‘Aort Stenozu
Etyoloji:
Vakaların etiyolojisinde çoğunlukla romatizma! endokardit vardır. Bakteriye! endokardite bağlı aort stenozu çok nadirdir. Primer bir kapak kalsifikasyonuna bağlı aort darlığı varlığı da kabul edilmektedir. Bu tip kalsifikasvonlar, endokardit neticesi meydana gelen kalsifikasyondan farklı olarak, valvüllerin kaidesinden başlayarak etrafa yayılır. Romatizmal etiyolojiye bağlı olan aort darlığındaki kireçlenmeler, valvüllerin distal kısmından başlar. Primer aort valvülü kaslifikasyonu Mönckeberg sklerozuna benzetilebilir. Aorttaki kalsifi- kasvoniar zamanla ilerleyerek etrafa hatta septuma doğru yayılır, his demetine, ön mitral vaprakçığma varabilir. Aort darlığı konjenital bir malformasyon olarak bulunabilir. Bunların çeşitli şekilleri hakkında doğumsal kalb hastalıkları konusunda bilgi verilmiştir. Aort darlığı genellikle genç yaşlarda meydana gelir. Fakat başlangıçta bir şikâyet yaratmadığı için farkına varılmaz, en sık 30-40 yaşları arasında tesbit edilir. Sıklık bakımından erkeklerde kadınlardan fazladır.
eder) aşikâr olarak klinik ve hemodinamik özellikleri ile aort darlığı ortaya çıkar. Hafif derecedeki aort darlıklarında basınç gradienti 10-40 mm Hg. orta derecedeki darlıklarda 40-80 mm Hg, ileri darlıklarda ise bu gradient 80 mm Hg’nin üzerindedir.
Sübjektif Şikâyetler:
Hafif ve orta derecedeki aort darlıklarında hastaların yıllarca bir şikâyeti olmayabilir, bu tip vakalar istirahat halinde iken dakika ve atım hacmi normal seviyelerde kalabildiği gibi orta derecedeki eforlarda atım hacmini kısmen artırarak efora adapte olabilirler. Efor esnasındaki artan debi normalde gereken düzeyi bulmazsa voruima şikâyetleri başlar. Sübjektif şikâyetierden mühim biri de angina pectoristir. Bu şikâyet aort darlığı için oldukça tipiktir. Ve karakteri efor anjinindekinin aynıdır. Çok ağır nöbetler görülebileceği gibi, literatürde aort darlığına bağiı miyokard infarktüsierı de vardır. Angina pectoris sebeplerinden biri, hipertrofiye olan miyokarda koroner sistemin kâfi gelmemesidir. Diğer bir sebep kapak kalsifikasyonu ile beraber koroner arter ağızlarının daralmasıdır. Efor dispnesi de görülen şikâyetierden biridir. Fakat mit-
rai darlığındaki kadar bariz değildir. Sol ventrikülde dekompansasyon meydana geldiği takdirde istirahat aispnesi ve ortopne meydana çıkar. Baş dönmesi ve senkop nöbetleri sık görüiür. Bilhassa efor ve ani pozisyon değişmeleri bu nöbetleri başlatabilir. Bu nöbetler serebral iskemive bağlıdır İstirahatte sol ventrikül koroner ve serebral dolaşım için lüzumlu debiyi sağlayabildiği halde, eforda artan periferik kanlanma ihtiyacı karşısında beyin ve miyokarddaki is- kemi bu belirtilere sebep olur.
__ Klinik Bulgular:
Apeks impulsu aort stenozıında karakteri stik değildir. Aorta ve mitral yetersizliğinde olduğu gibi hiperkinetik değiidir. Dışarı doğru hareket sistolün 2/3’ünü kaplar. Yavaş fakat hâkim bir harekettir. Bazen presistolde de başlar. Diastolde şiddetli ve erken bir hareket, yoktur. Dev atrival kontraksiyor. neticesi, presistolik kaldırma hareketi oiabilir. Palpasyonia kaib kaidesinde boyun arterlerine doğru yavıian sistolik bir titreşim vardır. Sağ parasternal 2. ve 3. interkostai mesafede en iyi hissedilir. Sistolik ejeksiyon sufiü duyulur. Nadiren üfürüm en iyi olarak mezosternal veya sol parasternal 3. mesafede işitilir. Bu gibi ahvalde pul- moner darlık üfürümü ile karıştınlabiiir. 1. sesten sonra biraz geç olarak başlar ve sis- tol ortasında azami şiddetini bulur. Ventrikül ve aort basınçlarının birbirine yaklaştıkları zaman ikinci sesten 0.02-0.06 saniye evvel sona erer. Birinci sesten 0.03-0.06 saniye sonra ejeksiyon sesi denen bir ses duyulabilir. Muhtemelen aortik valvın ve yukarı doğru gerilmiş olan oynak diafra- mm titreşiminden meydana gelir (ejection click). Konjenital aort darlıklarında daha çok rastlanır. Romatizmal stenozlarda daha az rastlanır ve ciddi kapak kalsifikasyonia- rında hiç duyulmaz. Vakaların % 20’sinde ikinci ses yoktur, diğer bir kısmında ise ha- fifleşmiştir. ikinci sesin yalnız pulmoner komponenti mevcut olabilir. Fakat puimo- ner komponent sistolik üfürümün sona ermesinden evveldir. İkinci sesin kalb apek- sınde veya sol aşağı parasternal mesafede duyuluşu burcun pulmoner komponentten çok aortik komponente ait olduğunu gösterir. Konjenital aortik darlıklarda aortik komponent iyi bir şekilde duyulur ve sistolik suflün bitiminden kolaylıkla avrıVır. Sol da! bloku olmadan ikinci seste görülen paradoks çiftleşme darlığın ciddiyetini yansıtır. So! ventrikülde dekompansasyon başladığı zaman, üçüncü kalb sesi duyulabilir. 4. kalb sesi vakaların çoğunda duyulur, fakat aort darlığı için şart değildir. Dev bir atrium kontraksivonunu yansıtır. P-R süresi kısa ise 1. sesle karışabilir.
