DONMA
. (M)
DONMA i. (donmak’tan don-ma). Soğuğun organik bir cisim üzerindeki etkisi, donmak eylemi, buz tutma, katılaşma; bu etkinin sonucu: Ayakların donması. (Bk. ANSİKL. Fizyol., Tıp ve Vet. bölümleri.
— Fiz. Donma noktası, suyun donmağa başladığı derece.
— inş. Karton veya mukavva hamurunun tebeşir ve tutkalla karıştırılmasından mey¬dana gelen hamur. (Binaların iç bölmele¬rinde duvar, tavan ve korniş süslemelerin¬de kullanılır.) »
rf- Kim. Bir maddenin, akışkan halden (sı¬vı veya gaz) katı hale geçmesi: Suyun don¬ma derecesi termometre taksimatının başlan¬gıcı olarak alınır. || Bazı sıvıların koyulaş¬ması: Yağın donması.
— Petr. Donma noktası, petrol ürününün, deney tüpü eğildiği zaman akmağa devam ettiği kabul edilen en düşük sıcaklık dere¬cesi: Donma noktası gazoil, mazot ve pet¬rol yağları için önemli bir niteliktir.
— ANSİKL. Fizyol. Canlı dokuların don- ma’sı yanığın etkisine benzetilebilir ve tıp¬kı yamk gibi kızartılara, sulu kabarcıklara, yaralara ve hattâ donan kısımların ölmesi¬ne sebep olabilir. Soğuk; önce ürperme, halsizlik, uyuklama, sonra hezeyan ve sa¬rayı andıran çırpınmalara yol açar, ölüm¬le sonuçlanırsa sebebi kasların, özellikle kalp kasının felce uğramasıdır. Donan kim¬se ölmez de yaşarsa akciğeri kan hücu¬muna uğrayabilir. Dondurucu karışımlar ve¬ya çok uçucu sıvıların (etil klorür, eter v.b.) püskürtülmesi için elde edilen deri donması cerrahlar tarafından lokal aneste¬zide kullanılır. Kadavraların dondurulması¬na, vücudun büyük bölgelerini kesip ince¬lemek için başvurulur.
— Tıp. Donma üç derecelidir. Birincisi basit donmalarda görülen kızarıklıklardır; ikinci derece donmalarda kabarcıklar olu¬şur ve açıldıklarında yara halini alır, son¬ra iyileşerek kapanır; üçüncü derece don¬ma doku kangrenidir.
— Vet. Donma insanlara göre hayvanlarda çok daha az olur; soğuk ülkelerde hayvan¬lar kalın postludur. Donma daha çok kıl¬sız ve tüysüz olan yerlerde, ayaklarda, ku¬laklarda, memelerde görülür. Nem soğuğun etkisini önemli derecede artırır. Donmuş çamurda kalan at ve sığırların ayaklarında kangrenli deri iltihapları görülebilir, (LM) DONMAK geçz. f. (esk. türk. tonmak’ian)x Soğuğun etkisiyle katı hale gelmek, buz tutmak: inme turnam inme yolda kış olur / Bastığın yerler de donar taş olur (Halk türküsü). Sular dondu. || Sıcaklık değişimi veya kimyasal olay etkisiyle katılaşmak, sertleşmek: Yemeğin yağı dondu. Çimento dondu, ¡i [İnsan veya hayvanlar için] So¬ğuktan ölmek. || [Bitkiler için] Soğuğun etj kişiyle bozulmak: Akşamki soğuktan begori-, yalar donmuş. || Çok üşümek, soğuğu şid-; detle duymak: Bana ne oluyor bugün? Do¬nuyorum (S.F. Abasıyanık). || Şiddetli bir, heyecan etkisiyle hareketsiz kalmak: HerkéS
hayret ve dehşetten o kadar donmuştu ki, kimsenin kimseye dikkat edecek hali kalma¬mıştı (Y.K. Karaosmanoğlu).
— DEY. Dona (donup) kalmak, şaşırmak, ne yapacağını bilemez olmak: Gözü yer¬deki cesede ilişir ilişmez dona kaldı (Y.K. Karaosmanoğlu). Ümitleri boşa çıkmak, eli¬ne bir şey geçmemek: Sona kalan dona kalır (Atasözü). Yerleşmek: Oğul acısı, yü¬reğinde bir daha çözülmemek üzere donup kalmıştı (K. Tahir).
+ Donmuş i. Don etkisiyle buz haline gelmiş. || Mec. Katılaşmış, kalıp haline gel¬miş.
— Mal. Donmuş kredi, kanunî veya yapma bir dondurma sonunda kullanılmayan kre¬di. (ML)