DOST

DOST

DOST

DOST

DOST i. ve sıf. (fars. düst’tan). Sevilen, gü-venilen, yakın arkadaş, gönüldeş, iyi görü-şülen kimse: Her neye baksa dostu onda gö¬rür, her kande giderse yârı kendü ile bilür (Sinan Paşa). O benim eski dostumdur, sır yoldaşım (A.H. Tanpınar). || Aralarında iyi münasebet bulunan: Dost milletler. || Bir şeye düşkün olan, aşırı ilgi duyan kimse: Kitap dostu. (Zt. DÜŞMAN.) || Evlilik dışı yaşayan kadın veya erkeğe verilen ad. Kim¬den aldınız da getirdiniz? — Herifin dostun¬dan (K. Tahir). || Teşm. yol. insan içirik sevgi duyan bazı hayvanlarda kabul edilerïï
— ÇEŞ. DEY. Dost canlı, insanlarla hemen
kaynaşabilen. || Dost düşman, herkes. ||
Dost gecesi, bazı hafif meşrep kadınların
erkeklerini kabul ettikleri gece. || Dost işi,
seven mutluluk dileyen bir yakının yapa-
cağı iş. || Dost kazığı. Tekiz. Dost bili-
nen bir kimseden gelen kötülüğü anlat-
mak için kullanılır. || Dost var, düşman
var, başkaları daima iyi söylemez, kötü
söyleyenler de olur, anlamında kullanılır.
|| Dosta düşmana karşı, ellere, yabancılara
karşı, herkesi gözönüne alarak. || Dosta gül,
düşmana diken, dosta dostça ve düşmana
düşmanca davranmayı anlatır. || Dostlar a-
lışverişte görsün, öyle sanılsın, gösteriş ol-
sun diye. !| Dost başına, iyi bir şeyi dostları
için de dilemek amacıyle kullanılır. || Dost-
lar (dost) başından uzak (ırak), kötü du-
rumlardan söz edilirken, başkasının başına
gelmemesini dilemek için kullanılır. || Dost-
lar şehit, biz gazi, tehlikeyi başkalarına bıra-
kıp, kendileri kenara çekilenler için kulla-
nılır. || Dostunu düşmanını bilmek, çev-
resindekileri iyi tanımak. || Aile dostu. (Bk.
aile.) || Kara gün dostu, insana acı günlerinde
destek olan kimse. || Baba dosty. (Bk. baba.)
|| Eş dost, herkes, bütün tanıdıklar: Selâm
götür eşe dosta (O. V. Kanık). Gazeteler
yazacak, eşi dostu cenazesine geleceklerdi
(A.H. Tanpınar).
— Esk. Dost-dâr, dost tutan, sevgilisi olan.
|| Dost-kâm, huyu dosta uygun olan, sev-
gili. || Dost-kân, sevilen, seven. Büyük kadeh.
|| Dost-kâni, dostlarla veya sevgiyle içilen
şarap. Büyük şarap kadehi, şerefe kaldırı-
lan büyük kadeh. j| Zen-dost, zampara ka-
dına düşkün.
— Din. tar. Dostlar cemiyeti, Quaker’lerm
kendilerine verdikleri ad.
— Mus. Dost-gahi, eski bir türk musikisi
makamı. Elde hiç bir örneği yoktur.
— Tar. Eski Mısır, Pers, Makedonya v.b.
krallarının saraylarında önde gelen subay-
ların unvanı. \\ Romalılarda Augustus’un
bazı yakınlarına verilen unvan.
— Tasav. Gerçek sevgili, Tanrı: Ey dost
senin yoluna / Canını vereyin Mevlâ (Yu-
nus Emre).
¦ Dostân çoğl. i. Esk. Dostlar, sevilen
kimseler: Ne dostâna safa eyler / Ne çev-
riyle cefa eyler (Gevheri).
¦ Dostane sıf. ve zf. Esk. Dost gibi, dosta ya-
kışır şekilde: Pierre Loti’nin, Farrere’in
Türkler hakkındaki dostane yazıları … (Z.
Gökalp).
¦ Dostça sıf. ve zf. Dostane bir şekilde,
arkadaşça: Bir gün ona dostça sitem eder-
ken bana gönlünü açtı (Y. Z. Ortaç). Dost-
ça konuşmak.
¦ Dostî i. Esk. Dostluk, yakınlık: Bu a-
damlar hakkında derin bir hiss-i dostî duy-
muş idi (H.Z. Uşaklıgil). [M] DOSTLUK i. (dost’tan dost-luk). Bir ki-
şiyi ötekine bağlayan arkadaşça sevgi duy-
gusu: Kristiyan, kocanın benim adımı ga-
zeteye geçirmesine müsaade edersen seninle
dostluğu keserim (R.N. Güntekin). Düşman-
lığı dostluktan ziyade saklamayan yürek
pek nadirdir (Cenab Şahabeddin). || Dost-
ça yapılan hareket. (Zt. DÜŞMANLİK). ||
Dostluk etmek, yakınlık kurmak, dost gibi
candan davranmak.
— ÇEŞ. DEY. Dostluk kantarla, alışveriş
miskalle, «iş iştir», «işe dostluk karıştır-
mamalı» anlamında kullanılır. || Bir dost-
luk kaldı, genellikle satıcıların «en son bir
bu kaldı» anlamında kullandıkları söz. (M)
Dostluk payp-layn’ı, Sosyalist Avrupa dev-
letleri petrol şebekesi. Bu şebeke, Ural ve
Volga arasındaki petrol yataklarını, son
yıllarda kurulan Plock (Polonya), Schwedt
(Doğu Almanya), Bratislava (Çekoslovakya)
ve Komaron (Macaristan) gibi S.S.C.B. dı-
şındaki çeşitli rafinerilere bağlar, (L)
DOST MUHAMMED, kâbil emîri (1793-
1863). ingilizlerin Afganistan’a müdahale-
de bulunmasına yol açan savaşlardan son-
ra, bu ülke hâkimiyeti altına düştü. 1840’ta
yenilgiye uğrayarak esir alındı, fakat oğlu
Ekber 1842’de bir İngiliz ordusunu Hayber
geçidinde bozguna uğrattı, ingilizlerin ye-

483
DOSSO DOSSİ
«Kirke»
Borghese galerisi, Roma
niden Kâbil’i ele geçirmesiyle emirliğine
kavuşan Muhammed, afgan kabileleri ile
Sih ve İran boylarına karşı ingilizlerden
destek gördü, (L)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*