Genel

DEMOGRAFİ

DEMOGRAFİ

DEMOGRAFİ

Nüfusları inceleme bilimi olan demografi, bir araştırma alanı olarak oldukça geç ortaya çıktı, ama İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus artışının ortaya çıkardığı sorunların ağırlığı nedeniyle canlı bir gelişme gösterdi. Soyut karakterine ve matematik anlatımına rağmen, demografinin kavramlarına günümüzde yaygın bir biçimde başvurulur
TOPLUMSAL BİR BİLİM

Her ne kadar kullandığı tanımlar, kimi kez birbirinden farklı kavramlara bağlansa da, Yunanca «nüfusun tasviri» anlamına gelen demografi, inceleme konusu olarak belli bir alandaki insan topluluklarını alır. Adım 1855’te Fransız Achille Guillard’ın koyduğu bu toplumsal bilim (ele alman alan ölçeği ne olursa olsun) belli bir nüfusun bireylerinin sayısıyla, bunların sayısal evrimleriyle, saptanan doğumlarla ve ölümlerle, cinsiyet, yaş ve medenî durumlarıyla, meslekî faaliyederiyle, ayrıca dağılım ve hareketlilik durumlarıyla ilgilenir.

Günümüzde demografi, farklı araştırma alanlarına bölünmüştür. Temel dal olan istatistik! demografi, nüfus hareketleriyle ve nicel evrimleriyle ilgilenir. Yan dallar ise tarih, sosyoloji, ekonomi, siyasetbilim ve coğrafya (beşerî coğrafya) gibi bilimlerden esinlenerek bunlara katkılarda bulunur.

Demografik analiz yöntemleri, istatistik hesaplarının, belli bir ülkedeki nüfusun incelenmesine uygulanmasından doğmuştur. Bu yöntemler, «girişler» ve «çıkışlamn gözlemlendiği (sözgelimi öğrenci sayısı, bir meslekle uğraşan bireyler, bir firmamn, personeli) daha kısıtlı insan topluluklarına da uygulanır; bitki ve hayvan toplulukları, hatta nesnelerden oluşan kümelere ilişkin inceleme konulan da bulabilir.

KAYNAKLAR

Bir nüfusun, durumuna ve dinamiğine hakimiyet, bunun sayısını bilmeyi ve «girişler» (doğumlar ve gelen göç) ile «çıkışlar» (ölümler ve çıkan göç) bağlamında yenilenme tipini kavramayı gerektirir. Demografi bilimiyle uğraşanların bu ikili konusu bir değişmezdir. Bu nedenle de dinamiğini yakalayabilmek için düzenli genel nüfus sayımlan yapılması gerekir.

İlk nüfus sayımları iki bin yıl öncesine uzanır. Bu sayımlar, Avrasya’nın büyük imparatorlukları (Han Sülalesi sırasında Çin, Antik Roma) döneminde gerçekleştirildi. Son iki yüz yıldan bu yana gelişmiş ülkelerde ve yaklaşık elli yıldan bu yana da kimi gelişmekte olan ülkelerde daha düzenli ve sistemli bir biçimde sürdürülmektedir.
Nüfus sayımlan. Uzun ve pahalı işlemler olan anketler başına bir tane), sayım memurunun veya sayılan kişilerin dok duğu hazır soru kağıtları biçiminde karşımıza çıkar. Derlenen giler nüfus sayısını bilmeye ve bu nüfus içindeki belli başlı öl. leri: cinsiyeti, yaşı, medenî durumu, uyruğu, eğitim düzeyi, n lekî faaliyeti ayırt etmeyi sağlar. Göç olgularını analiz etmek a: cıyla eski ikâmetler sorulur.

Derlenen bilgilerin kesinliği ve niteliği, ele alman veriles özellikle ülkelere göre değişkenlik gösterir. Eğitim düzeyi ve n lekî faaliyet alanlarındaki veriler, cinsiyet ve yaşa ilişkin vec göre daha zayıftır. Bununla birlikte, yurttaşların sayısı da dah: mak üzere bilgiler her zaman hatırı sayılır bir yanılgı payı taş.

Sürekli çizelgeler. Doğumlar, ölümler, evlilikler ve birlikti lerin sona ermesi, yönetimleri bu tür bilgileri toplamaya alışı kelerde, nüfus idarelerince sistematik bir biçimde takip edik; ham veriler, doğum ve ölüm oranları konusunda yapılan den rafik araştırmaların temelini oluşturur; veriler yetersiz kaldığı demograflar birtakım tahminler yapar.

Nüfusun yer değiştirmesini sayısal olarak ifadelendirip he lamak daha da hassas bir konudur. Dış göçler, bir başka de; belli bir ülkeye giriş ve çıkış hareketleri, ancak sınırlarında (lir lar ve havaalanları da dahil olmak üzere) sıkı ve düzenli den önlemleri almış ülkelerde doğru bir biçimde saptanabilir. İç lerin, bir başka deyişle aynı ülke veya bölgede ikamet değişi lerinin değerlendirilmesi, nüfusa ilişkin düzenli bir fişleme v masımn güç, hatta yanıltıcı da olabilmesi nedeniyle, dolaylı min yöntemleriyle gerçekleştirilir.

Demografik amaçlı anketler. Nüfus sayımları ve idari 1 luşların sağladığı bilgilerin yetersizliğini gidermek üzere, t veri derleme çalışmaları düzenlenir. Başvurulan istatistik tel nüfusu temsil edebilecek örnekler üzerinde sondaj yapmay yanır; bu durumda anketin yapıldığı denekler daha az sayıt duğundan, sorular belirgin bir biçimde daha ayrıntılı, buna 1 lık sağladıkları bilgi türü çok daha geniştir. Gelişmiş ülkelere sorular daha da kesinlik taşır.

NÜFUS YAPILARI

Nüfus yapılarının analizi, sayımlar sırasında derlenen verilerden yola çıkılarak oluşturulmuş gösterge ve grafikler lığıyla gerçekleştirilir. En sık göstergeler cinsiyete, yaşa, otı yere, aile yaşamına, medenî duruma, uyruğa, eğitim düzey meslekî faaliyete ilişkindir.

Cinsiyete göre yapı

Her iki cinsin toplam nüfus içindeki yerlerini değerlend için «erkek nüfus oranı»ndan (100 kadın için erkek sayısı) lanılır; incelenen nüfus yaşlandıkça bu gösterge düşme eği dedir. Gelişmiş ülkelerde, bu gösterge doğum aşamasında yaklaşır (gerçekten de doğan erkek çocuk sayısı kızlardar daha fazladır); giderek azalır ve 25 yaşa doğru 100’e yakla eşiğe kadar erkek ölüm oranı daha yüksektir); bu dönemde ra önceleri yavaş, giderek daha hızlı bir biçimde bu düşüş öyle ki 80 yaş grubunda çoğunlukla 50’ye yaklaşır. Bu da kuşağına ulaşacak erkeklerin kadınlardan iki kat daha az c anlamına gelir.

Cinsiyete göre nüfus yapısı, incelenen ülkeye göre oldul ğişiklik gösterir. Kadınların yaşam koşullarının çok güç olrc doğum sırasında ölüm riskini oldukça yükselttiği ülkelere lemlenen kadınlardaki aşırı ölüm oranından kaynaklanar nüfus fazlalığıyla karşılaşılır. Erkek nüfus oranının 105’e j
Gulzhou Eyaleti’nde Çinli çocuklar.

Birçok daldan beslenen demografi, belli bir ülkenin veya bölgenin nüfus hareketleriyle ilgilenir ve dinamiğini ortaya koymaya çalışır. Bununla birlikte, zengin ülkelerde kolayca ulaşılabilen veriler, gelişmekte olan ülkelerden sağlanan verilerden açık bir biçimde daha kesindir.
Doğum kontrol politikalan.

Hindistan’da bazen «vahşî» biçimlere bürünen (bir radyo karşılığında kısırlaştırma) doğum kontrol politikalan, doğum kontrol yöntemlerinin halka anlatılmasını gerektirir.
İÇİNDEKİLER

TOPLUMSAL BÎR BİLİM KAYNAKLAR NÜFUS YAPILARI NÜFUSLARIN DİNAMİĞİ PERSPEKTİFLER

Jepal için söz konusu olan budur. Yine de, erişkin yaşlarda :rkek ölümlerine bağlı kadın nüfus fazlalığıyla daha sık kar-,ır. Eski SSCB ülkelerinde, ortalama olarak 100 kadına 88 er-lüşer.

nsiyete göre nüfus bileşimi, göçlere de bağlıdır. Yüksek üc-:in çekici kıldığı, çok sayıda göçmen işçinin çalıştığı Birleşik Emirlikleri’nde erkek nüfus oranı 218’e yükselir. Bu duru-tersine, Suudi Arabistan’ın işçi kaynağını oluşturan Ye-’de bu oran ancak 90’a ulaşır.

aşa göre yapı

emograflar, toplam nüfus içinde gençlerin ve yaşlı kişilerin ıını yansıtan çeşitli göstergeler hazırladılar: «Yaşlılık gösterge-100 gence karşılık yaşlıların sayısı) veya «orta yaş» gösterge-irisi en genç diğeri en yaşlıları bir araya getiren nüfusu, sayı-jakımdan iki eşit gruba bölen yaş). Yaş dilimlerinin tanımlanıl da ülkeden ülkeye farklılık gösterir: sımr yaş, gençlerde 15

20 arasında ve yaşlılarda 60 ile 65 arasında oynayabilir. 1990 us sayımına göre, Türkiye nüfusunun yüzde 4’ü 65 yaş ve ü-indedir.

\rtık herkesçe bilinen bir grafik olan «yaş piramidi»nde, çeşit-aş dilimleri üst üste sunulur. Eğer beş yıllık gruplara başvuru-aksa, yaş dilimleri, piramidin tepesine değin birbirini izleyecek imde 0-4 yaş, 5-9 yaş, 10-14 yaş ve bunun gibi dilimlerle sunu-. Kadın nüfus pıramitin sağ, erkek nüfus sol yanında gösterilir, grafik, bir ülkenin demografik tarihinin yaklaşık yüz yıllık bir lümünü özedeyerek toplumsal yapıyı yaşa göre görselleştirir, /ahların çoğunlukta olduğu Afrika ülkelerinde nüfus çok genç-: 15 yaşından küçükler, çoğunlukla nüfusun yüzde 45’ini oluş-rur ve ortalama yaş 18’in altındadır. Kimi Avrupa ülkelerinde ifus çok daha yaşlıdır; orta yaş çoğu kez yüzde 35’in üstüne çı-ır. Bu farklılık, büyük ölçüde doğum konusunda nüfusun farklı ıklaşımıyla açıklanır.

NÜFUSLARIN DİNAMİĞİ

Nüfusların dinamiğinin incelenmesi, demografi bakımından 5lı bir önem taşır. Doğal dinamik (doğumlar ve ölümler) ve göç inamiği (nüfus hareketleri) olmak üzere iki dalı kapsar. Demog-afik analiz, nüfusu kendi dallarının bütünü içinde ele almayı gö-etir; bu dalların tek tek ele alınması gözlemciyi yanıltabilir.

Doğal dinamik

Her nüfus kendi «doğal bakiye»si çerçevesinde bir hesaplamaca, daha açık bir deyişle belli bir yıl için, doğumlar ile ölümler arasındaki sayısal farklılığın hesaplanmasına konu olur. Farklı sayı-
da bireylerden oluşan toplulukların karşılaştırılmasını kolaylaştırmak için, 1 000 (çoğunlukla 100) kişi temel alınarak bulunan «doğal artış oranı»na başvurulur; binde 21,71’lik (veya % 2,171) bir doğal artış oram (1990’da Türkiye’de saptanan oran) doğum oranında ölümlere göre hafif bir yükselme göstermesi nedeniyle nüfusun incelenen yılda ortalama olarak 1 000 kişiye karşılık 22 kişilik bir artış gösterdiği anlamına gelir.

Doğal artış oram ülkeden ülkeye önemli değişiklikler gösterir. Genel olarak, gelişmekte olan ülkelerde oranlar yüksektir (Kenya’da %o 35,7; Fildişi Kıyısı’nda %o 35). Gelişmiş ülkelerde düşük, sıfır hatta eksidir (Almanya’da %> 0,3). Bununla birlikte, doğum ve ölüm oranlarım inceleyerek doğal artışı sistemli bir biçimde analiz etmek gerekir: orta yaşı çok yüksek olan bir nüfus, yüksek doğum oranına sahip olsa bile, yaşlı kişileri kapsayan yüksek ölüm oram riski nedeniyle (teorik olarak) düşük veya sıfır doğal artış oranı gösterebilir.

Doğum oranı

Bir ülkedeki doğum oranım sayısal olarak ifade etmek için, çoğunlukla 1 000 kişi itibarıyla «doğum oram»na başvurulur (%o 20’lik bir oran, bir yıl boyunca 1 000 kişilik bir grupta ortalama 20 çocuğun doğduğu anlamına gelir). Ama bu yönteme başvurulurken dikkatli olunması gerekir, çünkü yaşa göre yansıttığı yapıya sıkı sıkıya bağlıdır: özdeş davranış gösteren iki nüfustan genç o-lam (dolayısıyla doğurma çağında daha çok birey kapsayanı) kaçınılmaz olarak yaşlı olana göre çok daha yüksek doğum oram gösterecektir.

Doğumları nüfusun bütünü itibarıyla ele alan doğum oramna göre daha kesin olan «doğurganlık oram», yalnızca çocuk yapabilecek çağda (belirlenen yaş dilimine göre 15-50 yaş) bulunan kadınları kapsar. Burada da her yaş dilimi (15-19 yaş, 20-24 yaş, vb.) içinde doğurganlık oranlan ayırt edilir.

«Sentetik doğurganlık göstergesi» (veya «konjonktürel doğurganlık göstergesi»), farklı yaş dilimlerinden kadınlarda gözlemlenen ortalama doğurganlık oranım yansıtan bir kadının, belli bir tarih diliminde dünyaya getirdiği çocukların sayısını belirtir. Yaş etkisini dışarda bırakan bu gösterge, kadın başına düşen çocuk sayısıyla dile getirilir; beş yıllık yedi grubun (15-19 yaştan 45-49 yaşa kadar) doğurganlık oranlan katılarak hesaplanır. 2,65’Iik bir gösterge (1990 yılında Türkiye’deki), farklı kuşaklarda bu yılda gözlemlenen eğilime göre, bir kadının teorik olarak ortalama 2,65 çocuk doğurduğu anlamına gelir (veya 1 000 kadına 2 650 çocuk). Gelişmekte olan ülkelerin kimilerinde artık düşmeye başlamasına karşın, genel olarak bu ülkelerde doğurganlık oram çok yüksektir. Çoğunlukla 6’yı (Kenya’da 7) aşan Afrika ülkelerinde bu o-
‘iSl

h1
-,s

//-
dt’

f / f(
*
o7

>
/■
ÖUNYADA DEMOGRAFİK BÜYÜME (1985-1990)

ABD’de yaşlı insanlar grubu (Sun City, Florida). Demografi, toplumlann yalnızca geçmiş ve içinde bulunulan durumlanyla ilgilenmez, gelecekleri üstüne de kendi kendini sorgular (ileriye yönelik).
ran son derece yüksektir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgü-tü’ne üye ülkelerde, özellikle de ABD (1,9), İsveç (2), Almanya (1,5) gibi Batılı demokratik ülkelerdeyse, doğurganlık oranı düşük veya çok düşüktür. Bu kadar düşük oranlar günümüz kuşaklarının yenilenmesine olanak tammayabilir: bir kadımn yerini bir sonraki kuşakta bir başka kadının doldurabilmesi için, çocuk ölümleri ve kız çocuk doğumlarının erkek çocuklardan daha az olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, bir önceki kuşak kadınının ikiden biraz daha fazla çocuk doğurması gerekir. Bugünkü ölüm oranı düzeyiyle nüfusun yemlenebilmesi için bir kadımn ortalama 2,1 çocuk sahibi olması gerekir.

