Genel

DİRENME

Nazi ordusunda Hitler’e karşı direnme subaylar 20 temmuz 1944’te hitler’e bir suikast hazırlamışlardı
Fransa’da Alman işgaline karşı direnme
II. Dünya savaşında Savyet direnmecileri bir demiryoluna mayın yerleştirirden
direnme
Mont-Valerien anıtı
ct Norveçli ülkelerini terk ederek İsveç’e kaçtı ve buradan sabotajların gerçekleştiril-meşinde yardımcı oidu. Bunlardan en ة-nemiisi «ağır su savaşı» adiyle bilinir.
• Danimarka. Hükümet yurt dı§ına çık-madı; 1943’e kadar ülke, işgalci nazilerle ya-rı yarıya rızaya dayanan bir işbirliğinin ra-hatlığı içinde yaşadı. Daha sonraları mu-
langıçta kendiliğinden ve anî kişisel dav-Tanışlardan ibaretken sonraları bir örgüt biçimini aldı. Daha sonra, savaşın gerek-tirdiği kuruluşlara kavuştu. Gizli ve gerçek bir hükümet şekline girerek sürgündeki hü-kûmetle bazen mutabık, bazen de ona mu-halif olarak hareket etti. Yeterli araç yok-luğundan, faal direnmecilerin hiçbir zaman çok sayıda olmamasına karşılık halkın bü-yük çoğunluğu işbirliğini ve desteğini esirge-miyordu. Zaten böyle olmasaydı. Direnme hareketi meydana gelmez ve gelişmezdi
Batı Avrupa’da ااا«ء*آثه،’
Bu direnme, psikolojik savaşın üstünlüğü ve Büyük Britanya ile olan ilişkiyle nite-leniı•-
• Hollanda, işgalci almanlarla herhangi bir mütareke imzalanmış değildi. Kıraliçe Wilhelmina ve hükümet İngiltere’de idi; Hollanda’nın denizaşırı toprakları ile donan-ması savaşa devam etti, ilk direnme hare-keti, orduya ait silâhları saklayan subay-lardan geldi. Londra’dan «Radio-Drange» yayınları cesaret ve direnmeye geçme ta-limatı verirken halk, genel greve kadar giden gösterilerle, işgalci alman kuvvetleri-nin Yahudilere karşı aldığı tedbirleri des-teklemediğini gösterdi. 940ل Sonundan itiba-ren haberleşme şebekeleri faaliyete geçti; is-veç ile sağlanan ilişkiler İsviçre’ye doğru genişletilmeğe başlandı. Bununla birlikte direnme hareketi askerî yönden prens Ber-nard komutasında (eylül 1944), sivil yönden de Direnmenin Danışma Büyük komitesi içinde, oldukça geç örgütlendi, öte yandan nüfusun çok yoğun olması, dağlar ve or-manların yokluğu, «maki» örgütleri kurul-maşım imkânsızlaştırdı. Genel olarak Di-renme hareketi, sürgündeki kraliçe ve ١٦٢١-kûmete hagİ! kaldı.
• Belçika. Kongo’da savaş devam ederken ?ierlot hükümeti Londra’ya gitti. La Libre Belgique (Hür Belçika) gazetesi. Birinci Dünya savaşının gizli savaş geleneğini sür-dürdü, ilk direnme grupları, Dunker<^ue’-in tahliyesi ile sonuçlanan İngiliz çekilme-sinden sonra, ülkede kalmış olan müttefik askerlerin kaçırılmasına yardım ettiler («Co-m£te» şebekesi). Bu arada birçok haber-leşme şebekesi («Clarence», «Luc Marc», «Z£ro» v.b.) kuruldu; bunlar önceleri in-telligence Service, sonra da Belçika hükû-meti emrinde çalıştılar. Sürgündeki ?ierlot hükümeti, genellikle muvazzaf subaylardan kurulmuş olan Gizli Ordu’nun komutasını, daha sonra tevkif edilip götürüldüğü bir toplama kampında, ölen Albay Bastin’e verdi. Haziran 1944’te, bütün silâhlı bir-likler «Yurtiçi Belçika kuvvetleri» adı al-tında toplandı; bazı «maki»ler de Arden-ne’lere yerleştirildi. Fakat müttefik ilerle-meşinin hızı, Anvers limanının korunması dışında, bunlara faal bir rol oynam^ im-kânı vermedi. Sivil örgütler bir «Millî Di-renme komitesi» kurmuşlardı; bir Belçika tugayı da Normandiya çıkarmasına katıl-di-
• Norveç, ülkenin işgali üzerine kıral Haakon ve hükümeti ^ndra’ya yerleşti. İngiltere limanlarına sığınmış Norveç tica-ret filosunun büyük bir kısmı, Atlantik konvoylarında önemli rol oynadı. Onbinler-
Müttefikleri{: davranışı, işgal altındaki mil-letlerin başkaldırmasıyle sağlanabilecek fay-da müttefiklerin gözünden kaçmadı. Ağus-tos 1941 ’den itibaren ^wfoimland’ta Chuı•-chill ile Roosevelt arasındaki görüşmede, savaşın yürütülmesi konusunda belirtilen 5 esas noktanın 3.sünde işgal aitında-ki ülkelerde direnme gruplarına yardım ve propaganda konusu da yer almıştı. Ama büyük endüstri esaslarına uygun silâhı ١ kuvvetler kurmak isteğinde olan Amerika-lılar, direnmenin çağ dışı metotlarla yapı-lan mücadele biçimine o kadar az ilgi gös-teriyorlardı ki, bu mücadelenin gerçekliği-ni ancak çıkarma sırasında keşfettiler. Sa-vaşın ilk iki yılında kendi savunmasıyle fazlaca meşgul olan S.S.C.B. sadece ken-di topraklarının işgal altındaki kısımların-da direnme teşkilâtları kurdu ve Sovyet partizanları yalnız alman hatlarının gerile-rinde mücadele ettiler. Buna karşılık. Al-manlar gerilemeğe başlayınca, Kızılordu’-nun ilerlemesi ve komünist partilerin gitgi-de artan gücü, savaş sonrası meselelerini güçlü bir biçimde ortaya koydu. Bütün mücadele boyunca, Avrupa direnmesinin teşvikçisi ve cephaneliği, İngiltere oldu. Sürgündeki hükümetlerin sığınağı veya hür Fransa gibi hükümetlerin kurulduğu yer, Londra idi. Yayınlarıyle düşman propagan-dasına karşı mücadele eden, yurtseverlere haber ileten, harekât talimatı veren, B.B.C. radyosuydu. Direnmeyi düzenlemek ve si-lâhlandırmak için, ingilizler özel teşkilât-lar kurdular. Bütün bu çalışmaların mer-kezi Churchill’di. Filerindeki mahdut silâh-ları klasik savaşlarda kullanmak isteyen ve direnişçilere devretmeyi yersiz bulan komu-tanları ikna eden de yine Churchill oldu. Direnme hareketinin mücadelesi. Gestapo ile halkı sindirmeye çalışan, dehşet saçan, misilleme hareketlerine girişen ortak düş-mana karşı, direnme hareketi bütün Avru-pa’da aynı cins savaşı sürdürdü. Silâh-sızdı; düşmandan alarak veya dışarıdan sağlayarak, silâh bulması gerekiyordu. Tec-rübesizdi; büyük kayıplar pahasına da ol-sa, kendine en uygun taktiği bulmak ZO-rundaydı. Düzenli ordu devrinden önceki savaş biçimlerine döndü. Gerçi, kendisi için müttefiklerce özel olarak yapılmış modern donatıma sahipti ama, temel ihtiyaçlarını hiç bir zaman karşılayamadığı gibi, gerek kendisine gerekse düşmanın misilleme hare-ketleri yüzünden memleketine pahalıya mal-olan bir savaşı sürdürmek zorundaydı. Di-renmeci her şeyden önce, kimliği olma-yan, saklanan hattâ, kanun dışı bir kimsedir. Silâhlı birlikler hücuma geçince, hasma o-ranla daima daha az sayıda olan direnme kuvvetlerine sadece tuzak kurmak, baskın yapmak ve gizlenmek düşer. Yakalanınca, ya derhal kurşuna dizilmeğe ya işkence-lerle hapse atılmağa veya bir toplama kam-pına sevkedilmeğe mahkûmdurlar.
Bununla birlikte, direnme harekâtı yine de, savaş sırasında işgal edilen ülkelerde yaygın bir hal almaktan geri kalmadı, ön-çeleri, pasif bir tutumdan ibaret bir protes-toyla, üretimi yavaşlatma veya kusurlu mal üretimi ve düşman emirlerinin yerine geti-rilmesinde kötü niyet ve az çok örtülü ita-atsızlıklarla başladı. Aynı anda kendi de pek farkına varmadan psikolojik savaşı yeni-den keşfetti: bir yandan taraftar topluyor, onlara cesaret veriyor, bir yandan da düş-manı umutsuzluğa düşürmeğe çalışıyordu. Bu savaş da gizli broşürler, beyannamelerle sürdürüldü. Dolaysız hareket ise birçok bi-çimdeydi: kaçan harp esirlerine veya uçağı düşürülmüş müttefik havacılarına yardım; yalnız gizil servis uzmanlarını değil, en tec-” de dahil olmak üzere bütün iyi
niyetlileri kullanmak suretiyle haberleşme şebekeleri kurmak, demiryollarına; düşmana çalışan fabrikalara ve haberleşme tesislerine sabotaj, işgalcinin askerlerine veya işbirlik-çilere suikast; gövde gösterileri ve grevler; müttefik orduların kendilerine doğrudan bir yardımda bulunmalarını beklemeden, ge-rilla harekâtı yapan bir gizli ordu ve çete örgütü kurmak.
Komünistler, genellikle halk kitlelerini ayak-landıracak yegâne çare olarak aralıksız bir anî harekâttan yanaydı. Tehlikeyi azaltmak isteyen diğer direnmeciler ise, günü gelin-ce yapılacak geniş çapta bir ayaklanma için örgütlenmeyi tercih ediyorlardı. Di^en-me her yerde aynı gelişmeyi geçirdi. Baş-
Foto. MEYDAN; A.F.P. (LAROV8HE)
DİRENME
mesi üzerine nüfuz ve gücü artan bir «Lub-lin komitesi» kurdular. Londra’daki Polon-ya hükümeti, Varşova ayaklanmasını sağ-lamayı üzerine aldı (ağustos-eylül 1944); kırk gün süren kanlı çarpışmalar sonunda bu ayaklanma, başkent yakınında bulunan kızılordu birlikleri isyancılara yardım ko-nusunda hiç bir şey yapmadan, bastırıldı.
• Yugoslavya. Direnme hareketi en geniş şekliyle bu ülkede g^ülür. önceleri, al-bay Mihailoviç’in kumandasındak؛ eski ٠٢-du subayları olan Çetnik’\eT\e, buna para-lel olarak Tito’nun komünist Partizan’ları tarafından yürütüldü. Birkaç uzlaşma ça-basına rağmen iki grubun arası 1941 SO-nunda açıldı ve uzlaşmazlık açıkça çarpış-maya kadar gitti. Savaştan sonra bir fe-deral Yugoslavya kurmayı tasarlayan Tito, halkın çoğunluğunun kendisine katılmasını ve rakibinin aleyhine olarak, İngiltere’nin desteğini sağladı. Halka dayanan «Millî Kurtuluş ordusu» erlerini komünist eğitim-den geçiren hemen hemen 150 000 kişilik (kadın ve erkek) gerçek bir halk ordusu ol-du. Dalmaçya’daki Vis adasında Tito’nun müttefiklerce kurtarılması gibi güç durum-lara rağmen, partizanlar devamlı olarak yir-mi kadar düşman tümenini oyaladılar. Her ne kadar S.S.C.B. yugoslav partizanlarına asla yardım etmemiş, hattâ Stalin, işi Ti-to’yu kötülemeye vardırmışsa da, yurt top-
kurtuluşu için yapılan son çar-pışmalar Kızılordu’nun işbirliği ile sağlan-
• Yunanistan. Direnme hareketi Yugos-lavya’daki gibi ikiye bölündü: Kralcı Yu-nan Millî Demokratik ordusu (E.D.E.S.) ile
Yunan Millî ordusu (E.L.A.S.). Britanya kuvvetlerinin müdahalesi olmasay-dı, bu sonuncuların başarı sağlayacaklar• ™»hakkakti,
• Sovyet Rusya. Stalin, Wehrmacht tara-fından işgal edilmiş bölgelerde «yanmış toprak» taktiği kullanılması emrini verdi. Çoğunlukla ordu artığı birliklerden kuru-lu büyük partizan üniteleri ormanlarda çarpıştılar. Rus Direnme hareketinin özel-liği, büyük ve düzenli bir ordu ile irtibatlı olarak, mükûmetin buyruğu altında faali-yet göstermiş olmasıdır.
Mihver kuvvetlerinde direnme
• İtalya. Mussolini’nin iktidara gelişin-den beri İtalya’da Direnme hareketi vardı; fakat üyeleri ülke dışındaydılar. Antifa-şist siyasî partiler 1943te, yarımadanın ku-zeyinde, Mussolini’nin düşmesinde hiç bir ٢٠-lü olmayan bir «Millî Hareket cephesi» kur-dular. Badoglio hükümetine katıldıktan son-ra Direnmeciler, «Millî Kurtuluş komitele-ri»nde gruplaşarak, Bonomi ve Parri hükû-metlerini idare ettiler. Kuzeyde grevler ter-tipleyen partizanlar hem Almanlara, hem de Salo cumhuriyeti faşistlerine karşı sa-vaştılar.
• Almanya. Nazilerin diplomatik ve askerî başarıları, Gestapo’nun katı zorbalık idare-si, daha savaştan önce muhalefeti sustur-muştu. Nazi doktrininin bazı tarafları, kato-lik ve Protestan piskoposlarca takbih edildi, Hitler’in ülkeyi mahva sürüklediği anlaşılın-ca, orduda ve bazı idare örgütlerinde komp-lolar hazırlandı. Bunlar Hitler’e karşı bir suikasta ve 20 temmuz 1944’te bir ayaklan-maya teşebbüs ettiler. Bu teşebbüslerdeki başarısızlık, kanlı bir bastırma ile sonuç-landı. Hitler’e karşı olan Alman muhalefeti, halkı ardından sürüklemeğe muvaffak ola-madı ve gerçek bir direnme niteliği kaza-namadı.
SONUÇ
Direnme, İkinci Dünya savaşının en çok dikkati çeken yanlarındandır. Her ne kadar müttefikleri ne ölçüde desteklediklerini kes-tirmek zor ise de, Direnmecilerin onlara su götürmez bir şekilde yardım ettikleri muhak-kaktır; buna karşılık Direnme hareketi de kendi haline bırakılsaydı büyük bir varlık gösteremeyecekti. Direnme hareketi, yeni si-yasî rejimlerin ortaya çıkmasını sağladı; hükümet personelini gençleştirdi. Diren-me hareketine yardım etmekle İngiltere hiç bir şey kaybetmedi; ama bu faaliyetler-den maddî ve manevî olarak en kârlı Ç1-kan Sovyet Rusya oldu, özellikle, bağım-
Foto. Phototheque françaisc (LAROUSSE)
Giraud-de Gaulle rekabeti sırasında Diren-me hareketinin bütünüyle De Gaulle’ün ar-dında olduğunu göstermek için Jean Mou-lin Direnmeci siyasî partilerin ve gizlice örgütlenmiş (27 mayıs 1943) sendikaların katıldıklar• «Millî Direnme konseyi»ni kur-du. Bu arada Cezayir’de, imparatorluğun bütün toprakları ve silâhlı kuvvetleri, kısa bir süre sonra, «Geçici Fransız €umhu-riyeti hükümeti» adını alacak olan «Fran-sız Millî Kurtuluş komitesine» bağlandı. Bu suretle çıkarma öncesinde, yurt içî ve dışındaki Fransız Direnme hareketi, orga-nik bir bütünlük kazandı. 1944 ilkbaharın-da, Gizli ordunun (A.s.), Ordu Direnme organizasyonunun (O.R.A.) ve Franc-Tire-ur’lerle Partizanların birleşmesi sonucunda yurt içindeki fransız kuvvetleri bir bütünlük kazandı; bu kuvvetlerin başına da gene-rai Koenig getirildi. Londra veya Gezayir
• ile anavatan Fransa’sının sivil birlikleri arasındaki irtibat, Fransız Yurtiçi kuvvetleri (F.F.İ.) ile temasta olan millî ordu temsilcileri aracılığıyle sağlandı. Düş-mandan geri alınan topraklarda müttefik askerî idaresinin kurulmasını önlemek için bir «Kurtarılmış Topraklar bakanlığı» ve irtibat misyonu kuruldu. Bu örgütler, Di-renme hareketine katılmış gruplar tarafın-dan teklif edilen yeni İdarî personeli, kad-rolarına yerleştirmekle görevli kılındı. Ba-kanlıklar için geçici genel sekreterler, Vi-chy hükümetinin bölge valilerinin yerini almak üzere de Cumhuriyet komiserleri tayin edildi. İdarî ve siyasî temizlik, iş-birlikçiler için tayin edilen cezalar, çıkarılan bir dizi kararnamelerle uygulanmağa baş-landı. Bu büyük siyasî ve askerî çabanın yanı sıra, yoğun bir fikrî çalışma görülü-yordu. Direnme hareketinin aydın kadro-su kurtuluştan sonra Fransa’ya verilecek devlet biçimi ve yeni müesseseler konusu üzerinde çalışmalar yapıyordu. Dört yıl süren çarpışma ve fekârilklardan ^onra. Direnme hareketi zaferle birlikte Champs Elysees’de sona erdi-
Doğu Avrupa’da direnme
İH. Reich’in Doğu Avrupa’ya karşı tutu-mu çok sert oldu; Almanlar buralarda halk kitlelerinin nakline, şehirlerin yakılıp yıkılmasına, misilleme ve kitle halinde im-ha hareketlerine giriştiler. Halkın bütünü kendini tehdit altında hissedince mücadele, cezalandırılamaz bir nitelik kazandı; Doğu Avrupa’da Direnme hareketi, psikolojik bir savaştan çok, maki ve gerilla savaşları bi-çiminde ortaya çıktı; her yerden daha çok, halkça benimsendi.
• Çekoslovakya. Direnme hareketi Münih anlaşmalarından (1938) hemen sonra baş-ladı; başkan Beneş Londra’ya gittiyse de radyo aracılığıyle, askerî yönü ağır basan harekâtla temasını devam ettirdi. Mayıs 1942’de s.s. şefi Heydrich’in öldürülmesi gibi suikast ve sabotajlar, sayıca fazla idiy-se de, mayıs 1945’te Prag’ın kurtuluşuna kadar, Bohemya’daki silâhlı kuvvetlerin sa-yısı pek fazla değildi. Buna karşılık «ma-ki»ler, Kızılordu ile birlikte faaliyet göster-dikleri Slovakya’da sayıca bir hayli kaba-rıktılar. Mayıs 1945’te kurulan «Çek Millî konseyi»nde komünistler çoğunluktaydı. Beneş bu durumu kabul etmekle ülkesini S.S.C.B.’nin uydusu durumuna getirmiş oldu.
• Polonya. Quisling’siz yani işbirlikçisi ol-mayan tek işgal altındaki ülke olmasına rağ-men Polonya’da etnik azınlıkların ara sıra işgal kuvvetleriyle işbirliği yaptıkları görülür. 1939 Sonbaharında kurulan Sikorski hükû-meti, önce Fransa’da, sonra da İngiltere’-de sürgünde faaliyet gösterdi. Bir polon-ya birliği Fransa savaşlarında, sonraları Orta Doğu’da çarpıştı; Rusya’nın muvafa-katiyle oradaki savaş esirlerinden kurulan bir birlik de, italyada general Anders’in kumandasında savaştı. Polonya savaşın acı-sını en çok çeken, yıkımların en büyü-ğüne uğrayan, insan mezbahası ve toplama kampı sayısı en fazla olan ülkedir. Savaş boyunca birleşmiş gizli bir ordu olan ٨٢-mia Krajowa (A.K.) ile gizli bir hükümet faaliyet gösterdi. Fakat emirlerini Lond-ra’dan alan Polonya Direnme hareketi hem Alman, hem de Sovyet aleyhtarı idi. Po-lonya komünistleri, Rusya’nın yardımıyle bu devletin tanıdığı ve Kızılordu’nun ilerle-
direnme halefetin artması üzerine 1944 yazında, Ü1-Vercors savunucularının kede faaliyetin hemen hemen bütünüyle mezarı durmasına kadar giden genel grevler baş-D^me, Fransa gösterdi.
• Fransa. Haziran 1940’ta karşılaşılan yı-kimin büyüklüğü, bütün fransı^ milletini büyük bir umutsuzluğa yöneltti. Fransa, di-relime hareketi gibi gizli bir faaliyet için hazırlıklı değildi. Kadroları sağlıyabile؟ek geleneksel örgütler (siyasî partileş, sendika ^nerkezleri) ya işgalci naziler ya da işbirl^-çi Vichy fokûm؟tinc؛؟ lağvedilmişlerdi Bu güzden direnme hareketi işe baştan başla-^ıp taraftarlar bulmak, ؛netotlarını tespit etmek ve gerekli hazırlığını yapmak ZO-rundaydı. 18 Haziranda general de Gaulle’-ün çağrısı pek az yankı uy^n^ırdı; fakat İngiliz radyosunun (B.B.C.) ^inlen»؟esi ya-saklanmış yayınları, büyük bir rol oyna-dı: o güne kadar adı durulmamış bir su-bay olan general de Gafile birden^i^؟ bü^ük bir üne kavuştu, işgal altındaki bölgede, müttefik ordularının özel servis-leri^ ilk istihbarat örgütlerini kurup destek-lediler; Kuzey Afrika’da general Weygand, mütarekenin kendisine bıraktığı askerî bir-liklerin sayısını arttırmağa çalışıyordu. BÜ-tün bu faaliyetler işgalcilerle gitgide artan İktisadî ve siyasî işbirliği karşısında ha-fif kaldı. Müttefiklere karşı Suriye’de ve Kuzey Afrika’da yer alan savaşlardan son-ra. Toulon’da donanmanın batırılışı (ka-sim 1942), her türlü Vichy’ci direnme im-kânlarına son verdi.
1942 Yılında «De Gaulle’cü direnme»nin iyice güçlendiği görülür. Kuzey bölgesinde, birçok işbirlikçi hain dışında, halkın he-men tüı^ıü, «direnme»den yanaydı, işgal-cinin varlığı, çoğunlukla bir gazetenin ‘ • doğmuş olan Direnme ^؛ıreket-lerini, eyleme geçmeğe zorladı. Güneyde ise Viclıy hükümetinin varlığı ve b^n-dan doğan garip durum, «Combat», «Lİ-b^ration» ve «Franc-Tireur» gibi üç büyük direnme hareketine, daha belirli bir siyasî nitelik ve propagandaya yönelmiş bir güç kazandırdı. Almanya’nın S.S.C.B.’ye sal-dırışı üzerine komünistler de Direnme ha-restine fiilen katıldı; «Front National» (Millî cephe) ile bu cepheye bağlı çeteler olan «Franc-Tireurs ve Partizanlar»ın faa-liyetleri sonucunda, sabotaj ve suikastlar durmadan arttı.
Direnme önderlerinin işgal altındaki Fran-sa ile Londra arasında gidiş gelişleri, SO-nunda, bir yandan general de G^ulle ve hür Fransa, öte yandan yurt içi Direnme hareketi arasında bir anlaşmaya varılması-nı sağladı. ٨٠ Philip sosyalistlerin, Grenier de komünistlerin bu anlaşmaya katılmala-rını mümkün kıldı.
General de Gaulle’ün genel temsilcisi Jean Moulin, bütün Direnme hareketinin ihtiyaç duyduğu ortak örgütleri kurdu: askerî bir-likleri bir tek gizli ordu halinde örgütle-yerek bu ordunun kumandasını general Delestraint’e verdi. Londra’dan para ve malzeme sağlandı. Komünistlerin, De Gaul-le’cü direnme hareketine katılmasından iti-baren, general de Gaulle, bazı Fransızla-rın gözünde bir çeşit genişlemiş Halk cep-hesinin kahramanı gibi görünmeğe başla-dı. Buna karşılık De Gaulle’cü olmayan, ingilizlere düşmanlık besleyen, Amerikalı-lara yakınlık duyan, ve şef olarak da gene-rai Giraud’yu tanıyan Beş’ler grubu ile gelişen bir Direnme hareketi de Cezayir’de başgöstermiş, bunun anavatan Fransa ile bü-tün bağları kesilmişti. Giraud ve De Gaul-le müttefikler tarafından uzaklaştırılınca, ge-neral de Gaulle, direnme hareketinin tek ön-deri oldu.
DİR
735
Gustav DittiCHlET
Hensel’in deseni
İsa’nın dirilmesi «Üç Meryem Kutsal Lahdin başında» ٧٠٨ Eyck’ın tablosu (özel koleksiyon)
(Manastır 1880-Edirne 1941). Harp okulunu bitirdi (1899). Makedonya ayaklanmalarının bastırılmasında görev aldı. Balkan ve Bİ-rinci Dünya savaşlarına katıldı. Tümen ku-mandanlığı, 3. ve 9. Drdu Menzil müfettiş-liği görevlerinde bulundu. Mustafa Kemal Atatürk 1919’da Samsun’a çıkarken, ^٧٢-may başkanı Kâzım Dirik’ti. Kurtuluş sa-va§ında Erzurum vali vekilliği, müstahkem mevki kumandanlığı, Tiflis elçiliği, Batum genel valiliği yaptı. 1922’de general oldu. Kurtuluş savaşından sonra 2. Tümen ku-mandanlığına getirildi. Askerlikten ayrıla-rak Bitlis’te valilik yaptı; 1926’da İzmir va-liliğine tayin edildi. Milletlerarası İzmir fu-arının temeli olan ilk sergiler onun valili-ği sırasında açıldı. 1935’te Trakya genel müfettişi oldu; ölümüne kadar bu görev-de kaldı. (M)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir