DAĞCILIK
DAĞCILIK
Önceleri insanın doğayla kahramanca savaşarak dağların doruklarını fethetmesi olarak başlayan, daha sonra bir turizm etkinliğine dönüşen dağcılık bugün, tekniklerin ve amaçların sürekli ilerleme kaydettiği, bu etkinliğe gönül verenlerin bedensel ve ruhsal yeteneklerinin sınırlarını
sürekli zorlayan bir spor dalı haline gelmiştir
TARİHÇE
Yüksek dağlar öteden beri insanlar arasında (Fransız düşünürü Pascal, Pireneler’in gerçeği yanlıştan ayırdığını söylemiştir) veya insanla doğa üstü güçler arasında (Yunanistan’da Olimpos Dağı, Japonya’da Fuji-Yama) bir engel, bir sınır olarak kabul edilmiştir.
Dağlar zaman zaman istilacılar tarafından kovalanan insanlara sığmaklık etmişse de (Kabiliye, Dürzi Dağı), karlı doruklar çoğu zaman düşman bir ortam, insan tarafından fethedilip evcilleştirilmiş doğanın karşıtı olarak görülür. Dağ, alışılmış manzarayı sınırlar, o manzaranın bir parçası değildir.
insanın dağa bu bakış tarzı, Aydınlanma Çağı’nda değişti: yüksek doruklar, tutkuların ve incelemelerin konusu oldu. Doğabi-limciler Alp Dağları’nın nasıl meydana geldiğini, doruklarında neden denizkabuklannın bulunduğunu araştırdılar. Rousseau, daha sonra da romantikler bu vahşi alanlarda, doğanın bütün görkemiyle kendini ortaya koyduğu olağanüstü manzaralar keşfettiler. Ama dağcılık, Mont Blanc’m fethedilmesiyle başladı.
Mont Blanc ve Saussure tepeleri
isviçreli Marc Theodore Bourrit, XVIII. yy’ın ortalanna : :e» Alp Dağları’nın buzullarında araştırma yapmaya başla;, -r» monbc’e yerleşen Bourrit, buraya geçici bir süre kalmak i-zr islen birkaç kişiye dağa tırmanmaları için yollar önerdi, bu ; :’ küçük kitaplar da yazdı: bunlar ilk tırmanma rehberleny-
Cenevre’nin zengin aristokrasinin bir üyesi olan Hora;; dict de Saussure, bilimle tırmanma tutkusunu birleştir^- I a* çok Mont-Blanc’la ilgilenen Saussure, bu dağın tepesine rr-rje-mayı başaracak bir ekip kurmaya çalıştı, bu işi başaracak : jz* ra büyük ödüller vaat etti. İlk denemeler başarısızlıkla sc* – -J®” dı; insanın dağın tepesinde uyuyabilmesi olanaksız görür— : Ancak Jacques Balmat, doktor Michel Gabriel Paccard eş-i z* 8 ağustos 1786’da «Avrupa’nın çatısı»na (4 808 m) ulaşma şardı. Ertesi yıl kendisi de tepeye ulaşacak olan Saussure. =: r-aa tutarak bu başarıyı kazanan iki kişiyi ödüllendirdi.
Dorukların fethi
Bu başarılann doğurduğu yankılar, Alp Dağları’na baz. r rrst nımlı sporcuları çekti. Başlangıçta macera meraklısı okrai edilen bu kişiler, belli başlı tepelere tırmanmaya giriştiler _ ü sonra modem dağcılık (Alpinizm) gelişti: bazı dağ köylülen r; r rs” lik yapmaya başladı, ortaya bu işle ilgili özel malzemeler zsz.. özel teknikler geliştirildi. Pireneler de bazı kâşifleri kendini Pirene dağcılığı 1802’de birçok denemeden sonra, Gavarr. rjf çemberinin yakınında yer alan Perdido Dağı’na (3 335 m; yı başaran baron Ramond de Carbonnieres’le başladı. Bu arai; ■— Dağlan’nın belli başlı tepeleri fethedildi: Jungfrau Doruğu î raarhom Dağı, Breithom, Pelvoux, Rosa Dağı vb. 1838’de ^ ss bir kadın dağcı, Henriette d’Angeville Mont Blanc Tepesine : _■ “
Sportif dağcılığı kuran, 1854’te WetterhornTepesi’ne CEr.i-‘Jer Alfred Wills oldu. İngilizler bu dönemde, tepelerin fethinir. r -öncüleri oldular. Birbiri ardına en yüksek tepelere çıkıldı Ut’ -Tepesi de, bir yüzyıl öncesinin Mont-Blanc’ı gibi, fethi zn koşulan bir dağ haline geldi. Edward Whymper 1865’te. den dört kişinin ölmesi pahasına bu tepeye tırmanmayı ta: Aynı tepeye aynı yıl içinde bir başka yoldan ikinci kez fcrrr_i~~ dı. Dağcılık giderek yaygınlaşmaya başladığı dönemde, r~J t yeni bir görüş atıldı: artık amaç, bir tepenin ilk defa lethez– ==»• değil, oraya yeni bir yoldan, olası en tehlikeli yoldan ulaşma
Dağcılık bir spor haline geliyor
Yeni tırmanma yollarının araştırılmasına başlanmasıyla -ir; lık kavramı değişti. Kendim aşma isteği, insana kafa tutar, cr £-la boğuşma hevesinin yerini âldı. Dağcılık böylece, yetene.* –ramının ön plana alındığı ayrı bir spor dalı haline geldi; cal —r daha alçak, fakat tırmanması daha zor tepeleri hedefler c.r_— Dağcılar, dünyayı bölen dağ zincirlerine tırmanmaya baş.a:— 1868’di? İngilizler, Chamonixli bir dağcıyla birlikte Kafkas i —■ ki Elbruz (5 641 m) ve Kazbek (5 044) m) tepelerine uımsz-z^z daha sonra DıkdağTepesi’ne tırmanıldı (5 198m). Alpdağr.;, £ m zamanda Himalaya ve And dağcısı oldu. Himalaya Dağ.ar r-daki 7 000 m’den yüksek Sıkkım Tepesi’ne 1883’te Grahi_~ -mandı. Ingiliz dağcılar arasında büyük üne sahip Albert Frs ztzn Mummery, Himalaya Dağları’nın on dört yüksek tepesini:– rr olan ve 8 000 m üzerinde bir yüksekliğe sahip olan Nane; : ir bat’a (8 126 m) tırmanmaya girişti, fakat başarısızlığa uğra îra hayatını kaybetti. Dünyanın belli başlı sıradağlarına tırrr.ar_^ And Dağlan’nda o zamana kadar fethedilmemiş tepelere r_~–nıldı: Ekvador’daki Chimborazo Tepesi (Whymper, 1880 -, A-ir tin’deki Aconcagua Doruğu (Zurbriggen, 1897) fethedildi.
MODERN DAĞCILIK
Sürekli gelişen dağcılık tekniği ve özel çalışmanın getirdiği k insamn sahip olduğu yeteneklerin sınırlarını zorlamakta. Tınr.ir-rr* teknikleri giderek çeşidenmekte, dağcılar buzul uzmanı, kaya ■_m–nı, kar uzmanı, hem kaya, hem kar uzmanı haline gelmekte .
8 000 m yüksekliğe kafa tutmak
Dağcılık donanımları giderek yetkinleşmektedir; bu yet; • me, daha önce olanaksız gibi gözüken tırmanışların gerçe-.;.’ rilmesini sağlamakta. Himalaya Dağları’nda özellikle Ever;.-‘~ Ingilizlerin 1922’den beri birçok kez denediği «8 000 m üst- • rr manış, 1950’de Annapurna Doruğu’na (8 078 m) Fransız Ktrz:-ı ve Lachenal’in ulaşmasıyla, zaferle sonuçlandı. Birçok başar.; ^ lıktan ve yaşanan dramlardan sonra Hillary ve Tenzing Szrıı 1953’te «dünyanın damı»na ulaşmayı başardı.
Everest Dağı’na ve Himalayalar’m diğer doruklarına daha l- v
Erle Escoltier,
buzula tırmanma sanatını gösterirken. Yeni yaygınlaşan ~ır. tırmanıcı için yüksek düzeyde **3f ve konsantrasyonu gerektirir.
■a**
Sr*.
.M-
■VT77
%r/e* Edlinger. «çıplak elli tırmanıcı», çok u alet kullanır: -şgnezya, tırmanma ayakkabı lan, karabina halkalan.
TJsnma girişimlerinde, yükseklik arttıkça havadaki oksijen oranının ızalması, öteki tırmanma sorunlarının yanında en önemli zorluk :larak ortaya çıktı. Bu konuda ayrı görüşler ileri süren iki ekol, daha şn başında karşı karşıya geldi: sporculuk esprisini ön planda tutan alınlık yanlıları ve amaca ulaşmak için her araçtan (oksijen dahil) , srarlanılmasını düşünenler. Bu arada, kayalardan ve buzdan oluşan : j devin fethi için aradan geçen otuz yıl da hesaba kanlıyordu.
1950’lerde, 8 000 m yükseklikteki tepelere tırmanmanın başarmasından sonra, daha teknik ve daha zor amaçların gerçekleş-jilmesi için yol açılmıştı. Adı bilinmeyen başka doruklar, bu ün-; «dünyanın damı»ndan daha fazla ön plana çıkacaktı. 1970’ler-m başlayarak Himalaya dağcılığı yeni biçimine büründü: büyük raştırma gruplarının yerini küçük gruplar aldı. 1980’lerde, her tırmanma stilini, her yolu deneyen grupların sayısı süratle arttı, öylece, Everest, 1978’de bir yandan Messner’in oksijen kullan-:adan tırmandığı, öte yandan Çinlilerin yaklaşık 200 kişiden uşan bir ekiple, yükseklerde malzemelerin taşınması için heli-jpterlerden de yararlanılarak fethedilen bir tepe oldu.
Kayalara tırmanma
Bu pratik, XIX. yy’m sonlarında Fontainebleau Ormanı’nda arza çıktı. Bu teknikte ip kullanılmaz; baş vurulan tek araç, oranda serpili halde bulunan metrelerce yükseklikteki kumtaşı >klarıyla karşı karşıya kalan insan bedeninin ustalıkla kullanılışıdır. Başarılı tırmanışlar sınıflandırılır, daha sonra zorluk de-elerine göre kodlandırılır. Bu dereceler, 2. dereceden (yürüyüş) ılayarak 5. dereceye, daha sonra da uzun süre insan yeteneği-. sınırı kabul edilmiş olan 6. dereceye kadar uzanır.
Söz konusu dönemde, zorluk dereceleri renkli işaretlerle belir-niş ilk yarışma alanlarının (art arda tırmanılması gereken kaya-düzenlendiği görüldü. 1960’larda 7. derecenin ortaya çıkışının jiderek gelişen uzmanlaşmanın sonucu olarak 1980’lerde turnaların 8. derece zorluk taşıyan tırmanışları yapmaları mümkün ı. Gerçekleştirilen ilerlemede, dağcılık ayakkabılarındaki geliş-reçineli maddeden yapılma tabanı olan, esnek hafif ayakkabı-ı kullanılmasının belirleyici rolü oldu. Bundan daha da nlisi, tırmanıcıların bu spora kazandırdıkları yeni tırmanma ikleridir. Başlangıçta dağda yapılan bir çalışma niteliğinde bu spor dalı, kısa sürede çeşidi uzmanlıkların geliştirildiği baş-
lı başına bir disiplin haline geldi. 1950’lerde, hedeflenen tepeye ulaşabilmek için amatörce yapılan girişimlerin yerini bugün, düzenli antrenman zorunluluğu aldı. Yüz yıllık bir süre içinde, Fontainebleau Ormanı’ndaki kayalıklar, dünyanın her yanından gelen tırmanıcıların omuz omuza yarıştıkları bir yer haline dönüştü.
Bu tür tırmanışlara karşı duyulan ilgi, büyük şehirlerin banliyölerinde «tırmanma duvarları»mn yapılmasına yol açtı. Bu duvarların üstündeki tutamak yerleri, ana okulu öğrencilerinin olduğu kadar, deneyimli tırmanıcıların da kullanabileceği biçimde düzenlendi. Şehirlerin yapısında artık yer alan bu duvarların gelişmesi sonucu, tırmanma diğer sporlar gibi bir disiplin haline geldi, bu alanda yarışmalar düzenlendi, ortaya yıldızlar çıktı.
Yarlara tırmanma
Malzeme olarak yalnızca dağcı ayakkabısı gerektiren kayalara tırmanmanın tersine, en az iki kişilik bir ekiple yapılan yarlara tırmanma, ip, karabina halkalan ve kemer kullanılması gerektirir. İp geçirme işlemi ikinci dağcı tarafından yapılır; bu dağcı liderinin ilerlemesine göre ipi yavaşça gevşetir, ikinci dağcı, ipini, kemerinin üstünde asılı olan karabina halkaları yardımıyla sikkelerden (piton) (bunlar kaya yarıklarına yerleşirilen çelik çivilerdir) geçirir. Birinci dağcı düşecek olursa, ikinci dağcı tarafından bloke edilir ve kendini emniyete aldığı noktaya olan mesafenin en çok iki katı kadar düşer. Dolayısıyla güvenlik tamdır.
