EDEN BULUR

EDEN BULUR

Abbasi Halifelerinden Harun Reşid için söylen- / l J | \ medik söz, edilmedik isnad kalmamıştır. Bil- ” hassa Hıristiyan tarihçiler bu zat için saraylarında enfüsî âlemler yaptığını bile kaydeylemekten çe- ‘ kinmemişlerdir- Fakat Müslümanların büyük tarihçisi îmam-ı Süyûtî «Tarih-ül Hulefa» smda: — Harun Reşid için söylenenleri söylemekten Allah’a sığınırım. Hakkındaki rivayetleri isbat edecek delil yoktur, demektedir. Harun Reşid için yazılanlar sadece saray debdebesi olmayıp onun hakkında hikmet ve ibret dolu hikâyeler de nakledilir. Nitekim «îrşad» da şöyle bir menkıbesini okumaktayız: Bahçesindeki bir fidana çok kıymet veren Harun Reşid, fidanı iyice sulayıp, gülünü kimseye koparttırmadan kendisine getirmesi için bahçıvanına emreder. Bah­ çıvan emr-i şahaneyi yerine getirmek için gece gündüz fidanın üzerinde titreyip hizmet ederken, bir gün henüz açılmış olan gülün dalma konan bir bülbülün, gagalayarak .gülün yapraklarını uçurup, darmadağınık ettiğini korku ile görür. Gidip endişe içinde padişaha bülbülün yaptığını anlatır. Padişah: — Üzülme Efendi, bülbülün de yaptığı yanma kalmaz! der.. Ferahlayan bahçıvan, tekrar ağaçların arasındaki işine döner. Bir gün bakar ki, otların arasında dolaşan bir yılan o bülbülü ağzına almış, dikenlerin araşma doğ­ ru kayıp -gidiyor. Durumu yine padişaha anlatan bahçı­ van, bu sefer de aynı cevabı alır: — Üzülme Efendi, yılanın da ettiği yanma kalmaz! Bir müddet sonra bahçıvan yine otlar arasında dolaşırken işi azıtan azgın yılan, bahçıvanın ayağına dolanmaz mı?Hemen elindeki kürekle kendini kurtaran bahçıvan, planın başını ezer ve yaptığını da Harun Reşid’e anlatır. Harun bu defa da: — Üzülme Efendi, senin yaptığın da yanma kal- «^nafc! der. \ Ne çâre ki, çok sürmez. Bahçıvan Harun Reşıd’in gazabını celbedecek bir suç işler. Padişah, cezalandırılması için hâkimin huzuruna sevkeder- Ancak, bahçıvan hâkimin bütün suallerine: — Ben ancak Harun Reşid?e karşı konuşurum. Baş­ ka kimse benden cevap alamaz, diye inad eder. Nihayet, Harun Reşidin huzuruna getirilen bahçı­ van şöyle konuşur: —* Padişahım, sen bülbülün yaptığı yanma kalmaz, dedin. Onu yüan yuttu. Yılanın da yaptığı yanma kalmaz dedin, onu da ben öldürdüm. Benim de yaptığımın yanıma kalmayacağını söyledin, işte o da oldu. Beni zindana attırmaktasm. Acaba bütün bunların ettikleri yargına kalmayınca, senin ettiğin yanına kalacak, sana da» bir eden bulunmayacak mı sanıyorsun? Zat-ı Şahaneniz benim kusurumu affedip, hatamı bağışlayınız. Siz bana etmeyiniz ki, size de bir eden bulunmasın? Padişah bahçıvanın bu konuşmasından son derece ibret aldığı için şahsına karşı işlediği kusurunu affederek onu bağışlar. Ona bir şey yapmadığı için Harun îie- şid’e de başkası yapmaz… Evet, atalarımız çalma kapıyı, çalarlar kapını derler. Ed^îr bulur, sözü de bu mânâyı işaret eder. Büyük lüğün şanı sana yapana aynını yapmak olmayıp onu affetmektir. Af daima âli kimselerin şiarıdır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*