- Damgalı Matbaac. eşek. Tekiz. Herkes tarafından kötü olarak tanınan.
- Damgalı kâğıt (varak-ı sahiha), Tanzimattan sonra İspanya baş tercümanının oğlu Telmas tarafından yapılan teklif üzerine, devlete gelir sağlamak için çıkartılan siyah veya soğuk damgalı kâğıda verilen ad. (Bu kâğıda yazılan her türlü senede, resmî daire ve mahkemelerce daima güvenilirdi. 1873’te damga nizamnamesinin ortaya çıkmasıyle damgalı kâğıtlar tamamen kaldırıldı ve bunların yerini damga pulları aldı.
- Damgasız sıf. Damgası bulunmayan, damgalanmamış: Damgasız pasaport. (ML) Damga, Reşat Nuri Güntekin’in romanı (1924). Sevgilisinin namusunu korumak için hırsızlığı kabul ederek toplumca damgalanan İffet’in hayal kırıklığını anlatır. (M)
- DAMGAN, Kuzey İran’da şehir, Meşhed-Tahran ana demiryolu üzerinde, Şahrud ve Semnan şehirleri arasında. Damgan ilinin merkezi; yaklş. 16 500 nüf. Eski bir şehir olan Damgan yakınlarında Eşkânîlerin başşehri Hekatom Pilos’un kalıntılarına rastlanır. İslâmî devrede Kumis eyaletinin merkezi oldu. Nizamülmülk’ün ölümünden sonra Ismailîlerce yağmalandı (1087), moğol saldırısında yıkıldı. Ünlü Kaçar hanedanı hükümdarlarından Feth Ali Şah bu şehirde doğdu (1771). O sıralarda beş kapılı, 166 kuleli, 5 800 m uzunluğunda bir surla çevrili idi. Şehrin 25 km kuzeyindeki Çeşme-i Ali, Damgan’ın suyunu sağlar; 1 km güneyinde Tepehisar camii ve Tarihane (Damgan*) camii bulunur. Eski eserler arasında Mescid-i Cami, Çehil Duhteran (Kırk Kız) türbesi, Pîr Alemdar kalesi ve İmamzade Cafer türbeleri. Badem ve fıstık üretimi. Kurşun ihracatı.
- Damgan camii, Hazar denizinin güneydoğusunda, Damgan’da cami. 750-786 Yılları arasında Abbasîler tarafından yaptırıldı, öbür adı Tarihane1 dir (Allahın evi). Caminin avlusu, üç yandan birer sıra revakla çevrilmiştir. Sağ ve soldaki revaklar altışar, öbürleri beşer kemerlidir. Yedi şahını bulunan camide, beşik tonozla örtülü sahınlardan ortadaki, öbürlerinden daha geniştir. Camiin içindeki ve revaklardaki sütunlardan yedisi ayaktadır. Büyük bir kısmı yıkık durumda olan caminin tuğladan ve çini süsle-meli minaresi, Selçuklular zamanında yapılmıştır. İslâm mimarîsinin başlangıcına ait bilgi vermesi bakımından önemlidir. (M) DAMITMAK geçi. f. (esk. türk. tammak, damlamak’tan dam-ı-t-mak). Bir karışımdaki en uçucu maddeleri önce buharlaştırmak, sonra da soğutarak yoğunlaştırmak suretiyle damla damla çıkarmak; imbikten geçirmek: Şarabı damıtmak.
- Damıtıcı i. ve sıf. Sanay. Damıtma ürünlerini elde etmek amacıyle çeşitli ham maddeleri damıtan kişi: Damıtık içkiler ve likör yapanlara damıtıcı denir. Damıtmağa yarayan; damıtma işinde kullanılan: İmbik, damıtıcı bir cihazdır.
- Damıtık sıf. Kim. Damıtılarak elde edilmiş: Damıtık su. Esk. Mukattar.
- Damıtma i. Gaz halinde ürünler elde etmek üzere, bazı katı cisimlerin ısı karşısında temel maddelerine ayrıştırılması. Sıvı karışımlarda karmaşık ve değişken bileşimler halinde bulunan elementlerin, özellikleri kesinlikle belirli ürünlere ayrılması. (Bk. ANSiKL. Fiz. ve Teknol.) Şarap veya mayalanmış meyve sularından, sıvı alkolle birlikte bütün uçucu maddeleri ayırmak için yapılan işlem. Ayrımsal damıtma, kaynama noktaları değişik çeşitli sıvılardan meydana gelen bir karışımı kaynatarak, karışımdaki sıvıların ayrı ayrı elde edilmesi. Damıtma ürünleri, ham veya cracking* petrolün damıtılmasıyle elde edilenmadde: Artık ürünlere karşılık, damıtma ürünlerinde, benzinler, kerozenler, gazoil ve kaypak yağlar bulunur. Parafinli damıtma ürünleri, ham petrol veya yan ürünlerin boşlukta damıtılmasıyle elde edilen parafinli ağır ürünler. Gaz sanayiinde, su «azmin kar-bürasyonunda kullanılır. .
- Uçucu bir sıvıya, bileşimindeki ürünlerden ayırmak veya arıtmak için uygulanan işlem.