wiki

DEDE KORKUT HİKÂ YELERİ

Sözlü olarak
bütün Türk illerinde varlıkları görülen, Manas ve Oğuz
destanları ile ilgisi bulunan, Türkler arasında İslâmiyet
öncesi doğan, İslâmiyet’in kabûlü ile İslâmî renge bürünen
ve destan husûsiyeti taşıyan hikâyeler. Hikâyelerin
hepsinde Dede Korkud adlı bir T ürk evliyâsının ortayaçıkarak deyişler demesi, Oğuznâme düzmesi, destan
söyleyip Oğuz halkına nasihatta bulunması; onların
Dede Korkut Hikâyeleri adıyla anılmasına sebep
olmuştur. Hikâyelerin tamamının bulunduğu kitâba da
Kitâb-ı Dede Korkut (Dede Korkut Kitâbı) denilmektedir.
Hikâyeler Oğuz Türkleri’ne aittir. Oğuz Türkleri’
nin 24 boya ayrılması sebebiyle sayılarının O ğuz boyları
kadar olması fikri bâzı türkologlar tarafından düşünülmüşse
de, bugün elimizde sâdece oniki hikâye
bulunmaktadır.
Hikâyeler konu bakımından; savaşlara, aşka ve dîn
ile karışık mitolojiye yer verirler. Gerçekten Dede Korkut
Hikâyeleri’nde Oğuzların kendi aralarındaki mücâdeleler
1 ve 12. hikâyede anlatılmıştır. Bunlardan
birisinde Dirse H â n ’ın yiğitleri, kıskançlık yüzünden
O’nu aldatıp oğlu Boğaç H â n ’ı öldürmesini istiyorlar.
Dirse Hân oğluna avda iken ok atıyor. Öldü zannediyor.
Annesi Boğaç’ı buluyor. Boğaç iyileşiyor. Kırk
nâmerd durumun anlaşılmaması için Dirse H â n ’ı kâfirlere
teslim etmek istiyorlar. Sonra Boğaç bunları kırk
yiğidi ile helâk edip babasını kurtarıyor. İkincisinde ise,
bir haysiyet meselesi ortaya çıkıyor. Bu sebeple Dış
Oğuzlar İç Oğuz’a isyân ediyorlar. Aralarında dövüş
başlıyor. Dış Oğuz dize gelip afv diliyorlar.
Dış savaşı konu edinen hikâyeler ise Dede Korkut
Kitâbı’nın 2,4,7,9,10 ve 11. hikâyeleridir. Ayrıca 3 ve 6.
hikâyeler aşkı konu edinirken 5 ve 8. hikâyeler dinî
karekterde mitolojiktirler. Fakat bu hikâyeler mitolojik
unsurlar taşımakla birlikte, Deli D um ru l’da bir kendine
geliş ve nefis muhâsebesi; Tepegöz’de ise işlenilen birgünâhın doğurduğu neticelerden tedirginlik vardır. Bu
tedirginlik şahsa âit olmayıp bütün cemiyete şâmildir.
Bu yönü ile bu iki hikâyede dinî ta ra f daha da ağır
basmaktadır.
Hikâyelerin kaynağının “Oğuznâme” olduğunu
söylemek veyâ tamâmı kaybolan Oğuz Destânı’nm
eksik kısımları olarak değerlendirmek de mümkündür.
Devâderî’nin Oğuznâme’nin Farsça ve Arapça’ya
yapılmış tercümelerini gördüğünü Düre rü’t-Ticân’da
kaydetmiş olması bu fikri kuvvetlendirmektedir. Bunoktadan hareket ederek Dede Korkut Kitâbı’nın aslının
İslâmiyet’ten önce kitap hâlinde varlığına bakılırsa,
bu eserin başka bir isimle bulunması bugün bile ihtimâl
dâhilindedir.
Hikâyelerde görülen fevkalâde haller destânî
zamandan kalma unsurlardır. Söyleyiş itibâriyle hikâyelerin
nesir ve nazım diline yer vermesi, nesir dilinin,
secilerle devâm etmesi eserin aslının nazım olduğu fikrini
de ihsâs ettirmektedir. Zamanla değişmiş ve bozulmuş
olan nesir dili, destânî bir kalıntı şeklinde, ancak
XV ve XVI. yüzyılda bu şekilde tutulabilmiştir. Türk
dili ise işlenmişliğinin doruğuna bu eserle erişmiş, yine
bu eserle Türklük, bugünkü şekli ile bile, atalardan
kalan kıymetli bir mirâsın içinde yer almıştır. Eserin
Osmanlı sâhasında yazılarak kaybolup nisyâna karışmaktan
kurtarılması; böylece Osmanlı Türklüğü’nün
kültür hâmiliğindeki öncülüğü Türk dünyasınca minnetle
yadedilmesi gereken bir husustur.
Müellifinin millet, muhtevâsımn top-yekün Türk
Milleti’nin hayâtı olması; kahramanlık menkibelerine
yer vermesi; yüksek bir çoşkunluk ifâdesi taşıması;
tabîat unsurlarının hikâyelerde ön sırayı işgâl etmesi ve
aktif bir hayâtın yer alması; bu hayâtın hayvanlarla,
renklenmesi ve hızlı oluşu; Hunlardan başlayarak,
G öktürk, Oğuz-Yabgu Devleti, Sulçuklu, Akkoyunlu
ve Osmanlı olmak üzere bütün Türk târihini ilgilendirmesiOrta Asya ve Türkistan coğrafyasının unsurları
bulunmak şartıyla Azerbeycan ve Doğu Anadolu’yu
içine alan bir coğrafyaya sâhip oluşu gibi vasıfları ile
Dede Korkut kitâbı millî bir destân hüviyeti taşımaktadır.
Fakat hikâyenin tek bir kahraman etrafında
dönmemesi ve uzun bir manzum eser olmaması
gibi sebepler eseri destân hudutları dışına çıkarmaktadır.
Yalnız Dede K o rk u t H ik ây e le ri’nin dili
Türkçe’nin en güzel örneğini teşkil etmektedir. Emsâlsiz
olan bu dil Türkçe’nin şâheseri olup, asırlarca Türk
Milleti’nin ağzından süzülmüş, ata sözleri ve vecîzelerle
süslenmiş bir dildir. Bu yönü ile bir destân vasfı taşımaktadır.
Hasılı, eser destân ve hikâye olarak karışıklık
göstermektedir. V. M. Jirmunskiy gibi bu sahada çalı-şanlar Dede Korkut Kitâbı için “T ürk dilini konuşan
halkın biricik destânî eseri..” demekten kendilerini alamazlar.
Zâten yukarda saydığımız şekle âit bir kaç
nokta hâriç. Dede Korkut Kitâbı milletimizin en büyük
kültür varlıklarından biri olarak önde gelen bir
destandır.
Dede Korkut Kitâbı; Dede Korkut’u konu edinen
bir önsöz ile on iki destan parçasını ihtivâ etmektedir.
Hikâyelerin hiç birisi tam bir destan değildir. Hepsi
birlikte bir destân da meydâna getirmezler. Bu itibârla
Dede Korkut halk hikâyesi olmaya yönelmiş ve o sırada
tesbit edilmiştir. Hülâsa, Dede Korkut Kitâbı, Oğuzlar’
daki destân geleneğinin bir devamı olup Oğuz destanının
değişik bir şeklidir.
Dede Korkut Kitâbı geçmişten bu yana Türkiye ile
birlikte, bugün dağınık ve başka ülkelerde yaşayan
bütün Türklüğü kucaklayan; şeref, namus, ahlâk güzelliğini
her şeyin üstünde tutmasıyla Türk seciyesini işleyen,
bazı anlaşmazlıklar bir tarafa, millî tesânüdü önde
tutan, ferde ve insan haklarına değer veren, kısacası
Türk Milleti’nin zevkleri, meziyetleri, dünya görüşü,
değer hükümlerini içinde toplayan biricik eserdir.
Bâzı ilim adamlarına göre XV. yüzyıl, kimilerine
göre ise XVI. asırda yazıya geçirildiği öne sürülen Dede
Korkut Kitâbı’nın dünyâda bilinen iki nüshası vardır.
Yazmalardan biri Almanya’da Dresden’de diğeri ise
İtalya’da Vatikan Kütüphânesi’ndedir. Dresden nüshasında
12 hikâye vardır. Ettor Rossi tarafından Vatikan
Kütüphânesi’nde bulunan nüshada altı hikâye mevcutturVatikan nüshası harekelidir. Bu nüsha 1952 yılında
bir önsüzle birlikte Rossi tarafından neşredilmiştir.
Eser üzerinde Avrupa’da; Prof. Barthold’dan başlayarak
E. Rossi’ye kadar bir çok ilim adamı çalışmıştır.
Memleketimizde ise başta Fuat Köprülü olmak üzere,
Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan, Faruk Sümer,
Fahreddin Kırzıoğlu, Suad Baydur, Pertev Nâilî Boratav
ve Orhan Şaik Gökyay İlmî araştırmalar yapmışlardır.
Fakat asıl Dede Korkut Kitâbını İlmî ve ciddî
olarak neşreden İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyâtı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr.
Muharrem Ergin’dir. İlmî neşirleri bir tarafa, Dede
Korkut Kitâbı; 1000 Temel Eser serîsinin ilk kitâbı olarak
günümüz türkçesi ile aynı yazar tarafından 1969
yılınd^yneşredilmiştir. Ayrıca, İngilizce, Rusça, İtaly
a n c a jp fm a n c a Sırpça’ya da tercümeleri yapılmıştır.
Dede Korkut Kitâbı’ndaki hikâyelerin konularına
göre başlıkları şunlardır.
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu
2. Salur Kazan’ın Evi(nin) Yağmalandığı Boy
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu
4. Kazan Bey Oğlu Uruz Beyin Tutsak Olduğu Boy
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu
6. Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu
7. KazılıkKoca Oğlu Yegenek Boyu
8. Basat(ın) Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy
9. Begil Oğlu Emre’nin Boyu
10. Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu
11. Salur Kazan Tutsak Oğlu Uruz Çıkardığı Boy
12. İç-Oğuz’a Taş-Oğuz Âsi Olup Beyrek Öldüğü Boy

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir