İmdi bu sünneti terkedip onun yerine «Ey filân oğlu veya kızı filân, dünyayı terkettiğin zaman ve durumu hatırla…» şeklindeki sözlerle imamın telkin vermesi sünnet değildir. Bunu Rasûlullâh’ın yaptığına veya yapm dediğine dair sahih bir hadis yoktur. Büyük müctehid ve hadis bilgini Ahmed b. Hanbel’e telkini sorduklarında şu cevabı vermiştir: «Ebû’l-Muğîre vefat edince Şamlılar bunu yaptılar, bunlardan başka mezkûr telkini yapan birisini görmedim.» Birkaç sahâbe ve tâbiûnun telkin yaptığma ve bazı zayıf rivâyetlere istinâd eden şâfiîler mezkûr telkinin müstehab olduğunu söylemişlerdir. Mâliki ve hanbeliler bid’at olduğunu gözönüne alarak «mekruh» demişlerdir. Hanefilere göre ne sünnettir ne de mekruhtur; ne yapılması tavsiye edilir, ne de bırakılması. Durru’l-Mutâr’ın metninde, «ölü defnedildikten sonra telkin yapılmaz» denmiş, İbn Abidin de Raddü’l-Muhtâr’da bu rivâyetin kuvvetli olduğunu nakletmiştir. Fakat hanefilerin çoğuna göre -yukarıda zikrettiğimiz gibi- ne yapm denir, ne de yapmayın. Sünnet ve fıkıh karşısında telkinin durumu bundan ibarettir. Bir ülkedeki bütün müfti ve mürşidler ittifak edebilirse bu bid’atın terki daha uygundur. İhtilâf ve tefrikaya sebep olacaksa tasfiyesinin zamanına bırakılması gerekir. (72)
EBEDİYET YOLCUSUNU UĞURLARKEN
12
Ara