde, fridemeyi mcî:–tirmek ve yöntemlerde olduğu kadar bileşimlerde ve dok’—i” da yenilikler gerçekleştirmek mümkün olmuştur. Böylece neksel seramiklerden farklı olarak, gelişkin teknolojilerde k’__ lan, belirli özelliklere (elektrik, optik termomekanik) sahip te seramikler elde edilmiştir.

Tanımlama

Yüksek sıcaklıkta gerçekleştirilen bir ısıl işlemden sonr: çok tepkin olan toz sağlam bir yapı oluşturur. Bu yapı elek::: mikroskopta taranarak incelenirse, iki tanecik arasında maci; : şmması yoluyla birleşmenin oluştuğu saptanır: buna tane baz : nir. Tane bağlarının bileşiminin incelenmesi büyük bileşin n ‘ lılıkları olduğunu gösterir: silisyum, alüminyum ve kalsiyum : şirme sırasında tane bağına göç edebilir. Nihayet fridenm.; ’ tozda sık sık belli bir gözeneklilik kalır: seramik, tanelerden, ‘i bağlarından ve belli bir gözenek oranından oluşur.

Yeni işlemler

Klasik frideme işleminde istenilen sonuca ancak belirli b” : ner sonucu ulaşılabilir; tozun basınç uygulamadan pişirilrr.e;-dayalı geleneksel fritleme ekonomik bir işlemdir, ama yüksek g:: neklilik nedeniyle çabuk kırılan bir ürün verir.

Tozun tepkinirliğini iyileştirmek için 1 pm’den küçük taneler kullanılır; bu küçüklükte taneler ise, pH’si sıkı bir biçimde : netlenen organik veya inorganik eriyiklerde birlikte çökeltme yofilleştirme, organik bileşiklerin pirolizi, buhar evresinde itz lama veya bir alev veya plazmadan geçirme yoluyla elde edilir arada sık sık kimyasal tepkime gerçekleşir: buna fritleme tepe si denir.

Ürünün fritlenmesi sırasında bir dış basıncın uygulanması neciklerin birbirine kaynaşmasına yol açar. Elektrikle fritleme vî sıcakta izostatik presleme denen bu yöntemle, çok yoğun veya -ce kristalleşmiş malzemeler elde edilir.

Bu yeni işlemler sayesinde, yepyeni bileşimli seramikler getirilmiştir: kil dışındaki silikatların yanı sıra oksitler, karbürler, z. rürler, borürler ve florürler.

Yeni seramikler ve dokular

Sözü edilen bütün ilerlemelere rağmen seramik malzeme! zorlama altında hızla çoğalan küçük kusurlara ve küçük çatlak

Fritlemenin özellikleri Örnekler
madde taşınımı: 1-yüzeyde
yayınma g_ tanecj)( bağlantılarında 4-buharla
görüntüleme
ııı giderme
ıçık havada kurutma
O “C
;ok duyarlı olan, kırılgan malzemelerdir. Seramiklerin özellik-_ni güçlendiren yeni dokular geliştirme düşüncesi buradan kay-danmaktadır. Böylece saydam seramikler, denetimli kristalleş-li camlar (vitroseramikler), seramik-metal alaşımları (sermet), in-abakalar ve hepsinden önemlisi karma seramikler üretilmekte-; bu sonuncular, dağılmış bir fazm; aym veya başka bileşimli ;rin eklenmesiyle güçlendirilen bir temel seramikten veya mat-en oluşur. Bu tip dokuya ömek olarak aşağıdakiler verilebilir: M203 (matris) + Zr02 (dağılmış faz)

>İ3N4 (matris) + SiC (elyaf)

Uygulamalar

seramiklerin artık, süs eşyası olmanın yanı sıra, çok etkin ola-: kullanıldıkları yeni alanlar vardır; bu alanlarda seramiklerden, ı derece özgün bazı fizikî özelliklerinin yanı sıra, çeşitli etkin amlardan hiç etkilenmeme yeteneğinden yararlanılır: elektro-: devreler, elektrik veya ısı yalıtkanlıkları, nükleer santraller, u-/ motorları, diş protezleri…

SAesela esas maddesi zirkon olan seramikler, uygulamalardaki ı gelişmeleri yansıtmaktadır. Badeleyit (ZrO2) ve zirkon (ZrSi04)

i doğal mineraller XIX. yy’a kadar çok az kullanılmıştır. 1 800 lik fırınların gerçekleştirilmesi bunların koruyucu bir ateşe sanıklı malzeme olarak seçilmesine yol açmıştır, çünkü ergime staları 2 800 °C’ye yakındır. Elektriği yalıtan ve 2 000 °C’de ilet-ı olan malzemelere olan güçlü taleple birlikte, zirkon ortaya çı-ı bazı sorunları çözebilir. Bu doğrultuda araştırma çalışmaları ılamış ve çeşidi başarılı uygulamalar gerçekleştirilmiştir: kazanla ve otomobillerde yanma için regülasyon sondaları (katı^anot),
Seramik üretimi: Suyla (A) veya değişik maddelerle (B) kanştınlan çömlekçi toprağı elekten geçirilir (C); sonra demir ve magnezyumiu öğeler bir elektrik mıknatısıyla aynlır (D). Ardından kil sıkıştın lir (E) ve biryoğurucuda kanştınlır (F). Elde edilen hamur kolombinde (G) veya çömlekçi çarkında (H) biçimlendirilir veya dökme işlemiyle işlenebilir (i): hidratlı barbotin kalıba dökülür. Çekme işlemi hamurun bir haddeden (J) geçirilmesine dayanır: presleme yönteminde (K L) hamur bir kalıba dökülür. İlk fınnlamadan sonra bir vernik uygulanabilir (M). 1’den7’ye kadarki daireler mikroskopta görülen kil yüzeyini betimlemektedir: esnek ve içine su işleyebilir (1): işlenmiş ve kurutulmuş (2-4) pişirmeden sonra verniksiz ve minesiz (5); vernik uygulandıktan sonra (6); minelemeden sonra (7).
yüksek sıcaklıklı (2 000 °C) fırınlar için elektrik dirençleri, çelik hadde bıçaklan, makasları ve boruları (yıpranmaya direnç), filtreler ve zarlar (kimyasal değişmezlik), mücevhercilik (elmasa yakın refrak-siyon katsayısı), protezler, motor parçalan (termomekanik özellikler). Aynı şekilde alümin, elektronik devre levhalarında, sodyum buharlı lambalarda, protezlerde, tiristorlarda, izotopik ayırma zarlarında, filtre zarlarında vb uygulamak bulmuştur.

Seramik sık sık birçok ileri teknolojinin başarı koşulu olmaktadır. Yakın tarihlerde aşırı iletkenliğin (bütün kuramlar bu özelliğin üst sınırını 35 K olarak belirlerken, 125 K’lik bir sıcaklıkta her tür elektriksel direncinin ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır) keşfedilmesiyle birlikte, seramik yöntemleriyle geliştirilen YBaCuO veya TIBaCaCuO kadar karmaşık malzemeler aşırı iletkenliğin sadece sıvı helyumun sıcaklığında değil, sıvı azotonkinde de gerçekleştirilmesini sağlamakta ve böylece yeni teknolojilerin yolunu açmaktadır. □
AYRICA BAKINIZ

—*• eki Anadolu (Eski)

— ısag Atina sitesi —► ırası cam

—► eki Çin

— B1 İslam

—► eki Japonya —*- eki Kölomböncesi sanat —► eki Kore —*• eki malzeme —*■ [B3W mozaik —- esb Osmanlı

İmparatorluğu —► eki Pers İmparatorluğu —► ismB Roma

İmparatorluğu —► eki Yunan (Eski)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*