Genel

DOĞUM KONTROL HAPLARI

DOĞUM KONTROL HAPLARI

1960’larda, ağızdan alınan haplarla gebeliğin önlenmesi yönteminin ortaya çıkması çok büyük bir olaydır. Haplar, son 20 yıl içerisinde kadının özgürleşmesini sağlayan çok ender olaylardan biridir. Ortaya çıkışı çok önemli olduğu kadar ilginçtir.

Buluşun öncülerinden sayılan, Amerikalı kimyacı Russ*l

D. Marker, su içinde sabuna benzer köpük meydana getiren bir steroid grubu olan sapogenin ile ilgileniyordu. Sapogenin diosgenin ile çalışırken, bir işlemin, maddeyi dişi seks hor­monu olan progesteron’a dönüştürdüğünü keşfetti.

Progesteron, aybaşı düzensizliklerinin tedavisinde ve ba­zı tip düşüklerden korunma amacıyla kullanılıyordu. Fakat hormonu sentezleme metodunun çok zor olması ve ürünün çok pahalı oluşundan dolayı bu ilaç, sadece Avrupa’daki ilaç şirketlerinde hazır olarak bulunuyordu,

Marker, Meksika’da büyüyen yabani bir bitkide diosge­nin bol miktarda bulunduğunu saptadı. Fakat hiç bir Ameri­kan ilaç şirketinin kendisine dayanak olmasını sağlayamadı. Mexico City’de kendine bir laboratuvar kiraladı ve topladığı 10 ton yabani bitkiden saf diosgenin izole etti. Amerika’ya geri dönerek bir arkadaşının laboratuvarında o zamanlarda gramı 80 dolar olan progesterondan, 2000 gr sentezledi.

I944’de Marker ve iki Meksikaİı ortağı Syntex adında küçük bir üretim şirketi kurdular. Fakat Marker’in Syntex ile olan ilişkisi bir yıldan kısa sürdü;

Syntex’in iki sahibi ise, boşluğu, İsviçre’de eğitim gör­müş Kübalı bir kimyacı olan George Rosenkranz ile kapattı­lar. Rosenkranz diosgeninden progesteron sentezlediği gibi, Meksika’daki yabani bitkiden erkek seks hormonu olan tes- tosteron’u da sentezlemeyi başardı. Bu ikisinin sentezindeki yeni metot, Avrupa ilaç şirketlerinin kullandığı geleneksel metottan çok daha kolaydı. Kolay sentez edilmelerinin ya­nında fiyatlarında da büyük bir düşüş oldu. Gramı 90 Dolar olan hormon I veya 2 dolar dolaylarına düştü.

Progesteron’un bir çok biyolojik fonksiyonu arasında, dölütün (embriyo) gelişmesi için döl yatağmın (uterus) ha­zırlanması ve gebelik sırasında ovulasyonun önlenmesi sayı­labilir. Bunlaraybakarak progesteronu, doğanın gebelik önle­yicisi (contraceptire) olarak kabul edebiliriz. Eğer hormonu her gün enjekte etmek gerekmeseydi, gebelik önleyici ola­rak hemen yerini alırdı.

1949’da asıl amaç adrenal steroid kortizonu sentezle- mekti, fakat aynı zamanda Meksika’nın yabani bitkilerinden estradiol denen’dişilik hormonunuda sentezleyebileceklerini umuyorlardı. Estradiol menapozda ve pubertede oluşan dü­zensizliklerin tedavisinde kullanılıyordu.

Bitkilerden elde edilen testosteronu, estradiole çevi­rirken molekülün anahtar özelliğini değiştirmek gerekiyor­du. Her üç hormonda, erkeklik hormonu olan testosteron, dişilik hormonları olan progestron ve estradiol, temel ola­rak aynı moleküler şekle sahiptirler. I950’de aromatizasyon diye bilinen bir kimyasal işlemi kullanarak, testosteron mo­lekülünün bir halkası, estradiol için Özel olan halka şekline başarıyla çevrilebiliyordu. Daha sonra aromatizasyon işlemi progesteron üzerinde denendi ve estradiol ve progestero- nun yapısal özelliklerini Uf arada bulunduran melez bir mo-

 

lekul elde edildi. Bu molekülün vücutta iki hormonun etki­sini de yaratacağı sanılıyordu; fakat melez molekül apayrı bir etki gösteriyordu.

