doğum kontrolü

doğum kontrolü araştırmacıları, çabalarının ınu kadınlara yöneltmişlerdi. Ancak son zamanlar* kler (fin de bir gebelikten korama yöntemi geliştir-[inde ilerleme kaydedilmiştir. Londra’daki Western Üniversitesi * nden Dr. John Wiebe bu yeni yaklaşı-:ülerindendir. Wiebe, sıçan testislerine enjekte edil-uzun dönemde sperm üretimini durduran bir mad-ıştırmaktadır.

ebe bu işi gerçekten zevkli bir uğraş olduğu kadar, ırına inandığı için de yapmaktadır. “Erkekler doğum lündeki sorumluluklarının gerçek payını yüklenmekte i kalmışlardır ” diyen Wiebe, kadınlar için geliştiril-•çok gebelikten koruma yöntemini örnek vermekte-ıp (ağızdan alınan ve yumurtlamayı durduran sen-cadın hormonları içeren bir tabletj, RIA ya da ra-araç (yumurtanın yerleşmesini önlemek için rah-çine konulan bir araç), diyafram (rahim boynuna rak spermin içeriye girişini engelleyen lastik bir ) kimyasal spermisidler (sperm öldürücü krem-öpükkr veya Jeller).

irşıt olarak, erkekler için sürekli kısırlaşmaya neden ‘an yalnız bir gebelikten koruma seçeneği vardın Pre-:if. Ne var ki, artık yeni seçenekler ortaya çıkabilecek-950’lerden beri Çinliler (ve son zamanlarda Ameri-ır) Gossypol denen ve pamuk bitkisi ekstrelerinden el-dilen bir madde üzerinde çalışmaktaydılar. Gossypol, n sayısını sıfıra kadar azaltmakta ve yeni spermlerin ge-ısini önlemektedir. Ancak Gossypol üzerindeki araştır-nn çözemediği soranlar vardır. Bugüne kadar test edi-1000 erkek, tedavi kesildikten sonra normal sperm sayı-ıi tekrar kazanmışlardır, ancak yüzde on kadarı geçici

– —Lu« Kir
sperm büyümesini baskılayan bir ilaç olan phenoxybenzami-ne (PBZ) üzerinde çalışmaktadırlar. DanimarkalI, bilim adamlarıysa erkekler için, aralarında ağız yoluyla verilen testosteronun da bulunduğu hormona! doğum kontrol hapları, sperm sayısını azaltan levonorgestrel denen bir madde ve erkek cinsel hormonlarını baskılayan üçüncü bir madde, cyproterone üzerinde çalışmaktadırlar.

Doğurganlığın kontrolü, amacıyla sürdürülen araştırmâlar, döl hücrelerinin (kadında ovum, erkekte sperm) farklılığı yüzünden, cinsler arasında değişiklik gösteren yorucu çalışmalardır. Örneğin, bir kadının hayat boyunca kullanacağı 350.000 civarındaki yumurta hücresi daha doğarken mev-cutken*erkekler, erginlikten sonra tüm yaşamları boyunca canlı sperm hücreleri üretmektedirler. Kadınlarda, ayda ancak bir tane yumurta harcanırken, erkekler bir defada 80.000.000 sperm hücresini dışarı atmaktadırlar.

İlginçtir ki, 1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan doğum kontrol hapları üzerindeki ilk araştırma her iki cinsi de kapsıyordu. Enovid denen bu ilk hap, kadınları ve erkekleri benzer biçimde geçici olarak kısırlaştırıyordu. Oysa 1960’larda piyasaya sürülen ve günümüzde kullanılan hap ise yalnız kadınlar içindi. Haptaki sentetik hormonlar, beyindeki bir salgı bezi olan hipofizi yanıltarak, doğal hormonlarını yumurtlamanın olamayacağı düzeye kadar azaltmasını sağlamaktadır.

Bugün dünyada elli milyondan fazla kadın hap kullanmaktadır. Günlük olarak alınırsa yüzdeyüz etkili olabilmesine karşılık, kimi ciddi sakıncalar uzun dönemdeki kullanımına bağlanmaya başlamıştır. Muhtemel yan etkiler; bulantı, yorgunluk, kilo alma, deride renk değişimi, (hap, gebeliğin bütün belirtilerini taklit eder) ve ileri durumlarda kan pıhtılaşması, yüksek kan basıncı, felç, kalp krizi için artan riskleri ve iyi huylu karaciğer tümörlerini kapsamaktadır.

Bu durtım karşısında John Wiebe, erkeklere uygun ve daha az zararlı bir kontraseptif (gebeliği önleyici) madde aramaktadır. Şimdiye kadar en önemli buluşu, canlı hücrelerde doğal olarak bulunan, nispeten küçük bir moleküldür. Bu molekül cinsel arzuyu, üreme hormonlarını veya vücut metabolizmasını etkilememektedir. THP denen (1, 2, 3 trihydroxypropane’ın kısaltması) bu madde o kadar zararsızdır ki. Wiebe “Onu hiç bir kötü etkisi olmadan her

THilı
Hypothm*muı
Hlpoflz bezi
ftfetlKi Mr santimetre çapındaki hıpofiz bezi hormonlar salgılayarak üremeyi kapsayan birçok INAoiI ^nkslyonunu kontrol eder. Hormon salgı-hlpofkln hemen üstünde yer alanlar bir tqy#l oton hipotalamustan gelen uyanla* fV HMIt otorvft gerçekleşir. Mpofk üreme organ• Jfflftt frtMtar andmgen denen steroidkri salgıla-maya yöneltir. Andmgenler erkek yapısı özettikte-tM m davranışlannı sağlar. örneğin hipofizden sal-fffcfltfi m 0bttr0i inancı hormon) testis yapıştım büyük bölümünü oluşturan seminifer tübülle-rbı büyümesini uyarır ue İçlerindeki olgun spermlerin oluşmasıyla sonuçlanan hücre çoğalmasını arttınr. Htpofk kaynaktı ut (Lütekıleştirid hormon) (nterstiayel dokuyu, omurgalılardaki en önemli andmgen olan testosterinun salgılanması için uyanr.
Üşmesini önleyecek şekilde değiştiriyor gibi görünmektedir. Sıçanlardaki deneylerinden umut verici sonuçlar alan Wiebe, şimdi çalışmalarını tavşanlar ve primatlar üzerinde sürdürmektedir. Wiebe, THP’nin bütün omurgalılarda doğal olarak bulunmasına karşın, bir erkek doğum kontrol maddesi olıral} ilk kez kullanıldığını söylemektedir.
Wiebe’nin buluşu, başlangıçta bir rastlantıyla olmuştur. Daha önce Kanada Doğal Bilimler ve Mühendislik Araştırma Konseyi’nin (NSERC) yardımıyla pubertenin (Ergenlik) başlamasını araştırıyordu. Wiebe steroid denen üreme hormonlarından hangilerinin bu olayda ıt>l oynadığını ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bir hormon (“aktiviteyeyöneliyorum” anlamında bir yunan sözcüğünden gelmektedir) meta-bolik haber iletici olarak çalışan bir moleküldür. Hücre duvarındaki çok özel reseptör yerlerine bağlanarak, çeşitli hücresel fonksiyonlara katalizöriük yaparlar. Protein olabilirler, ama olmayabilirler de.

Hipofız, hemen üzerindeki dar bir beyin alanı olan hi-patalamustan gelen sinyallere yanıt olarak ergenliği yönlendiren gonadotropin denen protein yapıda hormonları salgılar. Bu hormonlar testisleri büyütür, onlar da steroid hormonları (androgenter, ki erkekleştiriciler demektir) ve sperm hücrelerini üretmeye başlarlar. Androgenler, daha fazla kıllanma ve kalın ses gibi ikincil cinsel karakterlerin ortaya çıkışından sorumludurlar.

Ergenlik erkeklerde hücresel düzeyde nasıl değişiklikler yapmaktadır? Bütün omurgalılarda erkek üreme organları iki ana bölüme sahiptir: testis içinde kıvrılmış durumdaki tübüller (seminifer tübüller) ve tübüller arasında bulunan in-terstisyel doku. Tübüllerin içini Sertoli hücreleri denen büyük hücreler döşer ve oluşumları sırasında döl hücrelerini çevrelerler; bilim adamları Sertoli hücrelerinin gelişen spermleri beslediğini düşünmektedirler. Uzun zamandır interstis-yel bölgenin, androgenlerin ana kaynağı olduğu biliniyordu. Yakın zamanlarda Wiebe, başka bilim adamlarıyla birlikte, Sertoli hücrelerinin kendilerine özel steroidler ürettiğini de bulmuştur.

Wiebe başlangıçta, sadece erkek vücudunun belirli zamanlarda daha fazla üreme steroidleri yapıp yapmadığını bulmayı umuyordu. Eğer belli steroidler cinsel olgunlaşmanın başlamasında daha hızlı bir şekilde meydana getiriliyorlarsa
Hormon vücuttaki düzenleyici bir moleküldür. Hipofiz gibi özel bir bezden gelen uyarıyla, bir hor-Ü09V ff) kaynak yerinden (A) serbest bırakılmakta ve kan akımı (C) içinde özel hedef hücresine (D) doğru MİI almaktadır, hedef hücresinin membranı (E) değişik moleküller için reseptör yerleri kapsamaktadır,

w« g^rcru ofmırraır, aıye düşünüyordu,

Biyolojik bilgi bir nesilden diğerine genlerle; yani her biri özel bir proteinin planını kapsayan DNA dizileri ile geç-mektedir. Her hücrenin çekirdeğinde binlerce gen hazır beklemektedir. Cinsel olarak çoğalan türlerin hücreleri “diplo-idMdir; her karakter özelliği için, biri anneden, biri babadan gelen ikişer genleri-vardır. Ancak oğulları olabilmesi için, dip-loid bir canlı her hücresel karakter için birer gene sahip “haploid” hücreler oluşturmak zorundadır. Bu haploid döl hücreleri, ovum ve spermdir; döllenmede birleşerek bir dip-loid hücreyi, zigot’u oluştururlar. Zamanla bu diploid hücre büyüyerek, bütün hücreleri diploid olan yeni bir canlı oluşturur. Ergenlikte bu yeni organizma, kendi haploid döl hücrelerini meydana getirerek döngüyü yeniden başlatır. Mayoz, diploid hücrelerden haploid hücreler oluşturma işlemidir.

VViebe, mayozu başlatan steroidleri ayırmak için önce sıçan Sertoli hücre örnekleri aldı. Araştırmacı, bulacağı moleküllerin moleküler yapılarını belirlemek için, aralarında bir mass spectometer’ın da bulunduğu değişik aletler kullanıyordu. Mass spectometer, elektrikle yüklü bir örneğin moteller ağırlığı yoluyla elemanlarını ortaya çıkarır). Ör-lekler, VViebe’nin hipotezini doğrulayacak şekilde, sıçan tesisindeki Sertoli hücrelerinin birçok steroidler sentezlediğini österdi. Bunlardan birisi bilinmiyordu, Wiebe# bir sonraki ılım onun yapısını bulmaya çalışmakla geçirdi. Testiste, ma-dz başlangıcında yapını hızı zirveye ulaşan bu madde için zel reseptörler var gibi gözüküyordu. Bu steroidin adı
—r— ~.<ff*tvpıvgcsıcrone yra wrwr DHP’nin moleküler yapısını tayin ettikten sonra, Wie-be’nin araştırma grubu bu molekülün çok küçük miktarlarını (yaklaşık bir gramın milyarda biri kadarını) ergenlik öncesi dönemdeki sıçanların testislerine enjekte etmeye başladı. Cerrahi analizde, DHP’nin aslında mayozu arttırdığını buldular. Bu sonuçlarla cesaretlenen Wiebe, cinsel olgunlaşmayı teşvik eden başka moleküller de bulma araştırmasına, değişik maddeleri yetişkinliğe yaklaşan sıçanların testislerine enjekte ederek devam etti. Denediği maddelerden biri de THP idi (bu, başlangıçta değişik hormonların içinde çözündüğü koruyucu bir solüsyondu).

İki hafta sonra Wiebe ve arkadaşlarımı! şaşkınlıklarına rağmen, denenen sıçanların testisleri büyüklüklerinin % 50-60’* oranında küçüldüler. Bu şaşırtıcıydı; THP ergenliğin olmasını önlüyor gibiydi. Ama THP, androgenleri değil, sadece sperm üretimini engelliyordu. Wiebe’nin sözleriyle “THP erkekliği değil, yalnız babalığı etkiliyordu”. Testisle-rin büyüklüklerinin azalmasına neden olan da sperm sayısındaki bu düşmeydi.

Wiebe, THP uyguladığı sıçanlardan testis dokusu örnekleri aldı ve kesit analizinde yalnız Sertoli hücreleri ve ilkel döl hücreleri ile döşeli olduklarını buldu. Her nasılsa seminifer tübüller, spermlerden arıtılmış; buna karşın and-rogenlerin en önemli kaynağı Sertoli hücreleri etkilenmemişti.

Bu noktada Wiebe’nin THP üzerindeki ilgisi yoğunlaştı. Rastlantı sonucundaki buluşunun etkileri gerçekten heyecan vericiydi. Acaba THP geçici etkili ve etkisi geri dönebilen
Tek doz tuz solüsyonu (kontrol için) ve THP solüsyonu (deneme) enjekte edilmiş sıçan teslislerinin seminifer tübüllerinin iki hafta sonraki kesitleri. Kontrol örneğindeki (solda) tûbülkrde döl hücreleri oluşumunun değişik safhalarına dikkat ediniz, tübüllerin merkezinde kuyruklu spermler yer almaktadır. Deneme yapılan testis tübüllerindeyse hücreler yoktur, (sağda) Tübüllerin arasındaki ve deneme yapılan hayvanlarda etkilenmemiş olan hücre aruplan erkek horman salgılayın hücrelerdir.

bir erkek kontraseptif maddesi olarak kullanılabilir miydi? Ağızdın alındığında THP, sperm sayısını azaltmıyordu, aslında hiç bir mctabolik etkisi olmuyordu. Öyleyse nasıl etki «diyordu?

Wiebe burada bir varsayım önermektedir: “Belki oradaki yüksek konsantrasyondaki THP, testiste Sertoli hücrelerini çevreleyen zarların geçirgenliğini etkilemektedir. Bu da ip^rmin yaşayamayacağı bir ortam yaratmaktadır ” demektedir.

1981 ve 1984 yılları arasında Wiebe’nin araştırma grubu, yaşlan 48 ile 101 gün arasındaki sıçanlar üzerinde THP’nin

etkinliğini inceleyen deneyler yaptılar. Sıçanlara, testis başına CA I AA — :l…. «• ……
y„..____ıııı u«jg(uudiı enjekte edildiğinde % 60’a kadar küçülebildiğim, bunun hayvanın yaşından etkilenmediğini gösterdi. Tek enjeksiyon 21 haftaya kadar etkili olabiliyordu. Test edilen hayvanlarda üreme hormonlarının yapımı normal kalmıyordu ve meniye birçok madde katan prostat bezi ve seminal veziküller etkilenmiyordu. Deney yapılan hayvanlar kontrol grubu ile, çiftleşme sıklığı da içinde olarak aynı cinsel davranışları gösteriyorlardı. Ancak denenen hayvanlar, üçüncü çiftleşmeden sonra deney süresi boyunca yüzde yüz kısır kalıyorlardı. Toplam spermlerinin % 99.99’u kullanılmış oluyordu.

Wiebe enjeksiyonun ağrısız olduğundan da söz etmektedir. “Deneylerde sıçan ve tavşanlardan hiç biri enjeksiyon
sırasında rahatsız olmuş görünmüyor^ • Ç°ŞU ^ olmamış gibiydi” demektedir. Wjebe nin a^nca’ etkisinin geri dönebilirligini (ilaç kesi^ten 90nr* 3Perm* sayısının normale dönüp dönmediği ^ araştırmaktadır.

Yeni kontraseptifler üzerindeki ^ a^e

planlamasına olanak vererek ve insan ürern? sistemi üzerindeki bilgilerimizi derinleştirerek sürmeKtec^r’ ?te ‘° ft Wiebe*ye göre, kontraseptif araştirm^,nm j>nc^n et’ kileri de vardır: “Dünya kalabalıklaş^0 ‘ ar^ (aştığımız her sorunun, hatta nükleer te 1 es*njn melinde bile nüfus patlaması yatmakt^’ ®*z msa^r en 1 çoğalmamızı kontrol etmenin soruml^u8üiw! ^

L L-J.—|___j w., aUmI«4.* M
John Wiebe’nin laboratuvarı bu gerii bir adım atmış olabilir.

Science Dimension’dan çev: ^ya Toros SBLÇUK

• Bir Japon psikolog bir saymayı ve 1VI farklı renkte > dedebllmeyl öğretebllmlştfr. ai kalem ve allı mavi anahtarı daha kolay yanıtlamaktadır. baş nesneyi anında fark *de«?,7e^*;5 insanlar aynı anda ddrtten ««yamamakta sdx konusu |a»fP^^”25H «İti nesne ttfrden gdsterlldisiı^^T*^ Ilımakta b*|ll grup gös#*r,l(lli,nde uymamaktadır.
w ———7aKuidi. jı^dnıara, cestıs Daşı- çoğalmamızı kontrol etmenin soruml^^unu ^

na 50-100 mikrolitre (bir litrenin milyonda biri) arasında (jiz ya|mz kadınlar değil, aynı zaman<4a erkek,er .

değişen miktarlarda madde enjekte ettiler ve sonuçlan de- John VViebe’nin laboratuvarı bu amaCa ^ derlendirdiler. Testler, sıçan testislerinin, THP doğrudan en-

ımLm n/ /*• • 1 ………

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*