Delhi Sultanlığı, Kuzey Hindistan’da
13. yüzyıldan 16. yüzyıla değin hüküm
süren Müslüman devlet. Gûrlu hükümdarı
Gıyaseddin Muhammed’in (hd 1163-1203)
kardeşi Muizeddin Muhammed (hd 1203-
06) ile komutanlarından Kutbeddin Aybeg’
in 1175-1206 arasında düzenledikleri akınların,
özellikle de Taraori (1192) ve Çanda var
(1194) çarpışmalarında kazanılan zaferlerin
sonucunda kuruldu. Muizeddin Muhammed
1206’da öldürülünce Kutbeddin Aybeg Lahor’da
başa geçti. Bu tarih aynı zamanda
adı Muizzi olan ve 1290’a değin hüküm
süren Memlûk hanedanının başlangıç yılı
olmuştur.
Kutbeddin Aybeg, Muhammed’in tahtında
hak iddia eden Memlûk hükümdarlarından
Gazne hâkimi Taceddin Yıldız ile yaptığı
savaş sırasında konumunu daha güçlendirmeyi
başardı. Bu arada Gazne’yi bir süre
elinde tuttu. Hükümdarlığı Hindistan’la
sınırlı kalan Aybeg 1210’da öldü. Yerine
damadı Şemseddin İltutmuş (hd 1211-36)
geçti.
Delhi’yi sürekli başkent yapan İltutmuş,
Hindistan’daki Gûr fetihlerini bastırmak
isteyen Taceddin Yıldız’ı yenilgiye uğratarak
tutsak etti. Ayaklanan Bengal valisine
boyun eğdirdi. 1220’lerde Afganistan’ı fetheden
Moğol kuvvetleri karşısında ordularını
çekme yoluna gitti. Gûrlu paralı askerler
Hindistan’la siyasal bağlarını bu dönem
sonunda kestiler. İltutmuş, Kuzey Hindistan
ovasının başlıca kentsel yerleşim merkezlerini
de ele geçirerek, asi Racput şeflerini
denetim altına aldı.
İltutmuş’un ölümünden sonra kızı Raziyye
Begüm başa geçtiyse de, Türk Memlûk
soylularının muhalefeti karşısında 1240’ta
tahttan inmek zorunda kaldı. Bunu izleyen
iç çatışmalar sonunda 1246’da duruma egemen
olan Gıyaseddin Balaban, 1266’da
sultan oldu ve 1287’ye değin hüküm sürdü.
Bu süre içinde Delhi Sultanlığı, Moğol
istilasına karşı savunmada kaldı ve yeni Racputlarla
savaştı.
Celaleddin Firuz Halaci’nin 13 Haziran
1290’da Balaban’dan sonra başa geçen Keykubâd’a
karşı gerçekleştirdiği darbeyle hanedanlık
Muizzilerden Halacilere geçti.
1290-1320 arasında egemen olan Halaci
hanedanı döneminde Delhi Sultanlığı, bir
imparatorluğa dönüştü. Halaci kabilesi Afganistan’da
yerleşmiş olmasına karşın, köken
olarak Türktü. İlk Halaci sultanı Celaleddin
Firuz Şah da Afgan sanıldığından
halk arasında pek tutulmadı. Bu nedenle
başkente girmeye hiçbir zaman cesaret edemedi.
Damadı Cuna Han, Dekkan Platosuna
bir sefer düzenleyerek Ellichpur’u ve
hâzinesini ele geçirdi. Dönüşünde kayınpederini
öldürerek Alaeddin Halaci adıyla
başa geçti ve 20 yıl (1296-1316) hüküm
sürdü. 1297’de Gucerat’ı, 1301-12 arasında
da Racasthan’ın başlıca merkezlerini ele
geçirdi. 1307-12 arasındaki dönemde Hindistan’ın
güneyindeki başlıca Hint krallıklarını
kendisine bağlı vasallıklar durumuna
getirdi. Alaeddin’in orduları, 1297-1306
arasında da Çağatay Hanlığı akınlarmı durdurdu.
Alaeddin’in komutanlarından Melik
Naib 1308’de yağma amacıyla güney seferine
gönderildi. Bu sefer sonucunda Varangal
ele geçirildi, Krişna Irmağının güneyinde
bulunan Hoysala hanedanı devrildi ve Madura
işgal edildi. Melik Naib 1311’de ganimetlerle
birlikte Delhi’ye geri döndü.
1316’da Alaeddin’in ölümü üzerine tahtı ele
geçirmeye çalıştıysa da öldürüldü. Son Halaci
sultanı Kutbeddin Mübarek Şah
1320’de nedimi Hüsrev Han tarafından
öldürüldü. İktidarı ele geçiren Gazi Melik
(Gıyaseddin Tuğluk) Tuğluk hanedanının
ilk hükümdarı oldu.
Gıyaseddin Tuğluk’un oğlu Muhammed
bin Tuğluk (hd 1325-51) Dekkan’da Müslüman
kökenli askeri, kültürel ve yönetsel bir
seçkin tabaka oluşturmak ve Devletâbad’ı
ikinci başkent yapmak istedi. Ama Dekkan’daki
Müslüman soylular Delhi’nin egemenliğine
karşı çıktılar ve 1347’de Behmeni
Sultanlığı’nı kurdular. Muhammed’den sonra
gelen Firuz Şah Tuğluk (hd 1351-88)
Dekkan’ı geri almak için girişimde bulunmadı.
Timur’un 1398-99 yıllarında giriştiği istilalar
ve Delhi’yi yağmalaması sonucunda
konumu büyük ölçüde sarsılan Delhi Sultanlığı,
Seyyid hanedanı döneminde (1414-
51), öbür küçük Müslüman ve Hint beylikleriyle
durmadan çekişen, yöresel bir güç
durumuna düştü. Ludi (Afgan) hanedanı
döneminde (1451-1526) Afganistan’dan gelen
büyük göçmen topluluklarının da yardımıyla
bir ölçüde eski konumuna kavuştu.
Hint-Türk imparatoru Babür, 21 Nisan
1526’daki I. Panipat Çarpışması’nda Delhi
Sultanlığı kuvvetlerini bozguna uğrattı. Babürlülerin
15 yıl süren egemenliğinden sonra
AfganistanlI Şir Şah Sur’un, Delhi’de
yeniden kurduğu sultanlık, Babür’ün yerine
geçen oğlu Hümayun tarafından 1555’te
yeniden ele geçirildi. Hümayun’un oğlu
Ekber, 5 Kasım 1556’da yapılan II. Panipat
Çarpışması’nda Hintli komutan Himu’yu
kesin bir yenilgiye uğratınca, Delhi Sultanlığı
Hint-Türk İmparatorluğu’na katıldı.
Delhi sultanları daha önceki Hint siyasal
geleneklerini sürdürerek, eskiden olduğu
gibi görkemliliği egemenliğe üstün tuttular.
Hint kabile reislerini silahsızlandırıp güçsüzleştirme
ve kendilerine bağlama yoluna
gitmediler. Delhi sultanlarına Türk, Afgan
ve Hintlilerden oluşan karışık bir seçkinler
tabakası hizmet ediyordu. Hint görevlileri
ve Hint vasalları her zaman kabul gördü.
Delhi sultanları ulaşım olanaklarının yetersizliği
ve uzun süren Moğol saldırılarının
etkisiyle yerel yöneticilere ve valilere zorunlu
olarak geniş yetkiler tanıdılar.
Delhi Sultanlığı
10
Nis