Na’oız: Aort darlığında pulsus tardus, parvus karakterindedir. Yani nabız yavaşça kaybolur. Carotis nabız trasesi aort darlığı için karakteristik hususiyetler gösterir. Tra- senin çıkan kolu kademeli bir manzara arz- eder. Daralmış aortadan bir jet halinde fışkıran kan adeta emici bir tesirle nabız jr.rosesinin çıkan dalında bu defonnasyomr vapar î atıakrot ‘nâtelLJjstsa-Botm&te-ftag«– ran yavaş h;r rıVıc ^östprir re limyf uıy ulaşır. Her aort darlığında nabzın bu karakteristik vasıfları görülmez (Şekil: 3-64). Bilhassa aortaiarı sertleşerek elastikiyetini kaybetmiş olan yaşlı hastalarda aortanın bir rezervuar olarak gördüğü fonksiyon kaybolmuş veya azalmıştır. Bu sebepten aorta kendine geien kan kitlesini aynen periferik dallara sevkeder ve nabız trasesi- nin aort darlığındaki vasıflarının kaybolmasına sebep olur. Taşikardi, mitral darlığı. so! ventrikül yetersizliği gibi dakika hacmini azaltan faktörler, nabız trasesin- deki yavaş olan çıkışı kısaltarak aort darlığındaki bu karakteri çok defa gizleyebilir. Bu taşikardi veya inisial ventriküler kontraksionların çok süratli olmasına baö- ianabiiir.
;
|
Sekil : 3-64 Aort valvülü stenozunaa carotis nabız trasesi ve aort odağından aimmış fonokardiyog- ram. Sistolik eieksiyon suflu ve zayıf ikinci ses görülmektedir. Xabız trasesinde çıkan kolun yatık oluşu, zirvenin gecikmesi ve çıkan kolda çentiklenmeler görülmektedir.
Elektrokard.iogra.fik Bulgular
Umumiyetle sol ventrikül hipertrofisi- ne ait belirtiler bulunur. Bilhassa genç hastalarda QRS amplitüdü yüksektir. Genç ve orta yaşlı hastalarda EKG’de sol eksen sapması olmayabilir, umumiyetle 60 derecelik bir aks istikameti görülür, sol aks derivasyonu yaşın ilerlemesi veya bilhassa aort yetersizliğinin ilâvesi halinde görülür. Erişkin hastaların çoğunda ST depresyonu ve bilhassa V5-V6’da T inversionu vardır.. Bazen hastalığın çok ağır olmasına rağmen tamamen normal bir EKG elde edilebilir. Sol atrium P’si tipinde bir P dalgası görülebilir. İleri derecede’ sol ventrikül hipertro- fîlerinde EKG anteroseptal mivokard in- farktüsünde görülen belirtileri gösterir. Sol dal bloku, yaşlı hastalarda veya sol ventri- külün aşırı hipertrofilerinde görülebilir. At- rial fibrilasyon çok nadirdir. ORS amplitüdü yaşlı hastalarda ileri derecedeki ventrikül hipertrofisine rağmen azalır ve normalleşir.
Radyoloji
Aort stenozunun radyolojisinde sol ventrikül ve kalbin büyüklüğü aort stenozunun çeşitli derecelerine göre değişiklikler gösterir. Hafif ve orta derecedeki darlıklarda kalb konfigürasyonu tamamen normal olabilir. Kalb tepesinin yuvarlaklaşması nazarı dikkati çeken yegâne bulgu olabilir. İleri derecede aort kapaklarında dahi apeksin yuvarlaklaşmasından başka hiç bir belirti bulunmayabilir. Sol kalb hipertrofi ve dilatasyonu en iyi sol oblik pozisyonda görülebilir. Ayırıcı tanıda radyolojik olarak aortanın durumu ve pülsas- yonlarının etüdü sol ventrikülün büyüklüğünden daha kıymetlidir. Vakaların büyük bir kısmında çıkan aortada bir dilatasyon vardır. Sol oblik grafide dilate kısmın kapaktan hemen sonra başladığı ve çıkan aorta- nın başlangıç kısmını tuttuğu görülür. Sko- pik tetkiki yapılırsa dilate olmuş kısmın pülsasyonlan, aortun diğer bölgelerinden çok daha fazladır. Aort yetersizliğinde ise durum yukarıda bildirilenlerin tamamen tersinedir. Aortanın assandan ve dessan- dan kısmında dilatasyon ve pülsasyon mevcuttur. Pülsasyonlarm lokalizasvonları bakımından, kimografi ve elektrokimografi metodlarmdan istifade edilir. Daha ileri safhalarda sol atriumun da dilate olduğu saptanabilir. Aort kapak kalsifikasyonunun tesbiti de önemlidir. AP pozisyonunda orta çizgi üzerinde, lateral pozisyonda ise kalb gölgesinin 1/3 ortasında görülür. Aorta val- vülü kireçlenmesi genellikle 35 yaşın üstündeki hastalarda görülür. Kadınlarda erkeklere nazaran daha azdır. AP filmlerde aorta gölgesinin sağ atriumla birleştiği noktada bulb şeklinde bir kavis görülür. Bu kavis erken sistolde pulsatildir.
Angiokardiografik olarak transseptal yoldan veya retrograd olarak veya ventrikül ponksiyonu ile sol ventriküle yapılan kontrast zerklerini müteakip alman seriog- rafilerde kapak lezyonu, daralmış sahadan çıkan kontrast jetini ve eğer sineanjiografi yapılmışsa yukanda tarif edilen pülsasyonlan tesbit etmek kabil olur (Şekil: 3-65).
K
|
Şekil: 3-65
Aorta kapak darlığı vakasında sol ventrikülden yapılan sineagiokardiografi, K: Kate- ter, Ao: Aorta, AoV: valvülü. L.V, sol ventrikül. Kalınlaşmış aorta valvülü sistolde
dom şeklini almaktadır.
Sağ kalb kateterizasvonunda mitra! kapağında fonksiyonel bir yetmezlik meydana gelmediği müddetçe bir özellik bulunmaz. Sol kalb kateterizasyonunda bilhassa aort ve ventrikül basınçları arasındaki gra- dienti tesbit etmek önemlidir (Şekil: 3-66).
Sol ventrikül diastol-sonu basıncı yüksek bulunur.
Ayırıcı Tam
Klinik ve oskültasyon bulgusu olarak pulmoner darlıkla karıştırılabilir. Oskültasyon bahsinde açıklanan özellikler ve diğer klinik bulgular yardımıyla puimoner darlıktan kolaylıkla ayrılır. Yine sistolik üfü- rüm bakımından ventrikül septal defekt suflü ile karıştırılabilir. Ventriküler septal defekt suflü izometrik kontraksion zamanında başlar. İkinci ses normaldir. Ayrıca artmış pulmoner vaskülarizasyon, klinik olarak kolayca aorta darlığından ayrılmasını mümkün kılar. Aorta odağında sistolik üfürüm, aort sklerozu, hipertansiyon, dis- sekan aort anevrizması vakalarında da duyulur. Bunlar diğer klinik belirtileriyle aort darlığından kolaylıkla ayırt edilebilirler. Mitral yetersizliğindeki ‘ sistolik üfürüm daha çok birinci sesle beraber başlar ve ikinci sese kadar aralıksız devam eder, hatta ikinci sesin aortik komponentinden sonra da devam eder. En iyi apekste duyulur.
Aort Stenozurıun Cerrahi Tedavisi
Aort kapağında yapılacak plastik operasyonların yani aort kapakçıklarının serbest hale getirilmesi ve kalsifikasyonlarının temizlenmesi yüksek rezidiv sebepleri ile terk edilmiş usullerdir. Bunun yerine bugün daha çok aort valvülünün suni kapakçıklarla ve biraz sonra aşağıda söyleyeceğimiz diğer kapakçıklarla değiştirilebilmesi ön görülmektedir. Bilhassa III. derecedeki aort stenozu vakalarında mutlaka operatif tedavi yapılmalıdır. Aort kapaklan Starr- Edwards veya onun bir modifikasyonu olan Smeloff-Cutter suni kapakçıkları ile değiştirilmektedir. Fascia latadan alınarak yapılan homolog transplantlar bilhassa sık en- dokarditis komplikasyonları görülmesi bakımından son yıllarda tek edilmiştir IV. derecedeki stenozlarda yüksek ölüm oranı görülmektedir. Bilhassa hastane mortalitesi bunlarda çok yüksektir. Bu tip vakalarda daha çok klinik rekompansasyon yollanna gidilmesi tercih edilmektedir. Bilhassa ameliyattan önce aort darlığının mümkün komplikasyonlarının varlığını göz önünde bulundurmak lâzımdır, çünkü bunlar ope-
K. Yıldırım 20,11.1984
Şekil: 3-66
■Aort valvülü darlığı vakasında sol ventriküle kadar sevkedilen kateterin aortaya çekilişi sırasında kaydedilen basınç trasesi kateterin ucunun sol ventrikülden aortaya geldiği anda tazyikin aniden düşüşü görülmektedir.
rasyon neticesi üzerinde çok etkindir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Müskiiier subaortal stenoz, interstisiel myokardial fibröz, kalb adalesi yetersizliği, bakteryel veya mikotik endokarditis, aortanm kistik media nekrozu, kapaktaki kireç parçacıklarının enbolileri, rölatif mitral yetersizliği, tek fasiküler blok, kireçlenmeye bağlı olmayarak dahi koroner yetersizliği, meydana getirir.
Akkiz aort kapağı stenozunda ölüm sebebi kapakçıkların durumuna ve miyokard- da meydana gelen değişmelere bağlıdır. Transventriküler olarak stenozun açılması bugün ancak çok nadir vakada yapılabilmektedir. Gelişmiş cerrahi merkezlerde aort kapağı değiştirilmesinden sonra hastadaki mortalite % 6 civarındadır. Aort valvüla değiştikten sonra yapılan istatistiklere göre hastaların % 65’i, 8 sene sonra hayatta kalmıştır. Sol ventrikülün büyümediği vakalarda valvül değişmesinden sonra hastalığın % 94’ü, 5 yıl buna mukabil sol ventrikülleri büyük olan hastaların % 58’i, 5 yıldan fazla hayatta kalmıştır. Aort kapakçığı için çeşitli protezler yapılmaktadır. Starr-Edwards, Braunwald-Cutter, Smeloff-Cutter, Björk- Shiley, Lillehei-Kastor kapaklan bunlar arasında sayılmaktadır. Bilhassa bunlann metal kısımlan teflon ile kaplanmakta ve bu şekilde epitelizasyon kolaylaştırılmaktadır.
Aort Yetersizliği
Etyoloii:
Aort yetersizliği etiolojisinde en mühim yeri romatizmal endokardit, endokarditis lenta ve diğer bakteriye! endokarditler tutar. Sifilizin sebep olduğu aort yetersizliği, relatif bir yetersizlik şeklindedir. Sifiliz aortada anevrizmatik genişlemeler yapar ve kapak halkasının genişlemesine sebep olarak aort yetersizliğini meydana getirir. Hipertansiyon sonucu yine böyle bir aort yetersizliği meydana gelebilir. Aort sklerozunda aortanm ektazisi neticesi yetersizlik oluşabilir. Konjenital kardiopa- tilerden aort koarktasyonu, yüksek ventri- küler septal defekt gibi vakalarda aorta yetersizliği eşlik edebilir. Marfan sendromun- da çok defa aorta dilatasyonuna bağlı aort yetersizliği vardır. Valsalva sinüsü anevriz- ’ malan kafi derecede genişlerse aortik halkanın çekilmesine ve kapak yetersizliğine sebep olabilir. Muhtelif sebeplerle meydana gelen aort kapağı fenestrasyonlan ve trav- matik kapak rüptürleri de yetersizliğe yol açabilir.
Hemodinami:
Aort yetersizliğinin hemodinamiği yetersizliğin derecesine göre farklıdır. Hafif yetersizliklerde reguriitan kan kitlesi erken diastolde ventriküle döner ve bu dönüş kısa zamanda sona erer. İnisial a orí basıncının erken diastolde yüksek oluşu kapak halkasının sistoldeki aort genişlemesi esnasında maksimal bir çekilişe uğramasına sebep olur. Bu hemodinamik şartlar^ uygun olarak diastolik üfürüm çok kısadır ve ikinci sesin netliğini kaybetmesi şeklindedir. Daha ileri derecedeki yetmezliklerde üfürüm belirli bir süreyi kaplar. Bunun sebebi akımın erken diastolde maksimal olmasına rağmen ventrikülün bütün doluş süresince regürjitasvonun devam etmesin- dendir. Diastolün süresi regürjitasyon kitlesinin miktarını belirler. Taşikardiye dias- tolü kısalttığı için iyi tahammül edilir. Sol ventrikül enddiastolik basıncı hiç bir zaman atrium sistolünde mitral kapaklarının açılmasına mani olacak seviyeye ulaşmaz. Dev atrium kontraksiyonları olan vakalarda atrium sistolü esnasında meydana gelen ses diastolik suflü örtebilir. Bilhassa P-R mesafesi uzun olduğu takdirde dördüncü ses aorttaki diastolik üfürümün şiddetlenmesine sebep olur. Diastolde aortadan ventriküle doğru dönen kan jeti ön mitral kapağına çarparak onu iter ve fonksiyonel bir mitral darlığına sebep olur. Diğer bir kısım müelliflere göre aortadan gelen jet ile atriumun sistolü esnasındaki kan kitleleri arasında kalan ön mitral kapakçığı titreşimler meydana getirir. Bu titreşimlerin sebep olduğu üfürüme Austin Flint rulmanı denir. İleri derecedeki yetersizliklerde diastolde sol ventrikül tazyiki süratle aorta basıncı düzeylerine ulaşır. Bu esnada mitral halkası yukan doğru itilir ve birinci ses hafifler. Yine ağır yetersizliklerde regünitan kan kitlesi ancak erken diastolde sol ventrikülü doldurduğu için ağır yetersizliğe rağmen diastolik üfürüm ancak erken diastolde duyulabilir.
Sübjektif Şikâyetler:
Orta ve hafif şekillerde uzun seneler hiç bir şikâyet olmayabilir. Aort darlığına nazaran şikâyetler daha erken meydana çıkar. Hasta bilhassa sol tarafına veya sırt üstü yattığı zaman göğsünde sıkıntı verici bir baskı hisseder. Başta ve boyunda darbe şeklinde bir baskıdan rahatsız olur. İleri şekillerde ve dekompanse aort yetersizliklerinde angına pectoris nöbetlerine rastlanır.
Bilhassa sifilitik aort yetersizliğinde angına sık görülen arazlardan biridir. Çarpıntı, ani hareketler esnasında baş dönmesi, kulak çınlaması hastaların şikâyetleri arasındadır. Abdominal organlarda da ağrılı nöbetler olabilir. Dekompansasvon belirtisi olarak paroksismal dispneler ve sonra ortopne husule gelir. Sol ventrikiilde dilatasvon meydana geldiği zaman nisbi bir mitral yetersizliği oluşur. Daha ileri safhalarda sağ kalb yetersizliği de ilave olur. Bu devrede paroksistik dispne nöbetleri kaybolur. Büyük terlemeler de hastaların belli başlı şik âyetlerindendir.
Fizik Bulgular:
Palpasyon, oskültasvon: Sistol esnasında toraksın yumuşak kısımlarında bir çekilme görülür. Bu çekilme kasılan ventrikülün toraks üzerine yaptığı etkidendir. So! ventriküldeki hipertrofi ve dilatasvon derecesine göre sola ve aşağıya kaymış kaldırıcı vasıfta zirve darbesi vardır. Apek- sin dışa doğru itiş hareketi uzamıştır ve diastolik süratli doluş dalgası mevcuttur. Oskültasvonda ikinci sesi hemen takip eden diastolik bir üfürüm -duyulur. Bu üfürüm decrescendo vasfındadır, ventrikül ile aort arasındaki gradientin en büyük olduğu diastol başında en şiddetlidir. Bu gradientin azaldığı diastolün ileri safhalarında ise şiddetini kaybeder. Hasta ayakta veya oturur vaziyette öne doğru eğilirse üfürüm daha iyi duyulabilir. Üfürümün en iyi duyulduğu yer sternumun solunda 3-4’üncü interkostal aralıktır. Aortun anev- rizmatik genişleme gösterdiği vakalarda üfürüm aort odağında en iyi duyulur. Bilhassa sifilitik aort yetersizliklerinde aorta- nın anevrizmatik genişlemesi ileri derecededir. Bundan ötürü diastolik üfürüm, diğer aort yetersizliklerinden farklı olarak sternumun sağ tarafında daha iyi duyulur. Bu diastolik üfürüm apekse kadar yayılabilir. İkinci ses ileri derecedeki yetersizliklerde tamamen kaybolabilir veya hafifler. Mitral odağı üzerinde mitral darlığındakine benzer diastolik bir rulman duyulur. Buna ilk müşahade eden müellifin ismine izafeten Austin-Flint rulmanı denir.
Teşekkülü hakkmdaki görüşleri yukarıda açıklamıştık. Hakiki mitral darlığı rulmanından ayırabilmek için mitral kapağı açılma sesinin olup olmadığına dikkat edilir. Austin-Flint rulmanında bu ses duyulmaz. Her aort yetersizliği vakasında sis- tolik bir üfürüm de duyulur. Bunun sebebi artmış atım hacmi ve aort dilatasvonu neticesi meydana gelen nisbi aort darlığıdır.
Periferik Bulgular: Çehre soluktur. Boyunda karotis arterlerin pülsasyonu şiddetlidir. Sakin oturan hastalarda başın nabız ritmine uygun olarak sallandığı görülür (Müsset belirtisi). Retina arterleri pülsatil- dir. Tırnaklara veya bir lamla cilde hafif basınç yapılırsa kapiller pülsasyon (Ouincke belirtisi) görülür. Kapiller pülsasyon aort yetersizliği için patognomonik olmayıp, normal şahıslarda cildin fazla ısınması halinde, ateşli hastalıklarda, anemiklerde de müşahede edilebilir. Nabız pulsusceler altus (Corrigan nabzı) şeklindedir. Arteri el nabız trasesinde çıkan kol dikeydir. Süratle maksimum zirveye varır ve burada çoğunlukla deve hörgücüne benzetilen bir çöküntü yapar (Şekil: 3-67). İnen kol da yine diktir, ileri derecedeki yetmezlik hallerinde
dikrotik çentik bulunmayabilir.
Aort yetersizliği vakalarında sistolik basınç artmış, diastolik basınç düşmüştür. Diastolik basıncın hiç bir zaman 35 mm Hg altına inmemesine rağmen koldan yapılan ölçümlerde diastolik basınç bir hata neticesi sıfır bulunur. Bunun sebebi (Pistol-shot sound) m arter üzerinde devamlı duyularak yanlışlığa sebep olmasıdır. Bu bakımdan diastolik basıncın ölçülmesinde eğer hasta entellektüel bir şahıs ise nabızm tekrar os- külte edilemediği anı manşetin baskı yaptığı kol sahasında hisseder ve ölçümü yapan şahsa haber vererek doğru bh- ölçüm yapılmasına yardım eder. Kol ve ayaktan yapılan arteriyel basınç ölçümlerinde fizyolojik olarak koldaki tansiyon avaktakine nazaran 10-20 mm Hg. kadar düşüktür. Aorta yetersizliklerinde bu fark yetersizliğin derecesi ile paralel olarak artar (Hill belirtisi). Bunun sebebi femoral arterin direkt bir istikamette sistol esnasında kan alması ve aorta yetersizliğinde meydana gelen elâstikiye! değişikliği sonucu kola nazaran yüksek bir sistolik basınç göstermesidir. Ağır yetersizlik vakalarında bu fark 100 mm Hg’yi bulabilir. 60 mm nin üstündeki farklar yetersizliğin ciddiyetine işaret eder.
Büyük periferik arterlerden biri oskül- te edilecek olunursa sistolde nabızla sink- ron olarak sert bir ses duyulur (pistol-shot). Bunun sebebi sistol esnasında meydana gelen ani basınç yükselmesinin arter duvarında meydana getirmiş olduğu yüksek frekanslı bir vibrasyondur.
Bazen arter üzerinde çift ton işitilir (Traube’s double tone). Bunun mekanizması bilinmez.
Zararsız bir fonandoskopla femoral arterin distal kenarı üzerine hafifçe bastırılarak oskülte edilirse sistol ve diastolde bir üfürüm duyulur (Duroziez belirtisi).
Elektrokardiografi
Çeşitli değişiklikler gösterebilir. İleri vakalarda mutlaka sol tipte bir EKG vardır. Sol ventrikül hipertrofisi belirtilerinin hemen hepsi görülebilir. Aort yetersizliğinde % 10-15 nisbetinde atrium fibrilasyonu görülebilir.
Radyoloji
Aort yetersizliğinin radyolojik bulguları aort darlığındakilere benzer. îlk defa sol ventrikül outflow tract (çıkış yolu) hi- pertrofiye olur. Regiirjitasyon dolavısıyle artmış olan atım hacmi hipertrofinin sebebidir. A.P. filmlerde hipertrofinin ilk belir- cileri görülmeyebilir. Bu bakımdan O.A.G. pozisyonda tetkik yapmak faydalıdır (Şekil: 3-68 a, b). Torakal kısımda dilatasvon olup olmadığının tetkiki ile aort darlığından ayrılması mümkün olur. Fonksiyonel mitral yetersizliğinin ilâve olmasıyla sol atrium büyümesi, daha ileri dönemlerde sağ kalbin de hadiseye iştirakiyle global bir büyüme meydana gelir.
Retrograd olarak yapılan aortografide aorta kapağının durumu ve diastolde kontrast maddenin sol ventriküle geçişinin görülmesiyle teşhis kesinleştirilir.
Ayırıcı Tartı ve Klinik Seyir;*
Kalb tabanındaki diastolik üfürüm bakımından pulmoner yetersizlikle karıştırı- labilirse de her iki haldeki klinik ve labora- tuvar bulgularının çok farklı olmasıyla birbirinden ayırt edilir. Ductus Botalli açıklığındaki belirtiler, özellikle oskültasyon bulguları aort yetersizliğindekilere çok benzer. Ventriküler septal defekt vakalarında ileri safhalarda diastolik bir üfürüm gelişerek sistolodiastolik bir üfürüm ortaya çıkabilir ve aorta yetersizliğine benzeyebilir. Böyle vakalarda ayırıcı teşhis için kalp ka- teterizasvonu ve anjiokardiografi gibi tetkiklere ihtiyaç hasıl olur. Prognoz bakımından aort yetersizliği diğer valvüler lez- yonlara göre daha ağırdır. Sol ventrikül yetersizliği nihai ölüm sebebidir. Subakut bakteriyel endokardit, aritmiler, pulmoner infeksiyonlar, miyokard infarktüsü ile ani ölümler görülebilir.
Tedavi:
Korıservatif tedavi: Diğer kapak lez- yonlannda olduğu gibi endokardit ve romatizma! residivlerden hastaların korunması icab eder. Böyle residivler olduğu zaman süratli tedavi lüzumludur. Koniestif yetersizlik husule gelmişse kullanılacak dijital ve strofantin cisimlerinin dozunun ayarlanması önemlidir. Diastolü uzatacak dozlarda re- gürjitasyon volümü artacağından dekom- pansasyon daha da ağırlaşır.
Cerrahi Tedavi:
Aort yetersizliğinin cerrahi tedavisinde seçilecek yolun kapak değiştirilmesini mi veya bir transplanttat yapılması mı olacağı aort kapakçıklarının hemodinamik yetersizlik derecesinden ziyade hastanın gösterdiği genel klinik ağırlığa göre saptanmalıdır. 1. derecedeki yetersizliklerde operatif endi- kasyon hiç yoktur. II. derecedeki vakalarda mümkün olduğu kadar semptomatik tedavi
Şekil: 3-68
a) Aorta yetersizliği vakasında teleradyografi, bj Aynı vakada O.A.G. pozisyonunda alınmış radyografi. R.A: sağ atrium R. V: sağ ventrikül L. V: Sol ventrikül A. A: asandan aorta A.C: aort kavsi D.A: desandan aort T: trakea. Sol ventrikül O.A.G. de hi- pertrofik olarak görülmektedir. Asandan aorta genişlemiştir.
Şekil : 3-69
Kombine aorta lezyonu vakasında fonokardiyografi. Sistolik ejeksiyon suflu, hafif ikinci ses, decrescendo vasfında erken diyastolik sufl görülmektedir.
îie gidilmelidir. Buna mukabil III. derecedeki yetersizliklerde operasyon gereklidir. Yaş bakımından operasyonun kontrendi- kasyonu pek yoktur. 60 yaşındaki hastalarda yapılan operasyonların postoperatif rizikoları genç yaştakilerine nazaran daha fazla olmamıştır. Protez valvül olarak daha önce bahsi geçen valvüllerden birisi konabilir. Operasyondan sonra antikoagülan tedavi mutlaka yapılmalıdır. Glikozid tedavisi iyi operasyon şartlarına rağmen en az bir sene daha sürdürülmelidir. Endokardit tehlikesine karşı da koruyucu penisilin tedavisi yapılması şarttır. Hastalar operasyondan birkaç hafta sonra mobilize edilebilirlerse de en az 6 ay çalışmalarına müsaade edilmemelidir. İyi giden vakalarda 1 yıl sonra çalışma müsaadesi verilebilir.
Triküspid Darlığı
Triküspid darlığı doğumsal olabildiği gibi, muhtelif sebeplere bağlı edinsel bir hastalık olarak da meydana gelebilir. Çocukluk çağının ilk senelerinde çok nadirdir. Fakat bu çağlarda meydana gelen endokardit triküspid kapağını tutarak triküspid darlığına sebep olabilir. Erişkinlerde triküspid kapağını tutan bakteriyel bir en- dokarditin meydana gelebildiği malumdur. Triküspid civarındaki trombüsler ve tümörler de triküspid kapağında darlık yapabilir. Endokardial fibroelastoz, disséminé lupus eritematozus, barsak karsinoidi vakalarında triküspid darlığı meydana gelebilir.
Normalde triküspid ostiumu 5 cm2 genişliğindedir. Darlık hallerinde bu alan 1 cm2’e kadar inebilir. Triküspid darlığı, genellikle hafif bir yetersizlikle beraber bulunur. Normalde triküspid kapağı mitral kapağı kadar sıkı bir şekilde kapanamaz, tecrübeler triküspid kapağında hafif bir yetersizlik olduğunu göstermiştir. Roma- tizmal endokardit triküspid kapağını tuttuğu zaman kapaklarda iltihabi bir ödem ve kalınlaşma meydana gelir. Bu esnada yaprakçıklar tam kapanmaz. Müteakip safhalarda yaprakçıklar arasında nedbevi yapışıklıklar teşekkül eder ve triküspid açıklığı huni şeklinde bir delik halini alır.
Hemodinamik olarak büyük venöz dolaşımın sonunda mekanik bir engel bahis konusudur. Bunun neticesi sağ atriumdan sağ ventriküle kan akışı güçleşmiştir. Sağ atriumda basınç yükselir ve sağ atrium ■ genişler. Triküspid kapağı açıldığı zaman .normal vakalarda sağ atriumla sağ ventri- kü! arasındaki basınç farkı çok küçüktür. Triküspid darlığında ise bu fark sağ atrium lehine büyür. Efor esnasında bu fark daha da artar. Atrium sistolü sırasında sağ atriumda yüksek a dalgaları meydana gelir. Sağ atrium ortalama basıncı 10-25 mm’yi bulur (normalde 3 mm Hg).’
Atriumun boşalması esnasında basınç yavaş yavaş düşer, yani sağ atriumda v dalgasının inen kolu yatıktır. Sağ ventrikül ve pulmoner arter basıncı normal veya normalin biraz altındadır. f
Sübjektif Şikâyetler:
Hafif derecedeki darlıklarda hiç bir şikâyet olmayabilir, zaten triküspid darlığı en az sübjektif şikâyetlere sebep olan bir kapak lezyonudur. Hastalar büyümüş bir karaciğerin sebep olduğu abdominal baskıdan şikâyet ederler. Hiç bir dispne şikâyeti olmadan görülen ekstremite edemleri triküspid darlığını akla getirmelidir. Diğer kapak lezyonlanndan ileri gelen dispne ve ortopne gibi dekompansasyon belirtileri triküspid darlığının tabloya ilavesiyle kaybolabilir. Triküspid darlığı neticesi kardiak siroz ve asit oluşabilir. Servikal venlerdeki presistolik pülsasyon triküspid darlığı için karakteristiktir. Venöz trasede dev a dalgası görülür, y inişi normaldeki netliğini kaybeder ve iyice yatıklaşır. Venöz pülsasyon el sırtındaki venlerde de görülebilir, karaciğer umumiyetle büyüktür ve presistolik pülsasyon gösterir. Dalak büyümesi, plevra epanşmanı da görülen belirtiler arasındadır. Hastaların rengi kirli sarı veya zeytini’dir. Bu renk karaciğer stazı neticesi bilirubin seviyesinin yükselmesi, kardiak debinin düşmesi ve venöz staz neticesi meydana gelen siyanoz gibi çeşitli faktörlerin birleşmesinden ileri gelir.
Oskültasyon:
Sol parasternal 4. ve 5. mesafede presistolik ve diastolik üfürüm duyulur, üfürii- mün şekli mitral darlığında duyulan rulmana çok benzer. Mitral rulmanı ekspiri- umda iyi duyulduğu halde, triküspid üfü- rümü inspiriumda iyi duyulur. İnspiriumda toraksda negatif basıncın artması neticesi sağ atriuma fazla kan gelir ve sağ atrium ile sağ ventrikül arasındaki basınç farkı do- layısıyle üfürümün şiddeti artar. Triküspid darlığındaki diastolik üfürüm hasta sağ lateral pozisyonda yatırılırsa daha iyi duyulur. Buna mukabil mitral darlığında diastolik rulman sol lateral durumda belirgindir. Mitral darlığında pulmoner hipertan-
si yon meydana gelmişse pulmoner odakta ikinci sesin sertleşmesi ayırıc! tanıya yardımcıdır. Triküspid darlığında birinci ve ikinci sesler genellikle çiftleşmiş olarak duyulur.
Radyolojik Bulgular:
Sağ atrium büyümüş ve özofagusu sola doğru itmiştir. A.P. durumunda alman filmlerde kalbin sağ kenarı dilate olmuş atrium tarafından büyük bir kavis şeklinde teşkil edilir. O.A.D. durumunda kalbin arka sının sağ atrium tarafından meydana getirilir. İleri derecedeki darlıklarda kalbin ön yüzünün büyük bir kısmım sağ atrium kaplar. Triküspid kalsifikasvonu çok nadirdir ve triküspidin pozisyonu dolayısıyla çok defa radyolojik olarak saptanamaz. Akciğer vaskülarizasyonu azalmıştır, buna karşılık vena kavaiar dilatedir ve presistolik pülsasyon gösterir.
Anjiokardiografide kontrast maddenin sağ ventriküie nazaran daha yoğun olarak sağ atriumu doldurduğu ve sağ atriumdan çok geç boşaldığı görülür.
Elek tro kardiografi:
Standart derivasyonlardan DI, Dil ile prekordiallerden Vj ve V2 de P’lerin kaidesinin genişlediği ve amp’ıitüdünün arttığı, bazen de bifazik olduğu görülür. EKG normal veya sol tipte olabilir. QRS komplekslerinin normal olmasına karşılık, anormal büyük P dalgalarının varlığı triküspid darlığı belirtilerinden biridir. Atrioventri- küler iletimde bozukluklar görülebilir.
Triküspid darlığında komplikasyon olarak pulmoner emboliler, akciğer infarktüsü, bronkopüimoner enfeksiyonlar, karaciğer sirozu görülebilir.
Tedavi:
Konservatif tedavide asit ve edemin ortadan kaldırılmaları için diüretiklerden yararlanılır.
Cerrahi tedavi: Cerrahların ezici çoğunluğu bu lezvonun tamiri için kapalı kom- missurotomiyi değil,, kapak replasmanını tercih etmektedir. Ancak bu esnada his demetini zedelememeye dikkat etmelidir.
İleri ^derecedeki darlıklarda mutlaka lüzumludur. Mitral darlığı ile kombine olarak bulunduğu vakalarda yalnız triküspide val- vülotomi yapılması akut akciğer edemi meydana getirebilir. Triküspid darlığının farkına varılmayıp da yalnız mitral kommissü- rotomisi yapılırsa, hastalar ameliyattan hiç istifade edemezler.
Anlamlı mitral veya aort kapak hastalığı olanlarda bir de intrinsik triküspid kapak hastalığı (çok kere darlık ve yetersizlik birlikte) varsa, açık teknik ve kapak değiştirilmesi doğru oiur.
Sağ atrial miksomanın yarattığı darlık ancak tümörün cerrahi ekstirpasvonu ile giderilir.