Firma Rehberi

düşünen insanların düştüğü zihinsel tuzaklar

Düşünen insanların düştüğü zihinsel tuzaklar

İki uzman psikolog, düşünen insanların düştüğü zihinsel tuzaklara ortaya koyuyor.
DÜŞÜNME  KUTUSU
üstün düşman güçleri tarafından sıkıştırılan birlik komutanı bir çıkmazla karşı karşıya gel- nlştlr. İstihbarat subayları, eğer askerler mümkün ilan İki yoldan birine doğru sevkedllmezse 600 as- cerln hayatını kaybedeceği bir pusuda bulundukla- •ını generale İletirler. Generalin karar vermesi gerek- nektedlr; eğer sözü edilen yollardan birincisini se¬ferse 200 asker kurtulacaktır. Generalin İkinci yo- u seçmesi halinde, üçte bir şansla 600 asker de kur¬ulacak, ancak üçte İki şansla hiçbiri kurtulamıyacak- :ır. General hangi yolu seçmelidir?
Birçok kişi, generalin birinci yolu seçmesi için ısrar :der. Nedeni de ikinci yolun seçilmesi halinde, ihtimal ora- ıı yüksek bir hayat kaybı ile kumar oynamaktansa, bir kısım ıskerin hayatını kurtarmanın daha iyi bir yol olarak göriil- nesidir. Peki şimdi, sorunun şu şekilde sorulması durumun¬la ne olacaktır
General, yine İki kurtuluş yolundan birini seç- nek zorundadır; ama bu sefer, yardımcıları genera- e olayı şöyle anlatırlar; Eğer birinci yol seçilirse 400 ısker ölecektir, ikinci yol seçilirse, üçte bir şansla hlç- ılr asker hayatını kaybetmeyecek; üçte İki şansla 00 asker de ölecektir. General hangi yolu seçmelidir?

Bu durumda ise pek çok kişi Generalin ikinci yolu seç¬mesini isteyecektir. Aslında, birçok kişinin bu iki problemi birbirine zıt şekillerde yorumlamaları hayret vericidir; çünkü gelişigüzel bir inceleme bile, iki problemin de birbirinden farklı olmadığını gösterir. Fark, yalnızca il(ç problemin kurtarılan hayatlar açısından, İkincisinin ise kaybedilen hayatlar açısın¬dan kaleme alınmasından ileri gelmektedir. Böyle problem¬lerle karşı karşıya gelindiğinde, eğer soru, hayatların kurta¬rılması şeklinde sorulursa, kişilerin üçte biri birinci yolu; so¬ru hayatların kaybedilmesi şeklinde düzenlenirse, dörtte biri ikinci yolu seçiyordu. İnsanlar bu çelişkinin farkında olsalar bile, bazıları yine de birbiriyle çelişen yanıtlar veriyor.
Daha birçok benzeri verilebilecek örneklerden sadece biri olan bu çelişki (paradoks) çalışmaları, insan muhake¬mesinin temel güvenilirliğine meydan okuyan iki bilim ada¬mını bir araya getirmiştir. Daniel Kahneman ve Amos Tversky’nin bu rahatsıi edici bulguları, sık sık mantıksız ka¬rarlar veriyoruz şeklinde yorumlanmamalıdır. Hepimiz bili-
riz ki, sık sık yanılgıya düşeriz. Hatta mantıklı olmaya çalış¬tığımız zaman bile, problemin bize aktarılış biçimine göre, aynı probleme mantık yönünden doğru saydığımız değişik yanıtlar verebiliriz.
Kahneman ve Tversky’ye göre, bu akılcılıktan sapmalar hem birbirini tutar, hem de önceden kestirilebilir nitelikte¬dir. Bunun nedeni, aklın, karmaşık ihtimallerin ağırlık sıra¬sını kısa yoldan sonuçlandırmaya götürmeye kalkmasıdır. Bu yanlış muhakemeyi bilenler onu, fikir yapısını biçimlendir¬mekte kullanabilirler. Üstelik, gerçekte insanların yanıtları öyle çabuk değişir ki, yaşamayı ya da ölümü içeren sorunlar¬da bile, ortaya atılan sorunun yanıtı törel, pratik ya da bir başka fikir yapısındadır. Vancouver’deki British Columbia Üni- versitesi’nde psikoloji profesörü olan Kahneman, “Bu de-mektir ki, yargılarımızın, kararlarımızı ortaya çıkartan iyi ya¬pı taşları olduğunu düşünemeyiz; çünkü yargıların kendileri kusurlu olabilir” diyor.
Belirsizlik psikolojisine basit bir yaklaşımla başlayan Kah¬neman ve Tversky’nin araştırması, insan davranışının birçok şaşırtıcı biçimlerinden bazılarına sistematik bir açıklama ge¬tiren, aynı zamanda karar vermede davranış biçimlerine yö¬neltilmiş yeni bir bilim dalının büyümesine öncülük eden bir kuram ile sonuçlanmıştır.
Kahneman ve Tversky’nin çalışması geniş bir kitlenin il¬gisini çekmiştir. Kendi alanlarında uygulamalarını gören dok¬torlar, avukatlar, iş adamları ve politikacılar, tedavi seçimi, yasal savunmaların hazırlanması, toplu stratejilerin saptan¬ması ve hatta dış ilişkilerin yürütülmesi gibi konularda bu çalışmalardan yararlanma yönüne gitmişlerdir. Bu kuram, eko¬nomistler arasında da ilgi konusu, hatta biraz da tartışma konusu olmuştur. Ekonomistlerden bir kısmı, insan davra¬nışının akılcı olmayan unsurunun birçok ekonomik modelde karışıklık yaratan bir faktör olduğu görüşündeler.
Kahneman ve Tversky’nin yazdıkları bazen matema¬tiksel kuramlarla dolu oluyordu; ama yazarlar her konuyu, soru şeklinde düzenlenmiş ve yaşamdan alınmış bir örnekle ortaya koydukları için geniş ölçüde ilgi gördüler.
Kahneman ve Tversky’nin çalışmalarına yol gösteren olay, 1960’larda Hebrevv Üniversitesi’nde geçmiştir. Kahne¬man, o zaman genç bir profesördü ve Hava Kuvvetleri uçuş öğretmenlerine psikolojik eğitim dersi veriyordu. Derslerin¬de, hayvarjlar üzerinde yapılan deneylerde, örneğin güver¬cinlerde, ödüllendirme faktörünün, cezalandırma faktörün¬den daha etkili olduğunun görüldüğünü açıklıyordu. Dersi din¬leyen uçuş öğretmenlerinden biri aniden söz alarak, “Sayın hocam, söyledikleriniz kuşlarla ilgili; başarılı manevralarda ben de öğrencilerimi övüyor ve yumuşak davranıyordum, ama bir sonraki manevrada daha kötü sonuçlar alıyordum. Oysa, başarısız manevralarda kızıp azarladığım zaman, sonraki ma¬nevrada daha iyiye Bittiklerini »öriivnrHıım n»,,» ı—
ödüllendirmeni^ ceza|an{j,n,ıadan daha iyi okju*,mı
mey’n^ ,’®Cr Uçuş öğretmenleri de bu cdupjnty ona
_nerrı^n, “Yöneltilen bu karşı tutumdan sor
®fnçegi ”radım, bu duıum aslında ısuqsti9in yon ilkesine bıh ömektj ^ şjmdjye ka(|ar ^
başkası olmamı^ sanıy0ruTi bu benim kabrim su yaşa ığım en ^yecanjt demektedir. Rc.vrcsy<J tı bir ortalam çevresjnde t0p|anan gelişil 0|a J sın e piyango gj^ ortaya ç,|<an olağandışı bir olaydır] Her ne k*dar ^g^cn genelde istatistik fennd de ediliyorsa d^ ge|iş|güze| 0lma özelliği usıyan h«| dizisini etkiler. açıklamasına gorc, öftt
lotlar yeteneklehjn( öy|esine yavaş geliştiriyor, ki, ni radan manevraya geişme düzeyi biiyük ölçüel
sa kalıyordu. ^gresyon j|kesi uygulandığında, pilotla] ovulsun, isterse suç|ansln> grinde üç atış, tfa Um en yapan bir pılot dj|er manevrada tamamen karavaıi bı iyordu. Uçuş öğretmenleri kuşkusuz bl( »rregj ,,,] yorlar ve değeri,ndjrme|eri de yan||Ş oluyor(, \
yu ar a i gerçeğe farında dönen ttlajdlcnJ
çuk çocukların’ y^tiştirilmesinile, ya da satrıcıtnı, m,ıl | rında gomlebi|^eğjnj söy|ernektedir.
. Kent’n blr|hde İki hastane vardır Bljvuk , hastanede guh„ , _ K_. l
da İse 15 bebefr orta,ama 45 bebek’ wf>”< ol.
erkek ve^,y°r Her «
o/ cr> Ocuklarının doğum or*nıg*nc| da’ her IK‘
tereblllr B|rqÇ^«ların oram günlük de}l,ımlPI
%5S1üsS % 50nlnalt,na ‘T’ «*
hastanede erk£ **ta
olduğu gün 1
c ’ Hlçblİ ,^Stanede b‘ KÜÇOk start
ta^n sayısı ikisinde de farklılık </Mmı,rl/n,
İnsan bir 1^ et|<j|eninceı her yerde rcpxyon öıl en goruyor dıy0f Kahneman. Acaba sağ dUyuyuaykırl re et etmeye göt(jren ¡patistik ilkeleri var nııydıfp na yanıt o ara |<a^r kuramı ilç ilgili çalışni

ından biri örnek olarak gösterilebilir. İçinde beyaz ve siyah niyeler bulunan bir kap düşünün. Kabın içindeki bilyelerin çte ikisinin bir renkten, üçte birinin ise diğer renkten ol- luğunu biliyorsunuz, ama hangi renkten bilyelerin çoğunlukta ılduğunu bilmiyorsunuz. Gözleri bağlı biri, kaba elini soka- ak dört tane bilye çıkarıyor; bunlardan üçü siyah, biri be- az. Bir başkası, yine görmeden bir avuç dolusu bilye alıyor; unlardan I4’ü siyah, 10’u beyaz bilye. Her iki çekim de iyah topların kapta daha fazla bulunduğunu gösteriyor. An- ak hangi çekim daha inandırıcı bir delil olabilir?
Birçok kişi, ilk çekim sonucunun daha iyi bir delil oldu- unu savunur. Çünkü üçe bir oranla siyah bilye sayısı daha ızladır; fakat öteki çekimde, farklı bilye sayıları oranı yüz¬le elli bile değildir. Ama durum hiç de sanıldığı gibi değil¬ir. Olasılık kuramı, ikinci çekim sonucunun daha kesin bir elil olduğunu göstermektedir. Nedeni de ilk çekimin kü- ük sayıda yapılmış olmasıdır; küçük sayılarla yapılan dene- neler daha az güvenilirlik taşır. Yukarıdaki hastane sorusunda la, ancak beş kişiden biri işin asıl noktasını kavramış ve er-ek bebek doğma oranının % 60 olduğu gün sayısının kü- ük hastanede daha fazla olması gerektiğini düşünmüştür. Küçük hastanede böyle günler bir yılda 55 gün, Bü- ıük hastanede 27 gün olacaktır.)
İnsanların kafalarında neler dönüyor da böyle hatalı onuçlara varıyorlar! Kahneman ve Tversky edildikleri ör- leklerden ortaya birkaç neden koymuşlardır. “Olasılık ku- ■amında bir olayı, bütün olası sonuçlarıyla parçalara ayırı¬yorsunuz, sonra da içinden sizin aradığınız karakteristik olan- arı sayıyorsunuz. Fakat hangi takımın maçı kazanacağını, te- iavi altındaki bir hastanın intihara kalkışacağını veya herhangi >ir ülkenin liderinin bölgesine daha olumlu bir barış getire- eğine nasıl karar vereceksiniz? Akıl, böyle problemleri de- jişik bir şekilde ele alıyor. Olayı sezgi yoluyla değerlendiri¬yor ve bir çeşit zihinsel modelle karşılaştırıyor. Eğer ikisi îirbirine uyuyorsa yanıtı olumlu olarak sonuçlandırıyor.
Aklın problem çözme metodu, en zor dünya olayların¬da bile işi kısa yoldan, kestirmeden sonucu ulaştırmak ol¬maktadır. Bu metotlardan biri, kendini temsil eden özelliğe göre karar vermedir. Örneğin, hastane probleminde insan¬lar küçük sayılı olanını seçerek yanılgıya düşmüştür, halbuki genel olasılık kuralına göre, büyük sayılı olan seçenek doğrudur.
Bir diğer zihinsel kestirme yol ise muteberliliğe göre karar vermedir. Bu da sorunla ilgili diğer örneklerden hangi¬leri daha kolaylıkla hatırlanıyorsa, yanıtın o yönelimde ol-masıdır. Örneğin, bir yazı parçasında kullanılan kelimelerde K harfi daha çok kelimenin başında mı yer alır, yoksa K harfi üçüncü sırada mı yer alır? İnsanlar örnekleri hatırlamaya ça¬lışırlar; Genellikle K ile başlayan kelimeler daha fazla akılda kalır, onun için sorunun yanıtını “kelime başlarında daha fazla kullanılır” şeklinde verirler ancak gerçek böyle değildir.
Bir taksi bir kaza yapmış ve kaçmıştır. Kente İki taksi firması hizmet vermektedir. Yeşil Taksi ve Ma¬vi Taksi.. Yeşil Taksi, toplam taksilerin % 85’lnl İşleti¬yor, Mavi Taksi İse kalan % 15’lni İşletiyor. Çarpıp kaç¬ma olayına bir kişi şahit oluyor ve kaza yapanın Mavi Taksl’ye ait olduğunu söylüyor. Mahke¬me, kazanın olduğu akşamki şartlara yakın şartlar¬da şahltln görüşünün doğruluğunu test etmek İsti¬yor. O zaman şahit kaza yapan arabaların rengini % 80 doğru tanımlıyor, ancak % 20 oranında yan¬lış tanımlama yapıyor. Bu durumda şahltln İfadesin¬deki Mavi Taksi’nln kaza yapma olasılığı nedir?
İstatistik konusunda uzman bilim adamları basit bir hataya düşüyorlardı: Olayın olasılığına karşı, geri plandaki bilgilerin gözardı edilmesi.. Taksi problemi buna bir örnek¬tir. Birçok kişi, eğer şahit % 80 doğru ise kazayı yapanın % 80 Mavi Taksi olması gerektiğini düşünür. Ama gerçekte ise taksinin Yeşil olması ihtimali daha fazladır.
Nedenini anlamak için; diyelim ki şahit, I yerine ben¬zeri 100 tane kaza görmüş olsun. Olasılık yasalarına göre, kazaların 85’ini Yeşil, I5’ini Mavi taksiler yapacaktır. Şahit, 85 Yeşil taksiden % 20’sini yanlış tanımlayacaktır, yani 17’sini Mavi olarak tanımlayacaktır. Şahit, 15 Mavi taksiden % 80’ini doğru olarak tanımlayacaktır, yani 12’sine Mavi diyecektir. Böylece şahit 29 kez Mavi taksiyi gördüğünü söyleyecektir. Halbuki bunun 17’sini zaten yanlış tanımlamıştı ve bu, aşağı yukarı % 60 hata demektir. Yeşil taksilerin sayısının üstün ol¬ması, % 60’a karşı % 40 oranla tanımlamasından daha müm¬kün olduğunu gösterir.
Hangi faktörler insanları kumar oynamaya sevk eder, ya da kumar oynamaktan kaçırır? Olasılık kuramını gelişti¬ren 17. ve 18. yüzyıl matematikçileri, insanların cazip bazı riskleri göze almaya isteksiz olduklarını gördüklerinde şaşı¬rıp kaldılar. Örneğin 500 dolar ödeyip kazanma şansı % 50 olan (yan yanya) 1000 dolarlık bir piyangoya ancak birkaç kişi katılmıştı. Aslında, matematiksel olarak şansı yüksek bir piyangoydu bu… İsviçreli Matematikçi Daniel Bemoulli, bu soruna tatmin edici bir cevap buldu. Çoğu kişi işin ilk kısmı¬nı düşünüyor, yani belli bir para verecek, kazanırsa karşılı-

ğında iki mislini alacaktır. Ama ilk vereceği para, kazanacağı ikinci paradan daha büyük önem taşıyor. İnsanlar genelde ya verilecek paranın az olmasını ya da daha yüksek şans isti¬yor. Bu nosyon 20. yüzyılda birçok ekonomik modelin parçası oldu.
İkisinden birini seçin: a. Kesin 3000 dolar kazanacaksınız ,b. % 80 şansla 4000 dolar kazanacak, % 20 şans¬la hiçbir şey kazanamıyacaksınız.
Bu durumda beklendiği gibi, herkes gibi, herkes riske girmeden kesinliği olan ilk seçeneğe gider, oysa diğer seçeneğin şansı daha iyidir (4000 x 0.80 = 3200 dolar) Kahneman ve Tversky, problemi şi şekilde değiştirdi:
İkisinden birini seçin:
a. Kesin 3000 dolar kaybedeceksiniz
b. % 80 şansla 4000 dolar kaybedeceksiniz, ya da % 20 şansla hiçbir şey kaybetmiyeceksinlz.
Tercihler değişti. Soruyu yanıtlayanların % 90’ı, daha fazla kaybetme şansı olan b seçeneğini seçti. Kahneman ve Tversky başka örnekler de sundular, ama yine aynı dramatik sonuç elde edildi: İnsanlar kazanacakları durumda risklere girmi¬yor, ama kesin kaybedecekleri durumda riske girmeyi tercih ediyorlar. Onun için kazanan kumarcı fazla riske girmiyor. Ama kaybı olan kumarcının girdiği riskler büyüyor. Hayatta kalma ya da ölüm söz konusu olduğunda, insanlar yine ben¬zeri tercihlere gidiyorlar. Bu bakımdan, yazının başında so¬rulan problemde, insanlar hayat kurtarmayı düşündüklerin¬de riske girmiyorlar, ama söz konusu ölüm olunca riske gir¬meyi göze alıyorlar.
llroadvyAy’de sahneye konan bir oyunu görmı üzere 40 dolarlık bir bilet alıyorsunuz. Ama tlyatrı ya girdiğinizde bir de bakıyorsunuz, biletiniz ka bolmuş. Koltuk numarasını da hatırlamıyorıunu böylelikle idareye de sizin bir bilet almış olduğum zu kanıtlıyamıyorsunuz. Bu durumda 40 dolarlık y nl bir bilet alma yoluna gider mlydlnlz7
Broadway deki bir oyun İçin daha önceden yı ayırtıyorsunuz. Bilet fiyatları 40 dolardır. Tlyatroy girip ayırttığınız yerin biletini almak İstediğinizde bir de bakıyorsunuz 40 dolar düşürmüşsünüz, bileti ] ne de almak İster miydiniz? (Cebinizde bileli atustf k*uu /»r para katmış okluğunu fartedin)
Kahneman ve Tversky, Prospekt (Arayış) Kuramın doğruluğunu göstermek için 5 yıl birlikte çalıştılar. Prospel kuramının temelinde şu yatıyor: İnsan zihninde öyle birşı var ki, bir parça para, mal veya hak kaybetmekten son den ce rahatsız oluyor; hatta kaybını dengeleyecek bir k.ı/.ın olacağını bilse bile… Kahneman ve Tversky bunu şöyle ıl,ı< ediyorlar: “Kayıplar, insanın gözüne kazanılanı,ııı <1. ha büyük görünür”. Bu durum, birçok ekonomik hılını ceye de yanıt getiriyor. Örneğin, bazı mağazalar belli bir l.ı ödeme karşılığında kredi-kartı uygulaması çıkarmışlardıı Peşi para karşılığında indirimli alabileceğini bildiği halde, yine d insanlar kredi kartlı alışverişi tercih etmiştir. Mağaza yoıv ticileri Prospekt Kuramını büyük bir olasılıkla hiç bilmıyoı lardı. Ancak insanların peşin paraya kıymaktansa, indinin mil tarından vazgeçtiklerini anlamışlardı.
Kahneman ve Tversky’nin dediğine göre, bu tür ola) larda insanlar kendilerini zora sokan bir çeşit zihinsel tart ir kullanıyor. Tiyatro bileti problemlerinde, her ikisinde de 4 dolarlık bir kayıp söz konusu olmasına karşın, çoğu insa cebinden kaybolan peşin paraya rağmen yeniden bilet al; cak; ama kaybettiği bilete karşı yeniden para ödemeyi iste meyecektir. Peki nedeni Tversky şöyle anlatıyor. ‘İlk pmt temde zihinsel bir muhasebe yapıyorsunuz ve tiyatrı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir