DOYURAN
DOYURAN sıf. (doyurmaksan doy~u~r-ari). Yeni. Fiz. Bir sıvının İçinde eriyerek, o sı¬vıyı doymuş hale getiren. || Doyuran alan, bir çelik çubuğu maksimum mıknatıslanma durumuna getiren indükleyici magnetik alan.
— Termik. Doyuran buhar, bir sıvının, ken-disiyle denge halinde olan buharı, (ML) DOYURMAK geçi. f. (esk- türk fodmak> doymaksan doy-u-r-mak). Açlığını gider¬mek: Etinden kopardığı kanlı bir lokma ile karnını doyurmağa çalışan bir kurt yavrusu (A.H, Tanpınar). || Teşm. yol. Geçindir¬mek: İnsanı kaçırmak marifet değil, do-yurmak marifet (Sabahattin Ali). || Mec. Daha fazlasını istemeyecek kadar vermek, kanıksatmak.
— Kim. Bir maddeyi başka bir madde i¬çinde çözmek veya bu maddeye alabileceği kadar başka madde katmak: Bir eriyiği tuzla doyurmak. Bir asidi bazla doyurmak. Organik kimyada, ikili, üçtü bir bağı do¬yurmak.
+ Doyurulmak edilg. f. Doyurmak işine konu olmak, (ML)
DOYURUCU i. (doyurmaksan doy-u-r-ucu). Kim. Bir sıvıyı herhangi bir gazla doyur¬mak için kulanılan cihaz, (ML)