EDİNSEL KAPAK HASTALIKLARI
17. yüzyılın ikinci yansında, valvüler kalb hastalıklarının mevcudiyeti bilinmekle beraber, romatizma] ateşle, bu hastalıklar arasındaki ilişkiye ancak 18. yüzyılın sonlarında temas edilmiştir. 20. yüzyılın başlarında Aschoff miyokarddaki spesifik lez- yonları tarif etmiş ve gene aynı tarihlerde, hemolitik streptokokların, bu lezyon- ların etiyolojik ajanları olduğu üzerinde durulmuştur. Osler, subakut bakteriyel endokarditisin belirli bir tarifini yapmış ve nihayet, Schottmüller, bu hastalığın amili olarak, streptococcus viridans’ı tesbit etmiştir. Edinsel kapak hastalıklarının % 90’ı romatizmal endokarditise bağlıdır. % 5’i endocarditis lenta, % 1-2’si de akut bakteriyel endokardit sonucu oluşur. Pri- mer romatizmal bir endokarditisin, subakut bakteriyel bir endokarditis ile kombine olması mümkündür. Konjenital kardiopati- ler arasında % 7 oranında kalb kapak hastalıkları bulunur. Travmaya bağlı kapak hastalıkları daha nadirdir. Birçok vakalarda romatizmal kardit çok belirsiz seyreder ve hastalann çoğunda romatizmal bir ateş tesbit edilemez. Muhtelif kapakların, endokarditisin seyrinde hastalığa yakalanma oranlan ortalama olarak şöyledir:
Aorta % 13
Mitral % 58
Mitral + aorta % 27 İzole triküspid % 2 Kombine lezyonların teşhisi son senelere kadar ancak akademik bir önem taşımaktaydı. Kalb cerrahisinin göstermiş olduğu ilerlemeler, kapak hastalannm diag- nostik bakımdan önemini arttırmıştır.
Organik kapak hastalanndan ki, bunlar daha çok geçirilmiş endokarditis sonucu meydana gelmişlerdir, relatif kapak hastalıklarını ayırmak gerekir. Bunlarda bir sufl bulunmakla beraber hemodinamik olarak organik kapak hastalıklanna nazaran daha tali bir hemodinamik değişiklik arzederler. Relatif stenoz normal genişlikteki bir kapaktan fazla miktarda bir kan akımının geçmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur.
Meselâ, her aort yetersizliğinde relatif bir aort darlığı mevcuttur. Çünkü diyastolde sol ventriküle gelen kan miktarı sistolde tekrar ileriye doğru atılmak zorundadır. Bu sırada relatif stenoz husule gelir. Burada sistolik bir üfurüm mevcut olmasına rağmen, ventrikülle aorta arasında bir sistolik basınç gradyanı yoktur. Aynı şekilde ağır mitral yetersizliği nisbi bir mitral stenozu ile beraber bulunur. Burada da organik mitral stenozuna nazaran sol atriumda bir basınç yükselmesi meydana gelmez. Mitral kapak halkası, ventrikülün genişlemesi sonucu genişlemişse, bu suretle kapaklar tam ka- panmıyacağı için nisbi bir yetersizlik meydana gelir. Meselâ, ileri derecede sol ventri- kül dilatasyonunda relatif bir mitral yetersizliği meydana gelir. Aynı şekilde sağ ventrikülün dilatasyonu sonucu bir triküs- pid yetersizliği teşekkül eder. Fonokardi- yografi yardımı ile kapak stenozlarına ait sistolik suffler nisbi sistolik suflierden kolaylıkla ayrılırlar. Organik sistolik üfürüm- lerde daha çok geç sistolik bir zirveye ulaşılır. Buna karşılık nisbi stenoza bağlı sistolik sufllerde ise erken sistolik bir zirveye ulaşılır.
Mitral Kapağı Yapısı ve Fizyopatolojisi
Mitral kapağı bir mitral halka, ona bağlı iki yaprak, korda tendina ve papiller kaslardan müteşekkildir. Yapraklardan önde olanı (aortik yaprak) anteromedial po- zisvcjjıdadır. Posterolateral pozisyonda olan arka yapraktan daha uzun ve büyüktür. Mitral halkanın şekli ovaldir ve etrafı ventrikül kasları ile çevrilmiştir. Ventrikül sistolü esnasında bu halkanın alanı kısmen küçülür. Ventrikül dilatasyonlannda halka alanında bir genişleme olur. Her iki yaprak alanının toplamı mitral halka alanından büyüktür. Oran 1/1 -1/1,2 arasındadır. Her iki yaprak üst üste kapandığı zaman distal taraflarından bir kısmı birbiri üzerine taşar. Bu fazla kısımlar ventrikül dilatasyonu hallerinde bir dereceye kadar yetersizlik husulünü önledikleri gibi ventrikül sistolü esnasında atrium istikametinde bir sızıntı meydana gelmesine mani olurlar, ön yaprak ventrikül sistolünde arka yaprağın üzerine kapanır.
Papiller kasiar ventrikül adelesinin 1/3 alt kısmından çıkarlar, biri anterolateral, diğeri posteromedial durumdadır. Papiller adelelerin bu pozisyonlarının biraz sonra izah edileceği gibi mitral yetersizliğini önlemeleri bakımından ehemmiyeti vardır. Her bir papiller kasın uçlarından korda tenuinalar çıkar. Bunlar her iki yaprağın
Şekil : 3-60 ön mitral yaprakçığının serbest olduğu tc’r- dirde mevcut yetersizliği ventrikül ve papı- ler kas yardımı ile nasıl kapatabildiği şematik olarak görülmektedir. A) Sistolde kanı-, sol atriumdan sol ventriküle geçişi, B) ör ve arka yaprakçıkların üstüste gelmemesini rağmen mitral orifisinin kapanması, C) Kanın sol atriumdan sol ventriküle geçişi, D Mitral kapağının sistolde kapanmayarak kc- nın sol atriuma geri dönüşü.
üzerine huzmeler halinde yapışırlar. Sistcx esnasında kasların kontraksiyonu papiller kas ile yaprakçıklar arasındaki korda ten danalar gerilerek sistolde mitral kapağının so: atriyuma doğru uzanmasına mâni olurlar.
Mitral orifisin uzunluğuna çapı 3 cm. ve en geniş yeri 2 cm.’dir. Alanı 4-6 cmJdıı Bu alan aorta kapağına nazaran daha büyüktür. Alçak sol atrium tazyiki altında eşit kan kitlesinin geçirilebilmesi bakımından bu genişlik lüzumludur.
Mitral kapağı hastalıklarında yapraklar ve mitral halka arasında yapışıklıklar ve nedbeler gelişir, bunlara ilâve olan bağ dokusu ve kalsiyum çökmesi sonucu mitra” kapağı sert bir koni şeklini alır. Mitral yaprakları birbiri ile diafragma şeklinde birıe- şirier. Aralarında ancak ufak bir delik serbest olarak kalmıştır. Bu delik sistolde ar- tik kapanmaz Norma! mitral orifisme ns. zaran oa’ ■ ¿rınaan diastolde atrivurr.- dan sol …t yeterince kanın geçme
sine mani olur. Boyıe vakalarda darlık veya yetmezlikten hangisinin hâkim olduğu hak
kında diafram şeklini almış olan yaprakların arasında kalan deliğin çapı karar verdirir.
Papiller kaslar ve bizzat ventrikül kasları dahi koni şeklindeki bir mitral kapağında kısmen ventrikül sistolünde açık kalan mitral orifisini kapatabilmek imkânına sahiptirler. Bilhassa aortik yaprağın kısmen serbest kalabilmesi bu imkânı kolaylaştırır. Şekil 3-50’da bahsedilen bu durum şematik olarak gösterilmiştir. Kalb kateterizas- vonunun geniş çapta kullanılması, indika- tör dilüsyon metodu ile aniiokardiografi gibi metodlarm kombine olarak kullanılması, son yıllara kadar ancak semptomatolojive istinad eden hemodinamik araştırmalarda yeni ufuklar açmış olup kat’i diagnostiğe imkân sağladığı gibi mevcut lezyonun derecelendirilmesini de temin etmiştir