Daha sonra melez molekül dearomatize edildi ve halka yapısı bir tek farkla doğal progesteron molekülünün yapısı­na sokuldu. Bu sentetik bileşik, 19 — norprogesteron, vü­cutta doğal progestenondan daha kuvvetli bir etki gösteri­yordu.

II. Dünya Savaşından önce Berlin’deki bir laboratuvarda Hans I. Inhoffen, estradioll halkasına gaz asetilen takmıştı. Sonuç çok şaşırtıcıydı; oluşan molekül, midede bozulmadan kalmakta ve hap şeklinde ağızdan alınabilmekteydi. Inhoffen, daha sonra aynı işlemi testosterona uyguladı, oluşan bileşik tamamen beklenmeyen özelliklere sahipti. Genel olarak bi­lindiği gibi ethisteron, hem ağızdan alındığında aktiftir, hem de progesteron aktivitesi göstermektedir. Bu, ağızdan alın­dığında progesteron aktivitesi gösteren bileşiğin sentezlene- bileceğini gösteren ilk olaydı.

Progesteronun metil grubunun uzaklaştırılmasının daha kuvvetli progesteron etkisi yarattığının bulunması, aynı işle­min ethisterona da uygulanarak, ağızdan alındığında etkisini kaybetmeden progesteron aktivitesini artıracağı düşünüldü. I95l’in sonlarına doğru horethiron ya da diğer adıyla no- nethisteron sentezlendi.

Aşağı yukan 2 yıl sonra norethynodel diye benzer bir madde sentezlendi. Bu ve bunun gidi daha birçok steroid, ovulasyonun engellenmesi (inhibitior) amacıyla denendi. Bu deneyler sonunda en uygun maddelerin norethindrone ve nonethynodnel olduğu anlaşıldı. İnsanlar üzerinde yapılan de­neylerinde tamamlanmasıyla, aybaşı düzenlenmesindeki (mens­truation) gibi gebelik önleyici olarak kullanılabileceği gösterildi.

Böylece 1957 yılından itibaren çeşitli firmalar norethind­rone ve nonethynodnol kullanarak gebelik önleyici ilaçları pi­yasaya sürdüler. Bu arada George Pincus isimli bir araştırıcı yaptığı deneyler sonunda, estrogen eklenmesinin ilaçların yan etkilerini azalttığını saptadı. Bunlann yanında bu ilaçların Ame­rika’da kullanımı için izin almaya çalışıyorlardı. Bazı dinsel inançlar, başlangıçta karşı çıktılarsa da 1962 yılında izin veril­di ve doğum kontrol hapları piyasaya sürüldü.

Dünyada yaygın olarak 50-80 milyon arasında kadın bu hapları kullanmaktadır. Bugün tartışma götürmez bir şekil­de kabul edilen doğum kontrol haplarının getirdiği yan etki­ler de aynı şekilde kabul edilmektedir. Doğum kontrol hap­larının doğurabileceği sonuçlar, belirgin hale gelmiştir. Yapı­lan sayısız çalışmalar, özellikle çok sigara içen 35 yaşın üs­tündeki kadınlarda kan pıhtılaşmasındaki bozukluk ve kalp krizi riskini arttırmaktadırlar. Bunun yanında haplar, bazı tip kanserlere, pelvic inflammatory hastalığına, arthrit’e yaka­lanma olasılığını azaltmakta ve aşırı aybaşı kanamalarını en­gellemektedir. Fakat bugün kabul edilmektedir ki, hapların sağladığı kolaylıklar ve yararlar yanında, getirdiği zararlarda

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir