cinsellik, eşeyli üremeyle ilgili bedensel,
ruhsal ve toplumsal deneyim, yaşantı ve
ilişkiler bütünü. Mitolojiden doğabilimlerine
kadar çok geniş bir alanda değişik
anlamlarda kullanılan cinsellik teriminin
kapsamı, eşey hücrelerinden düşlemlere ve
mistik deneyimlere uzanacak kadar yaygındır.
Eşey ve üreme, canlı yaşamın sürekliliğini
sağlama yolunda cinselliğin maddesel temelini
oluşturur. Bazı canlılar tomurcuklanma,
bölünme gibi eşeysiz üreme yollarıyla, evrimsel
olarak erkek ve dişi biçiminde aynmlaşmış
canlılar ise eşeyli üremeyle çoğalırlar.
Eşeysiz üreyen canlılar kendilerine
tıpatıp benzeyen kuşaklar verirken, eşeyli
üreyen canlılarda ana ve babanın özellikleri
yarı yarıya karışarak yeni döllere geçer; bu
da evrim açısından daha zengin bir çeşitlilik,
dolayısıyla doğal seçmede türün sürmesi
açısından belirgin bir üstünlük sağlar.
Tüm eşeyli üreme biçimlerinde, erkek ve
dişi arasında birbirini tamamlayan bir işbölümü
söz konusudur. Dişiler, döllenmeden
sonra dölütün beslenmesini sağlayacak
maddeleri içeren büyük ve hareketsiz hücreler
(yumurta) oluştururken, erkek, yumurtayı
dölleme olasılığını artıracak kadar
çok sayıda küçük ve hareketli hücreler
(sperma) üretir. Yumurtanın döllenmesi,
türe özgü eşleşme ve cinsel birleşme kalıpları
içinde gerçekleşir. Bu kalıplar, türün
bedensel yapısı, yumurta ve sperma biçimi,
yaşama ortamı (su, kara, vb), yaşama
biçimi (tekil yaşam, toplu yaşam) ve üreme
mevsimi gibi değişkenlerle uyumlu bir çeşitlilik
gösterir. Bu kalıplara bağlı olarak her
türün, cinsel çekiciliği sağlayan koku, salgı,
ışık, ses, renk değişikliği gibi uyaranlar
yayma-, yılın belirli dönemlerinde çiftleşmeye
ya da döllenmeye hazırlanma, dans,
dövüş, Jcovalamaca gibi türe özgü kur
yapma biçimleri vardır.
Bazı türlerde, evrimsel olarak ayrı ayrı
eşeyler gelişmiş olmasına karşın iki ayn
eşey aynı bireyde bulunabilir. Erdişilik
(hermafroditlik) denen bu çifteşeyli durum,
yassı ve yuvarlak solucanlar, sümüklübö-
15 cinsellik
çekler, midyeler gibi bazı canlılarda kendi
kendini dölleme olanağı yaratırsa da, genel-!
likle bundan kaçınılır ve çapraz döllenme
yeğlenir. Ayrıca bak. üreme.
İnsanlarda da kalıtımla k-uşaktan kuşağa
geçen, üremeye yönelik cinsel kalıplar vardır;
toplumsal yapı, bu kalıpların yaşanja
aktarılmasını kendi kurallarıyla yönlendirir.
İnsan, cinselliği öğrenen tek canlıdır. İnsanda
doğal olarak cinsel uyanm yaratan her
durum, yaşanan kültürün- izin verdiği ölçü
ve biçimler çerçevesinde ele alınır. Günlük
yaşamda kişiler arası ilişkjler, iletişin),araçları,
reklamlar ve benzer yollardan, kişi
sürekli olarak cinsel uyaranlarla karşı karşıyadır.
Ama her cinsel uyan cinsel eyleme
yol açmaz; kişi, uyanyı eyleme dökmek ile
baskılamak arasında denge -kurmak durumundadır.
Bu konuda toplumun koyduğu
sınırlar ve koşullar belirleyici rol. oynar.
Toplum içinde erkeklik ve kadınlık rolleri,
beklentiler, yaşantılar,-öğrenme ve özdeşleşim
yoluyla bu sınırlar belirlenir.
Çocukluk cinselliği içindeki oyunlar, cinsel
uyanış ve ilgi, ergenlik çağındaki cjnsel
yönelişler, evlilik kurumu ve evjilik dışı
cinsel ilişkilere yönelik tutumlar kültüre
bağlı olarak değişir. Örneğin, yaşadığı çevrede
başka yoldan cinsel doyum olanağı
bulamayan gençlerin hayvanlarla cinsel İlişki
kurması bazı kültürlerde yaygındır ve
olağan karşılanır; evlilik öncesi ilişki bazı
toplumlarda tümüyle yasaklanmışken, bazı
toplumlarda evliliğe hazırlık amacı taşıdığında
hoş görülebilir. Bu konuda tekeşlilikçokeşlilik
seçimi, erkek-kadın rolleri, dinsel
inanışlar ve gelenekler belirleyici olur.
Bir davranışın cinsellik taşıyıp taşımadığı
amacına bağlı olarak değişir. Genelde cinsel
çağrı anlamı taşıyan soyunma, tıbjji amaçla
yapıldığında ya da çıplaklar kampında aynı
çağrışımı yaratmaz. Öpme, cinsellik’dışında
bir yakııjlık duygusu (annenin çocuğunu
öpmesi), bir saygı ya da törensel bir eylem
(Papa’nın elinin, yüzüğünün öpülmesi) anlamı
taşıyabilir. Kişiler bu amacı kestirme
konusunda oldukça duyarlıdır; ,bir selamlaşma
öpücüğünün biraz uzamasına ya da
bedensel yakınlaşmanın biraz ileri gitmesine
hemen cinsek anlam yüklenir.
Bireyin gelişimi ve ruhsal yaşamı açısından,
cinsellik yalnızca üreme organlarına
bağlı bir etkinlik ve doyum olarak görülmez.
Psikanaliz cinselliğe çok daha geniş bir
yer verir; cinsellik, yalnızca bir amaç (cinsel
birleşme) ya da bir nesne (cinsel eş) doğrultusunda
boşalım gösteren bir dürtü değildir
ve üreme içügüdüsüne indirgenemez. Bebeklikten
başlayarak, açlık, dışkılama- gibi
temel gereksinimlerin doyumundan öte haz
veren birçok uyarım ve eylem, cinsel olarak
nitelenir ve bunlar ileride cinsel sçvginin
bileşenlerini oluşturur. Bu bağlamda tüm
yaşamsal enerji bir cinsel enerjidir (libido).
Psikanalitik gelişme kuramında cinsellik
bebeklikten başlar; libido, ağızcıl, dışkıl ve
fallik dönemlerde değişik haz bölgeleri ve
ruhsal kipler üzerinde yoğunlaştıktan sonra,
yeterli bedensel olgunlaşmaya ulaşıldığında
üreme üzerinde odaklanır.
Cinsellik
27
Mar