Ya rızık temini için, yahut da esir veya hapiste bulunduklarından ağır işlerde çalışmak mecburiyetinde kalan kimseler oruç tutarlarsa bir kısmı hastalanır; oruç tuttukları takdirde hastalanacakları bilinen kimselerin durumu hastalar gibidir. Aynı durumda olan diğer işçiler ise hastalanmayabilirler; fakat bunlara da oruç tutmak çok zor gelir, büyük güçlük çekerler. İşte bu durumda olanlar hakkında iki görüş vardır: Birinci görüş: Böyle kimseler oruç tutmakla mükelleftirler, güçlük ve meşakkat oruç tutmamaları için ruhsat sebebi olamaz. Hanefilerin de dahil bulunduğu fukahâ ekseriyeti bu görüştedir. İkinci görüş: Bu gibi kimseler oruç tutmayıp her gün için bir fidye verebilirler. Bu konudaki farklı görüşlerin mesnedi, el-Bakara suresinin 184. âyetinin farklı tefsiridir, «…oruca dayanamıyaıılar bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir…» meâlindeki âyeti, birinci grup ya mensuh kabul etmiş, yahut da «yutıqûnehû» kelimesine «gücü yetmeyen, dayanamayan» mânasını vermişlerdir. İkinci grup ise İbn Abbâs’m anlayışına dayanmışlardır. Ona göre âyet mensuh değildir; orucu tutmaya gücü yetmekle beraber çok zorluk, çeken kimseler âyetin şümulüne girer ve böyleleri oruç yerine fidye verirler. Günümüzde bazı Ezher ulemâsı bu görüşü tercih etmişlerdir. (2)
d) Ağır işçiler:
12
Ara