Ölüm oranı

Doğum oranına simetrik olan «ölüm oranı», ölümleri nüfusun bütününe oranlar. Bu oran da yaşa göre nüfusun yapısından geniş ölçüde etkilenir ve kimi karışıklıklara açık bir alandır. İsveç (%o 11,1) ve Mısır’ın (%o 9,6) ölüm oranları karşılaştırıldığında, bundan Mısır’da sağlık koşullarının daha iyi olduğu sonucu çıkarılamaz (gerçekte durum bunun tersidir). Ne var ki İsveç nüfusu «yaşlı» bir oran sunarken, Mısır nüfusu «genç»tir (ölüm oranı yaşa bağlıdır). Bu durumda, doyurucu bir ölçüm sağlayabilmek için yaş etkisini ortadan kaldırmak gerekir. Yaş dilimlerine göre ölüm oranlarıyla belli bir yaş grubunda saptanan ölümler, bu yaş grubuna denk düşen nüfusa göre oranlandırılır (sözgelimi 80-84 yaş ölümleri, aynı yaş grubundaki kişi sayısıyla oranlandırılır). Doğumu izleyen haftalarda görece yüksek olan ölüm oranı giderek düşer. 10 yaşma doğru en düşük düzeye ulaşır, daha sonra da, önce-
leri yavaş ve giderek hızlanan biçimde yükselir.

«Çocuk ölüm oram», bir yaşından küçük çocuklardaki ölı lerle aym yıl içinde saptanan doğum sayısı arasındaki oram y sıtır. Ülkeden ülkeye belirgin değişiklikler gösterir ve azgelişc lik bakımından da önemli bir gösterge niteliği taşır. Gelişme: ülkelerin çoğunda bugün de çok yüksek olan (Sahra’mn güne) deki birçok Afrika ülkesinde %o 100’den fazla) çocuk ölüm oranı, ekonomik bakımdan en gelişmiş ülkelerde çok düşüi (Fransa’da %o 7,4, Japonya’da %o 4,7).

Yaş etkenim dışarda bırakan sentetik bir ölçü elde etmek :■ sık sık «doğumda yaşama umudu»na başvurulur: bu, yaşam boyunca, ele alman yılda yaş dilimine göre gözlemlenen c. oranına tabi olacak bir yeni doğanlar kuşağının ulaşabileceği talama yaştır. «Umut» teriminin çağrıştırdığı anlamın tersine, veri, o yıl içinde doğmuş çocukların yaşam süresine ilişkin bir gi sağlamaz; bu, olsa olsa geçmiş bir yıl boyunca gerçekleşti: ölçümler temeli üstünde, bir kuşağın ortalama yaşam süresim lirleyen bir gösterge niteliği taşır. Hesaplanması karmaşık ger meşine rağmen, bu gösterge, bu alanda bilgisi bulunmayan i lerce de kolaylıkla anlaşılabilir; açık anlatımlı bir gösterge ols ülkeler arasında yapılan karşılaştırmalarda sık sık kullanılır.

Kimi Afrika ülkelerindeki (Gine ve Etyopya’da 42 yıl) umut < len yaşam süresiyle Fransa (77 yıl) veya Japonya’da (79 umut edilen yaşam süresi arasındaki fark dikkat çekicidir. Yuz; mızın son çeyreğinde, bu sürenin sanayileşmiş ülkelerde 4 yıl ve Üşmekte olan ülkelerde 12 yıl uzamış olması, bu son derece bu; farklılıklann kapanma sürecinin nedenli hızlı olduğunu gösi Ama, aym zamanda, birçok ülkenin sağlık ve sosyoekonomik a larda ne büyük atılımlar yapmak zorunda olduğunu da ortaya kc

Kadınlarda umut edilen yaşam süresi erkeklerden daha uz dur. İki cins arasındaki fark genelde 3 yıldır. Temelde toplu” kökenli olan, erkek nüfustaki aşırı ölüm oram, az da olsa me: ölümlerine, temeldeyse alkol, sigara tüketimi, aşırı beslenms dikkatsiz araç kullanma gibi kötü alışkanlıklara bağlıdır.

Göç dinamiği

Göç dinamiğini saptamak, doğal dinamiği saptamaktan çok ha güçtür. Dış göçlere, bir başka deyişle ülkeler arasındaki hare, lere ilişkin bilgiler çoğunlukla yetersizdir ve güvenilir dayanai dan yoksundur. Sınırlar içinde nüfus akışım (iç göçler) hesaplar ise, daha da titizlik gerektirir. Dolayısıyla bu tip göçü inceleme, tematik olarak dolaylı ölçüm araçlarına başvurmayı gerektirir

İster bir ülke, isterse İdarî bir bölge söz konusu olsun, ilk rak belli bir dönemde yapılan giriş ve çıkışlar arasındaki say fark anlamına gelen «göç farkı»mn (veya «net göç») ölçülme; çalışılır. Dış göçler söz konusu olduğunda, bu gösterge ülkeye len veya başka ülkeye giden göçmenler arasındaki farkı c (eğer girişler, çıkışlardan daha kalabalıksa fark artıdır). Me ka’da yıllardır eksi veren bu fark, 100 000 dolayındadır. Böy. göçmenlerin geldiği (ABD, Kanada, Avustralya, Fransa) ve r.: sun göçmen olarak başka ülkelere gittiği (Meksika, İrlanda, Yı nistan, Lübnan) ülkeler ayırt edilir.

1960’lara kadar dışardan göç alarak nüfusu doğal artış hız üzerinde artan bir ülke olan Türkiye, bu dönemden sonra geç ren bir ülke olmuştur. 1930’lar ile 1960’lar arasındaki döneme kılacak olursa; Yunanistan’dan 30 000, Bulgaristan’dan 370 ’
XVI. YY’DAN BAŞLAYARAK DÜNYA NÜFUSUNUN GELİŞİMİ
Milyar kişi 6-
5

4 —j 3

2 H o

DEMOGRAFİ
.omanya’dan 10 000, Yugoslavya’dan 210 000, Kıbrıs’tan 30 000 e Doğu Türkistan’dan da 852 göçmenin ülkemize giriş yaptığı örülür. Bunun yanında 1950’lerde başlayan ve hızla gelişen iç öçler nedeniyle nüfus yığılmalarının başladığı kentsel alanlarda-i iş olanaklarının bu yoğun iş taleplerini karşılayamaması, 961’de 1 476, 1965’te 51 520, 1970’te 129 575, 1980’de 28 503, 982’de 49 388, 1985’te 47 353 ve 1990’da 47 707 yurttaşımızın jçi sıfatıyla Avrupa, Ortadoğu, Kuzey Afrika ülkelerine, Kıbrıs’a e Avustralya’ya gitmesine yol açmıştır. 1991 sonunda, yurtdışın-laki toplam işçi sayısına çocuklar ve çalışmayan eşler de eklendi-;inde bu rakam 2 869 644’ü bulmaktadır. 1960’lardan bu yana dış ilkelere göçlerin yanı sıra Bulgaristan’dan 300 000 (1989) ve Af-;anistan’dan 4 350 (3-23 ağustos 1982) Türk kökenli göçmenin mrdumuza giriş yapmasına rağmen bu sayılar «göç farkımızın» net göç) yönünü değiştirememiştir.

Farklı sayılı nüfusları karşılaştırmak için, göç farkı, ele alınan lönem ortasında nüfus sayısıyla oranlanır: Bu, «göç farkı oranı» la denilen «net göç oram»dır. Net göç ve net göç oranı iç göçler çin de aynı şekilde hesaplanır. 1985 yılı istatistiklerine göre bu jran İstanbul’da binde 56, İzmir’de binde 39, Adana’da binde 16, Ankara’da binde 12 civarındadır (İstanbul’daki %o 56’lık oran, her 1000 kişiye, bu göçler sayesinde 56 kişinin eklendiğini gösterir). Yine aynı yılın verilerine göre nüfusu en çok azalan iller Tunceli, (%o -135), Kars (%o -81), Erzurum (%a -66), Gümüşhane %o -57), Sivas (%o -56), Ağrı (%o -55), Artvin (%o -54), Muş (%o -52), Bingöl (%o -46), Giresun (%° -45), Erzincan (%o -44), Siirt (%o -43) ve Sinop (%o -40) şeklinde sıralanır. İllerin aldıkları ve verdikleri göçler birlikte gözönüne alındığında Adana, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Denizli, Bursa, Eskişehir, Hatay, İçel, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ’dan oluşan 18 ilin nüfusunun arttığı, diğer illerin nüfusunun ise azaldığı görülür. Göç eden nüfus içinde 15-24 ve 25-44 üretken yaş gruplarıyla erkek nüfusun ağırlıklı bir yeri vardır. Bu durum göçlerin aile ölçeğinde olmayıp aile reisi düzeyinde geliştiğini göstermektedir.

Doğal farkı kavrayabilmek için doğum ve ölümleri nasıl ayrı ele almak gerekiyorsa, göçleri anlayabilmek için de giriş ve çıkışları birbirinden ayırt etmek (tek başına ele alındığında göç farkı yetersiz bir bilgidir) gerekir. Sıfır veya sıfıra yakın bir fark, değişik biçimlerde açıklanabilir: Kuzey Kore gibi bazı ülkelerde nüfus hareketiyle hemen hemen hiç karşılaşılmaması durumu veya her iki yönde son derece geniş nüfus hareketleriyle birlikte, denge durumları (Hindistan, Endonezya) söz konusu olabilir.

«Dışarıdan göç oranı» ve «dışarıya göç oranı», giriş ve çıkışların, gözlemlenen dönemde ortalama nüfusa orantılandırılmasıy-la hesaplanır.

Dünya ölçeğinde veya özel bir bölgede gözlemlenen hareketler, her zaman çeşitli ve karmaşık nedenler taşır. Bununla birlikte, bu ha-rekeder temelde istihdam olanaklarına bağlıdır. İç göçler her şeyden önce bir ülkenin çeşitli bölgeleri arasındaki ekonomik dengesizlik-
lerle açıklanabilir: terk edilen bölgeler genellikle istihdam koşullarının güç olduğu bölgelerdir; tersine, göçlerin yapıldığı bölgeler, bu bakımdan daha elverişli bir görüntü sunar. Gelişmedeki büyük dengesizliklere sıkı sıkıya bağlı olan uluslararası göçler için de aynı şey söz konusudur. Mesela Mağribîlerin Fransa’ya, Türklerin Almanya’ya veya MeksikalIların ABD’ye göçlerine kısmen böylece açıklık getirilebilir. Ama özellikle siyasî durum, silahlı çatışmalar, toplumun bir kesiminin baskısı gibi başka etkenler de etkili olabilir.

PERSPEKTİFLER

Varsayımlar. Demografi bir tahmin bilimi değil, açık bir biçimde ortaya konmuş varsayımlara dayalı projeksiyonlar yapan veya perspektifler çıkartan bir daldır. «Genel» olarak adlandırılan perspektifler nüfusun tümünü kapsarken, «türev» perspektifler nüfusun bir bölümünü ilgilendirir (mesela öğrenciler, çalışanlar veya emekliler). Bu hesaplamalardan, nüfusun sevk ve idaresiyle ilgili tüm alanlarda; siyasî personel, yönetim, şehircilik alanlarında yararlanılır.

Perspektifleri hazırlama ilkesi basittir. Belli bir anda 0-4 yaş grubu çocukları ele alındığında, bu yaş grubunun ölüm oranını (bu oran son derece düşüktür) ve grubun azalma hızım bilerek beş yıl sonra bu çocukların sayısını kestirmek kolaydır; bu durumda gelecek beş yılı kapsayan bir ölüm oranı çıkarılacaktır. Bu oran, grup içindeki çocuk sayısını, söz konusu dönemin başında teorik olarak hesaplamaya olanak tanır. Sonraki yaş grupları için de aynı işlem uygulanır. Ayrıca, muhtemel doğurganlık düzeyi konusunda bir varsayım geliştirilerek, gelecek beş yıllık dönem içinde olabilecek doğumları da göz önünde bulundurmak gerekir (bu ölüm oranı düzeyinin hesaplanmasından çok daha fazla titizlik gerektiren bir girişimdir). Yanılgı payını azaltmak için birçok varsayımın aynı anda hesaba katılması gerekir. En muhtemel görünen ortalama varsayıma bir zayıf, bir de güçlü varsayım eklenmelidir. Bu aşama tamamlandıktan sonra, demograf göç harekederi-ni göz önünde bulundurmak zorundadır.

Sonuç olarak, demografik kestirimlerin yapılabilmesi, demografik dinamiğin belirleyici öğelerinin gelecekteki evrimi konusunda varsayımlara başvurmayı gerektirir.

Dünyada nüfus artışı. On veya yirmi yıllık sürelerde, tahminlerdeki hata riski düşüktür. 1950’li yıllardan başlayarak, Birleşmiş Milleder demografları 1990’da dünyada toplam 5,2 milyar kişilik bir nüfus olacağını öne sürmüşlerdi. Fiilî durum (5,3 milyar) bu tahmine oldukça yakındır. Benzeri araştırmalar 2000’ler-de yeryüzünde 6,3 milyar, 2010 yılında 7,2 milyar ve 2020 yılında 8,1 milyar nüfus olacağını ortaya koymaktadır. 2000’ierin başlarında yapılan tahminlere göre Türkiye’nin nüfusu 69,7 milyon ve Hindistan’ın da bir milyardan fazla nüfusu olacaktır; Hindistan için bu, on yıl için yaklaşık 200 milyon ek nüfus demektir (Kolombiya nüfusunun altı katı). 1990’da yüzde 30 iken 2030’da yüzde 60’a ulaşması beklenen kentli nüfusta dünya ölçeğinde bir patlama gözlemlenmektedir. □
TÜRKİYE’DE

DEMOGRAFİNİN

TARİHİ

Türkiye’de Osmanlı Devleti’-nin kuruluşundan XIX. yy a ka-darki dönemde, çeşitli arazi kayıtları yapılmasına ve istatistik defterleri tutulmasına rağmen, nüfus harekederi hakkında kesin bilgi yoktur. Bu deflerlere göre, 1520-1530 arasında, OsmanlI Devleti’nin, Mısır, Irak ve Tuna ötesi Avrupa topraklan dışında nüfusu tahmini olarak 11 357 365’ti. ilk nüfus sayım; 1831’de Rumeli ve Anadolu sancakları dışında ve yalnız erkekleri kapsamak üzere yapıldı ve erkek nüfusun 3 753 643 olduğu tespit edildi. 1884’te yapılan genel sayımda kadın-erkek toplam imparatorluk nüfusu 28,9 milyon olarak tespit edildi.

Cumhuriyet döneminde ilk sayım 1927’de, İkincisi ise 1935’te yapıldı, izleyen dönemde beşer yıllık aralarla düzenli genel nüfus sayımlarına geçildi. 1985’ten sonra sayım için yeni bir sistem oluşturmaya yönelik çalışmalar başlatıldı ve sayımla-nn 1990’dan itibaren 10 yılda bir yapılmasına karar verildi. Fakat 1997’de erken seçim kara-n alınınca yeni sayım yapma zorunluğu doğdu ve son sayım kasım 1997’de yapıldı.
Niamey’de (Nijerya! ilkokul.

Hızlı bir nüfus artışıyla (Afrikalı bı kadının 8 veya 10 çocuğu olması s.« sık karşılaşılan bir durumdur) karş karşıya bulunan Sahra’nın güneşti-Afrika ülkelerinde, çocuklann oku;â gönderilmesi, doğumlann sınırlandın İması politikasının başanlı olması için gerekli bir koşul gibi görünmektedir.
AYRICA BAKINIZ

—*- Ib.mslI coğrafya

—► İB-AHSjj doğum kontrolü

—► ER] göç

—*- ESffl istatistik

—► İB-ANsıl nüfus

—► ie.ansli yerleşme ve

göç hareketlen

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir