DİKİŞ

DİKİŞ

DİKİŞ

DİKİŞ

DİKİŞ
masuralık tertibatı
dikiş ayağı
dikiş makinesi
ayar tertibatı
dişli düşürme düğmesi
dikif makinesi Thimonnier (1830)
Lyon kumaş müzesi, Fransa
diki} makinesi (1859)
Y
iğne. (Bk. İĞNE.) jj Dikiş payı, kumaş biçilirken dikiş yeri olarak bırakılan fazlaca kısım. || Dikiş sepeti (kutusu), içine dikişle ilgili malzemenin konduğu sepet veya kutu. || Dikiş yeri, dikili bir şeyin ipliklerinin geçtiği yer. || Dikiş yurdu, biçki ve dikiş öğretilen özel kurslara verilen ad. || Baskı diki§i, kıvrılmış bir parçayı düz bir parçaya tutturan dikiş. (Bk. BASKI.) || Büzgü dikişi, iğne çekilmeden art arda ve hızlı hızlı dikilen dikiş. || Çatma dikişi (veya çatma), düz bir kumaş parçasını bir başka düz parçaya tutturan çapraz dikiş (Bk. CAT-MA. |i Çift dikiş (veya makine dikişi), birbirinden geçme iki sıra düz dikiş. (Bk. iğne ardı.) || Çırpma dikiş (veya çırpma), derine gitmeden ve kumaşın ucunu kıvırmadan yapılan çapraz dikiş. || Diiz dikiş, düz ve baskısız birleştirme dikişi. || El dikişi, elle yapılan her çeşit dikiş. || Kaynaştırma dikişi, yan yana getirilmiş iki kumaş parçasının kalınlığı arasından ipliği göstermeden yapılan dikiş. || Kenar dikişi, kumaş kenarlarına, uçları tarazlanmasın diye elle veya makine ile yapılan dikiş. || Makine dikişi, dikiş makinesinin diktiği sık dikiş. || Nokta dikiş (veya süs dikişi). (Bk. PUAN.) || Zikzak dikiş, çeşitli zikzak şekiller meydana getiren, elle veya makine ile yapılan dikiş. || Zincir dikiş. Bk. ZİNCİR.
— çeş. DEY. (Bir) dikiş kaldı, az kaldı, nerede ise: öyle fırtınaya tutulduk ki bir dikiş kaldı batacaktık. || Dikiş (kıl) payı, hemen olacakmış gibi yakınlaşmış şeyler için kullanılır. || Dikiş tutturamamak, bir işte veya bir yerde tutunamamak: Tembel adamın biri, hiç bir yerde dikiş tutturamı-yor.
— Cerr. İki parçayı dikerek birleştirmek için yapılan işlem: Cerrahi dikiş. Bk. ANSiKL.
— Ciltc. Ciltlenecek kitabın her formasının içinden birbiri ardınca iplik geçirerek, forma demetini birarada tutacak şekilde zincir düğümle yer yer bağlama işlemi. || Dikiş (veya ciltci) tezgâhı, ciltlenecek formaların elle dikilmesine yarayan, arasında parmaklık biçiminde gerilmiş dikey sicimler bulunan dört köşeli kasnak. || El dikişi, ciltlenecek kitap formalarının ciltçi tezgâhında elle dikilmesi. || Makine dikişi, ciltlenecek kitap formalarının mekanik dikiş makinesinde dikilmesi. || Tel dikiş, formaların dikiminde iplik yerine tel kullanılması. (Bı* işlem tel dikiş makinelerinde yapılır.)
— Denize. İki halatı birbirine veya bir halatın ucunu kendi bedenine tutturmak için, bu ucun kollarını halat bedeninin açılmamış kolları arasından çeşitli usullerle geçirme işlemi. || Dikiş dikmek, kalafat üstüpüsüyle doldurulmuş ve üzerine zift sürülmüş iki kenar arasını birleştirmek; çeşitli tropik memleketlerde kayıkların borda kaplamalarını hint hurması dallarıyle tespit etmek; yelken bezlerinin yapraklarını birbirine eklemek, dikmek. || Dikiş kolu, kolları birbirinden ayrılmış bir halatın, halat kolları arasına sokulan ve dikişler yapmağa yarayan ucu. || Basit dikiş, halatın birbirinden ayrılmış olan her kolunun, birbiri ardınca öteki halatın kollarının altından geçmesi. || Çift kol yürütme dikişi, halatın kollarının iki kere birbirine sarılması. |l Çıma (kolbastı) dikişi, iki halatı birbirine eklemek için yapılan dikiş. || Kasa dikişi, kasa meydana getirmek için halatın ucunun bedeni üzerine dikilmesi. || Uzun dikiş. Bk. MATİZ. KASA.
— Mekan. Perçin çivisi aracılığıyle, birleştirilen iki saçın birleşme çizgisi.
— Mobl. Dikiş masası, XVIII. yy.ın sonlarında ortaya çıkan, çekme ve gözlerine dikiş malzemesinin yerleştirildiği küçük masa.
— örücülük. Elde veya makinede örülmüş giyecek parçalarının çeşitli dikişleri yapmağa elverişli dikiş makinesiyle birleştirilmesi. || Sarma dikiş, örülmüş parçaların uc uça getirilerek iplik kenarları üstten saracak biçimde birbirine tutturulması.
— Saraçl. Dikiş yeri, iki biz yeri arasında üstü iplikle örtülü kısım. || Dikişe hazırlamak, bir derinin üst kısmını, parçalarının birleştirilmesini sağlamak üzere kesit kesite gelecek veya özel bir dikişle dikilecek şekilde bizle delmek. || Kıskaçlı saraç dikişi, bizle deriyi delerek, çift iğne ile dikmek ve mumlu ipliği tespit etmek. || Saraç dikişi, kalın veya ince deri parçalarını özel bir dikişle birleştirme usulü. (Bu dikiş delikler açmağa yarayan özel bir biz ve ipliğin her iki ucunda bulunan iğnelerle yapılır.)
— Terz. Bk. ANSiKL.
— Teknol. Halat, kablo veya elektrik tellerinin iki ucunu birbiri üzerinden geçirerek birleştirme. || Dikiş makinesi, bütün dikiş işlerinde ve genellikle iğneyle yapılan bütün işlerde, dikişi el yerine mekanik işlemlerle gerçekleştiren makine. (Bk. ansîkl.) || Çift dikiş, halatlarda tek ipliği, kablolarda ise tek teli, karşı uçtaki ip veya tel üzerine iki kere sararak yapılan dikiş. || Kaynak dikişi, iki madenî boruyu kaynakla birleştirirken, ek yerinde meydana gelen kabarık iz.
— ANSiKL. Terz. Bir kumaşın giyim eşyası haline getirilmesi, onarılması veya süslenmesi için yapılan dikiş işleminin çeşitli şekilleri vardır. Bu çeşitler önce el dikişi ve makine dikişi olarak iki bölüme ayrılabilir. Dikiş makinesinin icadından önce bütün dikiş şekilleri elle uygulanıyordu. Birçok alanda olduğu gibi, dikişte de makine el emek ve hünerinin yerini aldı ve dikiş makinelerindeki gelişme, hemen bütün el dikişlerinin makineye uygulanması imkânını sağladı. Bugün el dikişi, bebek çamaşırları ile hakikî ipekten yapılan kadın çamaşırları, işlemeler ve nakışlarla sınırlı kaldı. Bebek ve kadın çamaşırları üzerinde yapılan işlem dikişten çok nakış* alanına girer.
Dikiş deyince iki ayrı işlemi birbirine karıştırmamak gerekir. Bu anlamların biri, iğne ve iplikle yapılan dikme işiyle ilgilidir. öbürü, bir kumaşın giyilebilecek hale gelmesi için geçirdiği bütün safhaları kapsar ve terzilikle karışır. Bu safhaları kısaca şöyle özetlemek mümkündür: önce model seçilir, sonra bu modele göre ve genellikle ince kâğıttan bir kalıp çıkarılır. Dikişin bir sanat seviyesine çıktığı büyük terzi atel-yelerinde bu kalıp amerikan bezinden veya mermerşahiden yapılır ve ilk prova bununla olur. Sonra bu kalıp kumaşın üzerine uygulanır ve biçilir. Terzilikte bu işlemin adı biçki*’dir. Ondan sonra, biçilen kumaşın çeşitli parçalarının birbirine birleştirilmesi gelir. Bu birleştirme çeşitli teyellerle yapılır: bol teyel, düz teyel v.b. (Bk. teyel.) Teyellenen elbise taslağı ya bir mankenin veya doğrudan doğruya elbiseyi giyecek olanın üzerinde prova edilir, vücuda uymayan tarafları toplu iğnelerle tutturularak düzeltilir. Bu prova bir kaç kere tekrarlanır: birinci prova, son prova v.b. (Bk. prova.) Provadan çıkarılan elbise üzerinde karşılaştırma denen bir işlem yapılarak elbisenin her tarafının birbirine uygun düşmesi sağlanır. (Bk. KARŞILAŞTIRMA.) Ondan sonra elbisenin kesin dikilmesi başlar. Ekleme ve birleştirme dikişleri makine^ ile yapılır. Baskılar elle tutturulur. Sürfle,* hiristo0 teyeli v.b. dikişlerle elbisenin içi temizlenir ve iplik sarkmalarına, tarazlanmalara engel olunur. Daha sonra dikilen şey son bir defa ütülenir. Biçkiden ütüye kadar olan bu işlemin adı da dikiş1 tir.
Dikişin çeşitli şekilleri ve tarzları, bu işlem sırasında kullanılır. Dikilecek modelin şekline göre kırmalar, büzgüler, biyeler, pensler, baskılar v.b. yerlerde dikiş şekli
değişir. Bu değişikliği genellikle iki husus tayin eder: genel dikiş kurallarıyle büyük moda evlerinin başında bulunan modacı ve teknisyenler. Genel dikiş kuralları dikiş ve terzilik öğreten okullarda, yurtlarda, atelye ve kurslarda öğrenilir. Moda evlerinin kendine has kuralları ve buluşları ise, bunlardan moda yayınları, kadın dergileri, meslekî bültenler v.b. yoluyle sıra terzilerine ve kadın dünyasına aktarılır.
— Cerr. Dikişler, bir yaranın iki dudağını birleştirmek, kırık bir kemiğin iki parçasını uygun durumda tutmak, kesik bir sinir veya kirişin iki ucunu birleştirmek, bağırsak gibi içi boş bir organdaki yara deliğini kapatmak, bazı organ parçalarını birbiriyle ağızlaştırmak (mide, bağırsak, sidik torbası, damarlar v.b.) için yapılır. Bugün dikilip birleştirilemeyecek gibi hiç bir organik boru yoktur.
Dikişler, çok değişik maddelerden çeşitli kalınlıkta ipliklerle yapılır: katgut, keten, ipek, naylon, gümüş tel, vitallium dikişler ya tek tek ve aralıklı (düz, U veya X şeklinde v.b.) veyahut devamlı olarak yapılır.
İplikler ya oynar delikli iğnelerle (bunların en çok kullanılanı Reverdin iğnesidir) veyahut dikiş iğnesine benzeyen düz veya kıvrık iğnelerle geçirilir. Dikiş fazla rahatsızlık vermesin diye iplik bazen iğnenin içine gömülür. Bütün dikiş araçları dikkatle sterilize edilir.
— Teknol. Dikiş makinesi, 1830 yılında ortaya çıktı. Bu tarihte Amplepuis’li (Rhone) Thimonnier adında bir fransız terzisi, mekanik olarak dikiş diken bir makinenin beratını aldı. Bu makinenin tığ biçimindeki iğnesi bir ileri bir geri giderek çalışıyordu. 1846’da, amerikalı Elias Howe, iğneyle beraber çalışan bir mekik kullanarak, bu ilk modeli geliştirdi. Modern tipteki bütün makineler bu tipten türemiştir. En basit ve en yaygın şekilleriyle, bu makinelerde uç kısmı delik olan düşey bir iğne bulunur. Makinede bulunan bir makaradan gelen iplik bu delikten geçirilir. İğne aşağı iner, dikilecek kumaşı delerek hafifçe yükselir ve bir müddet bu şekilde kalır. Bu arada iğne, kumaşın alt kısmında bir ilmek meydana getirmiştir. Kumaşın altında bulunan küçük mekik bu ilmekten geçince, iğne yükselir ve kendi ipliğini çeker; ilmek gerilerek mekiğin bıraktığı ipliği sıkıştırır. Elde edilen dikiş uzunluğunu ayarlayan kumaşın ilerleme hareketi sayesinde, bu işlem bütün dikiş boyunca sürer. Böylece elde yapılan iğne ardına benzeyen bir dikiş elde edilir. Bütün bu hareketler, dakikada birkaç bin ilmek atılacak şekilde, büyük bir hızla gerçekleşir.
Eski tip makinelerde yatay bir gitgel hareketi yapan mekik bugün kullanılan makinelerde, daha büyük bir hız sağlayan dairesel bir hareket yapar. Evlerde kullanılan makineler mekik dikişli tipindedir; en basitlerinden biri olan titreşik mekikli tipte, mekik ipi veya alt kısımdaki ip gitgel hareketli veya sürekli olarak dönen ve küçük bir mermiyi andıran bir parçaya sarılıdır (salınımlı mekikli, merkezî veya döner masuralı makineler). Bu makinelerin hemen hepsi elektriklidir; bir pedal üzerine basarak elektrik motorunun hızı dikişe göre ayarlanabilir. Günümüzde, elle çalışan en eski modellerin yanı sıra ayakla çalıştırılabilen makineler de hâlâ kullanılmaktadır. Eski makinelerde ve zamanımızda kullanılan birçok makinede, yuvarlak, girintisi olmayan bir tabla üzerine monte edilmiş bir «kafa» bulunur. Modern makinelerde ise, oyuk parçaların (gömlek kolu, kısa ve uzun konçlu çorap v.b.) geçirilerek dikilebileceği bir «serbest kol» vardır. Eskiden makineler düz dikiş veya kenar bastırmak için kullanılırdı. Bugün makinelerde istendiği zaman kumaşın hareketini durduran basit bir düzen vardır. Bu da çeşitli nakış ve onarma işleri yapma imkânı verir.
Kumaş veya deri işleyen bütün sanayi dallarında, her özel iş için ayrı tipte dikiş makinesi kullanılır. İki iplikle çalışan ve zincir dikiş yapan basit makinelerden başka çift zincir dikiş, zikzak dikiş (çamaşırın çok çabuk dikilmesini sağlar), büzgü, fisto işleri yapan, yastık, yorgan dikmeğe (çok sayıda iğnelerle), ilik örmeğe yarayan ve konfeksiyonculukta kullanılan çeşitli makineler vardır. Konfeksiyon alanında kullanılan ekle-
Foto. Singer (LAROVSSE)
kâğıt üzerine patron çıkarma
biçki için patronun kumaşa uygulanması
alt yaka dikişi (tela üzerine işleme)
büzgü dikişi
dikiş malzemesi: 1. makas; 2. ütü tahtası; 3. cetvel; 4. yüksük; 5. iğnelik; 6. T cetveli; 7. topUıiğnelik; 8. çizgi sabunu; 9. renkli kalem ve tebeşir; 10. patron kâğıdı; U. makaralar; 12. boy tahtası; 13. rulet; 14. mezür; 15. mermerşahi.
ıııc ve ekleme-ıırablama makineleri de >;ı
pılmıştır.
+ Dikişçi i. Dikiş diken kimse, terzi.
— Tar. Dikişçi usla, eski sarayda dikiş işleriyle uğraşan cariyelerin başı.
+ Dikişli sıf. Dikişle tutturulmuş.
— Ciltc. Dikişli cilt, formaları elle veya makinede, iplik veya telle dikilmiş cilt.
— Denize. Dikişli kasa, her kolun, dikişe başlanan noktaya gelmek suretiyle halatın ucunda meydana getirdiği halka (kasa).
+ Dikişsiz sıf. t/zerinde dikiş olmayan.
— Ciltc. Dikişsiz cilt, formaları veya yaprakları, sırta tutkal sürülmek suretiyle tutturulan cilt.
— ANSiKL. Ciltc. Dikişsiz cilt, kitap koleksiyonlarını, belge formlarını v.b. ni ciltlemek için, el ciltçiliğinde uygulanır. Anglosakson ülkelerinde sanayi alanında uygulanan bu usule perfect binding (kusursuz cilt), Fransa’da reliure sans couture (dikişsiz cilt) adı verilir. Büyük seri halinde romanların, sürekli yayınların, yıllıkların ve özellikle metin dışı yaprakları çok olan kitapların ciltlenmesinde bu usul uygulanır. (LM)
DİKİT i. (dikmek’ien dik-i-t). Jeol. Mağaralarda tepeden damlayan kireçli suların katılaşmasıyle yükselen birikinti. Eşanl. STALAGMiT. (Kireç, tavandan damlayan sudaki erimiş kireçten türemiştir. Dikitlerin büyük çoğunluğu, sarkıtların tam altına rastlar. Bunların birleşmesinden dikmeler oluşur.) [ML] DİKİT i. (fr. dickite). Miner. Hidratlı, alüminyumun tabiî silikatı; kaolinite benzer. (L)
DİKİZ i. (rumence dikiş, bakma’dan).
Argo. Uo/elleııie, bakına. „ Ooz: Dikizlerim yere eğmiş pis pis düşünüyor. || Dikiz etmek (veya dikiz geçmek), sezdirmeden bakmak, gözünü ayırmadan birinin davranışlarını gözetlemek: Bey, ürkmüş tilki yavrusu gibi başını önüne eğmiş, gözlerini hanıma dikmiş, kaş altından onu dikiz ediyor (B. Felek).
— Oto. Dikiz (gözetleme) aynası, taşıtlarda sürücünün yan tarafında veya ön üst tarafta bulunan, aracın ardında kalan yolu görmeğe yarayan küçük ayna.
+ Dikizci i. Argo. Gözetleyen kimse, hırsızların koydukları gözcü.
+ Dikizlemek geçi. f. Argo. Gizlice gözetlemek, dikiz etmek. (ML)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*