Dört Asır Önceki Hayal Gerçek Olacak mı?
İznikmid ve Sapancı (Sapanca) kadılarına gönderdiği 21 Ocak 1591 Pazartesi tarihli hükümde şu ifadeler ver almaktadır: “Sakarya Nehri’ni Sapanca Gölü’ne ve Sapanca Gölü’nü de İzmit Körfezi’ne akıtmak muradımdır. Gerekenler yapılsın, bu hususta ihmal ve gevşeklik gösterilmesin. Sakarya’dan göle ne kadar mesafe vardır ve gölden körfeze kaç arşındır, ölçülsün. Bu arada değirmen, mandıra, çiftlik, vesaire var mıdır, varsa başka yere nakli kabil midir, acilen geniş ve doğru bir şekilde yazılıp bildirilsin.”
Padişah, Sakarya Nehri’nden Sapanca Gölü’ne ve oradan da İzmit Körfezi’ne kadar olan mesafenin ölçülmesi için bir mimar ve mühendisler heyeti göndermiş ve bu işin süratle hallini emretmişti. Kanal için 30 bin amele bulunması kararlaştırılmış ve hafriyatın yapılması ve takibi işi de Sokulluzade Haşan Paşa’ya verilmişti. Yine bu projeye dair Kocaeli beyi ile kadısına gönderilen diğer bir hükümde de şöyle deniyor: “Kocaeli beyine ve kadısına hüküm ki: Sakarya Nehri’ni Sapanca Gölü’ne ve Sapanca Gölii’nü denize (Marmara’ya) akıtmaya niyet edilip, ihtiyaçlar için tarafımdan mimarlar ve ustalar gönderilmiştir. İzm it’ten bu mimar ve ustalar vardığında zaman kaybetmeyip onlara yeterli miktarda binek ve yük hayvanı verilsin ve her türlü ihtiyaçları karşılansın. Onlarla varıp gerekenleri yapasınız. Bütün bu işler mühimdir, ihmal etmeyesiniz. Onlarla beraber varıp ölçüp, doğru bir tahm in ile m uhtem el hususları bildiresiniz.” (21 Ocak 1591 P azartesi/H . 25 Rebiülevvel 999)
Padişahın ısrarla üzerinde durduğu bu emirler, kanal işine çok büyük önem verdiğini göstermektedir. Kanalda çalışacak amele ve ırgatların temin edilmesi ve bunların alay beyleriyle gelerek çalışmaları için Anadolu, Karaman, Sivas, Maraş ve Erzurum beylerbeyilerine ve Eyüp kadısına da emirler gönderilmiştir. Bu iş için kullanılacak her türlü alet, edevat, kazma, kürek ve nakliye arabalarını temin için hazırlıklar yapılmıştır.
Kanal eminliğine Budin’in eski hazinedarı Ahmed Efendi ve kâtipliğe de Mustafa Efendi tayin edilmiştir. Kaynakların bildirdiğine göre bazı yerlerde istimlâkler yapılmış, bir kısım çiftlikler de başka yerlere nakledilmiştir.
Bu ikinci kanal açma teşebbüsünde Sultan Üçüncü Murad Han çok gayret etmiş ise de bazı devlet adamlarının birbirleri aleyhindeki entrika ve rekabetleri yüzünden bu proje de maalesef neticelenmemiştir. Padişahlar bütün gayret ve himmetlerini din ve devletin menfaatine sarf etmişken, devlet idaresinde makam ve mevki kavgası yapan idarecilerin zararı millete çok şey kaybettirmiştir. Böylece devlet ve millet yararına olabilecek bir proje, padişahın bütün gayretine rağmen devlet adamlarının basiretsizliği sebebiyle tamamlanamamıştır.
Bu ikinci teşebbüsten altmış beş sene sonra, Sultan Dördüncü Mehmed Han, 1654 senesinde Hindioğlu isimli bir mühendisi bölgeye göndererek yeniden keşif yaptırmıştır. Hindioğlu, verdiği keşif raporunda birtakım zorluklardan bahsetmiş ve bundan başka bazı köy ve çiftliklerle hayvan meralarına büyük zararlar verileceğini beyan etmiş olduğundan kanalın açılması üçüncü defa olarak tehir edilmiştir.Sultan Üçüncü Mustafa Han devrinde, 1759 tarihinde verilen emirle mali sıkıntılar yüzünden Sakarya Nehri hariç olarak sadece
“Halkımın refah ve rahatının sağlanması en büyük arzularımdandır.”
Sapanca Gölü ile Sakarya Nehri arasında açılacak kanalla ilgili hazırlanan keşif haritası kuzeyden güneye bakış açısıyla çizilmiştir. Haritada Sapanca Gölü ile Sakarya Nehri’nin bir kısmı ve açılacak kanal; düz, yan ve ön profilden olmak üzere üç farklı açıdan beş ayrı kesitte gösterilmiştir. Nehir suyunun kanala kolaylıkla akıtılabilmesi için nehrin kavis çizdiği yerde bir bent yapılması düşünülmüş ve nehri ikiye bölen adacıktan da istifa edilmek istenmiştir. Bu bendin yan profil resmi de keşif haritasına konulmuştur. Bendin suyu tutmasından sonra nehir suyunun kaplayacağı saha da siyah çizgilerle belirtilmiştir.
Kanalın kavisten kurtulup düz gitmeye başladığı noktada büyük bir havuz yapılmasının düşünüldüğünü ve benzeri bir havuzun, kanalın göle bitiştiği noktada da bulunduğunu görmekteyiz. Bu havuzlar, tahminimizce, kanaldan akacak suyun seviyesini ve akış hızını kontrol altında tutmak için açılmıştır.
Haritada ayrıca Sakarya Nehri’nin akış yönü ve en dar yeri de işaret edilirken Sapanca Gö- lü’nden dışarıya akan dereler ve bunlar üzerindeki köprüler de gösterilmiştir. Ölçekli olarak çizilen haritanın üzerinde herhangi bir tarih bulunmamaktadır. Ancak; çizim formatı ve yazılarının karakteri itibarıyla 19. yüzyılın ikinci yarısına; Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz veya Sultan İkinci Abdülhamid devirlerinden birine ait olması muhtemeldir.
Marmara – Sapanca – Karadeniz hattında açılacak bir suyolu, aynı zamanda, İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafiğinin azaltabilir.
Sapanca Gölii’yle İzmit Körfezi’nin birleştirilmesi düşünülmüştür. Buna muvaffak olunduğu takdirde Sapanca ile etrafındaki köy ve kazalardan İstanbul’a az masrafla çok miktarda çeşitli mal, erzak, odun ve kereste gelebilecekti. Bu sefer tekrar keşif yapılmış fakat o taraflardaki ileri gelenler, tüccar ve zenginlerden bazılarının bu işin ehemmiyetini anlayamamaları neticesinde proje yine uygulanamamıştır.
Bu işe yine aynı padişah zamanında bir defa daha teşebbüs edilmişti. Bu seferki hafriyat işinde birinci planda yine Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi’nin birleştirilmesi geliyordu. Şayet gölün suyunun İzmit Körfezi’ne akıtılması mümkün olmazsa o zaman Sakarya Nehri’nin Sapanca Gölü ile birleştirilmesine teşebbüs edilecekti.
Her iki hafriyat için rapor ve masraf defterleri istenmişti. Bu hususa dair 20 Mayıs 1761 tarihiyle divan tarafından Kocaeli Sancağı Mutasarrıfı Seyyid Mustafa Paşa ile İzmit, Sapanca ve Adapazarı nâiplerine ve bu işi araştırmak ve takip etmeye memur olan mübaşirle İzmit yeniçeri zabiti ve Sapanca yeniçeri serdarına ferman yazılmıştır. Fermanda, yapılacak işler teker teker sıralandıktan sonra durumun ciddiyeti ve ehemmiyeti sebebiyle işin olmaz tarafına gidilmemesi istenmiştir. Yine beyan edilen kanalın keşfi için İstanbul’dan sadrazam kethüdası Suphizade Abdullah Efendi’nin riyasetinde Reisül- küttab Abdullah Abdi Efendi, Cebecibaşı Mustafa Ağa ve müderrislerden Giridî Ahmed Efendi ile sair bilirkişilerden oluşan bir heyet de gönderilmiştir. Bu heyetin içinde bulunan Ahmed Efendi’nin aynı zamanda mühendislikte de mahareti vardı. Sultan Üçüncü Mustafa Han, bu proje hakkındaki fermanında şunu söylemektedir:
“Halkımın refah ve rahatının sağlanması en büyük arzulanmdandır. Bütün insanlara faydalı ve hayırlı olacak olan Sapanca Gölü’nün suyunun İzmit Körfezi’ne akıtılması yeniden nıurad-ı hümâyûnum olmuştur.”
Bu defa faaliyete geçilerek hafriyata başlanmış ve bir miktar toprak da kazılmıştır. Kazılan bölgede su çıkmaya başlayıp bu sırada kış da gelmiş olduğundan faaliyet geçici olarak tatil edilmişti. Fakat araya yine bir fısıltı girip o taraflarla alakası olanların mani olması veya diğer bir takım engellerin çıkmasıyla beşinci defa olarak kanal açılması çalışmaları ertelenmiştir.
“Emrim gereği mühendis ve mimarlar oraya vardıklarında ne masraf gerekir ve ne kadar amele çalıştırmak lazım gelir, bildirilsin.”
1813 senesinde Kocaeli ve Hüdavendigâr (Bursa) ”sancaklarından mutasarrıf Vezir Hacı Ahmed Aziz Paşa, kanal işinin İktisadî balamdan ehemmiyetini anlatan rapor yazarak Sultan ikinci Mahmud Han’a takdim etmiştir. Raporunda, Sakarya’nın çıktığı yere veya Beypazarı taraflarına kadar düzenle- nip temizlenmesi ile bu nehre civar olan yerlerin her türlü mahsulâtının kolayca Marmara’ya naklinin sağlanmasının mümkün olabileceğini yazmıştı. Bunun için de İstanbul’dan; arazinin tetkilci, ölçülmesi ve resimlerinin yapılması için bir memur ile yanında bir mühendis ve mimar gönderilmesini rica etmişti, işte bu müracaat, kanal işini yine canlandırmış ve derhal eski Çavuşbaşı Abdullah İffet Bey memur edilip yanına da müheııdishane muallim muavinlerinden üçüncü Halife Ahmed ve Dördüncü Halife Mehmed efendilerle mimar muavinlerinden Seyit Mustafa tayin edilerek hemen gönderilmişlerdir. Bunların memuriyetlerine dair Aziz Paşa’ya 1810 yılı ramazanı başlarında bir ferman da gönderilmiştir.
Fermanda: “Sakarya Nehri’niır Sapanca Gölü’ne ve Sapanca Gölü’ne ve Sapanca Gölü’nün İzmit Körfrzi’ne Kakıtılmasına dair gelen yazı ve müracaat üzerine devlet tarafından bu işe hususi birinin tayin kılınması ve yanma da fenninde mahir (işinin ehli) iki mühendis ile bir mimar halifesi katarak tarafına varıp görüşerek gereken yerlerin ölçülmesi ve resimlerinin bu tarafa gönderilmesi hususu irade-i hümâyûnum olduğundan” denilmekteydi. Fermana ayrıca: “Mühendisler ve mimarla beraber evvela Aziz Paşa’ya gidilip onunla müzakere edilsin. Karar verildikten sonra resmi çizilerek, ne şekilde olacağı gereği gibi etraflıca tarafıma bildirilsin. Sonra gereği ne ise öylece hazırlanmasına bakılır.” emri de eklenmişti. İhtiyaçların nasıl temin edileceği hususu ise şu sözlerle ifade edilmişti: “Senin bu mühim işe memur kılınmanın sebebi, güzel gayretler göstermen ve dikkat etmen icap ettiğini bilinendir. Benim emrim gereği mühendis ve mimar halifeleri o tarafa vardıklarında durum görüşülüp karar verilsin. Ne kadar masrafa ihtiyaç olduğu ne miktar amele çalıştırmak lazım geleceği etrafıyla beyan olunarak, durumu ve çıkartılan projeyi bana takdim edesin. Bundan sonra ne şekilde emir ve iradem olursa onun gereğini yerine getirmeye ve senden beklediğim dirayeti göstermeye dikkat ve bunun aksine olan hallerden de uzak durman benim emrimdir.”
İstanbul’dan gönderilen heyet, bölgeye gittikten sonra işin ehemmiyetine binaen üç kişi az görülerek bir kısım mühendis ve usta daha gönderilmesine ihtiyaç duyulmuş ve bunlara tersane kaptanlarından Mustafa Hoca Kaptan ve mimar hulefasından Ali Rıza Bey ve saire – den oluşan yedi kişilik bir fen heyeti daha eklenmiştir.
İzmit ve Sapanca tarafına gönderilen bu son keşif heyeti, icap eden araştırmalar ve tetkikleri yapmıştır. Heyetten mühendis Ahmed ve Mehmed efendiler, Aziz Paşa tarafından suyun çıktığı yerden başlayarak Sapanca Gölü yanına kadar Sakarya Nehri’nin aktığı su mecrası hakkında araştırmalarda bulunmak üzere görevlendirilmişler ve bu hususta geniş bir rapor vermişlerdir. Sultan İkinci M ahmud Han, bu araştırma ve inceleme üzerine, kanal açma işini Aziz Paşa’ya vermiş ve kendisine bir hilat ile bir de iltifatlı ferman göndermiştir.
Fermanın gitmesinden hemen sonra hazırlıklara başlanmış fakat yirmi gün sonra Aziz Paşa’nın anivefatı ile hafriyata başlanamamıştır. Bu sıralarda devletin içinde bulunduğu sıkıntılı ve buhranlı günler projenin yine rafa kaldırılmasına sebep olmuştur. Böylece, Kanunî Sultan Süleyman, Sultan Üçüncü Murad Han, Sultan Dördüncü Mehmed Han, Sultan Üçüncü Mustafa Han ve Sultan İkinci Mahmud Han tarafından gerçekleştirilmek istenen proje bir türlü hayata geçirilememişti. Birçok büyük projelere imza atan Sultan Abdülmecid Han devrinde bu proje tekrar gündeme gelmiş, 1845 ve 1857’de proje yeniden ele alınmış, Sapanca Gölü’nün İzmit Körfezi’ne ve Sakarya’nın da göle bağlanması için irade dahi çıkmıştır. 1863’te, Sultan Abdülaziz devrinde de Sapanca Gölü’nün İzmit Körfezi’ne bağlanması hakkında M ühendis Riter ve Hayri Bey tarafından çalışmalar yapılmıştır. Beş asır önce yapılmasına teşebbüs edilen bu proje acaba gerçekleştirilebilecek mi?
Proje Gerçekleşirse…
Asırlar önce planlanmış olan ve günümüzde de geliştirilen projenin çalışmaları hâlâ devam etmektedir. Karadeniz- Marmara Projesi’nin tahminî sonuçları ise şöyledir:
* İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi trafiğinin azalmasını sağlayacak.
* Marmara Denizi limanlarındaki sıkışıklığı büyük oranda hafifletecek.
* Bölgedeld karayolu trafiğini azaltabilecek.
* Bölgenin ticaret, sanayi ve turizminin gelişmesine katkıları olacak.
* Askerî açıdan ülke savunmasına olumlu etkileri olacak.
* Sanayi ve ticaret sahalarının İstanbul’un doğusuna kaymasını sağlayarak merkezdeki yoğunluğu hafifletecek. Osmanlı Devleti’nin planladığı ve hatta yapılmasına başlayıp da bitiremediği bu gibi projelerin benzerleri asırlar sonra bilhassa Avrupa’da yapıldı. Esasen çok geç kalınmış bu gibi projeler bir reklam ve övünme meselesi olmaktan çıkmış başka ülkelerle aramızdaki açığı kapatmak için bir an önce yapılması gereken bir mecburiyet haline dönüşmüştür. Bir iş yapıp beş iş yapmış gibi reklam yapmak yerine belki on iş yapıp hiçbir şey yapmamış gibi hareket etmek daha doğru olur. Çünkü Avrupa’nın pek çok ülkesinde suni kanallar adeta şehirler arasında dolaştırılmıştır. Sonuç itibariyle, bu projenin gerçekleştiğini görebilir miyiz bilinmez; ancak umarız bu çalışmalar, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz-nehir taşımacılığının kıymetinin tekrar anlaşılmasına katkıda bulunur.
Dört Asır Önceki Hayal Gerçek Olacak mı?
Osmanlı Devleti’nin başlattığı Karadeniz-Marmara Denizi İç Suyolu Taşımacılığı (Kanal) Projesi gerçekleşmek için asırlardır bekliyor. Dört asrı Osmanlı devrinde geçen proje, daha sonraki yıllarda tekrar tekrar gündeme gelmiş ve bu konuda teşebbüslerde bulunulmuştu. Sakarya Nehri’nde taşımacılık fizibilitesi yapılmış; nehrin su miktarı, akış hızı, yıllık debisi hesaplanmış; iç suyolu taşımacılığı güzergâhı olarak çeşitli alternatifler ortaya konmuş; suyolundan geçecek gemi boyutları belirlenmiş;
jeolojik ve jeofizik analizler yapılmıştı. Fakat ne hikmetse proje bir türlü neticelenmiyordu. 1999’da Sakarya Valiliği’nin isteği üzerine bir grup bilim adamı ile fizibilite raporu hazırlanmış, ancak 1999 Ağustos’undaki deprem sebebiyle gündemden düşmüştür.
Sakarya, Kocaeli, Bilecik, Eskişehir ve Bolu’yu doğrudan etkileyecek olan suyolu fizibilitesi 2000’li yıllarda çeşitli konferanslarda tartışıldı ve raporlar Devlet Planlama Teşkilatı’na ulaştmldı. 98 km’lik kısmı Sakarya Nehri’nden ve yaklaşık 42 km’lik kısmı da Sapanca Gölü havzasından geçecek olan yolun güzergâhı belirlenerek suni bir kanal için kollar sıvandı.
Maliyeti ve çalışma şartlan açısından büyük zorluklar ortaya çıksa da Osmanlı’nın o devirdeki imkânlarıyla böyle bir projeyi hazırlamış olması, bu projenin gerçekleştirilebilmesinin mümkün olduğuna en büyük delil olarak kabul edilebilir. Yol güzergahında ve Sapanca Gölü’nde olumsuz ekolojik değişikliklere yol açacağı şeklinde bazı tahminlerde bulunulsa da, projenin faydalarının zararından çok daha fazla olacağı düşünülüyor.
Kaynaklar: Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Mühimme Defteri (MD) 67, s. 71, h. 183; h. 184, s. 72; s. 98, h. 261; s. 99, h. 264; s. 102, h. 273; h. 290, s. 107; h. 291, s. 107; s. 27, h. 344; MD 161, h. 636; h. 420; MD 234, s. 266, h. 788; h. 789; MD 235, s. 17, h. 32; A.MKT.MHM 271-54; A.MKT.MHM 280-55; C.NF 12-585; 15-701; 37-1848; 1-36; 11-542; 45-2201; HAT 724-34475; 1339-52338; 1319- 51446; İ.MMS 9-386; Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i ,؛kinaleS Hz. Mehmet ipşirli, İstanbul 1989, s. 232-233; Vasıf, Tarih, İstanbul 1172,1, s. 162; Ahmed Refik, “Onuncu Asr-ı Hicride Sabanca-izmit Kanalını Açmak Teşebbüsü”, Hayat, Ankara 13 Kanun-ı Sani 1327, S. 7, Sene 1, s. 6-7; Safvet, “Karadeniz-İzmit Körfezi Kanalı- “, Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, Sayı 15,1 Ağustos 1328, s. 948-954; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Sakarya Nehri’nin İzmit Körfezi’ne Akıtılmasıyla Marmara ve Karadeniz’in Birleştirilmesi Hakkında Vesikalar ve Tetkik Raporları”, TTK, Belleten, c. IV, Nisan-Temmuz 1940, S. 14-15, s. 149-174