Diyalektik ve Marksizm
XIX. yy’da kıta Avrupası felsefecileri, politik ekonomide klasik geleneğin üzerine oturduğu doğal yasa öğretisini sorgulamaya başladılar. Nitekim Hegel, tarihin akışında, İnsanî varlığın kendi öz doğasının bilincine varmasının değişik aşamalarının yansısını gördü. Bu evrim, «diyalektik» adım verdiği bir muhakeme yöntemi kullanılarak anlaşılabilir: bir görüngü (tez), bir diğeriyle (antitez) çatışarak tamamen yepyeni bir şey (sentez) üretir. Aym şekilde, Ortaçağ’m feodal sistemi (tez) kendini pazar sisteminin gücüyle (antitez) karşı karşıya buldu; kaçınılmaz bir karışıklıklar döneminin ardından yeni bir sistemi, kapitalizmi (sentez) doğurdu. Filozof Hegel’den, Fransız sosyalistlerinden ve Ingiliz ekonomisderinden etkilenen Kari Marx, «Kap>ital»in (Das Kapital) birinci cildinde (1867), «modem toplumun ekonomik evriminin yasası»nı ortaya çıkarmaya girişti; bu yasaya, «üretim tarzları»nın yasası da denebilir. Her üretim tarzı, maddî üretim araçlarının mülkiyetini ve kullanımını yansıtan bir toplumsal ilişkileryapısıyla bağlantılıdır; Manc’a göre, «üretim ilişkiieri»nin evrimi ile «toplumsal ilişkiler»in evrimi arasındaki çelişki, üretim tarzlarının evriminin kaynağıdır. Tüm bu değişiklikler, toplumsal sınıflar arasındaki çatışmalara bağlıdır.
Marx’a göre toplumların evriminde geçici bir aşama oluşturan kapitalizmde, aralarında karşıtlık ve uzlaşmaz çelişki bulunan sınıflar, burjuvazi ve proleteıyadır; üretim araçlarının (sermaye ve toprak) mülkiyeti burjuvazinin elinde olduğu halde çalışan kesim sadece proleteryadır. Emekçilerin sahip oldukları tek mülkiyet, kendi işgüçleridir ve o andaki ücrete denk düşen bir fiyata işgüç-lerini satmaktan başka çareleri yoktur.