Bir başka uygulama da «tek» başına tırmanıştır. Bu, tırmanılacak dikliği, kendini güvene almak için ip kullanmadan, çıplak elle tırmanma olarak gerçekleştirilir. Çok tehlikeli olan bu tırmanma türü, bazı filmlerde görülen uygulamaların dışında, rağbet görmemektedir.
Buz tırmanışı
Kramponun keşfi, bunları çıkılması zor yamaçları aşmak için kullanan Romalı lejyonerlere mal edilir. XVI. yy’da dağcı bastonu ortaya çıktı. Bu, ucunda demir başlık bulunan bir sopaydı. Dağcı, dik yamaçlardan inerken veya bu yamaçları tırmanırken bu bastondan destek alıyordu. Mont-Blanc, işte bu basit aletle fethedildi. 1960’ta, KaliforniyalI bir genç olan Yvon Chouinard, buzda ilerlerken bedeninin bütün ağırlığım verebileceği aleder tasarladı. Yüksek dağ tırmanışları için malzeme üreticileri sayesinde yeni bir kazma-çekiç ve kramponlar kuşağı ortaya çıktı. Bunlar, buz tırmamcılannın, buz engellerini güvenlik içinde aşmalarım sağladı. Bundan böyle dağcının bütün ağırlığını kazmasına verebilmesi, kramponlarının ucuna bütünüyle güvenebilmesi mümkün oldu. Bununla birlikte bu uygulama tehlikelidir, dağcının kendi bedenine ve kafasına bütünüyle hakim olmasım gerektirir. Zorluk derecesi, eğimin dikliğine, girişilen tırmanışa, yüksekliğe, buzun durumuna, hava sıcaklığına bağlı olarak değişir. Buzda tırmanış yapmak için en elverişli dönemler, sonbahar, kış ve ilkbaharın başlarıdır. Himalaya buzullarına henüz az sayıda tırmanış yapılmaktadır; Kanada buzullarıysa dünyanın tırmanılması en zor buzulları olarak kabul edilmektedir.
Dağcılık mesleği
Tırmanma bir meslek haline gelmektedir. Eskiden bir dağcı, amatörleri dağa çıkaran bir rehber olabiliyordu; bugün, dağ ayakkabısı, ip, kemer üreten üreticilere anlaşmayla bağlı olarak çalışabilmektedir. Dağcılık yarışmalarında, sportif araştırma gezilerinde, büyük girişimlerde görev alarak bu spora bütünüyle gelişmekte olan bir görünüm kazandırmaktadır. Artık gençler tırmanma sporuna, yanş-malardan geçerek gelmektedir. Bu yeni kuşağın, eskiden dağcılığa anlamım veren bakir doğayla ilişkisini yitirdiği ileri sürülebilirse de bu yeni kuşak salt spor alanında ilerleme kaydetmiştir. □
TÜRKİYE’DE DAĞCILIK
Türkiye’de ilk dağcılık faaliyetleri 1. Dünya Savaşı sırasında askeri alanda olmuşsa da sportif anlamda 28 ağustos 1924’te Miralay Cemil Cahit Bey’in Erciyes tırmanışıyla başladı. 1928’teTürkDağcılıkCemiyeti’nin, 1939’da Dağcılık ve Kış Sporları Federasyonu’nun kurulmasıyla gelişen bu sporda önemli tırmanışlar 1970’lere doğru başladı. BozkurtErgör ve Sönmez Tar-gan, Demirkazık’a (3756 m) Bozkurt, Ergör Ağrı’ya (5137 m.)f Yalçın Koç Reşko’ya (4135 m) ve KaçkaPa (3932 m) tırmandılar. Türk dağcılar 1980lerde yurti-çindeki başarılı tırmanışların yanı sıra yüksek irtifa dağcılığına da yöneldiler. 1980’de Kafkaslardaki Elbruz Doruğu;na (5642 m) çıkan Mecit Doğru, Halil Alpay ile birlikte 1983’te Orta Asya’da Lenin Doruğu’na (7134 m) ve 1985’te Garmo Tepesi’ne (7495’m) başarılı tırmanışlar yaptılar. Rusya’da 7 bin metrenin üzerindeki beş dağa da tırmanarak Kar Leoparı ünvanmı alan Nasuh Mahruki mayıs 1995’te dünyanın en yüksek noktasına (Everest, 8 848 m) tırmanan ilk Türk olmayı başardı.
Dağcılıkta kullanılan aletler;
1. kazma; 2. buzullara tırmanmada kullanılan kazma-çekiç;
3. tırmanma çekici; 4. takoz.
AYRICA BAKINIZ |