Genel

DİLEKÇE

DİLEKÇE

DİLEKÇE

DİLEKÇE

DİLEKÇE

DİLEKÇE i. (dilek’ten dilek-çe). Yeni. Bir isteği bildirmek üzere resmî dairelere verilen istek kâğıdı: Bir dilekçe yazdık, pulladık, imzaladık (Y.Z. Ortaç). Eşanl. ARZUHAL. Esk. istida.
— Huk. Dilekçe hakkı. (Bk. ANSiKL.) || Cevap dilekçesi. (Bk. CEVAP lâyihası.) ||Dava dilekçesi. Bk. DAVA.
— ANSiKL. Huk. Bugünkü Anayasa’da dilekçe sözü «arzuhal» karşılığı kullanılmıştır. En eski siyasî haklardan biri olan dilekçe hakkı 1961 Anayasa’sında yer almıştır; 62. maddede düzenlenen bu hak, ilke olarak, yalnızca türk vatandaşlarına tanınmıştır: «Vatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, tek başlarına veya topluca yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir.»
Nakledilen anayasa hükmünün incelenmesiyle de anlaşılacağı gibi, dilekçe hakkı, çok geniş bir şekilde «ihbar» ve «şikâyet» haklarını da kapsamak üzere tanınmıştır. Çünkü, bu madde, Kurucu meclisteki görüşmeler sırasında «başvurma» deyimine «ihbar»ın da dahil bulunduğu açıklandıktan sonra kabul edilmiştir.
Nitekim Anayasa mahkemesi de «dilekçe hakkı»na böyle geniş bir anlam verilmesi görüşünü, 3 aralık 1968 tarihli kararında benimsemiştir: sözü geçen kararda «ihbar yapanın kimliğinin belli olup olmaması birinci derecede bir önem taşımaz. İmzasız veya düzme imzalı bir ihbar, hattâ kimliğini saklayan bir kimsenin telefonla haber vermesi üzerine de, Cumhuriyet Savcılığı işi ilgi değer görürse, araştırmaya geçebilir ve belki de gerçekte yer almış bir olayı ortaya çıkarır.»
Yine aynı Anayasa mahkemesi kararına göre, «İhbarı yapanın kimliğinin yetkili mercilere bir davada gizli tutulması ile, ihba-
rı, kimliği bilinmeyen bir kimsenin yapmış olması arasında büyük bir fark yoktur. Her iki halde de ihbarı yapanın delil kefesindeki ağırlığı sıfır olur.»
Dilekçe hakkı ile ilgili önemli bir husus, cevap verme süresinde ortaya çıkar. Anayasada cevap verme süresi tespit edilmemiştir. Türkiye Büyük Millet meclisine veya İdarî mercilere verilen dilekçelere karşı nasıl hareket edilmesi gerektiği kanunlarda gösterilmiştir. Nitekim, türk vatandaşlarının Türkiye Büyük Millet meclisine dilekçe ile başvurmaları ve dilekçelerinin incelenmesi ile karara bağlanması 1962 yılında kabul edilen 140 sayılı kanunla düzenlenmiştir. Sözü geçen kanunun ilk maddesi gereğince, vatandaşların Millet meclisi başkanlığına tek başlarına veya toplu halde gönderdikleri dilekçeler önce T.B.M.M. Karma komisyonunda incelenir.
İdarî mercilere verdiği dilekçelere cevap alamamak durumunda kalan vatandaşın ne şekilde hareket etmesi gerektiğini Danıştay kanununun 72. maddesi hükme bağlamıştır: bir dilekçeye üç ay içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren doksan gün içinde ilgili Danıştay’da dava açabilir. (M)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir