Hanefi mezhebinin kurucusu olan
İmam-ı A’zam’ın talebelerinden. Doğum tarihi kesin
olarak belli olmayıp, 781 yılında vefât etti. Evliyanın en
önde gidenlerinden, h a ram la rd a n , şüphe lile rden,
mübahların fazlasından sakınan, bir çok ilimlere sahip
bir zâttı. Yirmi sene İmam-ı A’zam’ın talebeliğini yaptı
ve fıkıh ilmine ait çok şeyler öğrendi. O zamanın büyük
âlimlerinden, evliyâsından olan Fudayl bin İyâd ve
İbrahim bin Edhem ile de görüştü.
Tövbe etmesine, bir şarkıcıdan dinlediği şu beyit
sebep olmuştur:
“Hangi güzel yüzdür ki, toprak olmadı,
Hangi tatlı gözdür ki, yere akmadı.”
Bunları duyunca ne yapacağını şaşırdı, derdine çare
bulabilmek için dolaşmaya başladı. İmam-ı A’zam’ın
kapısına gelip, halini bildirdi ve talebe oldu. Dünyayı
hiç sevmezdi. Bütün dünyanın ve dünyadakilerin
yanında zerre kadar kıymeti yoktu. Yalnız fakirleri hoş
tutardı. Vefât ettiği gece, gökten bir ses duyuldu: “ Ey
yeryüzünde olanlar, Davud-ı Tâî H ak k ’a kavuştu.
Allah ondan razıdır” diyordu.
Buyurdu ki: “ İlim, ancak amel edinmek için öğrenilmelidir.
Her ilmin mutlaka gereği yapılmalıdır. Ameledilmiyorsa, ilmin de lüzumu yok demektir
DAVUD-I TÂÎ,
14
Eyl