Tâ bürün büyüklerinden.
İsmi, Amr bin Abdullah, künyesi,
Ebû İshâk’tır. Sebîî, Kûfe’de bir mahallenin
ismidir. Ebû Îshâk, o mahalleden
olduğu için bu isim verilmiştir. 33 (m. 653)
senesinde Hz. Osman’ın hilâfeti zamanında
doğup, 127 (m. 744) yılında vefâtetti.
Kûfelidir. Zamamnda Kûfe’nin en büyük
âlimi idi. Hz. Ali’nin (r.a.) zamamna yetişti.
O’nu hutbe okurken gördü ve dinledi. Arkasında
Cum’a namazı kıldı. Gördüğünde
Hz. Ali’nin saçı ve sakalı beyazdı. Yetmiş
veya seksen Sahâbe’den (r.anhüm) hadîs-i
şerif rivâyet etti. Sahâbe-i kirâmın ba’
zısından sadece O, hadîs rivâyet etmiştir.
O’nun dışında Tâbünden hiç kimse, onlardan
hadîs-i şerif rivâyet etmemiştir. Bu
Sahâbilerden ba’zılan şunlardır Abede
bin Hazen, Nasr bin Hazen, Matr bin Akâ-
mis, Kudeyr ed-Dabbî (r.anhüm).
Rivâyetlerinin en çoğunu Bera bin A’
zib, Zeyd bin Erkâm, Nu’man bin Beşir,
Hârise bin Vehb, Abdullah bin Yezîd elHatamî
ve ba’zılanndan rivâyet etmiştir.
Dörtyüz civarında âlimden ders almıştır.
Ali bin Ebî Tâlib, Mugîre bin Şû’be, Süleymân
bin Saîd, Zeyd bin Erkâm, Berâ bin
A’zib, Câbir bin Semre, Herise bin Vehb
el-Huzâî, Adiy bin Hâtem, Hârise bin Ebî
Dırar ve başka Eshâb-ı kirâmdan (r.anhüm)
hadîs-i şerif rivâyet etti. Oğlu Yûnus
bin Ebî Îshâk, torunu Isrâil bin Yûnus,
diğer torunu Yûsuf bin Îshâk, Katâde,
Süleymân Teymî, A’meş, Ismâil bin Ebî
Hâlid ve daha başka âlimler de ondan
hadîs-i şerif bildirmiştir. Hadîs ilminde
sika (güvenilir) bir âlimdir. Çok hadîs-i
şerif rivâyet etmiştir. Ebû Îshâk hazretleri,
EÎbû Abdurrahmân Selemi ve Esved bin
Yezîd’in huzûrunda Kur’ân-ı kerîm okudu.
Kuriân-ı kerîmi her üç günde hatmederdi.Geceleri çok ibâdet ederdi. Gündüzleri de
oruç tutardı. Çok sâlih bir zât idi. Bir defasında
“Artık çok yaşlandım. Vücûdum
zayıfladı. Sadece her aydan Uç gün, ayrıca
Pazartesi ve Perşembe günleri ve bir de
haram aylarda (Zi-l-ka’de Zi-l-hicce,
Muharrem, Recep) oruç tutabiliyorum”
demiştir.
İhtiyarlığında gözlerini kaybetti. Ebû
Bekir bin A’yaş şöyle anlatır: Dahhâk bin
Kays, Ebû İshâk es-Sebîî’nin vefât ettiği
gün Kûfe’ye gelmişti. Cenâzeyi çok kalabalık
görünce, Ebû İshâk (r.aleyh) için, “O
sizin aranızda, Allahü teâlâmn yakın ve
sâlih kullarından idi” demiştir.
O’nun hakkında yine: “Kim Ebû İshâk
ve babası Abdullah (r.anhüma) ile oturup,
kalkarsa, Hz. Ali ile oturmuş gibi olur”
denilmiştir.
Ebû İshâk hazretlerinin rivâyet ettiği
ba’zı hadîs-i şerifler:
“Cehennem ehlinden azâbı en hafif
olanı, iki ayağının çukurunda iki veya
bir ateş olup, bu ateş yüzünden beyni
kay rüyan kim sedir.”
Abdullah bin Yezîd’den bildirmiştir:
“Bağırarak ve sesli olmaksızın ölüye
ağlamaya izin verildi.”
Amr bin Hâris el-Huzâî’den rivâyet etti:
Resûlullah (s.a.v.) vefât ettiği zaman,
dînâr, dirhem, davar, deve, vasiyet edilecek
bir malı olmadığı için, hiçbir şeyi vasiyette
bulunmamıştır. Ondan sonra, sadece,
beyaz katın, silâhı ve sadaka olarak bıraktığı
bir arâzi kaldı.”
Habeşî bin Cenâde’den (r.a) rivâyet etti:
Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye
“S en benim yanımda, Musa’ya göre,
H ûrûn’un mevkîindesin (durumundasın).
Ancak benden sonra Peygam ber
yoktur. Gelm iyecektir.”
Enes bin Mâlik’den rivâyet etti:
“Kim in yanında ismim söylenirse,
bana salût okusun. Çünkü bana salât
okuyana Allahü teâlû on salât (rahmet)
eder. ”
Amr bin Meymûn’dan şöyle rivâyet etti:
Peygamber efendimiz (s.a.v.) duâ ve istigfâr
yaptıklannda, üçer kerre yapmaktan
hoşlamrlardı.
Ebû Ahves’den rivâyet etti: “B eni rü ’
yâda gören, gerçekten beni görm üş
tür. Çünkü, şeytan benim sûretime
girem ez.”
Şakik bin Seleme’den rivâyet etti. Peygamberimize
(s.a.v.) bir kadın geldi.
Yanında iki çocuk vardı. Peygamber efendimizden
bir şey istedi. Resûlullah efendimiz
(s.a.v.) ona üç hurma verdi. Kadın
çocuklanna birer tane verdi. Çocuklar, bunlan
yiyip, bitirince annelerine baktılar.
Kadın kalan bir hurmayı da ikiye bölüp
yansını birine, yansını diğerine verdi. Blı
manzarayı gören Peygamber efendimiz (s.a.v.): “Allahü teâlâ, çocuklarına
m erham eti sebebiyle, o kadına m erham
et etsin” buyurdular.
İkrime’den rivâyet etti: “Ebû Bekir (r.a.)
Resûlullaha (s.a.v.) “Yâ Resûlallah! Sizi
ihtiyarlamış görüyorum” deyince, Peygamber
efendimiz (s.a.v): “Evet, beni;
Hûd, Vâkıa, Mürselât, A m m e veİze-ş-
Şem s’ü Küvvirat (et-Tekvîr) sûreleri
ihtiyarlattı” buyurdular.
Berâ bin Azîb’den rivâyet etti: Peygamber
efendimiz (s.a.v.) yumuşak bir elbise
giymişlerdi. Eshâb-ı kirâm, bu elbisenin
yumuşaklığını çok beğenmişlerdi. Bunun
üzerine Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Bu
elbisenin yumuşaklığı çok mu hoşunuza
gitti? Fakat Sa ’d bin Muaz’m
Cennetteki mendilleri, bundan daha
iyi ve daha yum uşaktır” buyurdular.
1) el-A’lâm, cild-5, sh. 81
2) Tehzîb-ilt-tehzîb, cild-8, sh. 63
3) Vefeyât-ül-a’yân, cild-3, sh. 459
4) Tabakât-ı lbn-i S a’d, cild-6, sh. 313
5) Hilyet-ül-evliyû, cild-4, sh. 338
6) Mîzân-ül-l’tidâl, cild-3, sh. 270
EBÛ İSHAK es-SEBÜ
27
Şub