Mitral Stenozu
Romatizma! mitral kapak hastalığı, şimdiye kadar düşünüldüğü gibi, tek bir lezyon şeklinde olmayıp anatomik varias- vonlar gösterir. Yani yetmezlik ve darlık müştereken bulunup hâkim lezyon olarak bunlardan birinin çeşitli variasyonu yer alabilir, önemli olan, klinik olarak hâkim karakter taşıyan defektin gösterilmesidir.
Hemodinami:
Daralmış ostiumdan, diastol esnasında, sol ventriküle kan akımının azalması sonucu, mitral ostiumun gerisinde kalan sahada bir basınç yükselmesi mevzubahistir. Hafif darlık vakalarında basınç yükselmesi sol atrium ve pulmoner venalara inhisar eder. Pulmoner arterler normal basınçlarını hiç olmazsa istirahat halinde muhafaza ederler, daha ileri darlıklarda basınç yükselmesi daha geri sahalara yani pulmoner arterlere intikal eder. Bazı vakalarda pulmoner arter basıncı sistemik basınca eşit ve hatta ondan fazla kıymetlere ulaşabilir. Sağ ventrikül, yükselmiş pulmoner arter basıncına karşı koymak zorumda kalır. Bunun neticesi sağ ventrikül kası, papiller kaslar ve trabekül- lerde hipertrofi görülür. Frontal alınmış filmlerdeki hipertrofive olmuş sağ ventrikül, sol ventrikül üzerinde dışarı doğru taşar ve kalb tepesi sağ ventrikül tarafından teşkil edilir. Sol atrium ve pulmoner arterdeki basınç yükselmesinin staz sonucu sırf mekanik bir sebeple mi, yoksa pulmoner ven ve sol atriumda aktif bir regü- iasyon sonucu olarak elastisite değişikliği ile mi meydana geldiği münakaşalıdır. Bu sorunun cevabı bugüne kadar verilmemiştir.
Hafif stenoziarda mitral kapağı, sol ventrikül debisinin normal tutulması için, yeteri kadar kan kitlesinin ventrikül diastolünde sol ventriküle geçmesine imkân verir. Daha ileri derecedeki darlıklarda sol ventrikül debisi yeteri kadar olmaz. Yani sol ventri- küie mitra! darlığı neticesi, ventrikül dias- tolü esnasında yeteri kadar kan gelmez. Diastoiik doluşun az olması dolayısıyle sol ventrikül de bir atrofi meydana gelir. Sistolik debi, dakika hacmi düşer. Normalde 4 ila 6 cm2 olan mitral valvülü alanı 2 cm2 lik bir darlık haline gelirse istirahat halinde so! ventrikül debisini norma! kıymetlerde tutabilir ve geriye doğru hiç bir staz husule gelmez. Hafif eforda dahi
2 cm2 lik bir mitral deliği bu muvazeneyi dengede tutabilir. Daha ağır eforlarda ise bu denge bozulur. Bu tip hastalar, normal hayatlarını hiç bir şikâyeti olmadan devam ettirebilirler. Ancak şiddetli efor esnasında sübjektif şikâyetler gösterirler.
1.5-2 cm2 lik bir mitral ostiumda sol atrium basıncı ortalama normalin iki katma çıkmıştır. İstirahat halinde sol kalb debisi normal tutulabilir. Büyük eforlarda, pulmoner kapiller basınç ve sol atrium basıncı önemli derecede artar. Sol ventrikül debisi yapılan efora paralel olarak artamaz. Ancak normal debinin iki katma kadar bir yükselme gösterebilir.
1- 1.5 cm2 altında kalan darlıklarda ise istirahat halinde sol ventrikül debisi normalin biraz altındadır. Sol atrium basıncı normalin 3 katma çıkmıştır. Efor esnasında debi artışı hiç bir zaman normalin 2 katına ulaşamaz.
1 cm2 lik bir mitral ostiumda sistolik debi istirahatte de çok düşüktür ve efor sırasında ancak % 30-50 civarında bir artma gösterir. 0.5 cm2 ‘lik darlıklarda dakika hacminde minimal bir artış dahi sağlanamaz. Sol atrium ortalama basıncı 40 mm Hg mn üzerindedir. Mitral ostiumun ileri derecede daralması sonucu sol atrium basıncının ileri derecede artması hemoptizi ve akciğer ödemine sebep olabilir. Pulmoner kapiller basıncın kolloid osmotik basınca eşit olması ile latent bir akciğer ödemi için şartlar hazırlanmış olur. Kapiller basıncın onkotik basıncı aşması ile akciğer ödemi teessüs edebilir. Bu safhada pulmoner arteriel ve venöz sahada bir basınç gradienti yoktur. Pulmoner ödem için tehlikeli devre budur. Daha ileri devrelerde pulmoner arterioller- de meydana gelen vazokonstriksivon sonucu pulmoner arter basıncı yükselir ve bu
suretle pulmoner arterler ve venöz saha arasındaki basınç gradienii artar. Bu mekanizma ile akciğer ödeminden korunulmuş olur.
Klinik olarak mitral stenozu, ağırlık derecesine göre American Heart Association tarafından 4 gruba ayrılmıştır. Bu sınıflama tabloda gösterilmiştir.
Klinik tasnifle yukarıda bildirdiğimiz mitral ostiumun muhtelif genişlikleri arasında sıkı bir münasebet bulunmaktadır.
Saf mitral darlığı erkeklere nazaran kadınlarda daha fazladır. İlk 10 yaş altında oldukça nadirdir. Ortalama yaş 20 ile 40 arasındadır. Daha yaşlı hastalara rastlanması nadir değildir.
Etiyoloji:
Vakaların % 60’ında ateşli akut, mafsal romatizması saptanabilir. Vakaların % 6’sın- da perikardit, nefrit, purpura rheumatica, chorea minor ve plörit gibi romatizmal eki- valan bir hastalık saptanabilir ve % 25 vakada mükerrer tonsillit gözlenir. Vakaların % 4 ünde kızıl tesbit edilmiştir. Bir kısım vakaların etiyolojisi tamamen karanlık kalmıştır.
Mitral stenozunun teşekkülü, bir defa geçirilmiş bir romatizmal hastalığa bağlan- mamalı, bilâkis muhtelif residivlerle ilerleyen bir hastalığın mevcudiyeti göz önüne alınmalıdır. Romatizmal hastalıktan sonra mitral stenozunun ortaya çıkış sırasında uzun fasıla mevcuttur. Bu zaman bir seneden 20 seneye kadar değişebilir.
Sübjektif Şikâyetler:
Başlangıçta hastalar, göğüslerindeki basınç hissinden, taşikardi nöbetlerinden ve çarpıntıdan şikâyet ederler. Bazı hastalar, sırtta sol paravertebral mesafede lokali- ze bir ağrıdan yakınırlar. Ağrının sebebi sol atrium dilatasyonudur’. Angina pectoris nöbetleri çok nadirdir. Ekseriya kuru, müz’iç bir öksürük mevcuttur ve bu öksürük bronşit tedavisine cevap vermez. Efor dispnesi mitral darlığı olan hastaların belli başlı şikayetlerinden biridir. Bilhassa 3. ve 4. derecedeki vakalarda hemoptizi sık görülen belirtilerden biridir. Yapılan araştırmalarda hemoptizi ile pulmoner basınç arasında sıkı bir ilişki tesbit edilememiştir. Hemoptiziye sebep, submukozada genişleyen bronşiyal venlerdir. Akciğer ödemine yine 3. ve 4. gruptaki hastalarda rastlanır. Kapiller basıncın kolloid onkotik basıncı aşmasına rağmen, pulmoner ödemin görülmemesi mümkündür. Bunun sebebi pulmoner vasküler yatakta ve bizzat akciğerin kendi yapısında meydana gelen endüratif hadiselerdir. Endüratif proçeslerin pulmoner ödem gelişmesini engellediği kabul edilmektedir. Yapılan tetkikler, çok yüksek kapiller tazyiklere rağmen, hastaların büyük bir kısmının anamnezinde akciğer ödeminin bulunmadığını göstermektedir.
Büyük dolaşım sahasındaki embolilere mitral stenozlu hastalarda çok rastlanır. Hatta böyle bir emboli, hastalığın ilk hissedilen bir belirtisi olabilir. Serebral em- boliler ön plandadır. Emboliler en çok atrium fibrilasyonunun kinidin ile sinüzal ritme çevrilmesi sırasında görülür. Son zamanlarda kullanılmaya başlayan, defibrila- törlerle yapılan ritm tashihlerinde de bu embolilerin görüleceği aşikârdır. Bu bakımdan bu tip hastaların ritm tashihinden evvel, uzun süreli antikoagülan tedavisine tabi tutulmaları tavsiye edilir. Valvülotomi müstakbel emboli residivlerinden koruyucu bir tedbirdir. Fakat ameliyat esnasında atrium ve apendiksinin trombüslerden temizlenmesi emboli teşekkülünü tamamen bertaraf edemez. Çünkü mitral hastalarında mevzubahis olan bu yerlerin dışında loka- lize olmuş trombiisier de emboliiere sebep olmaktadır.
Klinik Bulgular:
Hastalarda facies mitralis veya masque mitrale denilen özel bir görünüm vardır. Burun, dudak ve yanaklar hafif siyanozlu- dur. Ekstremiteier soğuk ve sivanozludur. Pulmoner sklerozun teessüs ettiği vakalarda bilhassa kırmızı sivanotik bir renk hasıl olur; o zaman bir eritro siyanozdan bahso- lunur. Facies mitralis’in husulünde arteriel kanda 02 satürasyon noksanlığı, venöz kanda redüit hemoglobinin artması, venöz kapillerlerin staz dolayısıyla genişlemesi, nisbi bir poliglobüli kan piasmasının dokulara sızması ile kan kesafetinin artması gibi muhtelif sebepler rol oynar. Bu tablo her mitral stenozunda görülmez. Hastaların diğer bir kısmı solak görünüşlüdür. Akro- siyanozları vardır ve yukarıda bahsettiğimiz facies mitralis şeklindeki vasıfları göstermezler.
Palpasyonla sağ ventrikül hipertrofisi- nin belirtisi olarak, sternumun’ sol kenarında hipertrofinin derecesine göre şidaeti artan kaldırıcı bir darbe hissedilir. Bu esnada kalb apeksinin hareketi oldukça gecikmiştir. Yine palpasyon bulgusu olarak, apekste yüksek atrium basıncı karşısında kapanan mitral kapaklarının yapmış olduğu titreşim elle hissedilebilir. Anglosakson literatüründe bu titreşime “mitral closing snap” denir. Kalb kaidesinde, eğer pulmoner hipertansiyon teessüs etmişse pulmoner kapakların kapanması esnasında meydana gelen titreşim elle hissedilebilir. Daralmış mitral osti- umdan geçen kan kitlesinin yapmış olduğu titreşim diastolik bir thrill olarak hissedilir. Elle hissedilen bu titreşime diastolik thrill denir. Fransız literatüründe diastolik fre- misman olarak isimlendirilmiştir. Bu thrill hastanın sola doğru yatırılması ile daha iyi hissedilebilir hale getirilir.
Pür mit&l darlığında sol ventrikül apeksinin toraksta meydana getirdiği impuls tamamen normaldir. Gayet dar bir sahayı işgal eder, bütün sistolün 3/4’ünü alır. Sol ventrikülün diastolik genişlemesi, diastolik doluş engeli yüzünden çok yavaştır. Bu hususiyet apeksokardiogram ve kinetokar- diogram gibi özel metodlarla gösterilebilir. Erken diastolik hareketin bulunmayışı alışık bir el tarafından hissedilebilir. Eğer sistolik safhadaki impuls geniş ve yaygınsa mutlaka aort veya mitral regürjitasyonunun varlığından şüphe etmelidir. Bazen ileri derecede hipertrofive olmuş sağ ventrikül geniş bir sistoiik impulse sebep olarak klinik muayenede hekimi yanlış yola sevkedebilir. Fakat diğer muayene bulguları iie doğru teşhis mümkündür.
Oskültasyon: Mitral kapağının tam olarak oskültasyon bulgusu şiddetlenmiş birinci ses (S-I), mitral kapakçıklarının açılma sesi (opening-snap, OS) diastolik rulman ve eğer sinüzal ritm mevcutsa presistolik şiddetlenmeden (Duroziez ritmi) ibarettir. Bu belirtilerden herhangi biri eksik olabilir. Bu eksiklik kıymetli bir tanı aracı olabilir.
B: :mci sesin kuvvetlenmesi vakaların çoğunluğunda bulunur ve mitral darlığının teşhisinde kıymetli bir vasıtadır. Fakat lezyonun derecesi hakkında bir fikir vermez. Öpenine snap yüksek frekanslı patlayıcı vasıfta bir sestir. İkinci kalb sesinden
- 03-0.12 sn. sonradır. Bazen ikinci kalb sesinde bir çiftleşme mevcutsa onunla kanştırılabilir veya diastolik rulman open- ing snap’la beraber başladığı için şiddetli rulman olan vakalarda farkedilmeyebilir. ikinci kalb sesinden zaman bakımından mesafesi ve ikinci kalb sesindeki çiftleşmenin kalb kaidesinde daha iyi duyulması opening snap’m çift ikinci kalb sesinden tefrikine vardım eder. Opening snap ile çiftleşmenin ayrılması için aşağıdaki kriter âe faydalıdır. Çiftleşme derin inspirasyon- da daralır. Halbuki, opening snap solunumla bir değişiklik göstermez.
Diastolik rulman genellikle opening snap’ı takiben başlar. Alçak frekanslıdır. Kolaylıkla kaybolabilir. Bir hastada sert birinci ses ve opening snap mevcutsa, diastolik rulman bulmak için gayret sarf edilmelidir. Sesin karakteri tahta bir köprü üzerinden geçen bir tekerlek sesine benzetifir. Atrium sistolü esnasında bir kuvvetlenme gösterir. Diastolik rulman apeks bölgesinde 2-2,5 cm çapındaki bir sahada lokalize- dir. Bunun dışına çıkılırsa duvulmaya- bilir. Efor ile mitral valvülünden geçen akım arttırıldığı zaman diastolik rulman da şiddetlenir. Pulmoner hipertansiyonun teessüs etmiş olduğu vakalarda bilhassa pulmoner arterde bir ektazi meydana gelmemişse sol 2. interkostal mesafede sistolik ejeksion suflu duyulur. Pulmoner hipertansiyon ve ektazi neticesi, relatif bir pulmoner yetersizlik oluşabilir ve bu da diastolik bir suflün gelişmesine yol açar (Graham-Steell suflü). Bu üfürümü aortun diastolik suflünden ayırmak olduk
ça güçtür. Ayırıcı teşhis aort yetersizliğinin diğer bulgularının bulunup bulunmamasına bağlıdır.
Elektrokardiografik Bulgular:
Mitral kapağındaki elektrokardiografik değişiklikler hem P dalgasında hem de QRS kompleksinde görülür. Esas QRS vektörü sağ ve öne doğru olur. Sağ ventrikül hipert- rofisi neticesi, sağ ventrikül kasının muhtaç olduğu oksijenin tam olarak karşılanmaması yüzünden, ventrikül kompleksinin re- polarizasyon dalgasında değişiklikler husule gelir. Ortalama pulmoner basıncın 30 mm Hg olduğu vakalarda aks 85 derecedir, 60-90 mm Hg lik basınçlarda ise aks 95 derecedir. 90 mm nin üzerindeki basınçlarda aks 100 derecenin üstündedir. EKG’- deki sağ ventrikül hipertrofısi belirtileri her zaman pulmoner arter basıncının yükselmesiyle paralel gitmez. Pulmoner arter basıncının uzun süre yüksek kalmasına rağmen EKG de sağ ventrikül hipertrofisi belirtileri göstermeyen vakalar olabilir. Ayrıca ilâve lezyonlar EKG’deki değişiklikleri belirsiz bir hale sokabilir. Bilhassa sol ventrikül yüklenmesine sebep olan lezyonlar EKG’- deki sağ hâkimiyet belirtisini değiştirebilir. Komplet dal bloklarına mitral darlığı vakalarında çok nadir rastlanır. Buna mukabil bilhassa sağ prekordial derivasyonlarda intrinsikoid defleksiyonun gecikmesi ve inkomplet sağ dal bloku şekilleri görülebilir. P mitrale sinüs ritmi olan hastalarda erken görülen bir arazdır. Sağ ventrikül hipertrofi delillerinden çok evvel teşekkül eder.
Ekokardiyografik Bulgular:
Ekokardiografi özellikle mitral darlığında teşhis ve darlığın derecesinin tesbitinde çok yardımcı invasiv bir metoddur. M-Mode ile mitral kapaklan kalınlaşmış ve hareketleri azalmış olarak görülür. Ön mitral yap- rakcığm E-F eğilimi azalmıştır. Arka mitral yaprak diastolde normalin aksine öne doğru hareket etmektedir. Sol atrium genişlemiştir. İki boyutlu ekokardivografi ile mitral kapak hareketleri daha iyi bir Şekilde görülebilir ve mitral kapak alanı hesaplanabilir. Soi atrium genişliği içerisinde trombus olup olmadığı incelenebilir.
Ekokardiyografi hastalarda ameliyat öncesi faydalı ve güvenilir bilgiler verir. Ancak ameliyata alınacak hastanın kardiyak kateterizasyonla değerlendirilmesi daha uygun olur.
Radyolojik Bulgular:
Sol atrium, mitral darlığının çok hafif vakaları istisna edilirse, radyolojik olarak tesbit edilen erken bir dilatasyon gösterir. Bu bakımdan radyolojik araştırmalar mitral darlığında mühim yer tutar. Sol atriumun büyüklüğü en iyi lateral alman filmlerde tesbit edilebilir. Özofagus baryumla doldurulursa 1/3 orta kısmında sol atrium tarafından baskıya uğratıldığı görülür. Özofagusun alt kısmının arkaya doğru itilmesi nonspesifiktir (Şekil: 3-61 a, b) ve ventriküler genişlemeye ait olabilir. Frontal alman filmler de atrium dilatasyo- nu oriküler apendix bölgesini belirginleştirir. Büyümüş apendix pulmoner arter segmenti ile ventrikülün arasında arkadan
Şekil : 3-61
Bir mitral darlığı olgusunda; a) teleradyografi (solda), b) O.A.G. ‘ye (sağda) ilişkin şema. R.A.: sağ atrium, L.A.: sol atrium, P.H.: pulmoner konuş, R.V.: sağ ventrikül, L. V.: sol ventrikül. E.: özofagus. Ana pulmoner arter belirgindir. Sol atrium, sağ atrium içinde görülmektedir. Sol atrium O.A.G. durumunda özofagusu itmekte ve büyümüş olarak görülmektedir.
gelen ve kalbi saran bir kavis şeklinde gözükür. Bu suretle normalde konkav olan kalbin sol kenarı hafif konveksleşir veya düzleşir. Frontal alınan filmlerde özofa- gus bariumla doldurulacak olursa, sol atrium tarafından sağa itilmiş olduğu görülür. Dilate sol atrium yuvarlaklaşmış ve sağ kenarı i\’i penetre eden frontal filmlerde kalb gölgesi içinde tefrik edilebilir. Kalbin sağ tarafının genişlemesi mitral darlığı için indirekt bir belirtidir. Pulmoner rezistansın ileri derecede artması neticesi meydana gelen sağ kalb hipertrofi ve dilatasyonu îate- ral alınmış filmlerde normal olarak boş görülen sternumla sağ kalb arasındaki boşluğun dolmasına sebep olur. Frontal filmlerde ileri mitral darlıklarına rağmen kalb hudutları normal ölçüler içinde kalabilir. Mitral kapağındaki kalsifikasvon radyolojik olarak saptanabilir. 30 vaşm altındaki hastalarda kalsifikasvon nadirdir. Kalsifikas- yon en iyi image intensifier (radyolojik görünümü kuvvetlendiren aygıt) ile yapılan fluoroskopide tesbit edilir. Mitral ve aort kapak kalsifikasyonları lokalizasvon itibariyle kanştırılabilir. Pulmoner vasküler görünümün radyolojik tetkiki mitral darlığının durumu hakkında kıymetli bilgiler verir. Genişleyen süperior pulmoner venler her iki akciğerde yukarıya doğru geyik boynuzu gibi uzanırlar ve kontrakte olan inferior pulmoner venler ile çap bakımından kontrast teşkil ederler. Bu radyolojik nitelik pulmoner venöz hipertansiyonun en erken habercisidir. Değişiklikler sol atrium basıncı 15 mm Hg’yı bulmadan başlar ve sol atrium basıncı 25 mm Hg’yı geçtiği zaman çok daha bariz olur. Pulmoner vasküler obstrüksiyonun g’elişmesi ile beraber venlerdeki dilatasyon ehemmiyetli derecede azalır. Akciğer kaidelerindeki trans- vers kostofrenik çizgiler interstisyel bazal edemi kanıtlar. Sol atrium ortalama basıncının 20 mm veya daha fazla olduğu vakalarda görülen B-line (Kerley hatları) denen bu çizgiler venöz patternlerden daha kolay görülürler. B-line’larm vasıfları sürekli olmaları ve akciğer periferine kadar kesintisiz devam etmeleridir. İnterlobuler fibrosis B-line’ları taklit edebilir. Pulmoner arter dilatasyonu mitral darlığı vakalarında radyolojik olarak tesbit edilen mühim bir arazdır. Sağ pulmoner arterin inen dalı için verilen normal genişlik 17 mm’dir. Dilate olmuş ana pulmoner arter yanında periferik dalların ileri derecede incelmiş olması ciddi bir pulmoner hipertansiyonu kanıtlar. Mitral darlıklı hastalarda uzamış bir venöz konjestion neticesi miiier pulmoner hemosiderosis teşekkül edip milier tüberkülozla kanştırılabilir.
Aniiokardiografik olarak mitral darlığında mitral valv “dome” şeklinde negatif bir gölge halinde sol ventrikül içine doğru uzanır. Ayrıca yoğun maddenin, sol at- riumda uzun müddet kasafetini muhafaza ettiği buna mukabil sol ventriküldeki kontrast kesafetinin zayıf olduğu gözükür (Şekil: 3-62).
Kateterizasyon Bulguları:
Sağ kalb kateterizasyonu ile sağ vent- rikülün büyüklüğü kateter ucunun kalb apeksine ve kalbin sol kenarına kadar ulaşabilmesi ile anlaşılır. Tesbit edilen yüksek bir pulmoner arter basıncı mitral darlığının belirtilerinden biridir. Asıl karakteristik bilgiyi pulmoner kapiller basınç trasesi ve sol atrium trasesi verir. Pulmoner arter kapiller basıncı yükselmiştir. Ayrıca atrium sisto- lüne ait oian a dalgası yüksek ve sivridir. Diastolde atriumun geç ve yavaş boşalışı neticesi “v” dalgasının inişi (y descent) yatık ve yavaştır. Sol atrium trasesi de ayn; pulmoner kapiller trasede görülen şekildedir. Sol ventrikül end-diastolik basıncı ile sol atrium end-diastolik basıncı arasında darlığın derecesine uygun bir gradient bulunur (Şekil: 3-63).
Ayırıcı tanıda soi atrium tümörleri ve trombusları düşünülmelidir. Bunlar, mitral darlığını taklit edebilir. Fakat pozisyon değişikliğiyle osküitatuar bulgularla değişiklik görülür. Kesin ayırıcı tanı aniiokar- diografide atrium içinde negatif gölgenin görülmesiyle konur.
PR mesafesinin uzadığı hallerde, yüksek aebili hastalarda mitral kapağından geçen kan kitlesinin yapmış olduğu titreşim diyastolik rulman şeklinde duyularak yanlışlıkla mitral kapağı teşhisini kovdurabilir.
Konjenital Mitral Darlığı:
Nadir görülen bir anomalidir. Sol ventrikül nipopıaziktir ve sol atriumda endokar- dial fibroelastozise sık olarak rastlanır. İnt- ra ve ekstrakardiak anomalilerle beraber oluşu çok görülür. Ekseriya ventriküler ve-
LitUg.tiiiViüi ; ’paîiliVlUCl——————————————————————– — —
Tedavi:
Mitral darlığının uygun tedavisi, endikas- vonlar uygun olduğu taktirde, cerrahidir.
Sağ kalb yetmezliği oluşmuşsa yapılacak medikal tedavi konjestif kalb yetmezliği tedavisi bahsinde anlatılmıştır. Mitral darlığında yükselmiş olan pulmoner tansiyonu düşürmek, diastolü uzatmak ve böylece sol ventrikülün diastolik doluşunu arttırmak için Serpasil, ganglion bloke edici ve benzeri ilaçlar kullanılmış ve faydalı neticeler alınmıştır.
Mitral stenozunun cerrahi tedavisi başka bir komplikasyon yoksa transventriküler yolla (Trubbus-dilatatörleri ile ) yapılabilir. Fakat valvülde kireçlenme, atrium trombüsleri, hafif de olsa mitral yetersizliği, aorta yetersizliği gibi başka durumlar varsa o zaman açık kalb cerrahisi tatbik edilir. Belirli bir derecede mitral yetersizliği de beraber bulunuyorsa mutlaka protez valv takılmalıdır. Sol atrium üzerinden, dijital olarak kapakçıkların genişletilmesi veya kommüssürlerin kesilmesi şeklindeki metod artık terk edilmiş bulunmaktadır. Tecrübeli ellerde kommissurotomiden sonra ilk
4 haftadaki mortalité %2 ile 5 arasında değişmektedir. IV. derecedeki mitral stenozun- da ise mortalité %10 ile 20 arasındadır. Mitral kommissürotomiden sonra görülen post kom- missürotomi sendromu kalb adalesine karşı teşekkül eden antikorlara bağlı olan otoimmu- nolojik bir reaksiyondur ve gelip geçicide. Nadiren romatizmal veya ondokardit hecmesi ile beraber bulunabilir. Atrium fibrilasyonu- nun mevcudiyeti emboli- tehdidini arttırır. Kalbin yedek ¿kuvvetini azaltır. Atriumun efektif çalışmasını, performansını düşürür. Operasyon sonundaki neticelerinde üzerine müessir olması dolayısı ile atrium fibrilasyo- nunun da tashihi gereklidir. 3-4 haftalık antikoagülan tedavi cidardaki trombuslarm organize olmasını temin eder ve. sinüzal ritimden sonra bir emboli kalkmasını önleyici bir tedbir olarak tatbik edilmelidir. Elektroşok ile kardioversiyonda da bu usulün kullanılmasında fayda vardır.
aırium tazyiki ve istirahatte dahi düşük atım hacmi mevcutsa ve yine aritmiler başlamışsa oparasvon endikasvonu kesin olmalıdır. Şikayetler istirahat halinde de mevcutsa ve yine aritmiler başlamışsa operasyon endikasvonu kesin olmalıdır. Şikayetler istirahat halinde de mevcutsa ve bilhassa IV. derecede olduğu gibi ariıK hasta hareketlerini ileri derecede kısıtlamak zorundaysa, ameliyat endikasvonu olmakla beraber bunlarda operasyondan sonraki prognoz da çok olumlu görülmemektedir. Mivokardial komponentin ilave olduğu bi tip vakalarda operasyon endikasyonunda biraz sınırlı olmak icabeder. Bilhassa ağır sağ yetersizlik, triküspit yetersizliği, ileri derecede pulmoner hipertanszivon, operasyon için bir konırındikasyon teşkil edebilir. II. derecedeki miıraı stenozu vakalarında operasyon indikas- yonu dikkatli bir takiple geciktirilebilir. Fakat mükerrer akciğer embolileri, akut akciğer ödemi, sol ventrikül tazyikinin eforda çok yükselmesi mevcutsa bu tip vakalarda operasyon endikasyonu hemen konulmalıdır. Atrium fibrilasyonu ve kapaklardaki kireçlenmelerin tesbiti operasyon endikasyonu için yeterli belirti olarak kabul edilmelidir.
Mitral Yetersizliği
Mitral yetersizliğinde bozulmuş hemodina- miğin sebebi anatomik strüktür değişikliklerinden ileri gelir. Mitral kapakçığının aııotomisin- de arka atrium duvarı, mitral halka ve mitral yaprakçıklan, korda tendinea, papilier adaleler ve sol ventrikül önemli rol oynarlar. Mitral kapakçığının kapanamamasmm etyolojik sebepleri arasında romatizmal olanlar başta gelir. Norma! olarak genişlemiş kapak sathı mitral kapakçıklarının açılma sahasının 2,5 misline çıkabilir. Mitral halkası sistol esnasında normal olarak küçülür ve kapakçıkların açılması bu şekilde azalmış olur, yani kapakçıkların kapanma kabiliyleti sistolde artmıştır. Romatizma! endokarditisde kapakçıklarda nedbeleş- me veya reıraksiyon meydana gelir. Bu suretle kapakçıkları” kapanma kabiliyeti azalır. Bun-
dan başka kapakçıkların yeterlerindeki nedbe- ieşmeler kapakların kapanmasını da tehdit ederler.
Mitral yetersizliğindeki regürjitasyonun başka bir sebebi de papiller adalelerin disfonk- sivonudur. En çok mivokard infarktüsü dahil koroner kalb hastalıkları ve çeşitli kardivomi- vopatilerde rastlanır.
Kronik mitral yetersizliğinde sol aıriumun ve sol ventrikülün dilatasvonu meydana gelir. Dilatasvon safhasında regürjitasyon volümü ventrikülün yüksek bir atım hacmi ile bertaraf edilebilir. Bu suretle destek strüktüründe bir değişiklik meydana gelmeyebilir. Eğer sol atrium dilate olmuşsa sol atriumun arka duvarı ile arka yaprakçık arasındaki değişiklik dolayı – sı ile kapakçık aşağı doğru çekilebilir, bu sebeple de kapak yetersizliği artar. Sol atrium mitral yetersizliğinde çok defa aşırı bir genişleme görülür. Orta derecedeki bir bitral yetersizliğinde atım hacmi 20-50 mİ veya atım hacminin 1/3’i kadar artmış olabilir. İleri derecedeki kapak yetersizliklerinde yaklaşık olarak 100 mİ veya atım hacminin %50’si kadar bir kan sol atriuma geriye doğru gider. Yetersizlik derecesi ile soî ventriküldeki end-diastolik basınç arasında lineer bir korelasyon görülür. Büyük bir regürjitasyon volümüne göre hipertrofiye olmuş ve dilatasyon gösteren sol ventrikül çok defa kalb yetersizliği göstermez, hiç olmazsa istirahat halinde normal veya hafifçe artmış büyük dolaşım volümü ile büyük dolaşım atım hacmi kompanse bir şekilde durumu düzenleyebilir. Mitral yetersizliğinin bu safhasında pulmoner dolaşım normal sınırlarda veya çok az artmış bulunur.
Semptomatoloji:
Mitral yetersizliğinin erken semptomları hafif yorgunluk, efor dispnesi ve çarpıntıdır. Şikayetler istirahatta tamamen kaybolabilir. Şikayetlerin bu kadar az olmasına rağmen objektif bulgular, oskültasyon, röntgen bulguları hemodinamik değişikliklerin yüksek bir
—_____ – – _ – – T —•______ £-1__ t___
UvİcCcyc U»ayU^=i.. – = —
da mitral stenozunda görüldüğü gibi atrial fibritasyon ve emboiiier ortaya çıkabilir . Mitral stenozuna nazaran hemoptoii; kraşa ve akut akciğer ödemi nıtral yetersizliğinde daha nadir görülür. Mitral yetersizliğinin daha iieri safha – ¡arında sol kalbin ileri derecede iflasa doğru gitmesi ile akut akciğer ödemi görülebilir. Akut mitral yetersizliklerinde sol ventrikül yetersizliği tablosu hakimdir. Sağ yetersizlik, mitral yetersi, liginde hastalığın daha geç safhalarında tesbit edilir. Hepatomegali, karaciğer üzerine yapılan tazyik ve hassasiyet, periferik ödem ve asit çok defa hastalar tarafından müşahade edilerek hekime bildirilir.
Klinik Bulgular:
Apeks darbesi sol ventrikül hipertro- fisini de dilatasyonunu gösterecek şekildedir. Kaldırıcı ve geniş bir darbe şeklinde ele gelir. Oskültasyonda mitral yetersizliğinde punktum maksimumu kalb zirvesinde olan ortEf ila çoık yüksek frekansta holosistolik bir sufl duyulur – Mitral yetersizliğinin hemodinamik bakımdan ağır olduğu vakalarda suflün şekli fonokardio- grafide fusiform bir bant şeklindedir. Daha hafif şekillerde erken sistolik bir aksentuasyon görülür. Geç aksentuasyon ise papiller adalenin disfonksiyonlarında görülür. Triküspid yetersizliğine bağlı sistolik sufl sternumun so] ait kenarında maksimal olarak işitilir ve inspirasyonda şiddetlenir. İleri derecede şişmanlıklarda ve akciğer amfizeminde mitral yetersizliğine bağlı sufl gözden kaçabilir. Bu gibi hallerde bilhassa apeks darbesi dikkatle kontrol edilmelidir. Bu tipik vakalarda kaldırıcı. sola ve aşağıya doğru genişlemiş bir şekilde ele gelir. Zayıf kimselerde bütün toraks kaldırıcı bir apeks darbesi ile hareket halindedir.
Birinci kalb sesi zayıflamıştır veya sistolik bir sufl işitilebiliyorsa hiç duyulmayabilir. Bu bulgu hemodinamik bakımdan vakanın ağırlığına delalet eder. Anterior mitral kapakçığın ileri derecede leze olduğu, tahrip olduğu vakalarda normal şiddete ve hatta aksentue birinci kalb sesi duyulabilir.
ikinci kalb sesi ilerlemiş mitral yetersizliği vakalarında çiftleşmiştir. Bu da mitral açılma sesinden tefrik edilmesi icap eden bir durum ortaya koyar. Bu tip vakalarda fonokardiografi ve elektrokardiografi bize yardımcı olabilir. Mitral yetersizliğinde duyulan 3. kalb sesi sol ventrikülün volüm yüklenmesinin bir belirtisi olarak duyuran daha alçak frekanslıdır. 2. kaim sesinden ûyi’3 saniye” sonra duyulur. “3. ‘kalb-sesi- bazen palpasyonla bir puîsasyon şekli«’ de hissedilebilir. Mitral stenozu ile beraber mitrai yetersizliği de mevcutsa 3. kalb se- sinir. duyulması yetersizliğin daha hâkim olduğunun bir belirtisidir. Mitral yetersizliğindeki sistolik sufl nitrit koklatılması veyahut çiğnetilmesi ile şiddetini kaybeder Bu yolla obstriiktif kardiomiyopatideki sufllerden avırdetmek mümkün olabilir. Amvl nitritle mitral yetersizliğinde 3. kalb sesi de zayıflar.
Elektrokardiy ogram
P dalgasının süresi uzamıştır. Umumiyetle çift zirve gösterir. Elektrokardiogram- daki ventrikül kompleksleri de sol ventrikül hipertrofisinin belirtilerini ihtiv’a eder.
Radyolojik Bulgular
Teleradyografide sol ventrikül aşağıya ve dışarıya doğru belirgindir. Pulmoner kavis mütebarizdir. Sol atrium kavsi belirli bir şekilde genişlemiştir. Mitral yetersizliğinin daha ileri safhalarında sağ ventrikülün de büyümesi tabloya ilave olur. Pulmoner staz belirtileri, mitral stenozunda tarif edilen Kerley-B hatları karakteristik bir bulgu olarak mitral yetersizliğinde bulunmazlar. Sol atriumun radyolojik olarak büyümesi mitral stenozundakine nazaran daha belirli bir şekilde ortaya çıkar.
Ekokardiografi
Sol ventrikülün erken diastolik doluşu mitral kapakçıklarının yetersizliğinde artmıştır ve bu suretle ön yaprakçıklarm diastolik geri hareketi süratlenmiştir.
Fonokardiogram ve Apekskaraiogram
Apekskardiogramda bariz bir şekilde doluş dalgası görülür. Fonokardiogramda bilhassa kombine mitral hastalıklarında, mitral açılma sesinin 3. kalb sesinden tefriki ve 2. kalb sesinin çiftleşmesinden ayrılması bize kolaylık sağlar ve hastalığın yalnız mitral stenozu mu, yoksa kombine bir lezyon mu veya yalnız bir mitral yetersizliği mi olduğunu belirtir.
Kalb Kateterizasyonu
Sol ventrikülden kaydedilen tazyik trasesinde aşikâr bir V dalgası görülür. V dalgası ventrikül sistemine, A dalgası atriu- ma aittir. Bundan çok daha yüksek olarak belirir. Pulmoner kapiller tazyik trasesi de sol atrium trasesine benzer bir şekilde kaydedilir. Ortalama tazyik mitral yetersizliğinde çok az yükselmiş olabilir. Sol ventrikülden yapılan bir anjiokardiografi ile mitral regürjitasyon derecesi ve kalbin büyüklüğü, ölçülebilir.
Tedavi:
Konservatif Tedavi
Mitral yetersizliğinde hastalığın c “i daha çok sol ventrikülün volüm yüklenmesine göre devam eder. Mitral yetersizliği yavaş olmuşsa sol ventrikülde hipertrofi ve dilatasyon da buna uyum gösterebilir. Aniden meydana çıkan kapak yetersizliklerinde (travmatik yırtılmalar, kommüssürotomi sırasında kapak yırtılmaları ve veter yırtılmaları, miyokard infarktüsü) bu gibi hallerde akut ve hayatı tehdit edici bir kalb yetersizliği meydana gelir. Hayat süresi bakımından mitral darlık ve yetersizliği arasında büyük bir fark bulunmaz. Umumiyetle her iki gruptaki hastalar da 50 yaşma kadar gelebilirler. Bazı müelliflere göre orta derecedeki mitral yetersizliğin prognozu daha iyi olarak kanıtlanır, ölüm sebepleri arasında kalb yetersizliği ön planda gelir. Kalb yetersizliğinin erken bir zamanda ağırlaşmasının nedeni çok defa sol ventrikülün volüm yüklenmesinden ziyade romatizmal ataklar, bakteriel endokardit ya da koroner sklerozuna bağlı miyokard beslenme bozukluklarıdır. Mitral yetersizliğinde arteri- yel emboliler mitral stenozuna nazaran daha az müşahede edilir.
Cerrahi Tedavi
Saf mitral yetersizliğinin veya kombine mitral hastalığın cerrahi tedavisi açık kalb ameliyatı şeklinde, görerek yapılır. Acil vakalarda gebeliğin ilk yarısında dahi cerrahi müdahale yapılabilir. Mitral yetersizliğinin erken safhalarında, mitral halka dilatasyonunun hâkim olduğu, fakat buna mukabil kapakçıkların iyi, serbest hareket edebildiği vakalarda halkanın daraltılması ve bu yolla kapakçıkların daha iyi kapanmasını sağlayan operasyonlar tercih edilmelidir. Son yıllarda kapakçığın suni bir kapakla değiştirilmesi metodları da kullanılmaktadır. ilk defa 1960 yılında Albert Star tarafından bu usul denenmiştir. Çeşitli merkezlerde yapılan istatistiklere göre mitral yetersizliğinin ağırlık derecesi göze alınmaksızın yapılan bu tip operasyonlarda mortalité % 5 ile % 20 arasında değişmektedir. Plastik operasyonlarda ise bunun nis- betini kesin olarak görmek çok güçtür. Çünkü burada hastanın durumu, yaşı, klinik ağırlık derecesi, miyokardın durumu ve kapakçıkta yapılan tashihin ne dereceye kadar muvaffak olabileceği kesinlikle söylenememektedir.
Kapak protezlerinde ise hava embolile- ri, yine kapakta teşekkül eden trombüsler, sol atriumda teşekkül eden trombüsler, en- dokarditis, enfeksiyonlar ve antikoagüıan tedavi dolayısı ile kanama komplikasyon-
lan, operasyonun geç neticeleri hakkında da endişeli durumlar yaratabilmektedir. Bilhassa operasyondan evvel pulmoner bir hipertansiyon teşekkül etmişse, ileri derecede kalb dilatasyonu yapan miyokard lezyonları husule gelmişse ve durmadan tekrarlayan dekompansasyoniar varsa bu da operasyon neticelerini bozmaktadır. Starr-Edwards kapaklarında son yıllarda geliştirilen değişikliklerle kapakçıklara bağlı trombo-emboli olayları azaltılmıştır. Bu arada Björk-Shiley (diskli kapakçık) tatbiki ile yapılan operasyonlarda hastane mortalitesi % 10’a inmiş görülmektedir. Ancak tromboemboli komplikasyonlarında Starr-Edwards kapakçıklarından daha az bir risk olmadığı istatistik olarak belirlenmektedir. Bu sebepten dolayı her çeşit prostetik kapakçıkta daima devamlı bir antikoagülan tedavisi yapılmaktadır. Bazı cerrahi merkezler bugün antikoagülan yerine antiagregan dediğimiz (Persantin, aspirin) kombinasyonunu kullanmaktadırlar.
Vücut hareket kabiliyetlerinin srtması, dispnenin kaybolması, çarpıntını^, anginal ağrıların, senkopun kaybolması, operasyon neticesinin iyiliğini, muvaffakiyetini göstermektedir.
Hemodinami
Aort ostiumunun % 15 nisbetinde daralması aşikâr sufie sebep olur. Fakat ostiu- mun daralması Tc 60-70 seviyesine varmadan ventrikülle aort arasında bir basınç farkı husule gelmez. Aort, darlığı vakalarında sol ventrikülde tesbit edilen en vüksei: basınç 325 mm Hg’dir. Aort ile sol ventn- kül arasındaki en yüksek basınç farkı ise 210 mm Hg olarak bulunmuştur. Soi vent- riküldeki enddiastolik basınç ise daima yüksektir (5-40 mm Hg arası). Sol ventrikii’- kompanse kaldığı müddetçe pulmoner arter ve pulmoner kapiller basınçları normaldir, İzometrik kontraksiyon zamanı kısai- mıştır. Normalde 0.05 saniye iken 0.02’ye kadar inebilir. Ventrikülde sistolik tepe ne kadar yüksekse, bu kısalma o kadar fazladır Buna mukabil sistolik ejeksivon zaman: uzamıştır. Nabız trasesinın çıkan kolu yatıklaşmış ve zirveye varış zamanı (upstroke time) uzamıştır. Ostium alanı ileri darlıklarda varım ile 1 cm2 ‘ye inebilir. So’. ventrikül kompanse kalabildiği sürece dakika ve atım hacmi normal sınırlarda olabilir. Normal aorta ostium çevresi 7.5 cm kadardır. Bu çevre 2 cm’e inerse (bu da aort ostium alanının, normal değer olan 3.5 – 4